• Sonuç bulunamadı

3. DIŞ TİCARET TEORİLERİ

3.2 Dış Ticaret Modellerinin Tarihsel Gelişimi

3.2.4 Yeni dış ticaret modelleri

İktisat biliminde ve diğer tüm bilim dallarında aslında teoriler zaman içerisinde değişikliğe uğrayabilmekte, içeriği değiştirilebilmekte veya tümüyle terk edilebilmektedir. Bu değişimlerin yaşanması tamamen gerçek dünya ekonomilerinde bu teorilerin yeterli açıklamalar getirip getiremedikleriyle ilişkilidir. Dolayısıyla aslında 1950’li yılların başından itibaren, çeşitli ampirik analizlerle faktör donatım teorisine olan güven Leontief paradoksu ile sarsılınca, uluslararası dış ticareti açıklamak üzere çeşitli görüşler ve teoriler ortaya atılmıştır. Bu teorileri yeni dış ticaret teorileri başlığı altında toplamak mümkündür.

Yeni dış ticaret teorileri HOS teorisinin sahip olduğu güçlü varsayımların geliştirilmesiyle oluşan teorilerdir. Örneğin, tekelci piyasaların varlığı, ölçeğe göre artan ya azalan getirinin olduğu, faktör yoğunluğunun tam tersine döndüğü veya iki ülkenin farklı zevk ve tercihlere sahip olduğu durumlarda HOS teorisi geçerliliğini yitirmektedir. Bu nedenle zaman içerisinde bu faktör donatımı teorisinin sahip olduğu çeşitli varsayımların gerçek dünya ekonomilerine uyarlanma sıkıntısı yeni teorilerin ortaya atılmasına sebebiyet vermiştir.

3.2.4.1 Nitelikli işgücü teorisi

Bu teori aslında sanayileşmiş ülkeler arasındaki karşılaştırmalı üstünlüğü açıklayabilmek amacıyla Kravis (1956), Keesing (1966) ve Kenen (1970) gibi iktisatçılar tarafından ortaya atılmıştır. Bu teoriye göre, ülkeler arasındaki dış ticaretin nedeni, nitelikli işgücü farklılığıdır. Nitelikli işgücüne bol olarak sahip olan

yitirmektedir. Benzer şekilde, Schweinberger (1975)’de ticarete-konu-olmayan ara malların dikkate alarak HOS modelini kurgulamıştır. Flam (1982), ticarete-konu-olmayan, ihraç ve ithal malları olmak üzere üç mallı bir model ile HOS modelini geliştirmiş ve ticarete-konu-olmayan malların toplam üretim içerisindeki paylarındaki değişimin ihracat (ve ithalat) payına olan etkisini incelemiştir. Sermaye yoğun olan bir ülkede, ticarete-konu-olmayan sektörünün büyümesinin ticaret payını arttıracağı sonucuna ulaşmıştır. Bu durumun sebebi olarak da, ticarete-konu-olmayan sektörün payındaki artışın, ülkenin sermaye yoğun mallardaki karşılaştırma üstünlüğünü ve ticarete-konu-olan sektörün uzmanlaşma derecesini güçlendirmesi olarak göstermiştir. Bunların yanı sıra, Gonzalez- Sariano (1990) ekonominin ticarete-konu-olan ve konu-olmayan olmak üzere sınıflandırılmasını detaylı bir biçimde incelemiştir. Thompson (1997)’da çalışmasında ticarete-konu-olmayan malın dahil edildiği HOS modeli kurgulamıştır. Ücret düzeyinin ve ticarete-konu-olmayan mal fiyatının faktör yoğunluklarından, faktör ikamesinden ve ticarete-konu-olmayan mala yönelik talepten bağımsız olduğu sonucu elde edilmiştir. Bu çalışmaların yanı sıra, ticarete-konu-olmayan faaliyetlerin HOS modeline dahil edilerek, ticari serbestleşmenin gelir ve ücret eşitsizliği üzerindeki etkilerinde bu faaliyetlerin rolünü inceleyen çeşitli çalışmalar da literatürde yer almaktadır. Detaylı incelemeler için bakınız Bölüm 4.2.

ülkelerin bu işgücünü gerektiren mallarda ve niteliksiz işgücüne bol olarak sahip olan ülkenin ise bu işgücünü gerektiren mallarda uzmanlaşacağı ifade edilmiştir76,77.

