T.C.
SELÇUK ÜNİVERSİTESİ
SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ
ULUSLARARASI İLİŞKİLER ANABİLİM DALI
ULUSLARARASI İLİŞKİLER BİLİM DALI
KÜRESEL BİR SORUN OLARAK YAŞLANMA:
TÜRKİYE VE İNGİLTERE POLİTİKALARININ
KARŞILAŞTIRMALI BİR ANALİZİ
İhsan ESEN
YÜKSEK LİSANS TEZİ
DANIŞMAN
Doç. Dr. Nezir AKYEŞİLMEN
T. C.
SELÇUK ÜNİVERSİTESİ
Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü
Yüksek Lisans Tezi Kabul Formu
Ö ğr en ci n in
Adı Soyadı İHSAN ESEN
Numarası 164229002004
Ana Bilim / Bilim
Dalı ULUSLARARASI İLİŞKİLER/ULUSLARARASI İLİŞKİLER
Programı Tezli Yüksek Lisans Doktora
Tez Danışmanı Doç. Dr. NEZİR AKYEŞİLMEN
Tezin Adı Küresel Bir Sorun Olarak Yaşlanma:Türkiye ve İngiltere
Politikalarının Karşılaştırmalı Bir Analizi
Yukarıda adı geçen öğrenci tarafından hazırlanan “Küresel Bir Sorun Olarak Yaşlanma: Türkiye ve İngiltere Politikalarının Karşılaştırmalı Bir Analizi” başlıklı bu çalışma 09/01/2019 tarihinde yapılan savunma sınavı sonucunda oybirliği ile başarılı bulunarak, jürimiz tarafından yüksek lisans tezi olarak kabul edilmiştir.
Ünvanı, Adı Soyadı Danışman ve Üyeler İmza
Doç. Dr. Nezir AKYEŞİLMEN DANIŞMAN Dr.Öğr.Üyesi FAZLI DOĞAN JÜRİ ÜYESİ Dr.Öğr.Üyesi Ayşegül GÜLER JÜRİ ÜYESİ
ÖNSÖZ
Tez çalışmam sırasında bilgi birikimi ve yol göstericiliğiyle benden katkılarını esirgemeyen tez danışmanım Doç. Dr. Nezir Akyeşilmen’e, lisans hayatımdan bugüne gerek akademik hayatımda gerekse de sosyal hayatta her zaman yanımda olan Prof. Dr. Vedat Işıkhan’a, yoğun çalışma tempom sırasında destekleriyle tezime katkı sunan arkadaşlarıma, beni bugünlere yetiştiren aileme ve hayat arkadaşım kıymetli eşime teşekkürlerimi sunuyorum.
İhsan ESEN Konya, 2019
T. C.
SELÇUK ÜNİVERSİTESİ Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü
Ö ğr en ci n in
Adı Soyadı İHSAN ESEN
Numarası 164229002004
Ana Bilim / Bilim
Dalı ULUSLARARASI İLİŞKİLER/ULUSLARARASI İLİŞKİLER Programı Tezli Yüksek Lisans Doktora
Tez Danışmanı Doç. Dr. NEZİR AKYEŞİLMEN
Tezin Adı Küresel Bir Sorun Olarak Yaşlanma: Türkiye ve İngiltere Politikalarının Karşılaştırmalı Bir Analizi
ÖZET
Bu tezin ana amacı, günümüzde küresel bir sorun olarak ortaya çıkan yaşlanmaya yönelik Türkiye ve Birleşik Krallık’ta yaşlı refahı politikalarının karşılaştırmalı bir analizinin yapılmasıdır. Ayrıca, Türkiye’de yaşlı bakım ve destek hizmetlerinin mevcut hali ve geleceği ile nasıl bir örgütlenmenin yapılmasına ihtiyaç duyulduğu hususlarında öneri ve değerlendirmelerde bulunulmaktadır. Ayrıca, Türkiye için ideal yaşlı bakım modeline dair değerlendirmelerde bulunulmuştur.
