• Sonuç bulunamadı

2. ALLAH’A YER-YÖN NİSPETİ VE İSTİVÂ

2.5. Nüzûl, İtyân, Mecî’

Arapçada “yukarıdan aşağıya inmek” anlamında kullanılan nüzûl ve “gelmek” manasında olan ityân ve mecî’, Allah’a nispet edilen haberî sıfatlardandır ve Cehmiyye ile ehl-i hadîs arasındaki tartışmalı konulardan biridir.

Ehl-i hadîs naslarda geçen ityân, mecî’ ve nüzûl ifadelerini, Allah’ın zatıyla her yerde olmadığının delili olarak göstermektedirler. İtyân ve mecî’ ifadelerinin Kur’ân-ı Kerîm’deki kullanımları şöyledir:

َكِ ب َر ِتاَيٰا ُضْعَب َيِتْأَي ْوَا َك ب َر َيِتْأَي ْوَا ُةَكِئاٰلَمْلا ُمُهَيِتْأَت ْنَا اَّلِْا َنو ُرُظْنَي ْلَه

566 Dârimî, er-Red, 138-139. Ayrıca bk. Firyâbî, el-Kader, I, 108; İbn Batta, Ebû Abdullah Ubeydullah

b. Muhammed, el-İbânetü'l-kübrâ, thk. Rıza Mu‘tî v.dğr., Dârü'r-Râye li'n-neşr ve't-tevzî‘, Riyad, t.y., IV, 33.

567 Birkaç örnek için bk. Âli İmrân 3-4; Fussilet 41/2, 42; Duhân 44/1, 3. 568 Dârimî, er-Red, s. 142.

(İnanmak için) ille de kendilerine meleklerin gelmesini veya Rabbinin

gelmesini ya da Rabbinden bazı mucizelerin gelmesini mi bekliyorlar?570

ًّافَص ًّافَص ُكَلَمْلا َو َك ب َر َءااَج َو

Rabbin ve saf saf melekler geldiği vakit571

ِق ْوَف ْنِم ُفْقَّسلا ُمِهْيَلَع َّرَخَف ِدِعا َوَقْلا َنِم ْمُهَناَيْنُب ُ هللّٰا ىَتَاَف ْمِهِلْبَق ْنِم َني ۪ذَّلا َرَكَم ْدَق ُمُهيٰتَا َو ْمِه

َلْ ُثْيَح ْنِم ُباَذَعْلا

َنو ُرُعْشَي

Onlardan önce gelip geçenler de bir takım zındıkça düzen kurmuşlardı; ama işte, Allah onların kurduğu yapıları temellerinden çökertti; öyle ki tavanları başlarına yıkıldı ve nereden geldiğini daha anlamadan azap apansız yakalayıverdi

onları.572

Dârimî’nin verdiği bilgiye göre Muarız, bir yerden bir yere intikal etmek, yer değiştirmek ve hareket etmek gibi fiillerin, mahlûkların sıfatı olduğunu ve Allah için hakîkî anlamında kullanılamayacağını ifade eder. Ona göre bu ve buna benzer ayetlerde geçen ityân ve mecî’ in bazı yerlerde Allah’ın azabı, bazılarında ise Allah’ın emri olarak te’vil edilmesi gerektiğini belirtir. Mesela Fecr sûresinde zımnen saf saf duran meleklerin Allah’ın emrini getirdiği anlatılmaktadır.573 Bişr el-

Merîsî de Allah’ın ve meleklerinin bulut gölgeleri içinde gelmesi ile ilgili ayette574

geçen ityân (gelme) fiilini, “İtyân eden Allah değil, onun emridir” şeklinde te’vil etmektedir.575

Dârimî, Muarız’ın bu görüşünün doğru olmadığını, ayetlerde ityân ve mecî’in dünyada ve âhirette olmak üzere iki şekilde kullanıldığını belirtir. Bu ifadeler dünya için kullanıldığında Allah’ın emri ve azabının gelmesi olarak anlaşılacağını, fakat

570 Enʻâm, 6/158. 571 Fecr, 89/22.

572 Nahl, 16/26 (Ayetin tercümesi Muhammed Esed’in Kur’ân Mesajı isimli eserinden alınmıştır). 573 Fecr, 89/22; Dârimî, Nakz, II, 675-677.