3.2.4.2 Teknoloji açığı teorisi

HOS teorisinin üretim teknolojisinin sabit olduğu varsayımının Posner (1961) tarafından geliştirilmesiyle ortaya konulan bu teori, teknolojik değişimi de göz önüne alarak dinamik bir modelleme ortaya koymuştur78. Posner (1961) teorik olarak teknolojik bilginin her ülke tarafında anında elde edilebilir olmadığını ve belirli bir zaman diliminde bazı ülkelere teknolojik bir yeniliğin ulaşabileceğini belirtmiştir.

Bu nedenle bu teori aslında zaman faktörünü de dikkate alarak, uluslararası ticareti teknolojik açık ile tanımlamaktadır. Zira Posner (1961)’e göre, yeni bir teknoloji geliştiren sanayileşmiş ülkelerin, bunun ilk ihracatçısı olacaktır. Fakat zamanla bu teknolojiyi edinen diğer başka az gelişmiş ülkeler sahip oldukları çeşitli avantajlar nedeniyle maliyet ya da rekabet üstünlüğüne erişebilmektedirler. Dolayısıyla da bu ülkeler o malı ilk üreten ülkeden emek ucuzluğu ya da doğal kaynak bolluğu gibi nedenlerle daha ucuza üretebilirler. Bu durumda, malı ilk üreten gelişmiş ülke rekabet edemediği için ithalatçı ülke durumuna gelecektir79. Bir diğer ifade ile bu yaklaşıma göre, eğer herhangi bir ülke ihracat yapmak istiyorsa, bu durumda sürekli teknolojik yenilik yapması gerekmektedir.

3.2.4.3 Ürün dönemleri teorisi

Bu teori Vernon (1966) tarafından teknolojik açık teorisinin geliştirilmesiyle oluşturulmuştur. Bu teoriye göre, yeni ürünlerin gelişimi birçok farklı aşamadan oluştuğu için bu aşamalar boyunca karşılaştırmalı üstünlük de değişmekte ve yeni ürünlerin üretimi sanayileşmiş ülkelerde yoğunlaşmaktadır. Sanayileşmiş ülkelerde

76 HOS teorisinden türetilmiş olan bu teori aslında, nitelikli-emek-yogun mallar, aynı zamanda

sermaye yogun mallar oldugundan, bu teori “neo-faktör donatımı teorisi” olarak da adlandırılmaktadır (Seyidoğlu, 2009).

77 Keesing (1967, 1968) yaptığı ampirik çalışmalarla bu teoriyi sınamış ve ABD’nın nitelikli işgücünü

en yoğun kullandığı sanayilerde karşılaştırmalı üstünlüğe sahip olduğunu tespit etmiş ve sanayileşmiş ülkelerin (ABD, İngiltere ve Almanya) nitelikli işgücü içeren malları ihraç ettiğini, buna karşılık niteliksiz emek içeren malları ithal ettiğini belirlemiştir.

78 H-O teoremine göre dış ticaret gerçekleştiren tüm ülkeler aynı anda aynı üretim tekniğine serbestçe

ulaşabilmektedirler. Bu yaklaşım teknolojik yeniliklerin ve üretim teknolojilerine ülkelerin erişim engelleri olmadığını varsaymaktadır. Fakat gerçek dünya ekonomilerinde durum bu şekilde olmayabilmektedir. Zira bazı firmalar üretim teknolojileri gizli tutmakla birlikte, bunu sağlayabilmek için çeşitli yasal dayanaklara başvurmaktadırlar (patent, sınai ve fikri mülkiyet hakkı gibi).

79 Bu tarz ülkelere örnek olarak İngiltere gibi sanayi ülkeleri verilebilmektedir. Zira örneğin, İngiltere

en büyük tekstil ihracatçısı iken, günümüzde tekstil ithalatçısı durumuna gelmiştir. Üretimde yaşanan bu azalma, az gelişmiş ülkelerin emek ucuzluğu nedeniyle kitlesel üretime geçmeleri nedeniyledir (Deviren, 2004).

görülen bu yoğunluğun sebebi olarak, nitelikli işgücüne sahip olmaları ve araştırma ve geliştirmeye yönelik harcamaların yüksek olması gösterilmiştir. Bu teori, sanayileşmiş ve az gelişmiş ülkeler arasındaki artan ihracat kapasitesinin açıklanmasına da olanak tanımaktadır.

