• Sonuç bulunamadı

E. PİYASANIN ARTAN GÜCÜ

1. Yeni Liberalizm

Batı toplumlarındaki ekonomik ve sosyal hayatın yönetiminde ortaya çıkan yeni yaklaşımlar, neo-liberalizm, gelişmiş (advanced) liberalizm gibi değişik başlıklar altında tanımlanmakta ve analiz edilmektedir. Liberalizm, yeni kamu yönetimi anlayışını doğrudan ve yeni sağ politikaları etkileyerek dolaylı bir şekilde etkileyen akımlardan

birisidir. Yeni kamu yönetimi anlayışının öngördüğü devletin küçültülmesi, piyasa yönelimlilik, özelleştirme, katılımlı yönetim, yönetimde açıklık ve müşteri yönelimlilik gibi yaklaşımların oluşmasında liberalizmin büyük etkisi olmuştur.

Küreselleşmenin yanında, yeni dönemi şekillendiren faktörlerden birisi de liberalizmdir [Toprak Karaman ve Altay; 1996: 323]. Kamu yönetiminin genişlemesine ve refah devleti teori ve uygulamalarına yönelik en büyük eleştiri liberal düşünürlerden gelmiştir. Fukayama’nın ifadesiyle [1999: 14] günümüzde liberalizm kesin zaferini ilan etmiş durumdadır. O, bunu Batı liberalizmine alternatif olduğu varsayılan sistemlerin bütünüyle çöküşüne bağlamaktadır. Ona göre “sadece Soğuk Savaşın ya da savaş sonrası dünya tarihinin sona ermesine değil fakat insanoğlunun ideolojik evriminin son noktası ve beşeri yönetim biçiminin son evresi olan Batılı liberal demokrasinin evrenselleşmesi anlamında ‘tarihin sonu’na tanıklık etmekteyiz”.

18. yüzyılda burjuvazinin dünya görüşü olarak ortaya çıktığı iddia edilen liberalizm, kişiyi biricik varlık, özgürlüğü nihai amaç ve serbest piyasayı ekonomik örgütlenme metodu olarak kabul eder. Liberalizm, bireysel özgürlük, bireysel haklar, adalet, özel mülkiyete bağlılık, serbest piyasalar, sınırlı devlet, anayasacılık ve hukuk devleti gibi ilke ve kurumlardan oluşur. Kamusal çıkarın bireysel tercihten bağımsız olarak tanımlanamayacağını, üstün, müteal bir “kamu”nun ve “kamu yararı”nın olmadığını vurgular [Erdoğan, 1997: 61]; [Gutek, 1997: 45]; [Caslin, 1993: 292].

Devletin küçültülmesi düşüncesinin entellektüel temelleri, neo-liberal iktisadi okullarının öğretileriyle atılmıştır. Liberal düşüncenin yeniden yükselmesinde rol oynayan Chicago, Avusturya, Virginia ve Freiburg iktisat okullarınca geliştirilen öğretilerde devletin küçültülmesi düşüncesi savunulmaktadır [Aktan, 1994: 23]. Özellikle Virginia politik iktisat okulunun geliştirdiği Kamu Tercihi ve Anayasal İktisat yaklaşımı kamu kesiminin büyümesinin nedenlerini, sonuçlarını ve kamu kesiminin nasıl küçültülebileceğini incelemektedir. Onlara göre devlet müdahalesinin, özellikle yasama biçimindeki yararlı etkisi doğrudan ve anında görülebilir niteliktedir. Fakat olumsuz etkileri dolaylıdır, yavaş ve aşamalı olarak gelişir. İnsanların çoğu, devlet denetçilerinin ehliyetsiz, dikkatsiz, hatta kimi zaman kötü niyetli ve yozlaşmış olabileceğini düşünmezler. Bu nedenle insanlar devlet müdahalesine gereksiz bir

hoşgörü göstermektedirler [Friedman, 1988: 324]. Friedman’a göre, devlet gelir adaletini sağlamak amacıyla bile olsa piyasaya müdahale etmemelidir.

Friedman’a göre, [1988: 15] devletin başlıca işlevi, vatandaşların özgürlüğünü hem dış düşmanlara, hem de diğer yurttaşlara karşı korumak, adalet ve düzenin sürekliliğini sağlamak, özel anlaşmaları uygulatmak ve rekabetçi piyasaları güçlendirmektir. Bu işlevlerin dışında devlet, kimi zaman tek tek bireylerce yapıldığında daha pahalı ve daha zor olabilecek işleri topluca ve birlikte gerçekleştirmeyi mümkün kılar. Devletin bu şekilde kullanılması tehlikeli olsa bile bundan kaçış yoktur. Fakat avantajların açık ve kapsamlı bir biçimde dengelenmesi gerekir. Ekonomik ve diğer etkinlikler de öncelikle gönüllü işbirliği ve özel girişime dayanmalıdır24.

Liberal düşünürler, devlet müdahalesinin minimum seviyede olmasını savunurlar. Edilgen bir devlet anlayışını öngörürler. Onlara göre devlet tarafsız olmalı, bireysel çıkarlar karşısında taraf tutmamalıdır. Devletin bir görüşü, sosyal içeriği, çıkarı ve kendine özgü karakteri olamaz. Mülkiyet hakkının korunması, rekabetin sürdürülmesi, hukuk ve düzenin sağlanması ve dışa karşı savunmanın yapılabilmesi için onlar küçük ama güçlü devlet taraftarıdırlar [Caslin, 1993: 292-293]. Liberalizmde devlet, düzgün oyun alanını sağlayan ve oyunun kurallarını belirleyen bir form ve kararlaştırılan kuralların yorumlanmasını ve uygulanmasını sağlayan bir hakem olarak gereklidir [Friedman, 1988: 34].

