Davanın konusuz kalması, dava açıldıktan sonra, dava konusunun ortadan kalkması
veya davacının açmış olduğu davada başta var olan hukukî yararının ortadan kalkması üzerine
mahkemece bu durumun tespit edilmesi için karar verilmesi durumudur. Buna göre, örneğin;
Davacı tarafından dava ile kendisine teslim edilmesi talep edilen şeyin, dava
esnasında, davalı tarafından davacıya verilmesi durumunda dava konusuz kalır.
Yine, davacı tarafından dava ile kendisine teslim edilmesi talep edilen şey, ortadan
kalkmış veya bu şeyin teslimi artık mümkün değilse dava konusuz kalır.
Davanın konusuz kalması durumunda, mahkemece, Hukuk Muhakemeleri
Kanunu’nun 331’inci maddesinin 1’inci fıkrası uyarınca, davanın konusuz kalması sebebiyle
davanın esası hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilir
421. Ancak davanın
konusuz kalması durumunda da, davanın konusuz kalması durumunun gerçekleşmesine kadar,
taraflar, yargılamada avukatla temsil edilmiş; yani, avukatlık ücreti gideri yapmış olabilirler.
Bu gider sebebiyle ortaya çıkan zararın tazmin edilmesi gerektiği için yargılama gideri olan
avukatlık ücreti hakkında mahkemece bir karar verilmesi gerekir
422. Buna göre; Hukuk
Muhakemeleri Kanunu’nun 331’inci maddesinin 1’inci fıkrası
423uyarınca, davanın konusuz
kalması durumunda, hâkim, davanın esası bakımından, karar verilmesine yer olmadığına karar
vermekle beraber; yargılama gideri olan avukatlık ücreti bakımından, davanın açıldığı
tarihteki
424tarafların haklılık durumuna
425göre
426yargılama gideri olan avukatlık ücreti
ödenmesine karar verir.
421Hukukumuzda, davanın konusuz kalması durumunda, mahkeme tarafından nasıl bir karar verileceği doğrudan
hüküm altına alınmamış olsa da, doktrinde, Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 331’inci maddesinin 1’inci fıkrası uyarınca davanın konusuz kalması durumunda mahkeme tarafından esas hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesi gerektiği kabul edilmektedir. Bu konuda bkz. Atalı, Pekcanıtez Usûl, C.III, s.2042.
422Atalı, Pekcanıtez Usûl, C.III, s.2042.
423Fıkra metni şu şekildedir: “Davanın konusuz kalması sebebiyle davanın esası hakkında bir karar verilmesine gerek bulunmayan hâllerde, hâkim, davanın açıldığı tarihteki tarafların haklılık durumuna göre yargılama giderlerini takdir ve hükmeder.” Davanın konusuz kalması durumunda, yargılama gideri olan avukatlık ücreti,
yargılama sonucunda taraflardan hiçbiri haklı çıkmadığı, daha doğrusu, dava konusuz kaldığı için yargılamanın sonuna gelinemediği için Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 326’ncı maddesinin 1’inci fıkrasındaki, yargılama giderlerinin yargılama sonucunda aleyhine karar verilen taraf aleyhine hükmolunacağına ilişkin temel tahmil kuralı uyarınca hükmolunmamaktadır.
424Dava, davanın açıldığı tarihe göre hükme bağlanır. Bu konuda bkz. Kuru, C.II, s.1674; Pekcanıtez,
Pekcanıtez Usûl, C.II, s.1187. Tarafların haklılık durumu da, davanın açıldığı tarihe göre hükme bağlanır. Ancak tarafların haklılık durumu, dava açıldıktan sonra, mahkeme tarafından davanın açıldığı tarihteki hükümlere göre yapılacak yargılama sonucundaki değerlendirmeye göre belirlenebilir.