Çalışmada literatür taraması yapılırken tümevarım yöntemi izlenmiştir. Öncelikle yaşlılığa yönelik bilgiler kapsamında; yaş, yaşlılık kavramları tanımlanmış ve yaşlı nüfusa dair güncel istatistikler sunulmuştur. Böylece yaşlı nüfusun taşıdığı öneme vurgu yapılmış ve yaşlıların yaşadığı sorunlar incelenmiştir. Türkiye’de ve İngiltere’de yaşlı bakım modellerinin alt başlıkları olarak; iki ülkenin yönetim yapısı ve sosyal devlet anlayışı, yaşlı bakım hizmetlerinin tarihsel gelişimi, günümüzdeki hizmet sunucuları ve mevcut sistemde yaşanan sorunlar ele alınmıştır. Değişen sosyal politikaların, yaşlı bakım politikalarının şekillenmesinde taşıdığı önem, yaşlılık politikasının temel bileşenleri, refah devleti, sosyal güvenlik ve sosyal yardım konuları literatür bilgileri doğrultusunda tartışılmıştır. Böylece, çalışmanın en önemli hedeflerinden olan Türkiye ve İngiltere’de yaşlanmaya dönük politikaların karşılaştırılarak Türkiye’ye özgü bir modelin temel özellikleri belirlenmeye çalışılmıştır.
Araştırmanın sonunda, Türkiye’de yaşlılık konusuna ilişkin belli başlı bir takım çalışmalar özetlenmiş, yaşlı bakımı konusunda atılması gereken önemli adımlar (sürekli bakım sigortası ve yeni hizmet modelleri v.b.) irdelenmiştir. Nihayetinde Türkiye’de yaşlı nüfusun tehdit olarak algılanmasının önüne geçilerek bunun nasıl fırsata dönüştürüleceğine yönelik politika önerileri geliştirilmiştir.
Anahtar Kelimeler: Yaşlılık, yaşlı refahı, sosyal hizmet modelleri, İngiltere, Türkiye, yaşlılara yönelik hizmet ve uygulamalar, yaşlı bakımı.
T. C.
SELÇUK ÜNİVERSİTESİ Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü
Ö ğr en ci n in
Adı Soyadı İHSAN ESEN
Numarası 164229002004
Ana Bilim / Bilim
Dalı ULUSLARARASI İLİŞKİLER/ULUSLARARASI İLİŞKİLER Programı Tezli Yüksek Lisans Doktora
Tez Danışmanı Doç. Dr. NEZİR AKYEŞİLMEN
Tezin İngilizce Adı Aging as a Global Issue: A Comparative Analysis of Turkey’s and the UK’s Policies.
SUMMARY
The main objective of this thesis is to perform a comparative analysis of welfare policies regarding aging, as an emerging global problem, between the United Kingdom and Turkey. In addition, analyses and assessments regarding the existing situation and future of elderly care and support policies in Turkey and regarding the organisational needs for these policies are being done. Additionally, the ideal model for elderly care in Turkey is being discussed.
The study has followed an induction method while making the literature review. Initially, in the context of the literature regarding aging, the concepts of age, old age and aging are being defined, and the current statistical data was being presented regarding the elderly population. By this way, the importance of the elderly population is being emphasized and the problems experiences by the elderly are being examined. While the elderly care models of the Turkey and the UK is being compared, the administrative structure of the two countries, the concept of welfare state, the historical development of elderly care services, current service providers and the problems experienced in the current systems are being discussed and being compared. The importance of changing social policies in shaping the elderly care policies are being discussed in the light of the literature, by specifically focusing on the main components of the elderly policies, the welfare state, social security and social assistance. Thus, as one of the main goals of this study, the basic features of an elderly care policy which is specific to Turkey has been attempted to be identified by comparing the policies for elderly in Turkey and in the UK.
