• Sonuç bulunamadı

Ticarete-Konu-Olan ve Ticarete-Konu-Olmayan Faaliyetler

2. KORUMACILIK VE TİCARİ SERBESTLEŞME

2.2 Ticarete-Konu-Olan ve Ticarete-Konu-Olmayan Faaliyetler

Ülke içerisinde gerçekleştirilen ekonomik faaliyetleri farklı şekillerde sınıflandırmak mümkündür. Ticari serbestleşmeyle, ticarete-konu-olan ve konu-olmayan faaliyetler ön plana çıkmaktadırlar. Bu nedenle bu tez çalışması kapsamında, ticari serbestlik döneminde gelir ve ücret eşitsizliğinde önem kazanan faktörlerin belirlenmesi amaçlandığından, iktisadi ana faaliyet kolları ticarete-konu-olan ve ticarete-konu- olmayan faaliyetler olarak sınıflandırılmıştır.

Ülke içerisindeki herhangi bir faaliyetin ticarete-konu-olan ve konu-olmayan faaliyetler olarak ayrımının yapılmasında iki önemli unsur söz konusudur1. Bunlardan birincisi ulaşım maliyetleridir. Yüksek ulaşım maliyetleri, doğal bir ticari engel oluşturduğu için faaliyetlerin yerel nitelikte kalmasına neden olabilmektedirler2. Herhangi bir malın toplam maliyetinin bir unsuru olan ulaşım maliyetlerinin düşük olması, o malın uluslararası piyasalara ticaretinin yapılabilmesine olanak sağlamaktadır.

1

İktisadi ana faaliyet kollarına göre, ticarete-konu-olan ve konu-olmayan faaliyetlerin hangi faaliyetleri kapsadıkları ile ilgili bilgi için bakınız: Ek A.

2 Ticarete konu-olmayan faaliyetler, uluslararası ticaret bağlamında ulaştırma maliyetlerinin çok

yüksek olduğu ya da taşınması mümkün olmayan, yüksek vergi oranlarına sahip malların üretildiği sektörler olarak tanımlanmaktadırlar. Ticaret konu-olmayan sektörlerin tanımı ile ilgili daha detaylı açıklama için bakınız: Harrod (1958), McKinnon (1963), Jones (1974) ve Dornbusch ve diğ. (1977).

Bir diğer unsur ise korumacılığın derecesidir. Korumacılık politikaları olarak uygulanan tarife ve kotalar, ulaşım maliyetleri düşük olan herhangi bir malın bile uluslararası piyasalarda serbest dolaşımını etkileyebilmektedir. Dolayısıyla, yüksek ticari engeller malın ticarete-konu-olan mal olması yönünde engel teşkil edebilmektedir3.

Elbette, ticarete-konu-olan ve konu-olmayan malın hangi faaliyete ait olduğu ile ilgili kurallar değişmez değildir. Örneğin, ulaşım maliyetlerinin yüksek olması nedeniyle, ticarete-konu-olmayan bir malın teknolojik gelişmeler neticesinde ulaşım maliyetlerinin azalmasıyla ticarete-konu-olan mal niteliği kazanması söz konusu olabilmektedir (Sachs ve Larrain, 1994).

Ticarete-konu-olan ve konu-olmayan faaliyetlerin belirgin bazı özellikleri söz konusudur. İlk olarak, ticareti yapılabilen malları içeren ticarete-konu-olan faaliyetler dünya ekonomisi ile ilişkili olduğundan, dünya ekonomilerindeki değişen koşullardan etkilenmektedirler. Diğer bir ifade ile dış dünyada meydana gelen fiyat değişimleri ya da yaşanan krizlerin bu faaliyetler üzerinde etkileri söz konusudur. Dolayısıyla hükümetlerin bu iktisadi faaliyetlerdeki ücret ve fiyat düzeylerini belirleme gücü sınırlıdır. Eğer ulusal gelir içerisinde ticarete-konu-olan faaliyetler önemli bir paya sahipse ve ülke ekonomisi uluslararası piyasalarla güçlü bir bağa sahip bir dış ticaret ilişkisi içerisindeyse bu durumda, küresel anlamda yaşanan herhangi bir dalgalanma ya da krizden, öncelikle ticarete-konu-olan malları üreten faaliyetleri etkilemektedir4.

Diğer yandan ticarete-konu-olmayan faaliyetler tamamen yurtiçi tüketime yönelik üretim gerçekleştirdiklerinden dünya fiyatlarından ve değişen dünya koşullarından tamamen bağımsızdırlar. Bu nedenle bu faaliyetlerdeki ücret ve fiyat düzeylerinin tek belirleyicisi hükümetlerdir. Bu da hükümetlere bu faaliyetler üzerinde kendi bağımsız makroiktisadi politikalarını uygulayabilme olanağını yaratmaktadır.

3 Örneğin, Xu (2003a) teorik modelleme yaptığı çalışmasında ticari engeller nedeniyle bazı ticarete-

konu-olan malların ticarete konu-olmayan niteliğe dönüştüğünü ve bu malların genellikle göreli olarak vasıflı emek yoğun olan mallar olduğunu belirtmiştir.

