• Sonuç bulunamadı

1 MODERN SURİYE’NİN TARİHSEL ARKA PLANI

1.2 Hama Katliamı

Hama Katliamı, Cumhurbaşkanı Hafız Esed Rejimi ile o zamanlar ülkenin en güçlü ve en aktif muhalif güçlerinden biri olan Müslüman Kardeşler (el-İhvanu’l-Muslimûn) arasında şiddet içeren bir mücadele bağlamında gelişti. Rejim daha sonra Müslüman Kardeşleri Haziran 1979'da kuzey Halep şehrinde bir grup topçu okulu öğrencisinin öldürülmesi de dâhil olmak üzere bir takım kadroları silahlandırmak, Suriye'de suikastlar yapıp şiddet uygulamakla suçladı. Müslüman Kardeşler bu suçlamaları reddettiler. Topçu Okulu'nun olaylarından muaf tutulmuş olsalar da, Esed rejimi grubun faaliyetlerini yasakladı ve aleyhlerinde bir yok etme kampanyası başlattı.

Son olarak da 1980 yılında Esed Rejimi kendisine ait olan idam cezasının 49. Kanununu yayınladı.4 Bu kanunun yayınlanmasının ardından ülkenin üçüncü büyük şehri olan Hama'da 2 Şubat 1982’de Müslüman Kardeşler Örgütü tarafından başlatılan ayaklanmayı bastırmak için Hafız Esed tarafından kardeşi Rıfat Esed gönderildi. Rıfat Esed komutasındaki özel kuvvetler, şehri kuşattı, şehir önce havadan bombalandı, sonra topçu ateşi ile kitle infazları gerçekleştirildi. 27 günde on binlerce kişi katledildi.

Uluslararası Af Örgütü'ne göre, katliamda öldürülenlerin sayısının 10.000 ile 25.000 arasında olduğu tahmin edilmektedir. Yerel kaynaklardan Suriye İnsan Hakları Örgütü’nün rakamları ise ölü sayısının 40.000'e ulaştığını söylemektedir. 5

Suriye ordusunun yıkık binalarda saklananları öldürmek veya ortaya çıkarmak için zehirli gaz kullandığı katliamda, şehir büyük toplarla çevrilmiş, üç hafta boyunca saldırıya uğramıştır. Yaklaşık 30.000 sivilin kaybolduğu ve 800.000 Suriyelinin ülkeyi

4 Müslüman Kardeşler üyeliğini veya bu örgütle bağlantılı olmayı idam cezasını gerektiren bir suç haline getirdi. Ayrıntılı bilgi için:

2010 Suriye İnsan Hakları İhlalleri Değerlandirme Raporu’na s.12-13 bakılabilir.

https://www.mazlumder.org/webimage/files/suriye_insan_haklari_raporu.pdf.

5 Ayrıntılı bilgi için:

https://www.marefa.org/%D8%A3%D8%AD%D8%AF%D8%A7%D8%AB_%D8%AD%D9%85%D8%A7%D8%A9_1982

terk etmek zorunda kaldığı Hama Katliamının ardından 100 binden fazla kişi tutuklanmıştır.6

Başkent Şam'ın yaklaşık 200 km kuzeyinde yer alan Hama şehri, ölü ve kayıplara ek olarak, başkent camilerini, kiliselerini, yapılarını ve konuk evlerini içeren büyük bir yıkıma da maruz kalmış, bu olayların sona ermesinden sonra nüfusunun büyük bir kısmı da göç etmiştir.

Hükümetin Hama'nın kontrolünü ele geçirmesi haftalar almıştır. En acımasız katliamlar, dar sokaklara tanklarla giren, uzun menzilli bombardıman topları ve tankları kullanan, şehri helikopterlerle bombalayan ve şehrin hedeflenen kısmını buldozerlerle yok eden askerî güçler tarafından gerçekleştirilmiştir. Katliamdan kurtulan bazı Hamalılara göre, çürüyen ceset kokusu tüm şehri kaplamıştır. Yıkık binaların altında kalan insanlar yaralanmış ve ölmüş, cesetler bile askerler tarafından tecavüze uğramıştır. Çatışmalar sırasında Hama dışında bulunan Hamalı birçok kişinin de infaz edildiğine dair haberler de yayılmıştır. Esed yönetimi, tarihte benzerine nadiren rastlanan bir şekilde kadın, çocuk, yaşlı, masum sivil ayırımı yapmadan isyanı şiddetli bir şekilde bastırmaya çalışmıştır. Ahmet Emin Dağ Bilad-i Şam’ın Hazin Öyküsü kitabında 1982’de Hama durumu şu şekilde sergilemektedir:

“Yaralılara tıbbi müdahalenin güvenlik güçlerince engellenmesi sonucu binlerce kurban ölüme terk edildi. Bazı Hamalı kurbanlar da toplu mezarlara canlı olarak gömüldüler.

