• Sonuç bulunamadı

5. EL-HÂ’İFÛN ROMANINDA YAPI, TEMA VE ANLATIM ÖZELLİKLERİ

5.3. Romanın İçsel Unsurları

5.3.1. El-Hâ’ifûn Romanında Yapı

5.3.1.10. Ortam; Mekân, Zaman ve Atmosfer

5.3.1.10.1. Zaman

Edebî eser, mahiyeti itibariyle bir iletişim vasıtasıdır. Her iletişimde bir göndericinin, bir de alıcının olması tabiidir. Yazma zamanı, gönderici durumundaki sanatkârın eserine vücut vermek üzere harcadığı süreye verilen addır. Bunun itibari zamanla alakası yoktur, takvim ve saatle ölçülebilen cinstendir. Okuma zamanı da aynı mahiyettedir. Ancak okuyucudan okuyucuya değişir, daha yerinde bir ifadeyle, okuma işine bağlı saat ve takvimle ölçülebilen bir zamandır. Bunların her ikisi de bir bakıma eserin dışındadır, vakayla alakası yoktur. Her hal ü

kârda söz konusu iki zaman kronolojik karakterlidir... Vaka, bir müddet zarfında cereyan eder.

Anlatıcı bu vakayı, vaziyete göre, yine bir müddet zarfında öğrenir ve nakleder. Bu sonuncusunu yazma zamanıyla karıştırmamaya dikkat etmek gerekir. Vaka ve anlatma zamanı itibari olmalarıyla bildiğimiz zamandan ayrılırlar.” (Aktaş, 2003: 107)

el-Hâ’ifûn romanı iki zaman çerçevesinde gerçekleşmektedir, şimdiki yakın zaman Suriye’deki 2011 de başlayan iç savaşı ve geçmişteki yakın zaman Hama Katliamını simgelemektedir. Suleyma’nın anlatı hikâyesi 1982 Hama’daki olaylarla başlar ve 2016 Suriye Savaşına kadar sürer. Selma’nın hikâyesi ise çocukluk döneminden 2016 yılına kadar devam eder. Roman iki roman iç içe olduğundan dolayı zaman kavramı titiz bir şekilde takip etmektedir. Selma ve Suleyma’nın etrafındaki gelişen bütün olaylarda özellikle zamana vurgu yapılmakta ve kronolojiye özen

gösterilmektedir. Bunlarla birlikte anlatımdaki geriye dönüşlerde zaman disiplinine özellikle dikkat edilmektedir.

” تنك ذنم ةعمجلا مايأ هركأ .ةعمجلا موي ناكو ،ةرشع ةعبارلا يف ذ

ننأ يفني لا اذهو .نيحلا كل هركأ ي

ملا مايأ ةسرد

.ةعمجلا مويل يتيهارك نع ةيسردملا عوبسلأا مايلأ يتيهارك لضفأ يننأ لاإ .اضيأ

“On dört yaşındaydım, Cuma günüydü. Cuma günlerinden ta o zamandan beri nefret ederdim. Ha bu okul günlerinden de nefret etmediğim anlamına gelmez, ama okul günlerine karşı nefretimi cuma günü nefretine tercih ederdim.” (el-Hâ’ifûn, 2017: 79)

Bu söyleyişte Selma geriye dönüş yapar ve zamanı kullanarak okuyucuya bir mesaj vermek ister. Cuma günü nefretini kullanarak devrimden nefret ettiğini açıkça gösterir. Çünkü devrimin ilk günü cumaydı ve her cuma günü rejime karışı protesto düzenlenirdi.

Her vakanın bir zamanı vardır, ancak bu zaman vakanın olduğu yer ve içinde bulunduğu kişilere bağlıdır. Bu yüzden okuyucu olayların ne zaman gerçekleştiğini merak eder. el-Hâ’ifûn isimli romanda vakalar kronolojiye uygun bir şekilde anlatılmamaktadır. Başkahramanın ruh bozukluğundan dolayı gerçek ve rüya, geçmiş ve şimdiki zamanlar arasında dolaşmaktadır. Romanda geçmiş, gelecek ve hal diye bir ayrım yoktur. Sadece geniş ve tek bir zaman vardır. Anlatıcı, bilinç akışı tekniğini kullanarak yaşadığı olayları psikolojik zaman kronolojisini yok sayarak geçmiş ve geleceği halde birleştirip anı genişletmiştir. Anlatıcının maksadı bir durum veya vakayı nakletmek değildir. Çünkü bilinç akışı tekniğinde vaka veya vakanın zamanı değil, anlatma zamanındaki kahramanının bilinç akışını sergilenmektedir.

