• Sonuç bulunamadı

Yaşlılara Yönelik Sosyal Hizmet Uygulamaları Yönünden İngiltere

Modern tıptaki gelişmeler, teknolojik ilerlemeler ve sosyal dönüşümler yaşlı bakımını dünya çapında gündeme getirmiş ve farklılaştırmıştır. Modern dönem öncesindeki toplumlarda geniş aile modeli içerisinde ve klasik aile dayanışmacılığı kapsamında bakımı sağlanan yaşlıların hızlı kentleşme, aile yapılarının çözülmesi, bireyselleşme ve post-modern toplum ile birlikte bakımlarının sağlanması sorunu ortaya çıkmıştır. Bu sorun özellikle yaşlı nüfusun ağırlığını hissettirdiği endüstrileşmiş toplumlarda yakıcı bir sorun haline gelmiştir. Toplumsal ölçekte bir sorun haline gelen yaşlı bakımına çareler bulunabilmesi için, İngiltere gibi sanayileşmenin ilk ortaya çıktığı bir ülkede, öncelikle huzurevleri şeklinde kurumsal çözümler ortaya çıkmaya başlamıştır. Özel olarak huzurevi modelinin genel olarak

ise kurumsal yaşlı bakımının 19 uncu yüzyıla uzanan uzun ve kapsamlı bir tarihçesi vardır. En kapsamlı ve bütüncül yaşlı bakım modellinin ise İngiltere’de 2000 yılında çıkarılan Bakım Standartları (CSA 2000) ve Ulusal Minimum Standartlar (DoH 2001) yasalarıyla gerçekleştiği yönünden araştırmalar göze çarpmaktadır.

Modern anlamıyla yaşlı bakımının İngiltere’deki görünümüne değinmeden önce yaşlılar başta olmak üzere dezavantajlı toplum kesimlere hukuki anlamda oluşturulan ilk düzenleme kabul edilen Yoksullar Yasası’na değinmek gerekir. İngiltere’de 1601 yılında çıkartılan Yoksullar Yasası ile aile içerisinde bakımı sağlanamayan bireylerin bakımı için kamusal bir mekanizma oluşturulmuş, bu çerçevede yoksulluk riski ile en fazla karşı karşıya kalan gruplardan olan yaşlıların bakımı yönünde düzenlemeler yapılmıştır. Yoksulluk Yasası, bütüncül bir yoksulluk karşıtı politika üretmese de bakım görecek olan kişinin ailesine maaş bağlanması ya da sosyal yardım verilmesi gibi uygulamalarla desteklenerek yaşlıların aşırı yoksulluğunu önleyici bir işlev görmüştür. İngiltere örneğinde, başlangıçta kilisenin kontrolünde olan, hayırseverlik anlayışının bir yansıması olarak ortaya çıkan ve standardize olmayan bu model, zamanla ülke genelinde yaygınlaşmış ve sosyal bir işlev görmüştür. Ne var ki, dönemin ağır koşullarında bir süre önemli bir işlev gören söz konusu yasa zamanla yetersiz kalmış ve yaşlı bakımı için kapsamlı kurumsal bir model üretmemiştir (Thane, 2000).

Önde gelen İngiliz sosyal bilimci Abel-Smith (1964), sağlık hizmetlerinin temeli olacak olan hastanelerin ilk ortaya çıktığı dönemde, İngiltere çapında yaşlıların da içinde bulunduğu yedi binden fazla hastanın hastane kaydının yapıldığını belirtir. Söz konusu uygulama bakımın sosyalleşmesi ve kurumsallaşması anlamında önemli bir kilometre taşıdır. O döneme kadar, genel itibariyle evde informel bakım alan yaşlı ve hastaların, hastalıkları veya yaşlılıkları nedeniyle ortaya çıkan tedavi ve bakım ihtiyaçlarını bir hekimin yanında ve bir sosyal kurum çatısı altında almaya başlamaları bu dönemin en önemli yeniliğidir. Kaynaklar, bu dönemde, sağlık hizmeti alabilecek parası olmayan yoksul yaşlıların ve hastaların tedavilerini ve bakımlarını ya kendilerinin tek başlarına gerçekleştirmek zorunda kaldıklarını ya da ailelerinin bu yükü üstlendiğini belirtir. Zengin yaşlı bireylerin ise,

büyük çoğunluğu Londra bölgesinde bulunan gönüllü hastanelerde bakım gördüğü belirtilir (Abel-Smith, 1964).