Bu teoriye göre bazı ülkeler halen var olan mallarda, diğer bazı ülkeler ise yeni malların üretiminde uzmanlaşırlar. Bu teoride yapılan bir varsayım da, malın yeni mal durumundan eski mal durumuna geçtiği zaman diliminde üretimi de coğrafi olarak yer değiştiğidir80. Bu varsayım sanayileşmiş ülkelerin yeni mal üretiminde, daha az gelişmiş ülkelerin ise var olan malların üretiminde uzmanlaşmayı gerektirmektedir81.

3.2.4.4 Tercihlerde benzerlik teorisi

Bu teori, HOS teorisinin faktör donatımı ve tercihleri birbirine benzemeyen ülkeler arasına yoğun olarak gerçekleşeceği tezinin sanayi malları için geçerli olmadığını savunarak, Linder (1961) tarafından homojen olmayan, zevk ve ölçek ekonomilerinin önemli olduğu sanayi ürünleri arasındaki ticaretin açıklanması amacıyla önerilmiştir.

Benzer gelir düzeyine sahip ülkelerin benzer zevklere sahip olduğu varsayarak, sanayi mallarının ticaretinin benzer gelir düzeyleri ve tercihlere sahip ülkeler arasında gerçekleşeceğini öne sürülmektedir. Bu bağlamda, bu talep yönlü özellik taşıyan teori, arz yönlü faktör donatımı teorisinden farklılaşmaktadır.

Linder (1961)’e göre, ticaretin gerçekleşmesi için ülkelerin tercihlerinin birbirlerine o kadar çok benzemesi gerekmektedir. Bununla birlikte, gelir düzeyleri ile tercihler arasında güçlü bir ilişki olduğu varsayımına dayandığından, benzer gelir düzeylerine

80 Bu üretim dönemleri literatürde beş aşamada toplulaştırılmıştır. Birinci aşamada yeni malın ufak

ölçekli bir üretimi söz konusu olup, bu üretim ihracata değil, iç piyasaya yönelik gerçekleştirilir. Ardından ikinci aşamada, ürün olgunlaştırılmış olacağından üretim hızlanır ve ihracat yapılmaya başlanır. Bu aşamada halen üretici firma yeni teknoloji kendi elinde tutmaktadır. Üçüncü aşamada ise firma karlı olduğu için dış ülkelere de teknoloji lisansı vermeye başlar ve üretim maliyetini düşürmek için üretimi dış ülkelere kaydırır. Dördüncü aşamada, yerli üretim yerine ithalat almaya başlar ve son olarak beşinci aşamada teknoloji artık tüm dünya ülkelerine yayılmış ve patent hakkı gibi lisanslar da sona ermiş ve teknoloji serbest mal haline gelmiş olur.

81 Bu teori ile ilgili bir örnek olarak, radyo ürünü üretimi verilebilmektedir. 1945 yılında Amerikan

üreticileri radyo piyasasında öncü üreticilerdir. Bu öncülüğün kaynağı, havasız radyo tüpleriydi. Fakat daha sonra Japonya bu ürünün teknolojisini kopya ederek, aynı ürünü daha ucuz işgücü ile üretimini gerçekleştirmiş ve piyasasının büyük bir bölümünü ele geçirmiştir. Ardından ABD yeni bir teknoloji üreterek (transistör tekniği ile radyo üretimi) tekrar piyasadaki gücünü kazanmış ve yine Japonya bu teknolojik yeniliği de taklit etmiş ve yeniden üretimde ABD’nin önüne geçmişlerdir. Daha sonra ABD başka bir üretim tekniği olarak basılı devreler tekniğini bulmuş ve Japonya ile başabaş duruma gelmiştir (Dura, 2000).

sahip ülkelerin benzer malları tükettikleri ve benzer malların ticaretini yaptıkları için aralarındaki sanayi malları ticaretinin fazla olacağını ileri sürmektedir. Bu teoriye göre, her ülke sadece kendi iç piyasasında talebi yoğun olan malları ihraç edecektir. Zira bu yoğun talepten dolayı yurtiçi piyasalara yönelik üretimden firmalar ölçek ekonomilerinden yararlanacakları için, üretim maliyetleri yurtdışı piyasalara yönelik üretimin yapılmasına olanak tanıyacak şekilde düşük olacaktır82.