At the end of the research, a number of major studies regarding old-age policies in Turkey are being summarized and the important steps required to be taken in elderly care are being discussed (such as continuous care insurance and new service models). Finally, new policy proposals are being presented for avoiding the elderly population to be perceived as a threat but for transforming it into an opportunity.
Key words: Elderly, elderly welfare, social service models, England, Turkey, and application services for the elderly, elderly care
İÇİNDEKİLER
Bilimsel Etik Sayfası... i
Yüksek Lisans Tezi Kabul Formu ... ii
ÖNSÖZ ... iii
ÖZET ... iv
SUMMARY ... v
KISALTMALAR LİSTESİ ... x
TABLOLAR LİSTESİ ... xi
ŞEKİLLER LİSTESİ ... xii
BİRİNCİ BÖLÜM ... 5 METODOLOJİ ... 5 1.1. Araştırmanın Konusu ... 5 1.2. Araştırmanın Soruları ... 7 1.3. Araştırmanın Amacı ... 7 1.4. Araştırmanın Önemi ... 8 1.5. Araştırmanın Varsayımları... 9 1.6. Araştırmanın Sınırlılıkları ... 10 1.7. Araştırmanın Tanımları ... 10
1.8. Tezin Kapsamı ve Yöntemi ... 11
1.8.1. Tezin Sınırlılıkları ... 11
1.8.2. Tezin Bölümleri ... 12
1.8.3. Yöntem ... 13
İKİNCİ BÖLÜM ... 15
YAŞ VE YAŞLILIĞA YÖNELİK BİLGİLER... 15
2.1. Demografik Yaşlanma ... 15
2.2. Yaşlanma ve Yaşlılık ... 16
2.3. Yaşlanma ve Yaşlılık Kavramlarinin Tanımlaması ... 17
2.5. Türkiye’de Yaşlılara Ait Güncel İstatistikler ... 27
2.5.1. Yaş(lı) Bağımlılık Oranı ... 27
2.5.2. Türkiye’de Bazı Sosyo-Demografik Özelliklere Göre Yaşlılık ... 31
2.6. Dünya’da Yaşlılara Sunulan Hizmet Modelleri ... 34
2.6.1. Hospis Bakım ... 35
2.6.2. Yaşlı Bakım Evleri ... 35
2.6.3. Alternatif Yaşlı Bakım Evleri ... 35
2.6.4. Huzurevi ... 36 2.6.5. Gündüz Bakım Merkezleri ... 36 2.6.6. Evde Bakım... 37 2.6.7. Yaşlı Kreşleri ... 37 2.6.8. Yaşlı Kulüpleri ... 37 2.6.9. Yaşlı Apartmanlar ... 37
2.7. Yaşlıların Yaşadığı Sorunlar ... 38
2.7.1 Sağlık Sorunları... 39
2.7.2. Ekonomik Sorunlar ... 41
2.7.3. Bakım Sorunu ... 42
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM ... 44
TÜRKİYE’DE YAŞLI BAKIM MODEL VE UYGULAMALARI... 44
3.1. Türkiye Cumhuriyeti’nde Yaşlılara Yönelik Hizmet ve Uygulamalarının Tarihsel Gelişimi ... 44
3.2. Türkiye’nin Yönetim Yapısı ve Sosyal Devlet Anlayışı ... 46
3.3. Türkiye’de Bakım Hizmeti Sunucuları (Kamu, Özel ve STK) ve Hizmet Sunma Durumları (Modeller) ... 48
3.3.1. Sağlık Bakanlığı’nın Sunduğu Hizmetler (Evde Sağlık Hizmetleri Modeli) ... 49
3.3.2. Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığınca Yaşlılara Sunulan Hizmetler ... 51
