• Sonuç bulunamadı

2. KORUMACILIK VE TİCARİ SERBESTLEŞME

2.4 Korumacılık Politikaları

2.4.4 Korumacılığın politik ekonomisi

Yukarıdaki bölümlerde de detaylı bir biçimde anlatıldığı üzere, hem teorik hem de ampirik olarak yapılan çalışmaların birçoğundan elde edilen bulgular, korumacılığın ülke ekonomisine olan maliyetlerinin sağladığı yararlardan daha fazla olduğunu göstermektedir. Dış ticaret teorisine göre, ticari serbestlik kaynakların etkin dağılımına neden olmakta ve uluslararası uzmanlaşma olanağı sağlayarak ülkenin ekonomik refahını maksimize etmektedir. Buna karşın, hükümetler gelişme süreci içerisinde maliyetlerine rağmen, değişik ölçülerde ve yöntemlerle korumacılık politikalarını sürdürmeye devam etmişlerdir. Bu bağlamda teori ile gerçek dünya ekonomilerinde uygulama arasında bir farklılaşma söz konusu olmaktadır. Teorik beklentiler ile gerçekte var olan durumun örtüşmemesinin nedenlerinin daha net bir biçimde anlaşılabilmesi için gelişme süreci içerisinde hükümetlerin neden korumacılığı sürdürdüklerinin sebeplerinin ortaya konması gerekmektedir.

Hükümetlerin korumacılığı devam ettirmelerinin altında yatan nedenleri beş başlık altında toplamak mümkündür. Birincisi, politika uygulayıcılar yanlış bilgilendirilmiş veya sınırlı bir bilgiye sahip olabilmektedirler. Dolayısıyla tarifelerin azaltılmasının refah arttırıcı bir etkiye sahip olduğunu bilemeyebilmektedirler. Benzer şekilde ihracat faaliyetlerini sürdüren üreticiler ve çalışanlar daha yüksek ithal tarifelerinin ihracat satışlarını tehdit altında bıraktığından haberdar olmayabilirler. Bunun yanı sıra tüketiciler ithalat engellerinin kendilerinin satın alma güçlerini etkilediğini bilemeyebilirler. Fakat yine de bütün bu yanlış anlamalar ve eksik bilgiler korumacılığın neden sürdürüldüğünün sadece çok az bir bölümünü açıklamaktadır.

Zira tartışmalarla ilgili yapılan daha detaylı incelemeler etkilenen grupların geniş bir bilgi birikimine sahip olduklarını ortaya koymaktadır (Frey, 1990).

Korumacılığın devam ettirilmesinin ikinci nedeni olarak, dış ticaret teorisinin modellenmesi aşamasında yapılan çeşitli varsayımların gerçekte sağlanamaması olarak gösterilmektedir. Özellikle, piyasaların tam rekabetçi oldukları varsayımının gerçekleşmediği ekonomiler genellikle göreli fiyatların bozulmasına neden olan aksak rekabet ile işleyişlerini sürdürmektedirler. Dolayısıyla bu tip piyasalarda bilgi, işlem ve pazarlık maliyetleri söz konusu olmaktadır. Bu itibarla piyasalar tam esnek değildirler ve üretim faktörlerinin de tam hareketli olmaması nedeniyle, dış ticaret ile kaynakların yeniden dağıtımının gerçekleşmesi ile olası kayıpların tamamen telafi edilmesi mümkün olmamaktadır (Frey, 1990).

Piyasaların tam rekabet varsayımının geçerli olmadığının kabulüyle, dikkate alınması gereken en önemli nokta politik güçlerin etkileridir. Bu durum dış ticaret teorisinde göz ardı edilen bir diğer önemli unsurdur. Teori, hükümetlerin her şeyi bilen ve bu bilgilerle en olumlu biçimde davranarak bozulmayı engelleyici tarifeleri ve teşvikleri uygulayan bir kurum olduğunu varsaymaktadır. Fakat, bu varsayımlar gerçek dünyada sağlanamamaktadır. Bu nedenle de, politik güçler hükümetleri ve bireyleri baskı altına alabilmektedir.

Bir diğer neden ise, hükümetlerin serbest ticaret nedeniyle oluşan işlem maliyetleri ile karşı karşıya kalmalarıdır. Bu durum hükümetler tarafından arzu edilmeyen bir husustur. Zira kısa dönemli bu maliyetler hükümetler açısından yüksek bir bedel olarak düşünülebilmektedir35 (Krugman, 1993).