574 “روملْا عجرت الله ىلا و رملْا يضقو ةكئلملا و مامغلا نم للظ يف الله مهيتأي نأ لْا نورظني له (Onlar bulut gölgeleri

içinde Allah’ın -azabının- ve meleklerin gelmesini ve işin bitirilivermesini mi bekliyorlar. Oysa bütün işler Allah’a döndürülür)” Bakara 2/210.

âhiret için kullanıldığında onun bizzat nefsi ile ityânının söz konusu olacağını belirtir. Muhaliflerini Arapça dil kurallarını dikkate almadan te’vil yaptıkları hususunda eleştirir.576 Dârimî ayetlerdeki kullanımın dışında ityân ve mecî’ ile ilgili

eserine şu rivayetleri almıştır:

Ebû Hureyre’den nakledildiğine göre Rasûlullah (a.s.) şöyle buyurmuştur: “Allah insanları kıyamet günü toplar ve şöyle der: ‘Kim neye tapmış ise onu takip

etsin’… Bu ümmet kalır ve “Burası Rabbimiz gelinceye kadar bizim mekânımız, Rabbimiz gelirse onu tanırız” derler. Allah azze ve celle gelir ve şöyle der: Ben

Rabbinizim. Sen Rabbimizsin, derler ve onu takip ederler.”577

Hasan el-Basrî’den rivayetle, Rasûlullah (a.s.) şöyle buyurdu: “Kıyamet günü

Rabbimiz gelir. Biz yüksek bir yerdeyken bize gülerek tecellî eder -görünür-.”578

Dârimî, kıyamet günü Allah’ın ityânı ve mecî’ini, “kullarını hesaba çekmek, yarattıkları arasında emrini açıklamak, amellerini karara bağlamak ve yaptıklarının karşılığını vermek, zalimden mazlumun hakkını almak için Allah’ın gelmesi” şeklinde açıklamaktadır. Ayrıca buna inanmayanın hesap gününe inanmadığını iddia eder.579

Ahmed b. Hanbel, Buhârî ve İbn Kuteybe eserlerinde nüzûl meselesine hiç değinmezken Dârimî, “Nüzûl hakkındaki hadisleri inkâr etseler acaba ayetlere ne diyecekler” şeklinde eleştirir ve bu hususta rivayet edilen hadisleri nakleder. Bu rivayetlerden bazıları şunlardır: Ebû Said ve Ebû Hureyre’den, Rasûlullah (a.s.) şöyle buyurdu: “Allah, gecenin üçte biri geçtikten sonra iner ve ‘Yok mu tevbe eden,

tevbesi kabul edilsin. Yok mu dua eden, duası kabul edilsin, günahından bağışlanma

dileyen yok mu, günahkar yok mu, isteyen yok mu istediği verilsin’ der”580

576 Dârimî, Nakz, I, 341-345.

577 Dârimî, er-Red, s. 174; a.mlf., Nakz, I, 346. Ayrıca bk., Buhârî, “Ezân”, 127; Müslim, “Îmân”, 900;

İbn Hıbbân, es-Sahîh, XVI, 450.

578 Dârimî, er-Red, s. 175. Ayrıca bk., Ahmed, el-Müsned, XXXII, 423; Dârekutnî, Ebü'l-Hasan Ali b.

Ömer, Rü’yetullah, Mektebetü'l-Menâr, Zerkâ, 1411, I, 153.

579 Dârimî, er-Red, s. 187.

580 Dârimî, er-Red, s. 161; ayrıca bk., Ahmed, el-Müsned, XIV, 529; Müslim, “Salâtü’l-müsâfirîn”,

168; İbn Huzeyme, et-Tevhîd, I, 293-294; Ebü'l-Hasan Ali b. Ömer ed-Dârekutnî, Kitâbü’n-nüzûl, thk. Ali b. Muhammed b. Nâsır el-Fakîhî, y.y., 1983, I, 134.