425Tarafların davanın açıldığı tarihteki haklılık durumu ibaresi, Yargıtay kararlarında, genel olarak, davalı
bakımından, “tutumuyla dava açılmasına sebep olma” ve “tutum ve davranışıyla dava açılmasına sebebiyet
verme” olarak somutlaştırılmaktadır. Bu konuda bkz. HGK, 08.04.2015, 6-1850/1180; HGK, 13.06.2012, 11-
123
s.3195-3196, dn.151). Yargıtay, vermiş olduğu bir kararında, henüz işi tamamlamadıkları için hak kazanmadıkları paranın kendilerine ödenmesine sebep olan davalılar aleyhine açılan tazminat davasında, iş, dava açıldıktan sonra tamamlanmış ve tazmin edilecek herhangi bir zarar kalmamış olmasına rağmen, dava
açılmasına sebebiyet verildiği için, bu kişiler aleyhine yargılama gideri olan avukatlık ücreti ödenmesi
gerektiğinin belirtmiştir. Bu konuda bkz. HGK, 07.02.1975, 206/144 (Özkaya, s.90). Yine, Yargıtay, vermiş olduğu başka bir kararında, kamulaştırma işlemi sebebiyle idare aleyhine açılan bir dava devam ederken idarenin kamulaştırma işleminden vazgeçmesi durumunda, yargılama gideri olan avukatlık ücretinin idare aleyhine hükmedilmesi gerektiğini belirtmiştir. Bu konuda bkz. 5.HD, 24.04.1972, 4458/4316 (Özkaya, s.289).
426Davanın konusuz kalması durumunda, yargılama gideri olan avukatlık ücretinin davanın açıldığı tarihteki
tarafların haklılık durumuna göre hükmolunması isabetsizdir: Zira hâkim, davanın açıldığı tarihteki tarafların haklılık durumunu ancak yargılama sonucunda bilebilir. Oysa hâkim, davanın konusuz kalmasına karar verileceği zaman, davanın açıldığı tarihten, davanın konusuz kalmasına karar verileceği tarihe kadarki yaptığı incelemesine göre tarafların davanın açıldığı tarihteki haklılık durumunu yaklaşık olarak tespit ederek, yargılama gideri olan avukatlık ücreti bakımından da bir karar vermektedir. Hâkimin haklılık durumunu yaklaşık olarak tespit ederek yargılama gideri olan avukatlık ücretine hükmetmesi, zaman zaman, hukuka aykırı sonuçlar doğurabilir. Bu sebeple, davanın konusuz kalması durumunda, yargılama gideri olan avukatlık ücreti, davanın konusuz kalmasına hangi taraf sebep olmuşsa onun aleyhine hükmolunmalı; her iki tarafta belli oranlarda sebep olmuşsa, tespit edilecek sebep olma oranlarına göre her iki taraf aleyhine hükmolunmalı; her iki tarafta sebep olmamışsa, her iki tarafın da o ana kadar yapmış oldukları yargılama gideri olan avukatlık ücreti giderinin kendisi üzerinde bırakılması sonucunu doğuracak bir şekilde düzenlenmelidir. Davanın konusuz kalması durumunda, mahkemece davanın konusuz kaldığı tarihteki durum dikkate alınarak varsayım yolu ile yargılama giderlerine hükmedilmesi gerektiği yönünde bkz. Pfennigstorf, s.54. Atalı, Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 331’inci maddesinin 1’inci fıkrasındaki düzenlemenin, açık bir şekilde, davanın konusuz kalması durumunda, davanın, konusuz kalmasına rağmen, hâkimin, tarafların haklılık durumunu tespit için yargılamaya devam etmesine ve bu tespiti yaptıktan sonra, davanın konusuz kalması sebebiyle karar verilmesine yer olmadığına ve tespitine göre haksız çıkan tarafın yargılama giderlerine mahkûm olmasına karar vermesine imkân tanıdığını ifade etmektedir. Bu konuda bkz. Atalı, Pekcanıtez Usûl, C.III, s.2042. Aynı yönde bkz. Kuru, Baki, Hukuk Muhakemeleri Usulü, 6. Baskı, C.III, 2001, s.3030 vd.; 17.HD, 16.05.2005, 6723/5274 (Atalı, Pekcanıtez