1834’teki İkinci Yoksulluk Yasası ile ise yaşlı bakımı anlamında ikinci bir aşamaya geçilir. Söz konusu bu yasa ile tıbbi tedavi ve bakım ihtiyaçları bulunan ancak gerek maddi yoksunluğu gerekse de hizmetlere erişim zorluğu nedeniyle bakım alamayan yaşlılar ile evsiz, hasta ve sosyo-ekonomik destekten yoksun kişilerin tedavi ve bakımlarının sosyal anlamda sağlanabilmesi hedeflenmiştir. Bu döneme yoksul kişilerin çalıştırıldığı ıslahhaneler/çalışma evlerinde (workhouse) hasta ve yaşlı bireyler için de düzenleme yapılmıştır. Ancak şunu belirtmek gerekir ki, İkinci Yoksulluk Yasası dönemi de bireylere sunulan bakım ve tedavi hizmetlerinin hak temelli verildiği bir dönemi değil, çalışabilecek durumda olan bireylerin geçici bakım veya tedavi ihtiyaçlarının karşılanması mantığına dayanan bir bakım anlayışının olduğu bir dönemdir. İlerleyen dönemlerde, ıslahhanelerdeki yoğun talebi karşılamak ve büyük çoğunluğunu yaşlı ve engellilerin oluşturduğu sürekli bakıma muhtaç kişilerin de bakım ihtiyaçlarını devamlı suretle karşılamak hedefiyle ayrı ıslahhaneler oluşturulmuştur. Bu uygulama sonrasında İngiltere çapında ıslahhanelerde bakım hizmeti sağlanan hasta ve yaşlı birey sayısı hastanelerde bakım görenlerin saıyısnı geçmiştir. Yoksulluk Yasası’nda yapılan 1851 tarihli güncelleme ile İcra Kurulu (Boards of Guardians) hastanelerdeki bakıma muhtaç kişileri ıslahhanelere yönlendirmeye ve uzun dönemli bakım ihtiyacının karşılanmasını hastane dışındaki kaynaklar ile karşılamaya başlamıştır. Islahhanelere alınan bireyler, uzun süreli bakım görme şansına kavuşmuş, hasta ve yaşlı bireyler ölene kadar bakılmıştır (Thompson ve diğerleri, 1990). Bu politika sayesinde hastaneler kronik olmayan ve bakım gerektirmeyen vakaların görüldüğü yerler haline dönerek asıl işlevini görmeye başlamıştır. 1861 tarihli kayıtlara göre İngiltere çapında 50 bin hasta, yatalak ve bakım ihtiyacı bulunan yaşlı ve hasta kişi ıslahhanelerde bakılırken aynı durumdaki kişilerden yalnızca 10 bininin hastanelerde bakım gördüğünü ortaya koymaktadır (Abel-Smith, 1964).

Zamanla statikleşen ıslahhanelerde 19 uncu yüzyılın sonlarına doğru reform yapılmış, engelli ve yaşlılar başta olmak üzere dezavatanajlı bireylerin bakım sorumluluğunun devletin bir yükümlülüğü olduğu anlayışı oturmaya başlamıştır.