3.3.3.Yerel Yönetimlerin Yaşlılara Sunduğu Hizmetler ... 56
3.3.4. Sivil Toplum Kuruluşları ve Özel Sektörün Yaşlılara Sunduğu Hizmetler ... 59
3.3. Türkiye’de Yaşlılara Yönelik Bakım Sisteminde Yaşanan Temel Sorunlar ... 60
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM ... 63
YAŞLILIK VE SOSYAL POLİTİKANIN BİLEŞENLERİ ... 63
4.2. Yaşlı Refahı ve Sosyal Politika ... 64
4.3. Yaşlılık ve Sosyal Güvenlik ... 67
4.4. Yaşlılık ve Sosyal Yardımlar ... 71
BEŞİNCİ BÖLÜM ... 74
İNGİLTERE’NİN SOSYAL YAPISI VE BU ÜLKEDE YAŞLILARA YÖNELİK HİZMETLER ... 74
5.1. İngiltere’de Demografik Yapı ve Yaşlıların Genel Durumu ... 74
5.1.1. Nüfus İçinde Yaşlının Durumu ... 75
5.1.2. Yaşam Beklentisi... 75 5.1.3. Demans ... 76 5.1.4. Bakım ve Destek ... 77 5.1.5. Evde Bakım... 77 5.1.6. Kurum Bakımı... 78 5.1.7. Yoksulluk... 78
5.2. İngiltere’nin Ekonomik ve Sosyal Yapısı ... 79
5.2.1. İngiltere’de Yaşlanan Nüfus ... 81
5.2.2. İngiltere’de Ortalama Yaşam Süresi ve Engelsiz Ortalama Yaşam Süresi (EOYS): ... 83
5.2.3. Günlük Yaşam ve Çoklu Sağlık Sorunlarıyla İlgili Güçlükler ve Bakım İhtiyaçları: ... 85
5.2.4. Demans ... 87
5.2.5. İngiltere’de Emeklilik Sistemi ... 88
5.3. Yaşlılara Yönelik Sosyal Hizmet Uygulamaları Yönünden İngiltere ... 89
ALTINCI BÖLÜM ... 99
İNGİLTERE’DE YAŞLI BAKIM MODELLERİ VE UYGULAMALARI ... 99
6.1. İngiltere’nin Yönetim Yapısı ... 99
6.1.1. İngiltere Devlet Yapısı ve Kamu Yönetimi ... 99
6.1.2. Yasama ... 100
6.1.3. Yargı ... 101
6.1.4. Yürütme ... 102
6.2. İngiltere’nin Sosyal Devlet Anlayışı ... 103
6.3. İngiltere’de Sosyal Bakım Uygulamalarının Esasları ... 109
6.3.1. Yaşlı Bakım Evlerinde Demografik Görünüm (2001-2011 Arası) ... 109
6.3.2. Bakım Hizmetlerine Ayrılan Kamusal Finansman ... 112
6.3.4. Bakım Hizmetlerine Yardımcı Toplumsal Hizmetler ... 114
6.3.5. Kurumsal Yaşlı Bakımı ... 114
6.3.6. Yaşlı Bakımı İçin Yapılan Doğrudan Ödemeler... 114
6.4. İngiltere’de Bakım Hizmeti Sunucuları (Kamu, Özel ve STK) ve Hizmet Sunma Durumları (Modeller) ... 115
6.5. İngiltere’de Yaşlılara Yönelik Bakım Sisteminde Yaşanan Temel Sorunlar ... 121
6.5.1. İngiltere’deki Bakımevlerinde Yaşanan Sorunlar ... 123
YEDİNCİ BÖLÜM ... 127
TÜRKİYE VE İNGİLTERE YAŞLI BAKIM MODELLERİ VE UYGULAMALARININ KARŞILAŞTIRILMASI ... 127
7.1. Türkiye’nin Yönetim Yapısı ve Sosyal Devlet Anlayışı Açısından Karşılaştırılması ... 127
7.2. İngiltere’nin Yönetim Yapısı ve Sosyal Devlet Anlayışı Açısından Karşılaştırılması ... 130
