• Sonuç bulunamadı

YARGILAMA GİDERİ OLAN AVUKATLIK ÜCRETİNİN KİME AİT

Avukatlık Kanunu’nun avukatlık ücreti kenar başlıklı 164’üncü maddesinin 5’inci

fıkrası uyarınca, “Dava sonunda, kararla tarifeye dayanılarak karşı tarafa yüklenecek vekâlet

ücreti avukata aittir.

325

Kanun koyucu tarafından Avukatlık Kanunu’nun 164’üncü maddesinin 5’inci

fıkrasının 1’inci cümlesinde hüküm altına alınan yargılama gideri olan avukatlık ücretinin

avukata ait olması hususu, Birlik tarafından, Tarife’nin 3’üncü maddesinin 1’inci fıkrasının

1’inci cümlesinin giriş cümlesinde, “yargı yerlerince avukata ait olmak üzere karşı tarafa

yükletilecek avukatlık ücreti …” şeklinde ifade edilmiştir.

Her ne kadar, gerek kanun koyucu gerekse Birlik tarafından, yargılama gideri olan

avukatlık ücretinin avukata ait olduğu düzenlenmiş olsa da, daha önce çalışmamızın

yargılama gideri olan avukatlık ücretinin hukukî niteliğine ilişkin açıklamalar yaptığımız

kısmında

326

ifade ettiğimiz üzere, yargılama gideri olan avukatlık ücreti, davada avukatla

temsil olan ve dava sebebiyle avukatına avukatlık sözleşmesinden doğan avukatlık ücreti

324Kanun koyucu, Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 35’inci maddesinin 1’inci fıkrasının 4’üncü cümlesinde,

hâkimin “mahkûm edilebileceğini” hüküm altına almıştır. Buna göre, hâkimin, mutlak anlamda bir sorumluluğu olmayıp, yeniden gider yapılmasına sebep olması durumunda sorumluluğu doğabilecektir.

325Avukatlık Kanunu’nun 164’üncü maddesinin 5’inci fıkrasının 1’inci cümlesi uyarınca avukata ait olan

yargılama gideri olan avukatlık ücretinin, taraflarca, avukatın temsil ettiği tarafa ait olacağının kararlaştırılabilip kararlaştırılamayacağı, yani, bu hükmün emredici olup olmadığı tartışmalıdır. Bu tartışmanın müsebbibi, 4667 sayılı Kanunla Avukatlık Kanununda yapılan kapsamlı değişikliklerden önce bu fıkranın, “Avukatla iş sahibi

arasında aksine yazılı sözleşme bulunmadıkça tarifeye dayanarak karşı tarafa yüklenecek avukatlık ücreti avukata aittir.” şeklinde düzenlenmiş olmasıdır. Zira eskiden kanun koyucu bunun aksinin taraflarca

kararlaştırılabileceğini hüküm altına almışken, mevcut düzenlemede buna ilişkin herhangi bir hüküm bulunmamaktadır. Doktrinde, eski düzenlemede, yargılama gideri olan avukatlık ücretinin avukata ait olmasının aksinin kararlaştırılabileceğini hüküm altına almışken; yeni düzenlemede, buna ilişkin herhangi bir hüküm bulunmamasının, kanun koyucunun bunu yasaklama iradesi ile hareket ettiğini gösterdiği ifade edilmektedir. Avukatlık Kanunu’nun 164’üncü maddesinin 5’inci fıkrasının 1’inci cümlesinin emredici olduğu yönünde bkz.

Papakçı, s.74; Biyan, s.250-251; Şimşek, s.543; 4.HD, 10.03.2005, 5196/2425; 4.HD, 13.12.2004, 5370/14142;

4.HD, 18.03.2004,1426/342 (Kazancı İçtihat Bankası). Aksi yönde bkz. Güner, Sözleşme, s.366 vd.; 3.HD, 14.07.2005, 7644/7978 (Özkaya, s.127-128). Avukatlık Kanunu, 04.04.1969 tarihinde kabul edilmeden önce, hâlihazırda bu fıkrada geçen “.. avukata aittir” ibaresi, tasarıda, “.. müvekkile aittir” şeklinde hüküm altına alınmıştı. Ancak daha sonra bu fıkra, gerekçede, hükmün Türkçeleştirildiği ifade edilerek “.. avukata aittir” şeklinde kabul edilmiştir.