1885 tarihli düzenleme ile bireylerin “yoksulluk yardımı” alıp almamasına bakılmaksızın, sağlık hizmetlerini karşılayamayanlar için bu hizmetler ücretsiz olacak şekilde yeni bir adım atılmıştır. Bu dönemle birlikte Yoksulluk Yasası kapsamında hizmet veren hastaneler kurulmuş ve ayaktan tedavi ihtiyacı olan hastalara sunulan hizmetler geliştirilmiştir. 20 inci yüzyılın başlarında ise sosyalist ve liberal düşünce modellerinin ortaya çıkmasıyla birlikte çocuk, yaşlı ve hasta gibi grupların ihtiyaçları, işsizlik sorunu gibi sosyal sorunlar temel gündem haline gelmiştir. Ancak literatürde bu döneme ait yaşlı bakımı ve bakım hizmeti veren kurumsal yapılar yeterince çalışılmamış bir alandır (Townsend, 1962). Ne var ki, 20 inci yüzyılın başlarında ıslahhanelerde bakım gören bireylerin yaklaşık yarısının yaşlılardan oluştuğuna dair raporların bulunuşu, yaşlı bakımının yoksulluk ve toplumsal bakım sorunları ile yoğun bağını göstermektedir (Peace ve Diğr., 1997). Ancak bu dönemde ıslahhanelerdeki bakımın kalitesi konusunda ciddi kaygılar oluştuğu görülmektedir (Abel-Smith, 1964).

Her ne kadar kalitesi, etkinliği ve etkililiği sorgulansa da bu dönemdeki bakıma dair politikalar modern bakım politikalarının yolunu açmıştır. Zira, 19 uncu yüzyılın sonlarıyla birlikte yaşlı bakımı açısından önemli bir zihniyet kırılması yaşanır. Ortaçağ’dan beri yaşlı, yoksul ve engelli bireylere yönelik hizmetler dindarlık, gönüllülük ve hayırseverlik temelli olarak organize edilirken ilk kez bu dönemde bakım ihtiyacı sosyal bir sorun olarak görülmeye başlanmış, bakım talebi bireysel bir hak yada sosyal bir ihtiyaç olarak değerlendirilmiş ve bunun sonucunda da bakıma yönelik gönüllük ötesinde profesyonel hizmet sunan toplumsal kurumlar ortaya çıkmaya başlamıştır (Thane, 2000). Bu dönemde gelişen anlayış sadece bakım ihtiyacı sunan kurumlar açısından değil, bakım için finansal kaynakların hayır gelirlerinden öte devlet tarafından finanse edilmesini ifade etmesi açısından da önemlidir. Gönüllülük esasında çalışan önceki dönemde kurumsal ve sistematik olarak yürütülmeyen bakım hizmetleri artık devlet gözetimi altında kurumsal, profesyonel, sistematik ve planlı bir şekilde ele alınmaya başlanmıştır. Bu ise bakım ihtiyaçlarını standardize eden ve kurumsal altyapı oluşturan modern döneme kapı aralamıştır (Thane, 2000).

İngiltere’de liberal düşüncenin gitgide güçlendiği ve sosyalist meydan okumaların da yoğun olarak görüldüğü 20 inci yüzyıl başları yaşlı bakımı açısından önemli bir dönüm noktasıdır. 1929’da yürürlüğe giren Yerel İdareler Kanunu ile Yoksullar Yasası’ndaki yetkiler yerel idarelere devredilmiş, böylece sosyal yardımın yerelleşmesi süreci ülke çapında hızlanmıştır. Londra, Liverpool, Bristol gibi büyük şehirlerde, Yoksullar Yasası kapsamındaki hastaneler tüm diğer tıbbi hizmetleri de sunacak şekilde yeniden organize edilmiştir. Bu değişilikler sayesinde, uzun süreli bakım ihtiyacı bulanan engelli, yatalak veya kronik hasta yaşlıların rehabilitasyon ve tıbbi bakım alması konusunda önemli ilerlemeler görülmüştür (Abel-Smith, 1964).

Bu tarihsel perspektif ile İngiltere ölçeğinde baktığımızda ıslahhane ve bakımevi modelinin gelişiminin arkasındaki temel felsefenin yoksulluk ve bakıma muhtaçlığın sosyal bir sorun olarak görülmesi, bu sorunun çözümü için de giderlerin karşılanacağı bir modelin oluşturulması ihtiyacı ile alakalı olduğu görülmektedir. Yoksul ve bakıma muhtaç bireylerin çalışma evleri ve ıslahhaneler vasıtası ile üretkenliğe yönlendirildiği bu modelde bireylerin topluma bir yük olmaması temel kaygıyı oluşturmuştur.