7.3. Türkiye ve İngiltere’nin Bakım Hizmeti Sunucularının (Kamu, Özel, Yerel Yönetimler ve STK) Sunduğu Hizmetler Açısından Karşılaştırılması ... 132
7.3.1. Türkiye’de Yaşlı Bakım Hizmeti Sunan Kurum ve Kuruluşlar ... 132
7.3.2. İngiltere’de Yaşlı Bakım Hizmeti Sunan Kurum ve Kuruluşlar ... 136
7.3.3. İki Ülkenin Karşılaştırması ... 139
7.4. Türkiye’nin ve İngiltere’nin Yaşlılara Yönelik Bakım Sisteminde Yaşanan Temel Sorunlar Açısından Karşılaştırılması ... 142
SEKİZİNCİ BÖLÜM ... 146
SONUÇ VE ÖNERİLER ... 146
8.1. Yaşlı Bakım Modellerinde İngiltere Örneğinden Türkiye İçin Çıkarılacak Dersler ... 146
8.2. Yaşlı Bakımı Alanında Yeni Politika Önerileri ... 148
8.3. Evde Bakım Hizmetleri İçin Geliştirilen Politika Stratejileri ... 149
8.4. Kurumsal Bakım Hizmetleri İçin Geliştirilen Politika Stratejileri ... 150
8.4.1. Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı “Yaşlı Destek Programı (YADES)” Modeli ... 151
8.5. Genel Değerlendirme ve Sonuç... 152
KISALTMALAR LİSTESİ AB: Avrupa Birliği
AÇSHB: Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı
ASPB: Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı
ÇSGB: Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı
DSÖ: Dünya Sağlık Örgütü
ILO: Uluslararası Çalışma Örgütü
İŞ-KUR: Türkiye İş Kurumu Genel Müdürlüğü
KB: Kalkınma Bakanlığı
OECD: Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü
ONS: Office for National Statistics
SB: Sağlık Bakanlığı
STK: Sivil Toplum Kuruluşu
TNSA: Türkiye Nüfus ve Sağlık Araştırması
TÜİK: Türkiye İstatistik Kurumu
UN: Birleşmiş Miletler
UNDP: Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı
UNFA: Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu
TABLOLAR LİSTESİ
TABLO 1: 2100 YILINA KADAR DÜNYADA YAŞLI NÜFUS ORANI TAHMİNLERİ ... 24 TABLO 2: TÜRKİYE NÜFUSUNA İLİŞKİN VERİLER, 2000- 2050... 28 TABLO 3: 2013-2023 ARASI TÜRKİYE NÜFUS TAHMİNLERİ ... 29 TABLO 4: TÜRKİYE’DE HUZUREVİ SAYILARININ SEKTÖREL DAĞILIMI VE KAPASİTELERİ ... 52 TABLO 5: 2001'DEN 2011'E KADAR İNGİLTERE VE GALLER' DE 65 VE
DAHA YUKARI YAŞTAKİ BAKIM EVİ SAKİNLERİNİN
POPÜLASYONUNDAKİ DEĞİŞİKLİKLER ... 111
TABLO 6: İNGİLTERE’DE YAŞLILAR İÇİN BAKIMEVİ VE
HUZUREVLERİNİN DAĞILIM ... 138
TABLO 7: İNGİLTERE’DE SEKTÖRLERE GÖRE YAŞLI YATAK
ŞEKİLLER LİSTESİ