Usûl, C.III, s.2043, dn.178). Yargıtay, vermiş olduğu bir kararında, davacılar avukatının davalı işverenden dava konusu istekler konusunda bir talepte bulunmadan ve idarî müracaat yollarını kullanmadan, ödemelerin yapıldığı günden bir gün önce ya da aynı gün topluca dava açılması üzerine, mahkeme tarafından davanın konusuz kalması sebebiyle esas hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesi durumunda, davacılar avukatının bu davranışının Türk Medenî Kanunu’nun 3’üncü maddesine aykırı olması sebebiyle, yargılama gideri olan avukatlık ücretinin davacı taraf üzerinde bırakılması gerektiğini belirtmiştir. Bu konuda bkz. 9.HD, 08.11.2010, 42692/32223 (Kazancı İçtihat Bankası). Karşı oyda da belirtildiği üzere, Yargıtay’ın vermiş olduğu bu karar hukuka aykırıdır. Zira hukukumuz bakımından, idare hukukundan doğan alacaklar bakımından istisnaî hükümler (Örneğin, bkz. İYUK m.13/1) bulunsa da, kural olarak, muaccel hâle gelen bir alacağı için dava hakkını kullanacak bir kimsenin, dava açmadan önce, davasını yönelteceği kimseden veya başka bir makamdan alacağını talep etmesine gerek yoktur. Yargıtay, kararına gerekçe olarak, davacının, ödeme yapılmadan kısa bir süre önce seri davalar açmasının iyiniyet kuralları ile bağdaşmadığını ifade etmektedir. Oysa hukukumuz bakımından muaccel hâle gelmiş bir alacak için, ödeme yapılmadan kısa bir süre önce seri dava açılmasının önünde herhangi bir engel yoktur. Avukatın bu davranışı kötüniyetli olarak değerlendirilemez. Zira Türk Medenî Kanunu’nun 3’üncü maddesinin 1’inci fıkrası uyarınca, asıl olan iyiniyetin varlığıdır. Bunun aksi mümkün olup, davacılar avukatının iyiniyetli olmadığını, davalı işverenin ödeme yapılmadan bir gün önce dava açılması dışında, başka bir takım bilgi ve belgelerle ispatlaması gerekir. Yine, Yargıtay, vermiş olduğu eski tarihli bir başka kararında, sigorta şirketine karşı dava açan davacının davadan önce zararının giderilmesi hususunda sigorta şirketinden herhangi bir talepte bulunmadığı; davalı tarafından dava dilekçesi kendisine tebliğ edildikten sonra zararın karşılanmış bulunduğu; davalı sigorta şirketinin kendisi aleyhine dava açılmasına sebebiyet vermediği gerekçesiyle, davalının yargılama giderlerinden sorumlu olmadığını belirtmiştir. Bu konuda bkz. 19.HD, 11.02.1994, 2044/1181 (Alangoya/Yıldırım/Deren-Yıldırım, s.418-419, dn.7). Yargıtay’ın bu kararı isabetlidir. Zira burada, davalının, dava konusunu yerine getirmek suretiyle tek başına davanın konusuz kalmasından ziyade; davanın, tahkikatın ilk duruşmasına kadar davalı tarafından kabul edilmesi ve ödeme yapıldığı için, bu kabul doğrultusunda dava konusunun fiilî olarak yerine getirilmesi, yani, davanın konusuz kalması sebebiyle davalının yargılama gideri olan avukatlık ücretine mahkûm olmaması durumu söz konusudur (HMK m.312/2). Zaten Yargıtay’ın davanın konusuz kalması durumunda yargılama gideri olan avukatlık ücreti bakımından da ölçüt olarak kabul ettiği, kararında da ifade etmiş olduğu “kendisi aleyhine dava açılmasına sebebiyet vermeme” ölçütü, hukukumuz bakımından, aslında, sadece, davanın, davalı tarafından kabul edilmesi durumunda yargılama giderlerine hükmolunmaması bakımından düzenlenmiştir. Davanın kabulü durumunda yargılama gideri olan avukatlık ücreti hakkında ayrıntılı bilgi için bkz. §3, III, C.