• Sonuç bulunamadı

BÖLÜM 1: NEO-LİBERAL SÜREÇTE KURUMSAL BİR AKTÖR OLARAK

1.1. Modern Üniversitenin Sorgulanma ve Yeniden Yorumlanma Dönemi

1.3.1. Teknolojik Kuşatma: Dijital Eğitim Çağı

1990’ların ortalarından itibaren popülerleşmeye başlayan, bilgisayar aracılığıyla iletişimi mümkün kılan World Wide Web (www.) ve Microsoft Internet Explorer ve Netscape Communicator gibi multimedya tarayıcıları, yükseköğretimde yaşanmakta olan değişimleri hızlandırıcı etki yapmıştır (Margolis, 2004: 28). İnternet ve ilgili diğer medya araçlarının geleneksel araştırma ve yapı biçimini değiştirmek, güçlendirmek ve ilerletmek için sunduğu fırsatlar ortadadır. Mesafe engeli olmaksızın öğrenciye ya da akademik aktiviteye erişim “online” durumunda mümkün hale gelmiştir. Fiziksel

55

mekanı ve üniversite kültürünün aktarım sembollerinden biri olan sınıfların yerini alan sanal sınıf ortamları, öğrencilerin eğitim imkanlarını arttıracak şekilde dizayn edilmektedir. Üniversitenin zaman ve mekan kısıtlılığını ortadan kaldıran sanal üniversiteler, e-teknoloji üzerinden eğitim veren kar amaçlı örgütler, uzaktan eğitim ve ulus ötesi(trans-national) eğitime açılan kampus dışı öğretim (off-campus) yeni örgütlenme biçimleri olmuşlardır (Currie ve Vidovich, 2009: 445; Bok, 2007; Odin, 2004: 149).

Sınırların akışkanlığından yararlanmak isteyen üniversiteler, ulusaşırı şirketler gibi global ölçekte eğitim verecek şekilde biçimlenirken internet teknolojisini kullanmaktadırlar (Currie, 2004: 45). İnternet üzerinden eğitim, esnek koşullar ve dünyanın her yerinden erişim imkanı ile eğitimde demokratikleşmeyi sağlamaktadır (Odin, 2004; Yamaç, 2009: 185). Ancak geleneksel eğitim, bir kitle eğitimine ya da yeni tanımı ile geniş katılımlı (widening participation: Delanty, 2007: 250) eğitime dönüşmektedir.

Bu geniş katılımın çerçevesi ise geleneksel öğrenci oranlarıyla açıklanmaktan uzaktır. Bilgi-yoğun toplumda yaşamanın sonuçları arasında yaşam boyu eğitim, bir seçenek olmanın ötesinde, bir zorunluluk olarak belirmekte; bu sebeple sadece üniversite seviyesindeki gençlerin değil ergin insanların da üniversite eğitiminden yararlanma oranları artmaktadır (Odin, 2004: 153). Kariyerlerini yükseltmek isteyen profesyoneller ya da personelinin mesleki veya destek eğitim bilgisini (yöneticilik, iletişim, pedagoji gibi) yukarı çekmek isteyen firma sahipleri, kar arzusunda olsun ya da olmasın tüm kuruluşlar, üniversiteye yeni tip öğrenci portföyü sunmaktadır. Dolayısıyla “öğrenci” sözcüğünün yerini alan “müşteri”nin haklı bir gerekçesi var gibi görünmektedir.

Birer müşteri olarak öğrencilerin beklentilerini karşılamak üzere yapılandırılan bu eğitim biçiminde, bilginin yayılmasını esas kılan sosyo-ekonomik beklentileri de karşılayacak şekilde, öğrenciler en kısa yoldan kendilerine bilgiyi sunabilecek meslek yönelimli ya da uzaktan eğitim gibi fiziksel ve zamansal kısıtlılığın olmadığı öğrenme ve örgütlenme biçimlerini rahatça tercih edebilmektedirler. Böylelikle gençler eğitimleri esnasında piyasanın ihtiyaç duydukları bilgiyi kullanabilecek ve onu dönüştürerek katkı sağlayacakları iş dünyasına ilişkin tecrübelerini erken dönemlerde elde edebileceklerdir.

56

Bunun anlamı, yükseköğretimin, pazar dilinde, bir “yatırım ürünü” (Margolis, 2004) haline gelmesidir.