ŞEKİL 1: YAŞ GRUPLARINA GÖRE DÜNYA NÜFUSU ... 21 ŞEKİL 2: YAŞ GRUPLARINA GÖRE GELİŞMİŞ ÜLKELERİN NÜFUSU ... 22 ŞEKİL 3: YAŞ GRUPLARINA GÖRE GELİŞMEKTE OLAN ÜLKELERİN NÜFUSU ... 23 ŞEKİL 4: DÜNYA’DA 60 VE DAHA BÜYÜK YAŞTAKİ BİREYLERİN NÜFUS İÇİNDEKİ ORANI (%) 2 0 1 2 YILI (KAYNAK:UNFA, 2012, BİRLEŞMİŞ MİLLETLER NÜFUS FONU). ... 25 ŞEKİL 5: DÜNYA’DA 60 VE DAHA BÜYÜK YAŞTAKİ BİREYLERİN NÜFUS İÇİNDEKİ ORANI (%) 2 0 5 0 YILI (KAYNAK:UNFPA, 2012, BİRLEŞMİŞ MİLLETLER NÜFUS FONU). ... 26 ŞEKİL 6: YAŞ GURUPLARINA GÖRE TÜRKİYE NÜFUS PİRAMİDİ (2017 YILI). ... 30 ŞEKİL 7: TÜRKİYE’DE CİNSİYETE GÖRE NÜFUS PİRAMİDİ TAHMİNLERİ (2013-2050) ... 31 ŞEKİL 8: BİRLEŞİK KRALLIK’TA 65 YAŞ VE ÜZERİ KİŞİLERİN YAŞ GRUPLARINA GÖRE DAĞILIMI (İNGİLTERE, 2005/06- 2014/15)... 82 ŞEKİL 9: BİRLEŞİK KRALLIK’TA 65 YAŞ VE ÜZERİ KİŞİLERİN YAŞ GRUPLARINA GÖRE DAĞILIMINA DAİR TAHMİNLER (İNGİLTERE, 2015/16- 2035/36) ... 83 ŞEKİL 10: 2005-07’DEN 2011-13 YILLARINA KADAR İNGİLTERE’DE 65 YAŞ ERKEK VE KADINLARDA ORTALAMA YAŞAM SÜRESİ (YILLARIN TOPLAM SAYISI ŞEKLİNDE BELİRTİLMİŞTİR.) ... 84 ŞEKİL 11: İNGİLTERE’DE 65 YAŞINDA BULUNAN KİŞİLERDEN ENGELSİZ YAŞAYANLARIN ORTALAMA SAYISI (İNGİLTERE, 2005-07 İLE 2011-13 ARASI) ... 85 ŞEKİL 12: YAŞA GÖRE İNGİLTERE’DE GÜNLÜK YAŞAMDA ÇEKİLEN GÜÇLÜK SAYILARI 2012/13 ... 86
ŞEKİL 13: İNGİLTERE’DE YAŞ GRUPLARINA GÖRE SAĞLIK
ŞEKİL 14: İNGİLTERE’DE ERKEK VE KADINLARDA DEMANS YAYGINLIĞI, 2014 ... 88 ŞEKİL 15: YAŞLILAR SOSYAL BAKIMINA YAPILAN NET PARASAL HARCAMALAR, İNGİLTERE, 2005/06 – 2015/16 (2014/15 FİYATLARI İÇİNDE) ... 112
GİRİŞ
Günümüz dünyası küresel bir demografik dönüşüm sürecinden geçmekte olup, dünya genelinde tüm toplumların genel bir trend olarak yaşlanma trendine girdiği görülmektedir. Yüksek doğum ve yüksek ölüm oranlarının yaşandığı önceki yüzyılların aksine 21 inci yüzyıl, azalan doğum oranları ve artan yaşam süresi ile karakterize edilmektedir. Bir yandan sosyolojik dönüşümler bireylerin daha az evlenmesi ve ailelerin daha az çocuk sahibi olmasını tetiklerken öte yandan da tıp teknolojisindeki ve sosyal koruma mekanizmalarındaki gelişme bireylerin daha uzun süre ve daha sağlıklı olarak yaşaması sonucunu doğurmaktadır. Dünya Sağlık Örgütü ve Birleşmiş Milletler verilerine göre, doğum oranlarının düşmesinin yanında uzayan yaşam süreleri nedeniyle 65 yaş ve üzerindeki bireylerin nüfus içerisindeki oranı hızlı bir şekilde yükselmektedir. Bu durum özellikle gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde kronik bir olgu halini almaktadır. Endüstrileşmiş ve ekonomik gelişimini tamamlamış toplumlarda en keskin şekilde yaşanan bu dönüşüm, toplumların gitgide yaşlanmasını, başka bir ifade ile üretken ve dinamik nüfusunu kaybederek tüketen ve statik bir nüfus yapısına doğru değişmesini de getirmektedir.
