• Sonuç bulunamadı

3. DEĞERLENDİRME

1.2. Allah’a Uzuv Nispeti

1.2.1. Yed, Kabza

Cehmiyye’ye göre Allah için kullanılan yed (el) kelimesi, hakîkî anlamıyla yorumlanamaz. Yed kelimesi ayet ve hadislerde çokça geçmektedir. Onlar her bir ayette geçen yed ifadesini farklı şekilde te’vil etmeye çalışmışlardır. Mesela, Mâide sûresinde geçen “Yahudiler Allah’ın eli bağlıdır, dediler. Bu sözleri sebebiyle

onların elleri bağlandı ve lanete uğradılar. Oysa onun iki eli (yedâhü) açıktır”407

ayetinde geçen yed ifadesinin hakîkî anlamdaki el değil, nimet anlamında kullanıldığını söylerler.408

İbn Kuteybe yedin nimet, kuvvet ve hakîkî anlamda el olmak üzere üç manasının bulunduğunu fakat Cehmiyye’nin verdiği nimet manasının burada doğru olmadığını ve onların Allah’ın kitabında öncekilerden hiç kimsenin yapmadığı bir tahrif yaptığını bazı rivayetler yoluyla ispat etmeye çalışmaktadır. Mesela, Nebi (a.s.) bir adama ُهاَدَي ْتَب ِرَت (İki eli tozlansın [fakir düşsün])409 diye beddua etmiş ve bu kişi fakir düşmemiştir. Eğer nimet kastedilseydi adamın fakir düşmesi gerekirdi. O, ayette geçen yedân ifadesini “insanların bildiği eldir” şeklinde izah etmektedir. Başka bir rivayette Rasûlullah (a.s.) Allah’la ilgili نيِمَي ِهْيَدَي اَتْلِك (Onun iki eli de sağdır) buyurmuşlardır. İbn Kuteybe bu rivayette de elin “nimet” anlamına gelmediğini, Cehmiyye’nin yorumlarının isabetli olmadığını belirtmektedir.410

İbn Kuteybe hadiste geçen elin gerçek anlamda kullanıldığını belirtmektedir. O, İbn Abbâs’a kelimenin anlamı sorulduğunda onun, “ ِناَدَيْلَا ِناَدَيْلَا” yani “İki el iki eldir” dediğini nakleder. Fakat aynı İbn Kuteybe “Onun iki eli sağdır” ifadesini açıklarken Nebi (a.s.)’nin burada “kemalliği ve tam olmayı” kastettiğini; zira her şeyin solunun sağa göre noksan olduğunu, bu yüzden Arapçada bereketin yümn (sağ) ile uğursuzluğun ise şü’m (sol) kelimesi ile anlatıldığını söylemektedir. Yine ona

407 Mâide, 5/64.

408 İbn Kuteybe, el-İhtilâf, 22.

409 Rasûlullah bu ifadeyi Bilal-i Habeşî’ye söylemiştir. Muğire b. Şu’be şöyle aktarmaktadır: “Bir

gece Rasûlullah’a misafir oldum. Yanına oturmamı emretti. –Yememiz için- et kızartıldı. Rasûlullah eline bıçağı aldı, benim için eti parçalamıştı ki o esnada Bilal geldi ve namaz için izin istedi. Nebi (a.s.) elindeki bıçağı attı ve: ‘Ne oluyor ona? İki eli tozlansın -fakir düşsün-’ dedi.”

Ebû Abdullah Ahmed b. Muhammed b. Hanbel, el-Müsned, (thk. Şuayb el-Arnavud v.dğr), 2001,XXX, 151; Ebû Dâvûd, “Tahâret”, 74; Nesâî, “Velîme”, 36.

göre bu ifadeden cömertlik de kastedilmiş olabilir.411 Buna da Nebi (a.s.)’nin

“Allah’ın sağı sehâvetle doludur Onu gece ve gündüz hiçbir şey eksiltmez.”412

hadisini delil getirmektedir.