98

ödemek durumunda kaldığı için zarar gören yargılama sonucunda lehine karar verilen tarafın

bu zararının tazmin edilebilmesi için hükmolunur

327

. Şöyle ki;

Satış sözleşmesinden kaynaklanan 10.000 lira tutarındaki alacağının tahsili için alacak

davası açan (A), bu davada avukatla temsil olduğu için avukatına, asgarî olarak, 1.200 lira

ödeyecektir. Bu dava sonucunda, mahkemece, (A) lehine karar verilirse, (A), lehine 10.000

liralık bir ilâm elde edecektir. Ancak (A), daha önce avukatın 1.200 lira ödediği için aslında

bu dava sonunda elinde kalan tutar 8.800 lira olacaktır. Yani, (A), davası kabul edilse dâhi,

dava sebebiyle hakkının tamamen gerçekleştirilmesini sağlayamayacaktır. İşte bu sebeple,

yani, (A), dava ile hakkının tamamen gerçekleştirilmesini sağlayabilsin diye (A) lehine

yargılama sonucunda yargılama gideri olan avukatlık ücreti hükmolunur.

Her ne kadar, gerek kanun koyucu gerekse Birlik, yargılama gideri olan avukatlık

ücretinin avukata ait olduğunu düzenlemiş ise de, yukarıdaki örnekten de açıkça anlaşılacağı

üzere, hak sahibi olan davacı, hakkının tam değerini almak konusunda hak sahibidir ve dava

sebebiyle hakkından daha azını alması kendisinden beklenmemelidir; yine, davalı, haksız

olarak kendisine karşı açılan davada başarılı bir şekilde savunma yapması sebebiyle herhangi

bir maddî külfete katlanmamalıdır

328

. Bu doğrultuda, yargılama sonucunda lehine karar

verilen tarafa ait olması gereken

329

yargılama gideri olan avukatlık ücretinin hukukî niteliğine

aykırı olan bu düzenlemeler

330

bir yasama işlemi ile Türkiye Büyük Millet Meclisi veya

somut norm denetimi yolu ile Anayasa Mahkemesi

331

tarafından, bir an önce, ortadan

kaldırılmalıdır.

IX.YARGILAMA GİDERİ OLAN AVUKATLIK ÜCRETİNİN MUACCELİYETİ

Yargılama gideri olan avukatlık ücreti, yargılama sonucunda yargılama gideri olan

avukatlık ücretine hükmolunması kaydıyla, taraflar, avukatlık sözleşmesinde, yargılama gideri

327Ağar/Eller, bu ücretin asıl tarafın alacak hakkı olduğunu; ancak kanundan doğan bu alacağın, alacağın temliki

usûlüyle avukata temlik edildiğini ifade etmektedir. Bu konuda bkz. Ağar/Eller, s.420.

328Pfennigstorf, s.66-67; Kurdoğlu, s.149; Şimşek, s.538.

329Sungurtekin Özkan, s.333-334. Aksi yönde bkz. Türkmen, Coşkun, Vekâlet Ücretinin Aidiyeti, ABD, S.2,

2009, s.127 vd.

330Tarife, normlar hiyerarşisi bakımından, Avukatlık Kanununa aykırı olamayacağı için asıl olarak ortadan

kaldırılması gereken düzenleme, Avukatlık Kanunu’nun 164’üncü maddesinin 5’nci fıkrasıdır. Zira Tarife’nin 3’üncü maddesinin 1’inci fıkrasının 1’inci cümlesi, tarife, zaten her yıl yeniden düzenlendiği için Avukatlık Kanunu’nun 164’üncü maddesinin 5’inci fıkrasındaki düzenleme ortadan kaldırılırsa buna göre yeniden düzenlenecektir. Tarifenin buna göre yeniden düzenlenmemesi durumunda da, tarifenin bu hükmü, Avukatlık Kanununa aykırı olduğu için uygulanmayacaktır.