‘Yaşlanma’ olarak ortaya çıkan demografik dönüşüm, günümüz dünyasında toplumların karşılaştığı uluslararası bir problem haline gelmiş bulunmaktadır. Nüfusun kronik olarak yaşlanması dünya tarihinde daha önceden görülmemiş yeni bir olgu olarak ortaya çıkmaktadır. Yapılan araştırmalar ve nüfus projeksiyonları, yaşlanan nüfus yapısının uzun dönemde özellikle gelişmiş ülkelerde birçok sorunu beraberinde getireceğini öngörmektedir. Dünya genelinde yaşlanan nüfus; yoksullukta artış, sosyal koruma sistemlerinde gerileme, sağlık sistemlerinin yükünün artması, işgücüne katılımda azalma, emeklilik ve sosyal güvenlik sistemlerinin baskılanması, sosyal refah modellerinin krize girmesi, nesiller arası dayanışma modelinin bozulması ve sosyal hizmetlerin önemli bir kamu politikası haline gelmesi olguları ile birlikte değerlendirilmektedir. Yaşlanma şeklinde kendini gösteren demografik dönüşümün bir sonucu olarak, gelişmiş ülkelerin pek çoğunda ekonomik büyümenin yavaşlayacağı, kamusal sistemlerin sürdürülebilir olmaktan çıkacağı, sosyo-ekonomik dengelerin bozulacağı öngörülmektedir.
Yaşlanma, yalnızca ulusların kedi içerisinde değil küresel anlamda uluslar sisteminde de ciddi yükler oluşturmaktadır. Demografik dönüşümün tetiklediği sonuçların ülke sınırları içerisinde kalmayıp küresel dengeleri de değiştireceği öngörülmektedir. Bu anlamı ile yaşlanma yalnızca ulusal bir sorun değil ulus üstü ve ulus aşan sonuçları olan bir sosyo-ekonomik sorun olarak ortaya çıkar. Uluslararası kuruluşlar; yaşlanmanın doğuracağı sonuçların 2050 yılından itibaren radikal bir şekilde mevcut uluslararası sistemin dengelerini bozacağını, yaşlanan nüfusun ülkelerin ekonomik ve stratejik önemini değiştireceğini, hatta yaşlanmanın ululararası bir güvenlik problemi haline geleceğini öngörmektedir (Leuprecht 2010, Leroy 1986). Bazı araştırmalar yaşlanma krizinin uluslar arasında yeni çatışma zeminleri oluşturacağını söylerken bazı araştırmalar ise “geriatrik bir barış”tan, yaşlanan toplumlar ile oluşan küresel çatışma yüzeylerindeki azalmadan söz etmektedir (Haas 2007, 2017; Sheen 2009).
Bir örnek olarak, yaşlanma ulus aşan çalışmaların son dönemlerdeki önemli bir gündemlerinden olan göç ve mülteci krizini yakından etkileyebilme potansiyeline sahip olan, bireylerin ekonomik etmenlerle bir yerden bir yere göç etmesine neden olabilecek bir sorundur. Keza nüfus hareketleri, nüfus yoğunlaşmaları ve kıt kaynakların kullanımı üzerindeki etkileri dolayısıyla demografik dönüşüm, uluslararası güvenliğe etki edebilecek, ulus aşan terör gibi unsurları tetikleyebilecek bir unsur olarak kabul edilmektedir (Goldsone ve diğerler, 2012, 2014; Apt 2013, Leroy 2012). Ekonomik potansiyelin ve kalkınmanın demografik yapı ile yakından ilişkili olduğu Çin ve Hindistan gibi yükselen küresel güçlerin demografik yapılarına bakılınca daha iyi görülebilmektedir. Literatürdeki bazı çalışmalar demografik yapının ekonomik kalkınma üzerinde olduğu kadar ulusal güvenlik üzerinde önemli etkileri olduğunu ortaya koymaktadır (Leuprecht 2014).