35

Ticari serbestleşme sonucunda oluşan işlem maliyetleri, ödemeler dengesi ve geçici işsizlik nedeniyle ortaya çıkmaktadır. Dış ticaretle beraber gerçekleştirilen ithalat miktarının ihracat miktarını aştığı durumda, ödemeler dengesinin bir parçası olan dış ticaret dengesi olumsuz yönde etkilenmektedir. Örneğin, eğer korumacılığın kaldırılması ve/veya azaltılması tüketiciler tarafından geçici bir durum gibi algılanırsa, yeniden korumacılık politikaları uygulanmadan önce ithal mallarına yönelik taleplerini arttırabilmektedirler. Ekonomiler bu durum ile başa çıkabilmek amacıyla devalüasyon yapma yoluna gidebilmektedirler. Fakat devalüasyonunun da diğer bazı ekonomik etkileri olmaktadır. Devalüasyon ekonomideki ticarete-konu-olan malların fiyatlarının ticarete-konu-

olmayanlarınkine oranla daha fazla düşmesi anlamını taşıdığından, nispi olarak daha ucuzlayan ticarete-konu-olan malların ihracatı ile ithalat talebi için gerekli finansman ihtiyacını karşılamada

yetersiz kalacaktır. Bu durum da enflasyonist baskıların artmasına neden olmaktadır. Zira bu şartlar altında ekonomideki talebi karşılayabilecek arz söz konusu olamadığından, oluşan talep fazlası da genel fiyat seviyesinin artması yönünde baskı uygulamaktadır. Bu tarz bir enflasyonist baskı altında olan ekonomiler ticari serbestleşme ile beraber yapılması gereken devalüasyon konusunda isteksizdirler. Bununla birlikte ikinci işlem maliyeti olan geçici işsizlik problemi de, koruma altında olan faaliyette çalışan kesimin korumanın kaldırılmasının ardından karşı karşıya kaldıkları ücret düzeyi ile koruma altındaki ücret düzeyi arasında farklılık olmasından kaynaklanmaktadır. Korumanın kaldırılması ile ücret düzeyinde bir azalma olmakta ve dünya ekonomilerindeki seviyeyle aynı düzeye

Dördüncü neden olarak ise, ticari serbestleşme sonucunda gelirin yeniden dağıtılması zaruriyetinin doğması gösterilmektedir. Herhangi bir ülke, ticari serbestleşmeye açıldığında, koruma altında olan faaliyetler diğer faaliyetlere oranla gelir kaybına uğrayabilmektedirler. Bu durum politik bağlamda korumacılığın bırakılmasına karşı bir direncin oluşmasına neden olmaktadır.

Son neden ise politikacıların bazı politik nedenlerden ötürü korumacılıktan yana olmalarıdır. Korumacılık belirli bazı gruplara karşı çeşitli ayrıcalıklar sağladığından diğer kurum ve kişilere karşı belirli bir güç olanağı tanımaktadır. Bu nedenle eğer korumacılık politikalarından yarar sağlayan kesim zarar gören kesime oranla göreli olarak daha etkin bir lobi faaliyet içerisinde bulunurlarsa, politikacılar daha güçlü

olan kesime uygun olarak korumacılık lehine faaliyetlerini

sergileyebilmektedirler3637 (Frey, 1990).

Diğer taraftan hükümetlerin korumacılık faaliyetlerini sürdürme nedenine farklı bir açıdan bakıldığında ise, özellikle gelişmekte olan ülkelerde bir gelir unsuru olan

gelmektedir. Bu durum da, korumanın kaldırıldığı faaliyetlerdeki istihdam düzeyinde azalmalar yaşanmasına neden olmakta ve bu çalışanların farklı faaliyetlere kaydırılması gerekliliği doğmaktadır. Eğer çalışanlar yeterli vasıflara sahiplerse ve emek hareketliliği söz konusu ise farklı faaliyetlere bu istihdamın kaydırılması zaruriyeti açığa çıkmaktadır. Fakat vasıfsız emeğin bu şekilde kısa bir süre zarfından hareketlilik kazanması ve farklı faaliyetlere kaydırılması çok da mümkün olamadığından, bu durum beraberinde işsizliği getirmektedir (Krugman, 1993).