(…). Katliamın kurbanları arasında 40 günlük bebekler ve anne karnındaki embriyolar dahi vardı. Bebekler, yalvaran annelerinin gözleri önünde balkonlardan aşağı atıldılar. Askerler hamile bir kadının karnını delerek doğmamış çocuğun ölümüne neden oldular. Birçok çocuk haftalarca süren yiyecek sıkıntısı nedeniyle hayatını kaybetti. Dehşetin en şiddetli şekilde yaşandığı Hama’da çocuklar kendilerini savunabilmek için yaralı askerlerden aldıkları silahları kullanmak zorunda kaldılar… Birçok kadın, askerler tarafından işkence ve tecavüz

6 Ayrıntılı bilgi için: 2010 Suriye İnsan Hakları İhlalleri Değerlandirme Raporu’na bakılabilir.

http://www.mazlumder.org/webimage/files/suriye_insan_haklari_raporu.pdf

edilerek öldürüldü. Kadın ve çocuklara karşı şiddet uygulamayı reddeden askerlerin cezası ölüm oldu. Yaşlılar da ayrım yapılmaksızın infaz edildiler. Evlatlarını gömmeye çalışan yaşlılar acımasızca öldürüldüler. Güvenlik kuvvetleri öldürülenlerin gömülmesine müsaade etmedi, teşebbüs edenleri öldürdü. Şehri ceset kokusu kapladı ve salgın hastalık tehlikesi ortaya çıktı.

Katliamın son günlerinde akıbeti meçhul, kayıp insanların sayısı giderek arttı” (Dağ, 2013:

113-114).

Uluslararası Af Örgütüne göre tarihteki en büyük katliamların listesi yapılırsa, muhtemelen ilk sırada yazılacak olan Hama Katliamı, dünyanın merkezinde, Ortadoğu'da, ama dünya gündeminin bütünüyle dışında gerçekleştirilmiştir. Esed güçleri, Ba’as rejiminin hayatta kalması için masum insanları yaşlarına bakmaksızın katletmiştir.

1.3 2011 Suriye Devrimi

Trafik polisinin her gün Suriye vatandaşına hakaret etmesi alışılmış bir durumdu. Ancak, 17 Şubat 2011'de yaşanan bir aşağılama olayı daha önce olduğu gibi kabul edilmedi. Bu olaydan sadece birkaç dakika sonra, yüzlerce Suriyeli, durumu protesto etmek için Şam'ın merkezinde plansız bir şekilde toplandı ve “Suriye Halkı hakir sayılmaz” şeklinde slogan atmaya başladı.

Birkaç gün sonra 22 Şubat'ta, eylem bu kez Libya büyükelçiliğinin önündeydi.

Şam semalarında ilk kez “halkını öldüren haindir” sloganları çınladı. Güvenlik güçleri dağılmalarını istedi. Kalabalığı dağıtmak için belediye temizlik araçlarıyla geldiler. Bu, insanların kendilerini daha aşağılık hissetmelerine neden oldu. Bunun üzerine eylemciler, gerçek meselelerinin ve endişelerinin kendi ülkeleri olduğu gerçeğinden bahsederek Vatanım şiirini okumaya başladılar. Bu eylem zorla bastırıldı ve yaklaşık on iki kişi tutuklandı.

26 Şubat 2011'de, Der’a öğrencileri kendiliğinden bir protesto başlattılar ve okullarının duvarlarına "İnsanlar rejimi devirmek istiyor" sloganını yazdılar, ancak

rejim meseleyi bir şiddet sarmalına dönüştürdü. On beş çocuğu tutuklayan güvenlik güçlerine hükümet destek verdi. Çocukları tırnaklarını çekerek ve sırtlarında sigara söndürerek cezalandırdılar.

