• Sonuç bulunamadı

Üçüncü Sektör

A. KAMUNUN FAALİYET ALANI VE HİZMET YÖNTEMLERİ

3. Üçüncü Sektör

Son yıllarda özellikle gelişmiş ülkelerde, üçüncü sektör (third sector), gönüllü sektör (voluntary sector), kâr-amaçsız sektör (non-profit sector), hükümet-dışı organizasyon (non-governmental organization) olarak isimlendirilen alternatif bir sektörün hızla geliştiği görülmektedir.

Gönüllü yardımlaşma ve organizasyonlar, tarihin daha önceki dönemlerinde görülse de, hiçbir dönemde bugünkü anlamda varolmamışlardır. Özellikle refah devleti uygulamalarının gönüllü yardımlaşmayı olumsuz yönde etkilediği ileri sürülmektedir. Refah devleti anlayışının hakim olduğu dönemde, yaptıkları işte acemi oldukları ve yardımda bulundukları insanlar üzerinde etki oluşturabilecekleri gerekçesiyle, gönüllü organizasyonlara şüpheyle bakılmıştı [Giddens, 1998a: 9]. Hatta Drucker, refah devleti anlayışının gönüllülük geleneğini ezip yok ettiğini ileri sürmektedir [Drucker, 1994: 246]. Aslında refah devleti, bir anlamda geleneksel aile bağlarının ve toplumsal bağların yerine hükümetin sağladığı güvenliği ikame eden bir yaklaşımdı.

Üçüncü sektörün gelişmesini, sadece gönüllü yardımlaşmanın gelişmesi olarak algılamamak gerekir. Bu gelişme, kamu ve özel sektör ikilemine dayanan geleneksel paradigmanın yetersizliğini-iflasını ifade etmektedir. Geleneksel paradigma kamu ve özel olmak üzere ikili bir anlayışa dayanmakta ve kamu ve özel sektör ayrımını ya da zıtlığını öngörmekte iken; günümüzde sektörlerin sayısı üçe çıkmış bulunmaktadır. Üçüncü sektör, adından da anlaşılacağı üzere, ne birinci sektörün, ne de ikinci sektörün özelliklerini taşımaktadır. Üçüncü sektör gönüllü ve kâr amacı gütmeyen örgütlerden oluşmakta, özel kişi ve kuruluşlar tarafından oluşturulmaktadır; toplumsal ihtiyaçları karşılamak için vardırlar.

Artık günümüzde kamusal hizmetler, kamu örgütleri, özel sektör ve üçüncü sektör olmak üzere üçlü bir sistem-yapı tarafından yürütülmektedir. Yeni dönemde refah devleti uygulamalarının terk edilerek, kamunun küçültülmesi ile birlikte, kamu tarafından boşaltılan alan, yalnızca özel sektör tarafından değil üçüncü sektör tarafından da doldurulmaktadır. Yeni dönemin şekillenmesinde etkili olan liberalizm, bu anlayışa uygun entellektüel zemin hazırlamaktadır. Liberalizm, bireye ilişkin yaklaşımının bir sonucu olarak, karşılıklı ilişkilerde zora bir yöntem olarak başvurulmasına pek sıcak

bakmamakta, ilişkilerde gönüllülüğe büyük önem vermektedir. Erkan’a göre [1997: 108], bilgi toplumunda gönüllü topluluklar, sosyo-ekonomik sürecin öznesi haline gelmiş durumdadır. Drucker ise [1999: 15], 21. yüzyılda büyüme sektörünün kâr amacı gütmeyen kuruluşlar olacağı kanaatindedir.

Üçüncü sektörün gelişmesinde küreselleşmenin ve yeni çalışma ilişkilerinin büyük etkisi bulunmaktadır. Günümüzde gönüllü organizasyonların bir çoğu ulus-ötesi faaliyette bulunmaktadır. Diğer taraftan bilgi işçileri geleneksel işçiler gibi, bir fabrikaya bağlı olarak çalışıp emekliliği geldiğinde bedenen yorgun düşmüş kişiler değildir. Emekli olduklarında bedenen ve zihnen dinçtirler ve birçoğu bu gönüllü organizasyonlarda yer almaktadır [Drucker, 1993: 185].

Bu hükümet dışı organizasyonlar uluslarüstü kuruluşlar tarafından desteklenmektedir. Örneğin AGİK, bu organizasyonların, AGİK amaçlarının gerçekleştirilmesinde önemli rol oynadığını ifade etmektedir. Kamu örgütlerine göre daha esnek bir yapıya sahip olan bu organizasyonlar ulus-devlet sınırlarının dışında faaliyetlerde bulunabilmekte ve karşılıklı olarak yardımlaşabilmektedirler.

Üçüncü sektör, yönetim alanında yenilikler yarattığı gibi, yeni topluluk bağları tesis etmekte, toplumdaki gruplar arasında köprü kurmaktadır [Drucker, 1993: 208]. Bazı gönüllü kuruluşlar, önceden kamu tarafından yürütülen hizmetleri, ya kendi üyeleri aracılığıyla, ya personel çalıştırarak ya da özel bir firmayla anlaşarak yürütmektedirler [Savas, 1994: 105].