İngiltere ölçeğinde bakım politikalarının bir başka dönüm noktasını ise İkinci Dünya Savaşı oluşturur. Savaş ile birlikte başta sağlık altyapısı olmak üzere Avrupa çapında sosyal altyapıda ciddi bir çöküş yaşanmıştır. Çok kısıtlı bir altyapı ile hizmet vermeye çalışan hastanelerin temel olarak yaralı askerlere ve savaş yaralısı sivillere hizmet vermeye başlaması buralarda kalan ve sürekli tedavi ve bakım ihtiyacı bulunan kişilerin hastanelerden taburcu edilmesi sonucunu doğurmuştur. Bu dönemde yaşlı ve uzun süreli bakıma muhtaç bireyler adları Sosyal Yardım Kurumları (Public Assistance Institutions) olarak değiştirilen ıslahhanelere kaydırılmış olsa da kapasitelerinin oldukça üstünde hizmet veren bu kurumların yetersiz kalması sonucu başka çözüm yolları arayışına girilmiştir (Means ve Smith, 1983). İkinci Dünya Savaşı’nın getirdiği bu yıkım ve bu yıkımın ilk Yoksulluk Yasası’ndan beri alışılagelen sosyal bakım mekanizmaları üzerinde oluşturduğu yük, günümüz anlamıyla bakım evleri, yaşlı bakımevleri veya huzurevleri olarak ifade edilen modelin doğuşunu getirmiştir. Bu anlamı ile İkinci Dünya Savaşı önemli bir dönüm noktasıdır.

İkinci Dünya Savaşı’nın bakım politikaları üzerindeki değiştirici ikinci etkisi ise savaş sonrası dönemde toplumda bakım ihtiyacı olan birey sayısının hızla artmış olmasıdır. Bazı kaynaklara göre sayısı seksen milyona yaklaşın kişinin savaşın doğrudan ve dolaylı etkileri ile ölmesi geride bakım ihtiyacı bulunan çok büyük sayıda yaşlı, çocuk ve dul nüfusun ortaya çıkmasını doğurmuştur. Buna ek olarak savaşta sakatlanan, uzuv kaybeden ve erken yaşlanan bireyler toplumda ciddi bir bakıma muhtaç asker ya da sivil savaş mağduru kesimin oluşması sonucunu getirmiştir. Bu tabloya ilave olarak, İkinci Dünya Savaşı sonrası dönemde yaşanan çocuk sayısında artış (baby boom) ile tetiklenen yaşlanma trendi, savaş sonrası Avrupa nüfusunun ciddi bir yaşlı ve engelli bakım sorunu ile karşı karşıya kalmasını getirmiştir.

İkinci Dünya Savaşı sonrasındaki sosyal yapının acil ve kronik bakım ihtiyacı sosyal yardım ve bakım kurumlarının altyapı sorununun daha da görünür hale gelmesine neden olmuştur. 19848 yılı itibariyle İngiltere ve Galler’de Sosyal Yardım Kurumlarında barınan kişi sayısının 130 bini geçtiği kayıtlara yansımaktadır (Townsend, 1962). Bu dönemde ortaya çıkan “bireyin iyi olma hali” vurgusu ile eksen farklı bir alan kaymaya başlar. 1948 tarihli Ulusal Yardım Kanunu (National Assistance Act) ayaktan tedavi gören yaşlı bireyler ile uzun süreli bakım ihtiyacı gösteren yaşlılar arasında bir ayrım yapmış, sosyal hizmetlerin odağını daha çok dezavantajlı olan bireylere kaydırmaya başlamıştır. 1960’lardan itibaren sağlık bakımı ile sosyal bakım arasında farkların oluşmaya başlaması, huzurevlerinde bakılan ancak sürekli hasta bakımına muhtaç olmayan yaşlı bireylerin oluşmasını tetiklemiştir (Judge ve Sinclair 1986). Dönemin yoğun bakım ihtiyacının etkisi ile bu dönemde kamu kurumlarının temel hizmet odağının bakım kalitesini arttırmaktan çok bakıma alınan bireylerin kapsamını genişletmek, yeni kurumlar inşa etmek ve kurumların maddi sürdürülebilirliğini sağlamak olduğu görülür. Bu çerçeve dönemin ana teması kurumsal bakım kapasitesini arttırılmasıdır.