331Daha önce bu düzenlemenin Anayasa’ya aykırı olduğu ileri sürülerek Anayasa Mahkemesine başvurulsa da,

Anayasa Mahkemesi, bu düzenlemenin Anayasa’ya aykırı olmadığına karar vermiştir. Karar için bkz. AYM, 03.03.2004, 8/28 (RG. 26.02.2005, 25739). Bu kararın eleştirisi için bkz. Şimşek, s.554 vd. Bu düzenleme, düzenlemenin Anayasa’ya aykırı olmadığına karar verilmesinin ardından on dört sene sonra, Söke 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin başvurusu üzerine 2017/154 esas sayılı dosya ile yine Anayasa Mahkemesi’nin önündedir.

99

olan avukatlık ücretinin ödenmesi bakımından herhangi bir vâde öngörmüşlerse, vâde

tarihinde; öngörmemişlerse, yargılama gideri olan avukatlık ücretinin yargılama sonucunda

aleyhine karar verilen taraftan tahsil edildiği anda

332

muaccel hâle gelir

333

.

X.YARGILAMA

GİDERİ

OLAN

AVUKATLIK

ÜCRETİ

BAKIMINDAN

ZAMANAŞIMI

Kanun koyucu, yargılama gideri olan avukatlık ücretinin zamanaşımı süresine ilişkin

herhangi bir düzenleme yapmamıştır

334

.

Kanun koyucunun, yargılama gideri olan avukatlık ücretinin zamanaşımı süresine

ilişkin herhangi bir düzenleme yapmaması, yargılama gideri olan avukatlık ücretine

uygulanacak zamanaşımı süresinin ne olacağı konusunda tartışmalara sebep olmuştur.

Doktrinde, genel olarak, avukatın, ücret hakkına, Avukatlık Kanununda bu hususta herhangi

bir düzenleme yapılmadığı için Türk Borçlar Kanunu’nun 147’nci maddesinin 1’inci

fıkrasının 5’inci bendi uyarınca vekâlet sözleşmelerinden doğan alacaklara uygulanan beş

332Yargıtay, yargılama gideri olan avukatlık ücretinin muaccel olduğu anı, kural olarak, iş sahibinin alacağının

karşı taraftan tahsil edilmesi anı olarak kabul etmekle birlikte, hâkimin somut olay bakımından avukatın alacağına ulaşabilmesi için Türk Medenî Kanunu’nun 2’nci maddesini dikkate alarak muacceliyet anını daha öne çekebileceğini belirtmektedir. Bu konuda bkz. 13.HD, 15.05.2014, 12894/15568 (İlgün, s.33 vd.); 13.HD, 22.10.2013, 24191/25404 (Tutumlu/Usta, s.179-180); 13.HD, 06.06.2011, 2782/8858 (Özkaya, s.101-102); 13.HD, 05.05.2010, 11624/6191 (Tutumlu/Usta, s.198-199). Yargılama gideri olan avukatlık ücretinin muacceliyet anını, iş sahibinin alacağının karşı taraftan tahsil anı olarak kabul etmek, avukatın, yargılama gideri olan avukatlık ücreti alacağının tahsili imkânını çok zorlaştırmakta hatta çoğu zaman imkânsız hâle getirmektedir. Bu konuda bkz. Aydın, s.160.