3.2.4.5 Ölçek ekonomileri teorisi

HOS teorisi, ölçeğe göre sabit getiri varsayımı altında dış ticaretin gerçekleştiğini savunmaktadır. Fakat gerçek dünya ekonomilerinde bu teori özellikle, ölçek ekonomileri nedeniyle artan getirinin ortaya çıktığı durumda oluşan karlı dış ticareti açıklamakta yetersiz kalmıştır. Bu nedenle, Krugman (1979) ve Lancester (1980) tarafından geliştirilen bu teori ölçeğe göre azalan ve artan getirinin söz konusu olduğu durumda gerçekleşen dış ticaretin nedenlerini ortaya koymaktadır.

Bu teoriye göre, geniş yurtiçi piyasalara sahip olan ülkeler ölçek ekonomilerinden faydalanacaklarından üretimde azalan maliyetlerle üretim gerçekleştirerek, bu ölçek ekonomilerinin etkili olduğu malları ihraç edecekler ve diğer malları ithal edeceklerdir. Bu şekilde, ülkeler ölçek ekonomileri yoluyla etkin üretim gerçekleştirebilecekleri belirli mallar üzerinde uzmanlaşmakta ve diğer malları da tüketebilmek için dış ticaret gerçekleştirmektedir (Seyidoğlu, 2009). Yapılan bu dış ticarette tüketicilerin refahını arttıracaktır. Zira sınırlı mal ve hizmet erişimine sahip olan tüketiciler, ölçek ekonomisine bağlı dış ticaret yoluyla belirli bir malın değişik türlerine de erişebilme imkanına kavuşacaktır83. Ölçek ekonomileri teorisi, son yıllarda endüstri-içi ticareti açıklamaya yönelik olarak geliştirilen Monopolcü Rekabet Teorisi’ne önemli katkılarda bulunmuş bir teori niteliğini de taşımaktadır (Deviren, 2004).

82

Aslında bu görüş ikinci Dünya Savaşı sonrası dönemde sanayi malları ticaretindeki hızlı artışın gelişmiş ülkeler arasında olduğu gözlemiyle uyuşmakla birlikte, bazı gerçek dünya ekonomilerinde yaşanan ticaretin açıklanmasında yetersiz kalmaktadır. Örneğin, Japonya ve Hong Kong gibi Hıristiyan olmayan ülkelerin Noel ağaçları ve Noel kartlarına yönelik bir yurtiçi piyasaları olmamasına karşın bu malları ihraç etmektedir. Aynı şekilde, Türkiye’de kurbağa ve salyangoz tüketimine yönelik bir yurtiçi piyasa bulunmamasına karşın ürünler üretilip ihraç edilmektedir. (Deviren, 2004). Dolayısıyla bu model, iç piyasası olmayan, doğrudan doğruya ihracat amacıyla üretilen sanayi mallarının ticaretini açıklamakta yetersiz kalmıştır.

83

Tüketiciler farklı ülkelerde üretilmiş aynı tür mal ve hizmete rahatlıkla erişebilmektedirler.Örneğin, Fransız, Alman ya da İngiliz otomobilleri arasından seçim yapabilme olanağına sahip olmaktadırlar.

3.2.4.6 Monopolcü rekabet teorisi

Monopolcü rekabet teorisi, HOS teorisinin tam rekabet piyasası altında malların homojen olduğu varsayımına karşı çıkmaktadır. Bu teori yalnızca endüstri içi ticareti açıklamaya bir diğer ifade ile sanayi malları arasındaki iki yönlü ticareti açıklamaya yöneliktir. Chamberlin (1933) tarafından geliştirilen bu teoride endüstri içi ticaret mal farklılaştırılması ve ölçek ekonomileri ile açıklanmaktadır84. Dolayısıyla bu teorideki varsayıma göre sanayi sektörü homojen mallar yerine farklılaştırılmış mallar üretmektedir.

Teori, endüstriler arası ticaret ve endüstri içi ticaret şeklinde iki ayrı sınıflandırma ile ticareti sınıflandırarak, endüstri içi ticaret üzerinde yoğunlaşmaktadır. Bu bağlamda, endüstri içi ticaret aynı endüstriye ait farklılaştırılmış malların ihraç ve ithal edilmesini kapsamaktadır85,86.