Liberal yazarlar insan ilişkilerinde gücün bir araç olarak kullanılmasına her zaman karşı çıkmışlardır. Genellikle her türlü otoriteye, özellikle de en örgütlü ve en yaygın otoriteye sahip olan devlete karşı her zaman şüphe ile yaklaşmışlardır. Onlara göre insan haklarını tehdit edebilecek en tehlikeli varlık devlettir. Devletin hak ihlallerini önlemek oldukça zordur. Bu nedenle sınırlandırılmamış ve kurallara bağlanmamış bir

24 Friedman bu konuda daha da ileri giderek, günümüzde kamunun üstlendiği birçok işlevin terk edilmesi gerektiğini ileri sürmektedir [1988: 66-68]. Örneğin tarım için taban destek fiyatları programı, ithal tarifeleri ve ihracat kısıtlamaları, kira kontrolü, ticari bankalarda bulunan vadesiz mevduata ödenebilecek faiz oranlarının yasal tabanı veya vadeli mevduata ödenecek yasalarda belirlenen ençok faiz oranı, yasal asgari ücret düzeyleri ya da yasal azami fiyatlar, insanların gelirlerinin bir bölümünü emekli fonlarına, kamu tarafından işletilen girişimlere yatırmak zorunda kaldıkları yaşlılık ve emeklilik programları, işlere ve mesleklere girişleri zorlaştıran bazı ruhsat işlemleri, kamu toplu konut yapımı ve konut yapımına yönelik yardım programı, barış zamanında erkeklerin zorunlu askerlik hizmetleri, ulusal parklar, kâr amacıyla posta taşımanın yasaklanması, paralı yolların kamu mülkiyetinde olması ve işletilmesi gibi.

devlet insanın özgürlüğüne yönelik en büyük tehdittir [Yayla, 1993: 186]. Onlara göre ekonomik güç, siyasal güce katılırsa, yoğunlaşma kaçınılmaz gibi görülmektedir. Eğer ekonomik güç siyasal ellerden ayrı ellerde tutulursa, siyasal gücü denetler ve ona muhalif olma işlevi görebilir [Friedman, 1988: 36].

Liberal görüşlerin en temel özelliklerinden birisi “büyük devlet”e (big government) ve refah devletine olan düşmanlığıdır [Giddens, 1998a: 11-13]25. Onlara göre devletin yetkilerinin artması, özgürlüğün zararınadır. Liberal düşünürler devletin ekonomideki rolünü azaltıcı ve bireyin rolünü artırıcı olarak önemli rol oynamıştır [Friedman, 1988: 19].

Liberal düşünürler, sosyal adalet kavramına da şüpheyle bakmaktadırlar. Liberal akımın ünlü isimlerinden Hayek, sosyal adalet deyiminin özgür insanlar toplumu bakımından hiçbir anlam ifade etmediği kanaatindedir [Butler, 1996: 99]. Kölelik Yolu [1995] adlı ünlü eserinde, refah devleti anlayışının temel kabullerine yönelik radikal eleştiriler getirmiştir. Liberal yazarlara göre devletin “sosyal adalet”i sağlama gibi bir işlevi üstlenmesi doğru değildir. Liberaller devlet yardımının “öldürücü bir şefkat” olduğunu dile getirmektedirler [Peterson, 1999].

Refah devleti uygulamalarına yönelik radikal eleştiriler getiren ve yeni sağ politikaların oluşmasında önemli etkiye sahip olan ünlü filozof Nozick, minimal devletle ilgili görüşlerini şöyle dile getirmektedir [1990: ix]: Devletle ilgili vardığımız ana bulgularımız, despotluğa, hırsızlığa, dolandırıcılığa karşı ve sözleşmelerin uygulanmasını sağlamaya yönelik işlevlerle sınırlı bir minimal devlet ancak meşrudur. Bunların ötesine taşan işlevlerle donanmış devlet bireylerin haklarını ihlal eden devlettir ve bu da meşru gösterilemez. Minimal devlet doğru (right) olduğu kadar iyidir de (inspiring). Devlet güç kullanma aygıtını, bazı vatandaşların diğer bazı vatandaşlara yardım etmesini sağlamak için kullanamaz. Nozick’e göre minimal devlet savunulabilecek en kapsamlı devlettir. Bundan daha kapsamlı devlet halkın haklarına tecavüz eder [Nozick, 1990: 149]. Liberal düşünce bürokrasiye özgürlükler açısından

25 Giddens [1998a: 13], bir zamanlar devrimci sol tarafından kapitalizm nasıl kötülüklerin kaynağı olarak görülmekte ise, şimdi de refah devletinin liberal düşünürler tarafından aynı şekilde algılandığını söylemektedir.

yaklaşmıştır. Genişleyen bürokrasinin özgürlükler açısından tehlikeli olacağı savunulmuştur.

Sonuç olarak, liberalizm, küreselleşmekte olan bir teoridir [Giddens, 1998a: 14]. Ayrıca küreselleştirici güçlere doğrudan bir katkısı bulunmaktadır. 1980’li yıllarda siyaset ve iktisat pratikleri olarak liberal uygulamalar yaygınlaşmıştır. ABD’de Reagan, İngiltere’de Thatcher, uzun süreli iktidarları döneminde bu politikaları uygulamışlardır. Ülkemizde de Özal iktidarları dönemimin ekonomi ve siyaset politikaları liberal olarak adlandırılmaktadır.