333İcra takipleri bakımından, avukatın temsil ettiği iş sahibinin borçlusu aleyhine icra takibi başlatılması

sebebiyle doğan İcra İflâs Kanunu’nun 138’inci maddesinin 3’üncü fıkrası uyarınca icra müdürü tarafından tarifeye göre tayin olunacak takip gideri olan avukatlık ücretinin muacceliyet anı, yargılama gideri olan avukatlık ücretinin muacceliyet anı ile aynı esaslara tâbidir. Yani, takip gideri olan avukatlık ücretinin de, muaccel hâle gelebilmesi için, iş sahibinin alacağının, en azından takip gideri olan avukatlık ücreti kadarının, karşı taraftan tahsil edilmesi anının beklenmesi gerekir. Bu konuda verilmiş bir Yargıtay kararı için bkz. “… karşı tarafa

tahmil edilecek vekâlet ücretinin miktarı, dava ve icra takibinin sonuçlanması ile belli olur. Vekil edenin avukatına ödeme borcu, bunun karşı taraftan tahsil edildiği anda doğar. Henüz karşı taraftan vekâlet ücreti alacağını tahsil etmemiş olan müvekkilden, avukat bu ücret alacağını isteyemez ...” 4.HD, 12.03.2014,

2793/4286 (E-Uyar İçtihat Programı). Aynı yönde verilmiş bir başka Yargıtay kararı için bkz. 13.HD, 24.11.2005, 10723/17349 (İlgün, s.32). Takip gideri olan avukatlık ücreti, takip borçlusu bakımından da ayrıca düşünülmelidir. Her ne kadar, İcra ve İflâs Kanunu’nun 138’inci maddesinin 3’üncü fıkrası takip alacaklısı bakımından düzenlenmiş olsa da, aleyhine başlatılan takip bakımından, takip borçlusu da avukat ile temsil ediliyorsa ise onun için de bir takip giderinin varlığından söz edilebilir. Şöyle ki; takip alacaklısının başlatmış olduğu takibe, takip borçlusu, avukat aracılığıyla itiraz etmiş ve itiraz, takip alacaklısı bakımından gerek itirazın bertaraf edilmesi için icra mahkemesine veya genel mahkemelere başvurulması durumunda, bu mahkemelerin avukat ile temsil edilen takip borçlusu lehine karar vermiş olması gerekse takip alacaklısının süresi içinde itirazın bertaraf edilmesi yoluna girişmemesi durumunda, takip borçlusu lehine tarife uyarınca takip gideri olan avukatlık ücreti takdir edilmesi gerekir.

334Kanun koyucu, Avukatlık Kanunu’nun 40’ıncı maddesinde, “iş sahibi tarafından sözleşmeye dayanılarak avukata karşı ileri sürülen tazminat istekleri, bu hakkın doğumunun öğrenildiği tarihten itibaren bir yıl ve her halde zararı doğuran olaydan itibaren beş yıl geçmekle düşer” şeklinde bir düzenleme yapmış olup, madde

metninden de açıkça anlaşılacağı üzere, bu düzenleme, iş sahibi tarafından, avukat aleyhine açılacak tazminat davalarına ilişkindir.

100

yıllık zamanaşımı süresinin uygulanacağı kabul edilmektedir

335

. Avukatın, avukatlık

sözleşmesinden doğan avukatlık ücretine, Avukatlık Kanununda bu konuda herhangi bir

düzenleme bulunmadığı için Türk Borçlar Kanunu’nun 147’nci maddesinin 1’inci fıkrasının

5’inci bendinde vekâlet sözleşmeleri için düzenlenen beş yıllık zamanaşımı süresinin

uygulanması gerekir. Ancak, yargılama gideri olan avukatlık ücreti bakımından, bu sürenin

uygulanmaması gerekir. Zira yargılama gideri olan avukatlık ücreti, yargılama sonucunda

mahkeme tarafından karar altına alındığı ve kararın kapsamına dâhil olarak taraflara tebliğ

suretiyle ilâma bağlandığı için yargılama gideri olan avukatlık ücreti bakımından ilâm

zamanaşımı süresinin, yani, Türk Borçlar Kanunu’nun 156’ncı maddesinin 2’nci fıkrasında

336

düzenlenen on yıllık zamanaşımı süresi uygulanmalıdır.

XI.YARGILAMA GİDERİ OLAN AVUKATLIK ÜCRETİ BAKIMINDAN HAPİS ve

RÜÇHAN HAKKI