• Sonuç bulunamadı

Ebü’l-Kâsım İbn Mende (ö.470/1078), er-Red alâ men yekûlu

4. CEHMİYYE VE ASHÂBÜ’L-HADÎS

1.9. Ebü’l-Kâsım İbn Mende (ö.470/1078), er-Red alâ men yekûlu

Abdurrahman b. Muhammed b. İshak b. Mende el-İsfehânî, daha önce zikri geçen er-Red ale’l-Cehmiyye isimli eserin müellifi Ebû Abdillah ibn Mende (ö.395/1005)’nin oğludur. Hadis hâfızı ve biyografi bilgini olup,293 ilimle meşgul

olan bir ailede yetişmiştir. Dedesi Ebû Yakûp olarak bilinen bir muhaddis, babası ise birçok eser sahibi olan bir âlimdir. Abdurrahman onun en büyük oğludur. Kaynaklara göre Ebü’l-Kâsım İbn Mende h. 383 yılında dünyaya gelmiştir.294

Doğduğu İsfehan şehri o dönemler önemli ilim merkezlerinden biri olmasına rağmen Ebü’l-Kâsım İbn Mende kendini yetiştirme hususunda memleketiyle yetinmemiş; Hemedân, Horasan, Bağdât, Vâsıt, Hicâz gibi başka ilim merkezlerine de yolculuklar yapmıştır.295

Ebü’l-Kâsım İbn Mende Hanbelî mezhebine bağlı idi ve insanları da kendi mezhebine davet ederdi. Eşʻarî mezhebine şiddetle karşı çıkan biriydi. Mesela Eşʻarî birinden hadis semaʻ etmiş, fakat mezhebi sebebiyle bu hadisi nakletmemiştir.296

Ebü’l-Kâsım İbn Mende, çevresindeki insanların zaman zaman kendisinden görüşlerini onaylamak hususunda yardım istediklerini fakat hangi görüşte olursa olsun verdiği cevaptan memnun olmadıklarını beyan etmektedir. Şaşkınlığını şu

292 Siczî, Risâle, s. 81, 84, 109.

293 Topaloğlu, Nuri, “İbn Mende, Ebü’l-Kâsım”, DİA, XX, 181.

294 İbn Nukta, Ebû Bekr Muhammed b. Abdilganî, et-Takyîd li-ma‘rifeti ruvâti's-sünen ve'l-mesânîd,

thk., Kemâl Yusuf el-Hût, Dârü'l-Kütübi'l-İlmiyye, Beyrût, 1408/1988, I, 336.

295 İbn Nukta, Takyîd, I, 336; Zehebî, el-İber fî haberi men gaber, I-IV, thk., Ebû Hâcir Muhammed

es-Saîd Besyûnî Zağlûl, Dârü'l-Kütübi'l-İlmiyye, Beyrût, trs., II, 328; İbn Receb, Zeylü tabakâti’l-

Hanâbile, I, 54.

şekilde dile getirmektedir: “Eğer görüşlerini onaylarsam ‘taraftar’ diyorlar, görüşlerinden bir kelimeye bile katılmadığımı söylesem ‘muhâlif’ diyorlar. Yaptığınız iş kitaba ve sünnete aykırıdır dersem ‘Hâricî’, tevhid hususunda bir hadis nakletsem ‘Müşebbihî’, ru’yet hakkında bir nakilde bulunsam ‘Sâlimî’297 oluyorum.

Hâlbuki ben kitap ve sünnete bağlıyım ve Allah’a karşı teşbîhte bulunmaktan, ona eş ve ortak koşmaktan, onu azalarla, bir cisimle nitelemekten ve aleyhime iddia edilen her türlü şeyden beriyim.”298 Müellifin bu yakınması ile döneminde birçok ekolün

bulunduğu, insanların birbirlerini görüşleri sebebiyle suçladıkları ve belli mezheplere mensup olmakla itham ettikleri anlaşılmaktadır.