Amerika’da geleneksel eğitim alan, yani liseden sonra kendileri için uygun olan üniversiteye ailelerinin desteği ile giden öğrenci oranı sadece %27’dir (Margolis, 2004: 32). Bu, öğrencilerin eğitim için gelenekseli dışarıda bırakmış ve teknolojik imkanlarla donatılmış kurumları tercih ettiklerini göstermektedir. Öğrencilerin büyük kısmının bu tercihe yönelmelerinin ardında edinecekleri ekonomik avantajlar yer almaktadır. Öncelikle istihdam piyasasında rekabet edebilmek için gerekli donanıma sahip olma amacını güden öğrenciler, internet aracılığıyla uzaktan eğitim alarak zamanlarını ve paralarını korumakta ve ulaşım, oda, ev geçimi, giyinme gibi dolaylı maliyetlerden de kurtulmaktadırlar. Ayrıca sanal dersler onları iş dünyasının gereksindiği tecrübeyi edinmek için yeterince esnek saatler sunmaktadır. Bu sayede geleneksel öğretim biçimiyle derslerini tamamlamış rakip öğrencilere göre, karşılaştıkları bilgi alma süreci sonucunda daha fazla “pazar yetenekleriyle” (Margolis, 2004: 33) donatılmış olarak mezun olmaktadırlar.

Yeni teknolojiler, interaktif eğitim ortamının yaratılmasına izin vermektedir (Odin, 2004: 155). Birlikte gerekleştirilebilecek bir eğitim ortamı yaratan sistem, bilgiyi öğrenci nezdinde sadece “alınan” bir şey olmaktan kurtarmakta, sadece hocanın verdikleriyle değil, diğer öğrenicilerin de içinde olduğu aktif bir öğrenme süreci oluşturulabilmektedir. Eğitim sürecine doğrudan dahil olan öğrenciler, anında bilgi paylaşımı ile etkinleştirdiği sürecini pasif niteliğinden ayırmaktadır. Ayrıca sanal kurmacalarla düzenlenen farklı eğitim biçimleri, öğrencilerin bilişsel ve beyin gücünün bilgi inşa sürecinde rol almasını sağlamaktadır.

Bu teknolojik altyapılar sayesinde eğitmenler de eğitme biçiminde değişiklikler yaşamaktadırlar. Öncelikle e-dersler, Powerpoint sunulu ders metin ve anlatım biçimleri ile zenginleştirebildikleri, kendi yaratıcılıklarına bağlı çeşitli ders materyallerine ve bunun yanı sıra öğrencilerinin performanslarını değerlendirebilecek farklı türden araçlara sahip olmaktadırlar (Kemshal-Bell, 2001). Ödev portföyü, forum tartışmalarına katılım, online danışmanlık ve haftalık metin okumaları ve/veya problem çözüm değerlendirmeleri (Odin, 2004: 157) bunlardan bazılarıdır. Ayrıca, akademik nosyona ait kitap basma ve makale yazma faaliyetleri de teknoloji ile yeniden şekillenmekte ve

57

e-kitap, e-dergi gibi yayın materyalleriyle birlikte ağ üzerinden akademik paylaşım ortamları oluşturulmaktadır.

İnternet, aynı zamanda bir akademisyen için iki önemli faaliyet olan eğitim ile araştırma arasında daha sağlıklı bir denge (Bok, 2007: 93) kurulmasını sağlama potansiyeline sahiptir. Araştırma sonuçlarının deniz aşırı okunma imkanı, hem araştırmanın hem de araştırmacının hak ettiği değeri almasına vesile olmaktadır. Sadece araştırma bilgisinin değil, araştırmacının ününün de farklı paylaşım ortamları aracılığıyla yayılması hocaların üniversitelere karşı pazarlık güçlerini arttırmakta ve bu da ücretlerin iyileştirilmesine etki etmektedir (Bok, 2007: 93). Yine akademik faaliyetlerle ilgili olarak, kaynak toplama, derleme, yayınlama uğraşısı, dijital kütüphanelerin ve veritabanlarının uzaktan erişim, akademisyenlerin işlerini hayli kolaylaştırmakta ve hepsinden önemlisi paylaşım alanlarını genişletmektedir.

Öğrenim güçlerini teknoloji üzerinden tanımlar hale gelen üniversiteler, hem öğrencilerin ve derslerin yönetiminde hem de diğer yönetsel görevlerin uygulanmasında sahip oldukları bilgisayar programlarını kullanmaktadırlar. Örneğin önceleri öğrenci işlerine ait olan öğrenci evrakı izleme mekanizması, artık bilgisayar sistemleri üzerinden yapılmakta; derslerle ilgili sorunlar/istekler de hocalara aynı yolla ulaştırılmaktadır. Bu tür idari işlerin akademik personele yüklenmesi idari personelin sayısını azaltmış; ancak, yüklenen idari işler hocaların akademik işini yoğunlaştırmıştır. Bu yoğunlaşmadan kurtulmak isteyen hocalar, idari işleri düşük ücretlerle lisansüstü öğrencilere35 veya yarı zamanlı eğitimcilere yaptırır olmuşlardır (Bok, 2007: 95). Bu durumda üniversite, emek tasarrufu sağlayarak kazançlı olan taraf olmuştur.