Bu açıklamalardan sonra İbn Kuteybe, Allah ve Rasulü ne söylüyorsa aynısını söylediğini, Allah’ın kendisini vasfettiği şeyleri inkâr etmediğini, iki elin keyfiyetini sormadığını, sorsa bile var olan bilgiyle yetindiğini belirtmektedir. Fakat o, ةَلوُلْغَم ِالله ُدَي ُدوُهَيْلا ِتَلاَق َو (Yahudiler Allah’ın iki eli bağlıdır, dediler)413 ayetindeki

Allah’ın elinin bağlı olması ifadesinin bir darb-ı mesel olduğunu söylemekte ve bu ifadeyi cimrinin elinin tutuk olması şeklinde izah etmektedir. 414

İbn Kuteybe’nin açıklamalarına bakıldığında, elin keyfiyetini sormadığı, sorsa bile var olan bilgiyle yetindiği iddiasının aksine onun, yed ifadesine tam olma, kemal ifade etme, cömert olma gibi farklı te’viller yaptığı görülmektedir. İbn Kuteybe bir yandan yorum yapmaktan kaçınmak gerektiğini söylerken bir yandan da yorum yapmaktan kendini alıkoyamamıştır. O halde onun Cehmiyye’yi te’vil metodunu kullandığı için değil, kelimeyi yanlış te’vil ettiği için eleştirdiğini söylemek yanlış olmayacaktır.

Yed kelimesi hakkında Cehmiyye’nin yorumlarının doğru olmadığını ortaya

koymak için Dârimî, İbn Kuteybe ve İbn Mende, Allah Teâlâ’nın Hz. Âdem’le ilgili “ َّيَدَيِب َتْقَلَخ اَمِل َد ُجْسَت ْنَأ َكَعَنَم اَم ُسيِلْبِا اَي (Ey İblis, ellerimle yarattığıma saygı ile eğilmekten

seni ne alıkoydu?)”415 buyurduğu ayetini zikretmişlerdir. Bişr el-Merîsî ayette geçen

َّيَدَيِب (iki elimle) ifadesinin el anlamında değil yaratma fiilini te’kîd için geldiğini söylemektedir. Yani Allah onun yaratılma işlemini gerçekleştirmiştir. Dârimî “Allah’ın yaratma işlemini gerçekleştirmediği bir şey var mıdır da burada yaratılışa

411 İbn Kuteybe, el-İhtilâf, s. 23-24.

412 İbn Kuteybe, el-İhtilâf, s. 24. Bk. Ahmed, el-Müsned, XII, 247; XIII, 487; XVI, 299; Buhârî,

“Tefsîr”, 166; Müslim, “Zekât”, 38; İbn Mâce, “Mukaddime”, 13; Nesâî, “Nuût”, 51; Beyhakî, Ebû Bekir Ahmed b. el-Hüseyin, el-Esmâü ve’s-sıfât, thk. Abdullah b. Muhammed el-Hâşidî, Cidde, 1993, I, 153.

413 Mâide, 5/64.

414 İbn Kuteybe, el-İhtilâf, s. 23. 415 Sâd, 38/75.

vurgu yapsın” şeklinde itiraz eder.416 O, burada te’kîdin Âdem’in yaratılmasına değil

iki ele yapıldığı kanaatindedir.417

İbn Mende bu ayeti bâb başlığı yapmış, devamında Allah’ın eli ifadelerinin geçtiği bazı rivayetler vermiş, rivayetlerden Allah Teâlâ’nın hakîkî anlamda iki eli ile Âdem’i yarattığı sonucuna ulaşmıştır.418 İbn Mende’nin istidlal ettiği rivayetler

şunlardır:

Ebû Hureyre, Hz. Peygamber’in şöyle buyurduğunu nakletmiştir: “Âdem’le

Musa tartıştı. Âdem Musa’ya, ‘Sen Allah’ın yaratılmışlarının arasından seçtiği ve risâletiyle üstün kıldığısın. Buna rağmen bir insanı öldürdün’ deyince Musa Âdem’e, ‘Sen de Allah’ın eliyle yarattığı, meleklerine secde ettirdiği ve cennetine yerleştirdiğisin. Sonra da yaptığın şeyi yaptın. Şayet onu yapmasaydın soyundan gelenler cennette olacaktı’ dedi. Bunun üzerine Âdem, ‘Ben yaratılmadan önce takdir edilen bir şeyden dolayı mı beni kınıyorsun’ dedi. Rasûlullah, Âdem Musa’yı

bu şeklide mağlup etti” buyurdu.419

Aynı hadisin Ebû Hureyre’den rivayet edilen başka bir tarikinde Musa (a.s.) Âdem (a.s.)’e, “Ey Âdem, sen Allah’ın eliyle yarattığı, ruhundan üfürdüğüsün” demekte, Âdem ise Musa’ya “Sen ise Allah’ın kendisiyle konuştuğu, kendisi için

eliyle Tevrat’ı yazdığısın” şeklinde cevap vermektedir.420

Ebû Hureyre’den nakledilen bir rivayette Hz. Peygamber (a.s.) şöyle buyurmuştur: “Rahman sizden sadaka veren her bir kişinin sadakasını sağ eliyle

kabul buyurmuştur. O, bu sadakayı sizin at veya deve yavrusunu büyüttüğünüz gibi

büyütür”.421

416 Dârimî, Nakz, I, 230. 417 Dârimî, Nakz, I, 233.

418 İbn Mende, er-Red ale’l-Cehmiyye, s. 68.

419 İbn Mende, er-Red, s. 70. Bk. Buhârî, “Tefsîr”, 213; “Kader”, 11; Müslim, “Kader”, 13; İbn Mâce,

“Mukaddime”, 10; Nesâî, “Tefsîr”, 7.

420 İbn Mende, er-Red, s. 71.

421 İbn Mende, er-Red, s. 72. Aynı rivayetin farklı bir tarikinde el yerine avuç ifadesi olarak

geçmektedir. İbn Mende eserinde ikisine de yer vermektedir (İbn Mende, er-Red, s. 76-77). Ayrıca rivayetin geçtiği diğer kaynaklar için bk., Ahmed, el-Müsned, XVI, 106; Buhârî, “Zekât”, 8; Müslim, “Zekât”, 63; Tirmizî, “Zekât”, 28; Nesâî, “Tefsîr”, 9.

Abdullah b. Amr b. el-Âs’tan rivayet edildiğine göre Rasûlullah şöyle buyurmuştur: “Adaletli insanlar, kıyamet günü Allah’ın katında nurdan minberler

üzerinde Rahmân’ın sağ tarafında yerlerini alırlar. Zaten Rahmân’ın her iki eli de sağdır. Onlar, yönetimlerinde, aile fertlerine ve idaresi altındakilere karşı her zaman

adaletli davrananlardır.”422

Ebû Hureyre Rasûlullah (a.s.)’ın şöyle buyurduğunu nakletmiştir: “Allah

kıyamet günü yeri tutar, göğü ise sağ eliyle dürerek şöyle der: Ben Melik’im. Nerde

yeryüzünün melikleri?”423

İbn Mende bu rivayetlerin farklı tariklerini de eserine almıştır. Âdem-Musa (a.s.) tartışmasını anlatan rivayet Cehmiyye’ye yönelik reddiyelerde Allah’ın konuşmasına, kader ve Allah’ın ilmi gibi bazı konulara dair de delil olarak kullanılmaktadır. İbn Mende rivayette geçen “Allah’ın eliyle yarattığı” ve “Allah’ın eliyle Tevrat’ı yazdığı” şeklindeki ifadelere dikkat çekmek istemiştir. Diğer rivayetlerdeki sadakayı sağ eliyle kabul etmesi, iki elinin de sağ olması, göğü sağ eliyle dürmesi ifadelerini yed kelimesinin hakîkî anlamında kullanıldığını göstermek için eserine almıştır. İbn Mende rivayetler üzerinde fazla yorum yapmamış, eserinde bab başlıkları altında onları sıralamakla yetinmiştir. Cehmiyye’nin bu rivayetleri kabul edip etmedikleri veya nasıl yorumladıkları hakkında bir bilgi vermemiştir. Cehmiyye’nin genel yaklaşımını esas alacak olursak onların bu rivayetleri kabul etmeyeceklerini, etseler bile hakîkî anlama hamletmeyi reddedeceklerini söyleyebiliriz.