Zehebi onunla ilgili, “O sünnet ehli olma hususundaki düşüncelerinde aşırı gitmiştir. Bazı âlimler onu, itikâdi fikirleri hususunda eleştirmişlerdir. O, tecsîmle itham edilmiştir. Bildiğim kadarıyla o bundan berîdir. Fakat bazı hususlarda biraz daha ölçülü olsaydı daha iyi olurdu” demektedir.299 Ebü’l-Kâsım İbn Mende’nin,

akâid, fıkıh, tarih, hadis ve başka alanlarda eserleri vardır. Zehebi, eserleri ile ilgili olarak “Gece odun toplayan kimsenin topladığı odunlar gibidir. Değerli-değersiz ne varsa rivayet eder. Kötü boncukları kıymetli incilerle birlikte derler” demektedir.300

Kaynaklar müellifin birçok eser telif ettiğini, özellikle bidatçilere karşı haberî sıfatlar ve diğer hususlarda yazdığı reddiyelerinin olduğunu söylemektedir.301

Müellifin er-Red ale’l-Cehmiyye isimli bir reddiye kitabı vardır. İbn Recep bu kitapta müellifin “Ahmed b. Hanbel’in “Allah Âdem’i suretinde yarattı” rivayeti ile ilgili yaptığı tefsire dair gelen naklin batıl olduğunu anlatmaktadır” demiştir.302 Fakat er-

Red ale’l-Cehmiyye isimli eserin günümüze ulaştığı bilinmemektedir. Abdurrahman

İbn Mende h. 470 yılında İsfehan’da vefat etmiştir.303

297 Sâlimiyye, İbn Sâlim el-Basrî (ö. 297/909) tarafından kurulan bir kelam fırkasıdır. Allah’ın

kıyamet gününde Muhammedî bir beşer suretinde görüleceği, kâfirlerin ahrette Allah’ı görebileceği gibi fikirlerinin olduğu nakledilmektedir. Ayrıntılı bilgi için bk. Tunç, Cihat, “Sâlimiyye”, DİA, XXXVI, 50.

298 Zehebî, Siyer, XVIII, 351; İbn Receb, Zeynüddin Abdurrahman b. Ahmed el-Hanbelî, Zeylü

tabakâti’l-Hanâbile, thk. Süleyman Useymin, Riyad, 1425/2005, I, 58-59.

299 Zehebî, el-İber, II, 328. 300 Zehebî, Siyer, XVIII, 354.

301 İbn Receb, Zeylü tabakâti’l-Hanâbile, I, 56. 302 İbn Receb, Zeylü tabakâti’l-Hanâbile, I, 61

Eserin tam ismi er-Red alâ men yekûlu “elif, lâm, mîm” harfun li yenfiye’l

elif lâm mim an kelâmillahi azze ve celle’dir. Kitap Abdullah b. Yusuf el-Cüdeyʻ’in

tahkiki ile Dâru’l-Âsıme tarafından h. 1409 tarihinde Riyad’da basılmıştır. Muhakkik eserin bilinen tek yazmasının Dımeşk’teki Zahiriyye kütüphanesinde olduğunu belirtmiştir304 ve nüshanın yazısının okunaklı olduğunu, üzerinde eserin, müellifin ve

nâsihin isminin bulunduğunu söylemiştir.

Eser aslında doğrudan Cehmiyye’ye yazılmış bir reddiye değildir. Fakat Allah kelamının açıkça mahlûk olmadığının ifade edilmediği her türlü görüşün kaynağının Cehmiyye olduğu varsayılmaktadır. Dolayısıyla Muʻtezile’nin de Eş’arîyye’nin de konu ile ilgili görüşlerinin Cehmiyye’den alındığı ve bu mezheplerin Cehmiyye’den daha tehlikeli olduğu ifade edilmektedir. Zira Cehmiyye kendini açıkça belli etmektedir, fakat bu mezhepler bazı te’viller yoluyla Cehmî fikirleri topluma kabul ettirmeye çalışmaktadırlar.

Eş’arî, Allah kelamının -Kur’ân da dâhil olmak üzere- hepsinin tek bir manasının olduğunu, onun parçalara ayrılamayacağını ve mahlûk olmadığını söylemektedir. Ona göre bu harfler Allah kelamının manasını temsil eden ibarelerdir. Allah kelamı mahlûk değildir, fakat işte bu harfler mahlûktur.305 Ebü’l Kasım İbn

Mende bu görüşe şiddetle karşı çıkar. İmam Eşʻarî’yi bidatçi olmakla suçlar. Bu eserini isminden de anlaşılacağı üzere elif lâm mîm harftir diyen görüşe reddiye olarak kaleme almıştır. İbn Mende’ye göre elif lâm mîm Eşʻarî’nin iddia ettiği gibi Allah kelamını temsil eden ibareler değildir; doğrudan Allah kelamıdır. Elif de lâm da mîm de Allah kelamıdır ve mahlûk değildir. Bu görüşüne dayanak olarak Elif lâm

mîm rivayetini nakletmektedir. Elif lâm mîm rivayeti şöyledir:

Abdullah b. Mes’ud’dan rivayet edildiğine göre Nebi (a.s.) şöyle buyurmuştur: “Kim Allah’ın kitabından bir harf okursa Allah ona on sevap verir.