Bilgi yayılımını zahmetsiz bir şekilde gerçekleştiren internet ve araçları, yükseköğretimi yeniden biçimlendirirken, kampus ortamını gerekli kılan bazı pratikleri de devre dışı bırakmaktadır. Bilgi disiplinlerinin sanal programlar satın alınarak online yapılması bunlardan biridir. Böylece laboratuar, sınıf, kütüphane ve yurt gibi fiziksel ihtiyaçların maliyetleri ortadan kalkmakta ve üniversitelere zaten sıkıntısını duydukları finansman konusunda bir rahatlık kazandırmaktadır (Margolis, 2004: 30).

35 Öğrencilerin çalışma koşulları için bknz. Strathern, Marilyn (2000), Audit Cultures, Routledge Press, London and New York.

58

Ancak yapılan araştırma sonuçları ve deneyimler, internet ve diğer kullanım araçlarının her zaman beklentiye uygun bir maliyet tasarrufu sağlamadığını göstermektedir.36 Uzaktan eğitim söz konusu olduğunda akademisyenlerin öğretim bedellerinde düşüş yaşanmakta; fakat yöneticilerin ücretleri, denizaşırı istihdam bedelleri, pazarlama gibi başka maliyetler yüklenmektedir (Currie, 2004: 52). Eğer emek maliyetlerini bir kenara bırakırsak, uzaktan eğitim ile örgün eğitim arasındaki sınırların gittikçe erimesi (Odin, 2004: 149) ve bir yetkinlik alanı olmaktan çıkması uzaktan eğitimin geleceğine dair önemli bir sorun olarak durmaktadır. Dersleri “online” olarak alan öğrenciler için gerekli olan internet yatırımını geleneksel eğitim veren üniversiteler de artık yerine getirmektedir. Bu durum, sanal eğitime odaklanmış üniversitelerin teknolojik anlamda diğerlerinden daha ayrıcalıklı bir konumda tutulmadığının bir göstergesidir. Ancak, veritabanı ve eğitim için gerekli yazılımlara sahip olmanın maliyetlerinin ne kadar yüksek olduğunu dile getiren üniversite yöneticilerin elleri, siyasetçilerin, vergilerini ödeyen halkın ve artık müşteri olmuş öğrenci kitlesinden gelen yükseköğretim bedelinin düşürülmesine ilişkin baskıya karşı şimdilik güçlüdür (Margolis, 2004: 32).

Uzaktan eğitim ve diğer biçimleri ile internet dünyasının açtığı kapılar, Amerika’nın arzu ettiği iş(gücü) talepleriyle tam bir uyuşma gösteren başarı örneği (Margolis, 2004: 33) sunsa da sanal eğitim sisteminin öğrencilerin eğitim sürecine olan etkisinin başarılı sonuçlanıp sonuçlanmayacağı söylemek için henüz erkendir. Teknolojik imkanlarla donatılmış bu yeni eğitim sisteminin gelenekselden ayrılan yapısı, eğitimcileri, sadece sistemik özellikleriyle değil pedagojik (McDermott, 2004) olarak da zorlamaktadır. Öğrencileri öğretimin devamlılığı için sanal ortama çekmek amacıyla uğraşan büyük bir mutfak ekibinin bulunması, durumu kolaylaştırdığı mı yoksa karmaşıklaştırdığı mı sorusunu doğurmaktadır. Nitekim, eğitici ile öğrenci arasında gerçekleşmesi beklenen sürecin içine teknik kadro, yönetim kadrosu ve belki onları izleyen yatırımcı kadrosunun girmesi, eğitimden alınacak faydayı da etkilemektedir.

36 Nitelikli bir internet eğitimi geliştirme maliyeti-ders başına bir milyon dolar olarak tahmin ediliyor ve dahası bir internet dersinin tek bir hocanın kaleminden çıkması çok zor; bir ekip gerektiriyor (Bok, 2007: 92). Üstelik benzer hizmeti sunan üniversitelere ya da kurumlara karşı rekabet edebilmek için teknolojik donanım kadar süreci yönetebilecek pedagojik arka plan da gerekiyor. Dolayısıyla üniversitelerin tüm bu hizmetleri nasıl bir araya getireceği kafa karıştırıyor.

59