Kamusal nitelikteki hizmetlerin gönüllü kuruluşlar tarafından yürütülmesi uygulamasına en fazla ABD’de rastlanmaktadır. Amerika’da geleneksel kamu yönetiminin işlevlerinin önemli bir bölümünü üçüncü sektör yürütmektedir [Osborne ve Gaebler, 1993: 44]. Amerikalıların %40’ı, oluşturdukları “küçük gruplar”a düzenli bir şekilde katılmaktadır [Giddens, 1998a: 80]. Özellikle 1960 sonrası yaygınlık kazanan bu gruplar, kendi kendine yardım amacı gütmektedir. Bu gruplar daha iyi iş yapmakta ve çok nadir dağılma eğilimi göstermektedirler. Diğer taraftan üçüncü sektör, Amerika’da en fazla insan istihdam eden sektördür. Her iki yetişkin insandan biri, yaklaşık seksen milyon kişi, gönüllü olarak haftada beş saatini bir veya daha fazla kâr-amaçsız bir organizasyonda geçirmektedir [Drucker, 1995: 208]. Bu örgütlerin bir kısmı kamu

politikalarını etkilemek için çaba harcarken, çoğu da genelde başı dertte olanlara yardım etme gayesi gütmektedir [Toffler, 1981a: 334].

Söz konusu gönüllü organizasyonlar, mahalle sandığına para toplamak, mahallenin yaşlılarını hastaneye götürmek, hasta ve yaşlılara yemek götürmek, yakınlarından birisini kaybedenlere yardımcı olmak, özürlü ve engelli kimselerin sorunlarına katkıda bulunmak, toplumun dışına itilen alkolik, suçlu, sokağa atılmış kimseleri iyi bireyler olarak yetiştirmek, ilk kez mahkumiyet cezası alan gençleri kendi gözetiminde kefaletle tahliye ettirmek38 [Toffler, 1981a: 333]; [Drucker, 1995: 208- 209] gibi hizmetleri yürütmektedirler.

Bu tür örgütler sağlık hizmetlerinin yürütülmesinde önemli görevler üstlenmiş durumdadırlar. ABD’de hastanelerin %73’ü kâr amacı gütmeyen örgütlere aittir [Öztürk, 1993: 53].

Drucker’e göre [1993: 201] üçüncü sektör ABD’de fiilen en büyük işveren durumundadır. Bu sektör içindeki işgücü ve bunların çıktıları istatistiklerde görünmemekle birlikte, çok büyük katkıları söz konusudur. Özellikle ABD’de gençler, yaşlılar ve ev kadınlarının katkılarıyla kamu hizmetlerinin yürütülmesinde büyük tasarruf sağlanmaktadır [Goodman, 1985: 112].

Kâr amacı gütmeyen bu örgütler, Almanya’da refah devleti uygulamalarına rağmen artmıştır. Bu örgütler Hollanda’da önemli sosyal hizmetleri yürütmektedirler. Almanya, Belçika ve Avusturya’da sosyal hizmetlerin yaklaşık yarısı kâr amacı gütmeyen kurumlar tarafından sağlanmaktadır [Giddens, 1998a: 112].

Türk yönetim tarihinde, hükümet dışı organizasyonların ayrı bir yeri vardır. Tarihi süreç içinde birçok yönetsel faaliyet, hükümet dışı organizasyonlar tarafından yerine getirilmiştir. Bunların içinde Ahi Teşkilatı ve Vakıfların ayrı bir yeri vardır. Şehir, kasaba ve köylerde bulunan ve sanat sahibi kişilerden oluşan Ahi Teşkilatı, güvenliğin sağlanmasından, yabancıların yiyeceklerini temin etmeye ve konaklamalarına yardımcı olmaya kadar, birçok kamusal işlevleri bulunmaktadır [İbn Batuta, 1993: 3-8].

38 Örneğin yardım amaçlı bir misyoner kuruluş olan Salvation Army, Florida Eyaleti’nde ilk kez hapis cezasına mahkum olan suçluları kendi gözetiminde şartlı tahliye ettirmektedir. Bu suçluların sayısı yaklaşık 25 bin kişi civarındadır [Drucker, 1993: 63].

Osmanlı Devleti’nde eğitim, sağlık, bayındırlık ve yerel hizmetlerin önemli bir bölümü, günümüzde hükümet dışı organizasyonlar olarak bilinen, vakıflar, esnaf teşkilatı ve mahallenin avarız sandıkları gibi organizasyonlar tarafından yürütülmekteydi [Ortaylı, 1996b: 396]; [Faroqhı, 1994: 73]; [Kozak, 1994: 16-18].

Sanayi toplumu ile birlikte, modern devlet anlayışının bir sonucu olarak, Batıda olduğu gibi, ülkemizde de, bu işlevlerin hemen hepsi, devlet tarafından üstlenilmiştir. Refah devleti uygulamaları ve bu kurumların yardımda bulundukları insanlar üzerinde etki oluşturabilecekleri endişesi [Giddens, 1998a: 9], bizde de bu sektöre karşı şüpheyle yaklaşılmasına yolaçmıştır.

Yeni toplumsal yapı, Batıda olduğu gibi, ülkemizde de üçüncü sektörün güçlenmesine yolaçacaktır. Refah devleti anlayışının terkedilmesi ile birlikte, kamu tarafından terkedilen alanın bir bölümü, bu sektör tarafından doldurulacaktır. Diğer taraftan, bu organizasyonlara yönelik şüphelerin giderilmesi, güçlenmelerine yardımcı olacaktır. Özellikle son yıllarda vakıf üniversitelerinin kurulması bunun bir göstergesidir.