Dârimî, Allah Âdem’i bizzat eliyle dokunarak yarattı, demektedir.424 Kevserî,

onun Allah’ın uzvuyla toprağı kullanarak Âdem’i yarattığı yorumunu şaşırtıcı bulur. Bu yorumun Dârimî’nin Arap dili hakkındaki cehaletinin bir ürünü olduğunu ve ayetteki Allah’ın “Âdem’i iki eliyle yaratması” ifadesinin, Hz. Âdem’in yaratılışında

422 İbn Mende, Red, 73. Rivayetin diğer kaynakları için bk. Müslim, “İmâra”, 18; Nesâî, “Kadâ’”, 1;

Ahmed, el-Müsned, XI; 24; İbn Ebû Şeybe, Ebû Bekir Abdullah b. Muhammed, el-Kitâbu'l-

musannef fi'l-ehâdîs ve'l-âsâr, thk. Kemâl Yûsuf el-Hût, Mektebetü’r-rüşd, Riyâd, 1409, VII, 39;

Beyhakî, el-Esmâ ve’s-sıfât, II, 158.

423 İbn Mende, Red, s. 75. Rivayetin diğer kaynakları için bk. Dârimî, er-Red, 310-311; Buhârî,

“Tefsîr”, 263; Müslim, “Sıfetü’l-kıyâme”, 23; İbn Mâce, “Mukaddime”, 13; Nesâî, “Nuût”, 20; Dârimî, “Rikâk”, 80.

Allah’ın gösterdiği ihtimama işaret ettiğini söyler. Arapların َخَفَن َكوُف َو اَتَك ْوَأ َكاَدَي (İki elin bağladı (yaptı), ağzın üfledi)425 kullanımını hatırlatan Kevserî, “iki eliyle

yarattığı” ifadesinin Allah Teâlâ’nın o işi gerçekleştirdiği anlamına geldiğini ve buradan uzuv manasının çıkmayacağını ifade eder.426

Kabza ifadesi Kurân-ı Kerîm’de “ ِةَماَيِقْلا َم ْوَي ُهُت َض ْبَق اًعيِمَج ُض ْرَ ْلْا َو ِه ِرْد َق َّقَح َالله ُرَدَقاَم

َنوُك ِرْشُي اَّمَع ىَلاَعَت َو ُهَناَحْبُس ِهِنيِمَيِب تاَيِ وَطُم ُتا َومَّسلا َو Onlar Allah’ı hakkıyla takdir edemediler.

Kıyamet günü yeryüzü tamamıyla onun avucundadır (kabzasındadır), gökler de onun

sağ eliyle dürülmüştür. O, onların şirk koştuklarından münezzehtir”427 şeklinde

geçmektedir.

Cehmiyye’ye reddiye yazanların ortak noktalarından biri, onların görüşlerini saklamak gerektiğini düşünmeleridir. Kalbi zayıf kişilerin, kadınların ve çocukların onların fikirlerinden etkilenme ihtimallerinin olduğu, dolayısıyla onlara cevap verirken bile düşüncelerini aktarmanın sakıncalı olduğu fikrindedirler.428 Bu görüş

sebebiyle olsa gerek Cehmiyye’nin te’villerinin az bir kısmını ayrıntıya girmeden açıklamışlardır. Yukarıdaki durum da bunun örneklerinden biridir.