“Yoğun işkencelere maruz kalan çocukların serbest bırakılması için mensup oldukları aşiretlerin sokağa dökülmesi, kentte gerilimi arttırdı. Sokaktaki insanlara yönelik hükûmetin oldukça sert bir tutum sergilemesi ise büyük bir kışkırtmayı beraberinde getirdi. Başlangıçta oldukça lokal görünen küçük gösteriler, her gün istikrarlı bir şekilde sürdü ve birkaç hafta sonra diğer kentlere de sıçradı”(Dağ, 2013: 86-87).

15 Mart 2011’den önce Suriyeliler bir ülkeden diğerine sıçrayan Arap Baharı devrimlerini gözlemliyorlardı. Beşşar Esed rejimi Suriye'ye protesto gösterileri yapmama protestoları engelleme konusunda ısrar ederken, halk değişim rüzgârlarının onlara ulaşacağını umarak nefes alıyordu. Suriye'deki gösteriler, ilk olarak Tunus Elçiliği önünde oldu. 29-30 Ocak'ta Mısır Büyükelçiliği önünde yapılan gösteri ise başarılı olamadı ve daha sonra göstericiler Bab Tuma ve Arnos'un Şam bölgelerinde toplandılar.

Bu arada Mısır'ın izinden giderek, zulüm, baskı, yolsuzluk ve özgürlüklerin bastırılmasını protesto etmek için Facebook'ta davetler oluşturulur ve bir grup eylemci 15 Mart 2011 Salı günü Humus gibi farklı Suriye şehirlerinde bu davetlilere çağrıda bulunur. Bu çağrıların ardından el-Cezîre’nin internet sitesinde: “Gazeteci Iyad Şarbaji’nin oturma eylemi çağrısı yapıldı. Gazeteciler, sanatçılar ve yazarlar da dâhil olmak üzere arkadaşlarını arayarak davet etmiştir. Eylemci Merve el-Gamyan, siyasi faaliyet gösteren herhangi bir gruba bağlı olmadığını söyleyerek, tek yolumuz İnternet’tir ifadelerini kullanmıştır”.7

7

https://www.aljazeera.net/news/reportsandinterviews/2012/3/5/%d9%87%d9%83%d8%b0%d8%a7-

%d8%a8%d8%af%d8%a3%d8%aa-%d8%a7%d9%84%d8%ab%d9%88%d8%b1%d8%a9-%d9%81%d9%8a-%d8%b3%d9%88%d8%b1%d9%8a%d8%a7

Vatandaşlar o güne kadar, ancak yetkili makamların emriyle, sadece Hafız Esed ve sonra oğul Beşşar Esed lehine sloganlar atmak için sokağa çıkabilirdi. Bunun dışında herhangi bir görüş bildirmeleri imkânsızdı. Vatandaşlar, eyleme başlamadan önce, gerekli önlemleri almak için İçişleri Bakanlığı'ndan izin almayı düşündüler. Ancak bu konuda konuştukları memurlar bunun “boş” bir girişim olduğunu söylediler ve bu sebeple 15 Mart 2011 tarihinde eylemci Merve el-Gamyan’ın Şam’da ortaya attığı özgürlük çığlığıyla devrimin ilk kıvılcımı atıldı.8

Bugünkü Suriye’de iç savaş hala devam ettiği için aralarında 30 yıl fark olan iki katliamı, Hama’yı ve bugünkü Suriye’yi, karşılaştırmak şu an için tam olarak uygun olmasa da bu katliamların kurbanlarının: “Kim sorumlu?” “Neyi kaybettik?” “Neden kaybettik?” “kaybettiklerimizi nasıl geri elde edeceğiz?” “Bu ölümlerden sonra ne olacak?” sorular gibi sormuşlardır.

Bütün bu soruların amacı maktûlün katile soru sorma girişiminden başka bir şey değildir. Neden öldürdün? Niçin? Tarih şu an adeta kendini tekrarlamaktadır. Suriye Rejimi Hama'da yaptıklarını bugün adeta acele etmeden, yavaşça ve adım adım yapmaktadır. 1982 Hama katliamının ardından muhaliflerin bugün de hala Esed güçlerine karşı yetersiz olduğu görülse de Esed rejimin orantısız gücünden muzdarip, adaletsizliğin ve aşağılanmanın acısını tadan ve özgürlük hayalinde bulunan, bunun için özlem duyanların tek amacı geçmiş derslerden faydalanarak o özgürlüğe kavuşmaktır.

8 Ayrıntılı bilgi için: https://www.youtube.com/watch?v=EDv6yDrMfr4 bakılabilir.

İKİNCİ BÖLÜM