36 Örneğin, Glazer ve Ranjan (2007), hükümetler tarafından etkin olmayan ticari politikaların bazı

politik baskılar nedeniyle uygulandığı ile ilgili bir çalışma gerçekleştirmişlerdir. Bu çalışmada, yerli endüstriye destek olan ticari politikaların ticaret-konu-olan malların yurtiçi fiyatlarını da arttıracağı ve bu korunan malları tüketen tüketicilerin bu fiyat artışı neticesinde gelirlerinin marjinal faydası azalağını belirtmişlerdir. Bu durum da daha düşük gelirin marjinal faydası bu tüketicilere yönelik gelirin yeniden dağıtılması yönünde politik baskı yaratacaktır. Fakat vergi ödeyen bireyler ise bu gelirin yeniden dağıtılmasına karşı çıkarak, korumacılık yönünde baskıda bulunabilmektedirler. Bu çalışmada elde edilen bulgulara göre örneğin eğer korumacılık yoksulların gelirlerinin marjinal faydasını yükseltiyorsa, sermaye sahipleri korumacılığa karşı çıkmaktadırlar. Sonuç olarak, farklı politikalar (tarife ve kota uygulaması gibi) gelirin marjinal faydasını farklı etkileyeceği için, vergi ödeyenlerin bir politikayı bir diğerine tercih edeceklerini belirtmişlerdir. Bir diğer çalışmada, Das (1990) ithal ikameci yerli firmaların korumacılık uygulanması ile ilgili lobi ve yabancı ihracatçı firmaların ise serbest ticarete yönelik karşı bir lobi oluşturduğu eksik rekabet piyasası ile ilgili bir model kurgulamıştır. Belirli varsayımlar altında, yerli firmaların üretim maliyetlerindeki artışın bu firmalara yönelik korumacılık uygulamalarının azalmasına sebep olacağını tespit etmiştir. Rodrik (1986) ise çalışmasında, lobi faaliyetlerini üretim teşvikleri ile tarifeleri bakımından karşılaştırmış ve tarife uygulanmasına yönelik lobi çalışmalarının politika dengesi üzerinde üretime yönelik teşviklerden daha fazla bozulmaya neden olacağını belirlemiştir. Belirli grupların etkin olmayan korumacılık politikalarının uygulanmasına yönelik politik baskıları ile ilgili diğer çalışmalar için bakınız: Baldwin, 1982; Mayer ve Riezman, 1990; Magee, 1994; Acemoğlu, 2006.

37 Diğer taraftan politikacılar genellikle yeniden seçilmelerini sağlayacak çeşitli politikaları uygulama

yoluna gidebilmektedirler. Bu nedenle, yeniden seçilmelerini sağlayacak kararları belirlerken korumacılık konusunda yürütülen faaliyetlerin yoğunluğuna ve gücüne de bakmaktadırlar. Eğer korunan faaliyetlerdeki bireyler ve/veya firmalar politik seçim içerisinde diğer faaliyetlerdekilere oranla daha fazla bir paya sahipse korumacılık yanlısı faaliyetleri uygulamayı sürdürebilmektedirler. Bir diğer ifade ile demokratik ortamlarda çoğunluğun tercihleri geçerli olacağından, eğer çoğunluk korunan faaliyetlerde yer alıyorsa, bu durumda bu kesimlerin oylarını toplamak amacını güdebilmektedirler.

korumacılık politikalarından tarife uygulamasının kaldırılmasının bazı sıkıntılar yaratmasıdır. Zira hükümetler tarifelerden elde ettikleri gelirleri, kamu harcamalarını finanse etmekte kullanmaktadırlar. Bu ülkelerde etkin olmayan gelir sistemi nedeniyle vergi gelirlerinin de düşük düzeylerde olması, tarifelerin hükümet gelirleri içerisinde önemli bir paya sahiptir. Hatta bazı az gelişmiş ekonomilerde tarife gelirleri hükümetin gelirlerinin büyük bir bölümünü oluşturmaktadır. Bu bağlamda, bu tarz ekonomilerde hükümetler gelir kaynaklarının önemli bir bölümü teşkil eden tarife gelirlerini kaybetmek istemediklerinden ötürü korumacılık faaliyetleri lehine davranabilmektedirler (Greenaway, 1981).