1960’ların başında İngiltere ve Galler’de 3 bin 335 huzurevi bulunduğunu ve bu kurumlarda 110 binin üzerinde yaşlının yaşadığını kayıt altına alan Townsend (1962), huzurevlerinin yaşam kalitesi ve bakımın niteliği konusunda çok yüksek standartlar bulunmadığını da belirtir. Bu dönem sağlık hizmetleri, sosyal bakım ve

sosyal hizmet koordinasyonu alanında rehabilitasyon ve reform gündeminin ortaya çıktığı dönemleri de ifade eder. Artan mali yükler, kurumların aşırı kapasitede çalışması, koordinasyon sorunları ve bakım kalitesindeki düşme kurum bakımının sorgulanmasına ve aile ile komşuluk ilişkilerinin güçlendirilmesi için çalışmalar yapılmasına, yeni sosyal hizmet kurumlarının ortaya çıkmasına, yerel hizmet birimlerinin gelişmesine, kaynakların daha etkin değerlendirilmesi için planlamalar yapılmasına yönelik vurguların artmasına neden olmuştur (HMSO, 1968). 1960’lar ve 1970’ler boyunca yaşlı bakım tesislerinin ve hizmet alanların sayısındaki artış sürmüştür. 1975 itibariyle İngiltere ve Galler’de toplamda 195 bin yaşlının huzurevinde, 24 bin yaşlının bakım evlerinde ve 50 bin civarında bireyin de uzun süreli bakım servislerine sahip hastanelerde barındığı kayıtlar geçmektedir (Laing, 2002).

1980’lere gelindiğinde Avrupa genelinde yaşlanan toplumsal yapının Birleşik Krallık’ta da egemen olan bir olduğu olduğu görülmektedir. Modern sağlık hizmetlerinin genişlemesi, tıbbi teknolojilerdeki ilerleme, iyi beslenme, bakım hizmetlerinin yaygınlaşması gibi unsurlar Birleşik Krallıkta yaşlı nüfusun hızlı bir artış göstermesine neden olmuştur. Sosyal devletin altın çağı olarak adlandırılan İkinci Dünya Savaşı sonrası dönem yaşlanan nüfus için modern anlamda bakım kurumlarının oluşturulmasını, özellikle maddi imkanları yetersiz olan yaşlı bireylerin bakım hizmetlerine erişimin arttırılmasını getirmiştir.

Savaş sonrası dönemin ilk yirmi yılında kamusal kaynaklardan finansman modeli temel unsur iken, neo-liberal ideolojinin yaygınlaşması ile birlikte 1980’lerden itibarne sağlık sektörü ile sosyal hizmetlerin sunumunda piyasanın ağırlığı (hem finansör hem de hizmet sunucusu olarak) gitgide artmış, kâr amacı gütmeyen örgütlerin yanında kâr amacı güden piyasa üretimi bakım hizmetlerinin de yaygınlaşması söz konusu olmuştur (Peace ve Diğr., 1997; Sidell, 1995; Laing, 2002). İngiltere’de Margarat Thatcher hükümetinin uygulamaya koyduğu neo-liberal politikalar yaşlı bakımı başta olmak üzere sosyal hizmetleri yeni bir aşamaya sokmuştur. 1980’lere kadar daha çok yerel idarelerin gözetiminde ve kamusal kaynakların kullanılması ile sunulan bakım hizmetleri 1980’lerden itibaren piyasalaşmaya başlamış; bakım piyasadan satın alınabilir bir hizmet olarak

görülürken bakımın finansmanında da bireylerin katılım payları ve devlet dışı örgütlerin katkıları artmaya başlamıştır. Tüm bu gelişmeler, yaşlı bakım hizmetlerinin dönemin ideolojisinden bağımsız olmadığını ve zamanın ruhuna uygun olarak sürekli yenilenen bir akış gösterdiğini ortaya koymaktadır.

