• Sonuç bulunamadı

2. KORUMACILIK VE TİCARİ SERBESTLEŞME

2.4 Korumacılık Politikaları

2.4.2 Korumacılık politikalarının etkileri

2.4.2.3 Korumacılık politikalarının yararları

Korumacılık politikaları aslında genellikle sadece ekonomideki belirli gruplara bazı yararlar getirebilmektedirler. Bu yararları elde eden grupların, ekonomiye gerçekten katkıda bulunanlardan çok, diğer bazı politik güçlere sahip olan gruplar olduğu görülmektedir.

Diğer taraftan, koruma neticesinde yarar elde eden gruplar, korumacılık politikalarının devamlılık arz etmesi yönünde bir eğilim içerisindedirler. Örneğin,

ithalata getirilen bir kısıtlama neticesinde ithalat lisansının değerlenmesi sonucunda bu tarz bir lisansa sahip olan kişi veya kişiler, daha düşük olan dünya fiyatlarından malları satın alıp ülke içerisine daha yüksek fiyattan satarak korumacılıktan yarar (rant geliri) elde edebilmektedirler28 (Krueger, 1974).

Korumacılığın olumlu sonuçlarından biri ulusal güvenlik açısından ülkenin korunacağına ilişkin düşüncedir. Bir kısım ekonomistler dışa açılma ile ülkenin ithal mallara ve dışa bağımlılığının artacağı öne sürerek, olağanüstü durumlarda bu dışa bağımlılığın ülke için zararlı olabileceğine ilişkin kaygı taşımaktadırlar. Zira savaş gibi olağanüstü durumlarda ya da politik nedenlerden dolayı yaşanan bir kriz anında ticari anlamda ortak olunan bir ülkenin mal vermeyi kesmesi durumunda, dışa bağımlı olan ülke ekonomisinin sıkıntıya düşebileceği savunulmaktadır. Bu nedenle stratejik öneme sahip olan endüstrilerin korumacılık politikaları ile dışa bağımlılıktan korunması gerekliliği ifade edilmektedir (Balassa, 1988).

Bunun haricinde, korumacılığın en büyük yararının bebek endüstriler olarak adlandırılan henüz gelişmesini tamamlamamış ve kuruluş aşamasında olan endüstrilere olacağına inanılmaktadır. Bu düşüncenin altında yatan neden, bebek endüstriler olarak adlandırılan yerli endüstrilerin, kuruluşlarının ilk aşamalarında dış ekonomilerle rekabet edebilme güçlerinin oldukça düşük olması ve dış rekabet baskısından dolayı bu endüstrilerin yeterince gelişememeleridir29. Bu bakımdan belirli bir aşamaya kadar bu tip endüstrilerin korunmaları gerekliliği belirtilmektedir30 (Grossman ve Horn, 1988).

28 Bununla birlikte bu grupların elde ettikleri rant geliri neticesinde korumacılık politikalarından yarar

elde etmeleri sonucunda, bu rant gelirlerinden faydalanmak isteyen diğer bazı gruplar tarafından, ekonomideki kaynakların bu tarz faaliyetlere doğru yönlendirilmesi söz konusu olabilmektedir. Bu durum da, ekonomiye ek bir maliyet unsuru yüklemektedir. Bakınız: Korumacılığın politik ekonomisi ile ilgili bölüm 2.4.4.

29

Melitz (2005) çalışmasında bebek endüstrilerin korunmasıyla ilgili refahı maksimize eden bir model kurgulamıştır. Modelinde, zaman içerisinde yurtiçi refahı maksimize etmek amacıyla hükümet bebek endüstrileri yerli üretim teşvikleri, tarifeler veya kota uygulamalarını kullanarak koruma altına alabilmektedir. Melitz (2005) bu çalışmada, korumacılığın her zaman optimal bir çözüm olmadığına vurgu yaparak, endüstrinin korunması kararının endüstrinin öğrenme potansiyeline, öğrenme eğrisinin şekline ve yerli ve yabancı malların ikame edilebilirlik derecesine bağlı olduğunu tespit etmiştir. Bununla birlikte farklı korumacılık politikalarının etkinliğini birbirleriyle karşılaştırmış ve kota uygulamalarının tarifelere oranla daha yüksek refah düzeyine neden olduğunu belirlemiştir. Hatta bazı durumlarda (hükümetin gelir kaybına karşı kota uygulamasının getirisinin baskın olduğu), kota uygulamasının yerli üretim teşviklerine karşın bile tercih edildiğini bulgulamıştır.