304 Ebü’l-Kâsım İbn Mende, er-Red alâ men yekûlu “elif, lâm, mîm” harfun li yenfiye’l elif lâm mim

an kelâmillahi azze ve celle, thk. Abdullah b. Yusuf el-Cüdeyʻ, Dâru’l-Âsıme, Riyad, 1409/1988,

s. 28 (Neşredenin girişi).

Dikkat edin ‘Elif lâm mîm’ bir harftir demiyorum. Fakat elif ve lâm ve mîm otuz

sevaptır.” 306

Kitapta 37 rivayet vardır. Bunlardan ilk ikisi sünnete ittiba ile ilgili iken üçüncü nakil kelam ilmiyle meşgul olmanın sakıncasını ifade etmektedir. Kalan rivayetlerin tamamına yakını, İbn Mesud’dan ve diğer sahâbîlerden gelen Elif lâm

mîm rivayetinin farklı versiyonlarıdır. Her bir rivateyette senedler ayrı ayrı

zikredilmiş ve küçük lafız ve ifade farklılıkları ortaya konmaya çalışılmıştır. Kitaba alınan son rivayet Ebü’l-Hasen Ali b. Ebi Bekr (ö. 422)’den nakledilen bir şiirdir. Şiirde Kur’ân’ın yaratılmış olduğunu, Allah’ın kelamının harflerden oluşmadığını iddia edenlere yönelik yazılmış mısralar vardır. Bu şiirden önceki rivayette ise Ebû Mûsâ el-Eş’arî (r.a.) halife Ömer’e bulunduğu bölgede bazı kişilerin kader hakkında konuştuklarına dair bir mektup yazmıştır. Halife Ömer (r.a.) bu mektuba yazdığı cevapta, Ebû Musa’ya bu kişilere bazı tavsiyelerde bulunmasını istemiştir. Bu tavsiyelerden biri de: “Onlara Allah’ın kitabını okumayı emret. Çünkü Allah

Kur’ân’ı okuyanın okuduğu her bir harfe on hasene verir. ‘Elif lâm mîm’e

demiyorum dikkat et. Elif’e on, lâm’a on, mîm’e on hasene vardır” şeklindedir.307

Müellif kitabında bu rivayeti işlediği için halifenin yazdığı mektubu da eserine almıştır.

Rivayetlerden sonra zaman zaman kısa izahlar yapmıştır. Kitapta tek bir rivayet ele alınmış ve Kur’ân’ın mahlûk olmadığını bu rivayet özelinde ispat etmeye çalışmıştır. Müellifin günümüze ulaştığını bilmediğimiz ve Cehmiyye’ye reddiye olarak yazılmış er-Red ale’l-Cehmiyye isimli eserinde diğer konuları işlemiş olması muhtemeldir.

Abdurrahman İbn Mende kitabında sâhibü’l-hadîs ve ashâbü’l-hadîs kavramını sıklıkla kullanmıştır.308 Rivayeti aktardıktan sonra yer yer kendisini de ait

306 Bk. Abdullah b. Mübârek, ez-Zühd ve’r-rekâik, s. 279; İbn Ebû Şeybe, el-Musannef, VI, 118;

Hâkim, el-Müstedrek, I, 741; Beyhakî, Şuabü’l-îmân, III, 333, 371-373. Hâkim, hadisin sahih olduğunu belirtmiştir.

307 Ebü’l-Kâsım İbn Mende, er-Red, s. 78.

hissettiği ashâbü’l-hadîsin ve bidatçi olarak nitelendirdiği kişilerin konu hakkındaki görüşlerini vermiştir.

Reddiyeler içinde Kur’ân’ın mahlûk olmadığı fikri pek çok ayet ve rivayetle desteklenmektedir. Fakat elif lâm mîm rivayetinin Kur’ân’ın mahlûk olmadığına dair delil maksatlı kullanımı sadece Abdurrahmân İbn Mende’nin eserinde görülmektedir. İbn Mende diğer reddiye yazarlarından farklı olarak aynı rivayetin farklı tüm tariklerini nakletmektedir. Bu durum onu, eserindeki usul açısından diğerlerinden farklı kılmaktadır.

1.10. İbn Teymiyye (ö. 728/1328) ve İbn Kayyim el-Cevziyye