Bu dönemin bir başka özelliği de sosyal yardım ve hizmetlerde reform yapılarak, görece daha yoksul yaşlıların özel huzurevleri veya bakımevlerine girmelerinin aldıkları sosyal yardımlar aracılığı ile kolaylaştırılması olmuştur. Bu düzenleme ile yaşlı bakımında özel sektör yatırımları artmıştır. “1983-1985 arasında özel huzurevleri %60 kadar artış göstermiş; 1985-1990 arasında da kamu huzurevlerinin sayısı, ülkedeki genel huzurevleri sayısına oranlandığında %8.4 kadar düşmüştür. 1993’te, devlete ait huzurevleri yerel idarelere aktarılmış ve bakım için

değerlendirme yapılırken yaşlıların bireysel ihtiyaçları da göz önünde

bulundurulmaya başlanmıştır” (Higgs ve Victor, 1993; Laing, 2002).

Özel sektörün huzurevi alanındaki yatırımları 1980’ler ve 1990’larda ağırlık kazanırken, bakımevi şeklinde özel yatırımların daha yavaş olduğu görülür. 1985 yılında her yedi huzurevine bir bakımevi düşerken, 1990’lara gelindiğinden oranın üçte bire düştüğünün görülmesi özel sektör huzurevi yatırımlarının daha yoğun yaşandığını ortaya koymaktadır (Laing, 2002).

Tarihsel sürecini bu şekilde özetlediğimiz İngiliz yaşlı bakım modelinin temel unsurlarından birinin, sosyal hizmetlerin koordinasyonu yerel yönetimlere bırakılırken sosyal yardımların merkezi hükümet tarafından sağlanması olduğunun altını çizmek gerekir. Temeli 1940’larda yaşanan Beveridge Reformlarına dayanan bu modelde sosyal yardımlar, sosyal güvenlik ve sağlık sistemi merkezi bir koordinasyona tabi tutulur. 1941’de İngiliz sosyal yapısının analizini yapmak ve sosyal güvenlik sisteminin kurulması için rapor hazırlamakla görevlendirilen Avam Kamarası üyesi William Beveridge hazırladığı rapor ile İngiltere sosyal politikasının takip eden yarım asrına temel oluşturacak adımları atmıştır. İngiliz toplumundaki beş temel sosyal sorunu “sağlıksızlık, cehalet, işsizlik, sefalet ve mahrumiyet” olarak tanımlayan Beveridge, üç ayaklı bir sosyal devlet politikası önerir: Tüm İngiliz vatandaşlarının sosyal güvenlik kapsamına alınması, ulusal bir sağlık hizmet altyapısının kurulması ve tam istihdamın sağlanması için politikalar üretilmesi.

Beveridge, dönemin güçlü örneği olan Sovyet finansman modelini temel aldığı için sistemin sadece merkezi vergilerle finanse edilmesini, bireylerden ek prim toplanmamasını önermiştir (Çetin, 2014).

Beveridge’in raporu üzerine kurulan Beveridge Kanunu bir yandan kapsamlı bir sosyal refah modeli hayata geçirirken öte yandan da refah devletinin “evrensellik” prensibini hayata geçirir. T.H. Marshall’ın vatandaşlık temeline dayalı sosyal hizmet hakkı anlayışına dayanan bu yaklaşım, sosyal yardımları evrensel bir temele dayandırır ve her bireyin sosyal yardıma ulaşma hakkını yasal garanti altına almayı hedef tutar. Sosyal yardımları ihtiyaç duyan tüm bireylere sunan bu sistem için bireyin coğrafi lokasyonu, özellikleri, kökeni önem arz etmez, bu yüzden de böylesi bir model sosyal kaynaşmanın güçlendirilmesi için verimli bir zemin oluşturur.