Dârimî, bu rivayetin Ebû Hureyre, Rifâa el-Cühenî ve İbn Abbas’tan nakledilen farklı tariklerini de zikretmektedir. Tüm rivayetlerde ortak olan kısım, gecenin son üçte birinde Allah Teâlâ’nın dünya semasına nüzûl etmesidir.

Dârimî’nin naklettiği bir diğer rivayet Ümmü Seleme’nin şu sözüdür: “Arefe günü ne güzel bir gündür. O gün Allah Teâlâ dünya semasına iner.”581 Burada da

Allah Teâlâ’nın, Arefe günü nüzûl etmesinden bahsedilmektedir. Dârimî, bu ve buna benzer rivayetlerin Rabbin nüzûlünü ortaya koyduğunu belirtmektedir. Muhaliflerinin nüzûl nasıldır, sorusuna da şu cevabı vermektedir:

Bunun keyfiyetini bilmekle sorumlu değiliz. Kalplerimiz anlamaz. O yarattıkları gibi değildir. Fakat biliriz ki O, dilediği şekilde kudretiyle iner. Bunun nasıl olduğu anlaşılamaz. Bununla birlikte Rasûlullah’ın nüzûl hususundaki sözlerine iman vaciptir. Allah için bunu nasıl yapar, şeklinde soru sorulamaz. Nasıl yapıyor, sorusu Allah’ın takdir ettiğinden başka gücü olmayan zayıf kula sorulur ancak. Göğü, arşı yarattığına nasıl inanıyorsanız istivâsı ve

nüzûlü de işte öyledir. Nüzûlü ve istivâsı onun yaratmasından daha tuhaf bir şey değildir.582

Cehmiyye, nüzûlü Allah’ın kendisinin değil, emrinin ve rahmetinin inmesi şeklinde yorumlamaktadır.583 Dârimî, onlara her istedikleri gibi ayetleri te’vil

edemeyeceklerini, te’villerinin doğruluğunu ispat etmek için fikirlerini Rasûlullah’tan bir söze, sahâbeden veya tabiûndan bir görüşe dayandırmaları gerektiğini ifade etmektedir. O, muhaliflerinin ilimde derin olmadığını, kitabı, sünneti ve onların doğru tefsirini bilmediklerini söylemektedir.584

Dârimî Cehmiyye’ye yönelik olarak “Taptığınız ilahın her yerde olduğunu, her şeyde bulunduğunu, sınırının -hadd- ve sonunun olmadığını, her hangi bir mekâna da ihtiyaç duymadığını iddia etmektesiniz. Ancak herhangi bir mekâna ihtiyacı olmaksızın her yerde olduğunu söylediğiniz şey için bir mekâna nüzûl etmek nasıl gerçekleşecek, bu özellik -Allah’ın her yerde olması- başta Allah’ın sıfatlarına aykırıdır” demektedir. O muhataplarına, her yerde olan ve her şeyin içine giren

581 Dârimî, er-Red, s. 173; ayrıca bk., Dârekutnî, Ebü'l-Hasan Ali b. Ömer, Kitâbü’n-nüzûl, thk. Ali b.

Muhammed b. Nâsır el-Fakîhî, y.y., 1983,s. 174, 175; İbn Batta, Ebû Abdillah Ubeydullah b. Muhammed, el-İbânetü'l-kübrâ, thk. Rıza Mu‘tî v.dğr., Dârü'r-Râye li'n-Neşr ve't-Tevzî‘, Riyad, t.y., VII, 226.

582 Dârimî, er-Red, s. 184-185. 583 Dârimî, Nakz, I, 214. 584 Dârimî, er-Red, s. 188-189.

havadan başka bir şey bilmeyiz. Sizin durumunuz putlara, güneşe, aya tapınan kişilerin durumundan bile daha kötüdür. Onlar en azından bir şeye tapıyorlar. Sizin taptığınız şey ise hiçbir şeydir, diyerek Allah’a dair inançlarının yanlış olduğunu ifade eder.585 Son olarak Dârimî, nasıl kendisi naslardan nüzûlün varlığını ispat eden deliller getirdiyse, Cehmiyye’den de nüzûlün olmadığına dair delil getirmelerini istemektedir.586