İki romandan oluşan el-Hâ’ifûn romanı zaman konusunda ilk bakışta okuyucuya karmaşık ve kafa karıştırıcı gelebilir, ancak zaman burada iyi bir rol oynar ve iki benzeyen kahraman Selma ve Suleyma’nın arasındaki ayırımı başarabilmektedir.

Vaka 2011’deki Suriye Devriminden bahsetmektedir ve anlatıcı vakanın olduğu zamandaki olaylardan bahsetmektedir. Ancak anlatıcı bu olayı geçmişle ve devrimden önce Suriye’deki sosyal ilişkiler ve siyasal hayat ile bağlamaktadır. Bu yüzden, anlatıcı her ne olursa olsun vaka ve anlatma zamanı arasında bir mesafe bırakmak zorundadır.

Çünkü yaşadığı ya da anlatmak istediği olaylar ve vaka arasında, o olaylara nakletmek için mutlaka bir miktar zamana ihtiyacı vardır.

götüren Nesim hafızasını kaybettiğini söylüyor, 2011 yılının ortasında hayatının durup bozulduğunu söylüyor, dolayısıyla peş peşe gerçekleşen olayları takip edemez olmuş.” (el-Hâ’ifûn, 2017: 76)

Dima Vennûs olayları sebep-sonuç, bilinç akışı tekniğiyle aktardığı için hep geçmişe dönmektedir. Suleyma’nın hikâyesi 1982’den 2016’ya kadar sürmektedir ancak anlatıcı bunu 2011 devriminin başlama sürecinde anlatmaktadır. Aynı şekilde Selma’nın kendi hikâyesi çocukluğunda başlar ve 2016’ya kadar sürer, ancak romanda ilginç olan şey olayın açık uçlu sonlandırılmasıdır. Anlatıcı, olayların bitmemiş olmasından dolayı bitmeyen vaka ile bağlama üslubunu kullanmış olabilir. Bu tür anlatıma eş zamanlı anlatım denir. Çünkü anlatma vaka anında gerçekleşir ve ikisi beraber ilerlemektedir.

Bu tür anlatmada anlatıcı fazla ayrıntı eklemek için bir fırsata sahiptir, herhangi bir durumu unutmuş gibi davranamaz. Böyle bir sunumun romanı daha canlı hale getirdiği söylenebilir. Anlatıcı, okuyucuyu hala devam eden, geniş ve şimdi gerçekleşen olaylar ile baş başa bırakır.

“Devrim, birdenbire patladı ve aynı anda da canavarlar ortaya çıkıverdiler. Şehirleri, evleri ve sohbetleri ele geçirdiler, vurdular, tekme tokat dövdüler, küfrettiler ve öldürdüler, insan ilişkilerinde kocaman bir tarihî darmadağın ettiler.” (el-Hâ’ifûn, 2017: 68)

el-Hâ’ifûn romanının ilk cümlesiyle ortaya konulan ilk şey zamandır. Anlatıcı birden çok zaman çizgisinin birleştirildiğini anlatmaktadır. Yazar romanda kullandığı zaman kavramı ve iki vaka birbirine çok uzak olmasına rağmen, yan yana getirdiği iki zaman arasında kuvvetli bir bağ inşa etmeyi başarmaktadır. Yazar; vaka, kişi, mekân gibi farklı unsurlar da estetik bir terkip ile kullanılmaktadır.

Yazar bu romanı tam devrim başlangıcında yazmaya başlamıştır ancak yaşadığı olaylardan dolayı yayınlanması 2016 yılına kadar sarkmıştır. Bu da yazarın anlattığı olaylardan çıkarılabilmektedir. Çünkü yazar romanın sonucunu devrim başladıktan tam dört buçuk yıl sonra Beyrut’ta yazmaktadır. Romanı okurken, okur kendini ilk akışta Suleyma’nın yaşadığı hissine kaptırır ve kendini bir sürü olay ve birbirine benzeyen kahramanlar arasında kaybeder, ancak yazarın istediği okuyucuya bu hissi vermektedir.

Çünkü Suriye’deki devrim hala bitmemiştir ve okur bu romanı okurken Suriye’deki hatta Suriye’den göç eden Suriyeli insanların nasıl bir psikolojik bozukluk yaşadığını fark ettirmek istemektedir.

Vaka, anlatı, yazma ve okuma zamanı tam olayların gerçekleştiği zamanda geçmektedir. Bu dört zamanların arasında mutlak bir mesafe vardır fakat romandaki eksen zaman asıl olarak Suriye’deki 2011 devrim zamanıdır ve o vakanın tetiklediği olaylar halen yaşanmaktadır. Bu yüzden şu sonuca varabiliriz, el-Hâ’ifûn romanı;

gerçek, yakın ve canlı olayları okuyucular için sunmaktadır.