Bu açıdan bakıldığından sosyal hizmetlerin yerel yönetimlerce organize edildiği, sosyal yardımların ise yerel yönetimlerin tamamlayıcı olduğu merkezi bir sisteme bağlandığı İngiliz modeli yaşlı bakımı açısından da Avrupa örneğinden farklı bir kurumsal model sunar. İngiltere’deki yerel konseylerin sosyal yardımlara ilişkin teşkilatlanmaları; sosyal yardımı merkezi yönetimce yürüten Çalışma ve Emeklilik Bakanlığı’nın uzantısı olan ve her mahallede bulunan Job Centre ofisleri, “mahalle ofisleri” ve konut hizmetlerini yürüten “özel ofisler” yolu ile gerçekleşmektedir. Sosyal hizmetlerin yerel konseylerin teşkilatlanması ile sunulduğu bu model yaş gruplarına göre, cinsiyete göre, aile yapısına göre ve engelliliğe göre farklılaştırılmış özel birimler şeklinde işler. Yerelin hizmet çeşitliliği ürettiği bu model 1980’ler sonrasında gelişen piyasa üretimi ile daha da çeşitlenmiş ve nitelik kazanmıştır. Bingöl (2015) yaptığı bir çalışmada tüm konseylerin yerel sosyal hizmetlerle ilgili örgütlenmeler gösterdiğini ortaya koymaktadır. “Sosyal yardım bürokrasisi bu anlamda sosyal hizmet bürokrasisinin içinde yer almaktadır. Farklı organizasyon şemalarında farklı örgütlenmeler görülse de sunulan hizmetlerin içeriklerinde temel standartların olduğu görülmektedir. Yerel yönetimlerin konut, aile ve yetişkin, yaşlı, engelli, çocuk hizmetleri, eğitim hizmetleri ve sosyal yardım hizmetlerinin olduğu anlaşılmaktadır. Manchester’da çocuk hizmetlerinin ayrıntılı örgütlenmesi dikkat

örgütlenmiştir.” (Bingöl, 2015). İngiliz modelinde yaşlı bakımının temel hedefinin yaşlı bireyin bağımsız ve kendine yeter hale gelmesi olduğu görülür.

Tarihsel sürecini bu şekilde özetlediğimiz İngiltere yaşlı bakım modelinin üç yüz yıla yakın bir geçmişi olduğu, modern bakım sistemlerinin kurulması açısından önemli kilometre taşlarını döşediği, 20 inci yüzyılın başlarındaki kurumsal modelin oluşmasında önemli rol aldığı, İkinci Dünya Savaşı sonrası süreçte refah kurumsallaşmasını en etkin geliştiren modellerden biri olduğu, 1980’ler sonrasında da piyasacı üretimin geliştiği havza olarak ortaya çıktığı görülmektedir. Yerel ile merkezi yönetim arasındaki uyum ve işbirliğine dayanan bu model kıta Avrupası modelinden daha farklı bir örnek oluşturarak yaşlanan İngiliz toplumunun bakım ihtiyaçlarına göre çeşitlenmiş bir finansman ve hizmet sunumu modelinin karmasıdır. Aşağıda Tezin 6. Bölümü olan İngiltere’de yaşlı bakım modelleri ve uygulamaları ana başlığı altında; İngiltere’nin yönetim yapısı, İngiltere’nin kamu personel yönetimi sistemi, sosyal devlet anlayışı, sosyal bakımın genel görünümü (finansman ve hizmetleri), bakım sisteminde yaşanan temel sorunlar ve bakım hizmet sunucuları hakkında elde edilen bulgular yer almaktadır.

ALTINCI BÖLÜM

İNGİLTERE’DE YAŞLI BAKIM MODELLERİ VE UYGULAMALARI

Bu bölümde İngiltere’de yaşlılara sunulan bakım modelleri ve uygulamaları