30 Fakat ilk başta haklı temellere oturtulabilecek bu bakış açısının bir aşamadan sonra çok da doğru

olmadığı görülmektedir. Zira yeterli bir rekabet ortamı ile karşı karşıya kalmayan endüstriler kendilerini geliştirmek için çok fazla çaba sarf etmemektedirler. Halbuki dış rekabete karşı dayanıklılık kazanmak ve belirli bir rekabet gücü kazanabilmek için bu endüstrilerin dış rekabet ile karşı karşıya kalmaları gerekmektedir. Bebek endüstrilerin aslında korumacılık politikalarıyla izole

Korumacılığın başka bir yararı olarak yerli üreticilerin dış rekabetten korunması yoluyla istihdam olanağı yaratması gösterilmektedir. Birtakım araştırmacılar, ithalatın kısıtlanması ile ithal malların ikame ürünlerini üreten yerli üreticilerin ürünlerine olan talebin artacağı ve bu talep artışının da üretimi arttırarak, istihdam kapasitesine olumlu yansıyacağı ve dolayısıyla işsizliğin azaltılabileceğini savunmaktadırlar. Aslında ithalatın kısıtlanmasının net istihdamda bir artış yaratacağı konusu çok da açık değildir. Zira ithalat kısıtlaması uygulamasının ihracatı olumsuz etkilemesi de söz konusu olabilmektedir31.

Korumacılık politikalarının ödemeler dengesindeki açıkların giderilmesinde kullanılabileceği bir diğer argümandır. Ödemeler bilançosu açıkları ülke ekonomisindeki döviz rezervlerinin erimesine ve dış borçlanmaya neden olarak ülkenin dış itibarının zedelenmektedir. Bu itibarla, ödemeler bilançosunun açık vermesinin önlenmesi büyük önem taşımaktadır. Herhangi bir ekonomideki, ithalat kaleminin ihracat kaleminden daha fazla olması dış ticaret açığına neden olmaktadır. Bu dış ticaret açığı da cari işlemler dengesinin ve dolayısıyla ödemeler dengesinin bir parçası olduğundan ithalatın kısıtlanması ile cari işlemler fazlası yaratılarak ödemeler bilançosu dengesi sağlanmaya çalışılmaktadır. Bu bağlamda, dış ticaret açığı verilmemesi anlamında ithalatın kısıtlanmasının yararlı olacağına inanılmaktadır32.

edilmeleri yerine doğru makroiktisadi politikalara ve/veya reformlara ihtiyaçları vardır. Bu endüstriler, teknolojik değişim ve öğrenme gibi dışsal etkenlerden korumacılık politikalarıyla uzakta kalmaktadırlar. Yeni bir endüstrinin yaratılmasının temelinde genellikle yerli koşullara uygun teknolojik gereksinimlerin yönelik yatırım yapılması yatmaktadır. Bu nedenle de dışa açılmayla birlikte uygun makroiktisadi politikalar bu endüstrilerin gelişmelerini sağlayacaktır (Grossman ve Horn, 1988).

31 İthal malın alındığı ülke ile ilişkilerin bu şekilde zayıflatılması bu ülkeden yapılan ihracatın da

azalmasına neden olabilmektedir. İhracatın azalması da, ihracat yapan sektörlerde üretimin azalmasına ve işçilerin işten çıkarılmalarına neden olabilmekte ve işsizliğin artması sonucunu doğurabilmektedir. Dolayısıyla genel düzeyde net istihdamda olumlu bir etkinin olacağı konusu tartışmalı olarak kalmaktadır (Karluk, 2009). Buna ek olarak, ithal ara girdi kullanan ihracatçı yerli üreticilerin de ithalata getirilen bu kısıtlamadan olumsuz etkilenmeleri söz konusu olabilmektedir. Bu durumda, ihracat kapasitesinin azalmasına ve ekonominin negatif anlamda etkilenmesine neden olabilmektedir.

32

Bu argümanın savunduğu düşüncenin haklı tarafları olmakla beraber, bu tip bir düşünce kısa vadeli bir düşünce olarak kalmaktadır. Zira kısa vadede ödemeler bilançosunda ithalatın kısıtlanmasıyla bir miktar iyileşme görülmesi ile beraber, orta ve uzun vadede bu iyileştirmenin kalıcı olmadığı görülmektedir. Bunun sebebi, ithalatın kısıtlanmasının geçici bir çözüm olması ve döviz gelirlerinin arttırılması için yapısal faaliyetlerde iyileştirmeye gidilmesi gerekliliğidir. Burada yapısal faaliyetlerden kasıt; ekonomik istikrarın sağlanması, üretim kapasitesinin genişletilmesi, doğrudan yabancı sermaye yatırımlarının ülke içerisine hareketliliğinin kazandırılmasıdır. Bu tip yapısal faaliyetlerden uzak bir iyileştirilmenin sağlanması, orta ve uzun vadede yetersiz kalarak, ihracatın da ithal girdilere olan gereksinimleri de göz önünde bulundurulduğunda, ihracatın da olumsuz etkilenerek ülkenin döviz kazanma olanakları da sınırlandırılmış olacağı aşikardır (Karluk, 2009).