4

Son yıllarda Rusya, Hindistan ve Brezilya gibi pek çok ülkede, küresel kriz öncelikle ticarete-konu- olan faaliyetleri etkilemiş ve bu faaliyetlerde daralma yaşanmıştır. Dolayısıyla bu duruma bağlı olarak da ekonomilerdeki istihdam yapısı değişmiştir. Ticarete-konu-olan faaliyetlerdeki istihdam olanağı azalırken, ticarete konu-olmayan faaliyetlerdeki istihdam olanakları artmıştır. Bu iki farklı iktisadi faaliyetteki istihdam olanaklarındaki değişim, ekonomideki gelir ve ücret eşitsizliğini bozucu yönde etkide bulunmuştur.

Öte yandan, ticarete-konu-olan ve konu-olmayan faaliyetlerin yapısal özelliklerinde bazı temel farklılıklar söz konusudur. Örneğin, ticarete-konu-olan faaliyetler daha yüksek üretkenlikli üretim faktörlerine ve yüksek vasıflı çalışan ihtiyacı içerisindedirler. Dickens ve Katz (1987) çalışmalarında ticarete-konu-olan faaliyetlerin daha karlı, daha sermaye ağırlıklı ve daha büyük firmaları içerdiğini ve daha eğitimli emek gücüne ihtiyaç duyduğunu belirtmiştir5. Buna karşın, ticarete- konu-olmayan faaliyetler ise göreli olarak daha düşük üretkenliğe ve daha düşük vasıflı çalışan ihtiyacındadırlar6. Ticarete-konu-olmayan faaliyetlerdeki daha düşük vasıflı çalışan ihtiyacı bu faaliyetlere daha fazla emek istihdam edebilme olanağı tanımaktadır. Bu bağlamda genellikle ticarete-konu-olmayan faaliyetlerin emek piyasası içerisinde sahip oldukları pay oldukça yüksek düzeylerde olduğu görülmektedir7.

Diğer taraftan genellikle hükümetlerin bu iki iktisadi faaliyete yönelik uyguladıkları makroiktisadi politikalarda bir farklılaşma olmamaktadır. Dolayısıyla, bu faaliyetlere benzer nitelikteki politikaların uygulanması ekonomi açısından bazı problemlere yol açabilmektedir. Örneğin, benzer nitelikli bu politikalar bir yandan daha az üretken olan faaliyeti kendi üretkenliğinin ötesinde bir ücret düzeyi ile ödüllendirirken, daha fazla üretken olan faaliyeti kendi üretkenliğinin altında bir ücret düzeyi belirlenmesi nedeni ile cezalandırmaktadır.

Buna ek olarak, bu politikalar hükümet üzerinde finansal bir baskıya da sebep olmaktadırlar. Hükümetlerin ticarete-konu-olmayan faaliyetler üzerinde ticarete- konu-olan faaliyetlere oranla daha fazla bir güce sahip olması nedeniyle, genellikle politikalar ticarete-konu-olmayan faaliyetlere yönelik olarak gerçekleştirilmektedir. Bu politikalar ile ticarete-konu-olmayan faaliyetlerdeki düşük marjinal üretkenlik nedeniyle göreli olarak daha düşük olan ücret düzeyini iyileştirebilmek için talep koşullarının arttırılması amaçlanmaktadır. Talep koşullarının değiştirilmesi, toplam

5

Krueger ve Summers (1988), Grosen (1991) ve Lee (2001) çalışmalarında ticarete-konu-olan ve

konu-olmayan faaliyetlerdeki ücret düzeyleri arasında önemli farklılıkların olduğunu ifade etmişlerdir.

Bu ücret farklılıklarının ise iki iktisadi faaliyetteki farklı donanımsal özelliklerden kaynaklandığını belirtmişlerdir.

6

Aslında bu durum ülke özellikli olarak değişebilmektedir. Örneğin, bazı ekonomilerde verilen bu örnek tam tersi bir duruma işaret edebilmektedir. Ticarete konu-olmayan faaliyetler daha yüksek üretkenliğe sahip olup, daha yüksek vasıflı işgücüne ihtiyaç duyulabilmektedir. Bu konu ile ilgili ülke örnekleri için bakınız: Bölüm 4.

7

Örneğin, ticarete konu-olmayan faaliyetlerin toplam istihdam içerisindeki oranı Amerika için 1999- 2003 yılları için ortalama %60 dolaylarında iken (Jensen ve Kletzer, 2005), 2007 yılında İzlanda için %70 civarındadır (Hallgrímsson, 2009).

faktör verimliliği koşullarının değiştirilmesinden çok daha kolay olduğu için, hükümetler genellikle ticarete-konu-olmayan faaliyetlerin talep koşullarının düzenlenmesini hedefleyen gelir politikaları uygulamaktadırlar.

Bunun yanı sıra, toplam faktör verimliliğinin arttırılmasının gelir politikalarının ana hedefi arasında yer almamasının bir diğer sebebi de, kısa dönem içerisinde toplam faktör verimliliğinde bir değişim yaratmanın güç olması nedeniyledir. Üretkenliğin geliştirilmesi belirli bir süreci kapsamakta ve bu nedenle de gelir politikalarının hedefi arasında yer almamaktadır8.