Yaşlanan nüfus ile işgücü piyasası, ekonomi, sosyal güvenlik sistemi ve sosyal refah üzerinde oluşacak kalıcı ve sarsıcı sonuçlar ulusların dünya arenasındaki yerini, işlevini ve önemini kritik bir şekilde değiştirecektir. Bu nedenledir ki yaşlılık riski ile karşı karşıya kalan ülkelerde demografik dönüşümün olumsuz etkilerini azaltmaya yönelik olarak yapılacak çalışmalar sağlık, kamu maliyesi, ekonomi, sosyoloji, antropoloji gibi disiplinleri ilgilendirdiği kadar siyaset bilimi ve
uluslararası ilişkiler disiplinlerini de yakından ilgilendirmektedir. Bu nedenledir ki, yaşlanma krizi ile başa çıkmak için uluslararası inisiyatifler geliştirilmiş, Yaşlanma ile Başa Çıkmak İçin Madrid Uluslararası Eylem Planı gibi aksiyonlar alınmıştır (WHO, 2015: 6).
Bu bağlamda, günümüz dünyasında demografik yapıda meydana gelen ve gelmesi kuvvetle muhtemel değişimler yalnızca bir sağlık sistemi sorunu veya kamu maliyesi sorunu olarak ele alınamaz, aksine küresel ölçekteki bir depremin öncü sarsıntılarını ifade eder. Nüfusun yaşlanıyor olması hem alıştığımız ulus-devlet yapısının, hem nesiller arası dayanışmaya dayanan mevcut sosyal sistemlerin, hem de küresel sistemin dengesi ve sürdürülebilirliği açısından ciddi bir politika sorunu olarak karşımıza çıkmaktadır. Ekonomistler önümüzdeki yıllarda nüfusun hızla yaşlanması sonucunda, OECD ülkelerinin pek çoğunda büyüme dolayısıyla da ekonomik refah artışının azalacağı konusunda görüş birliğindedirler. Yaşlanma soru geçici bir balon olmaktan çok ileride yapısal bir sorun olarak karşımıza çıkacak olan ve etkileri global ölçekte sarsıcı olacak olan bir sorundur. 2050 yılı itibariyle insanlık tarihinde ilk kez yaşlı sayısının çocuk sayısına ulaşacağı ve sonrasında hep yüksek oranda kalacağı öngörüldüğünde bu kritik dönüşümün uluslararası ilişkileri kökten sarsmaması ve dönüştürmemesi düşünülemez (Yılmaz, 2011, s. 3; Mandıracıoğlu,
2010, s.39; Akt.Erol, 2016).
Yaşlanmanın sosyal ve ekonomik birçok farklı perspektiften ulus devletlerin ve ulus üstü örgütlenmelerin gelişmişlik düzeyine etkisi söz konusudur. Bu etkilerin olumsuz taraflarıyla başa çıkmak ve yaşlılığı bir fırsat penceresi haline getirmek için çeşitli çalışmalar yürütülmektedir. Toplumların kültürel yapılarına göre de değişen bu çalışmaların temelinde aktif ve sağlıklı yaşlanma bilincini kazandırmak, yaşlılığı bir fırsat penceresi haline dönüştürmek yatmaktadır. Bu amaçların yanında yürütülen nüfus politikalarıyla ülkeler genç ve dinamik nüfus yapılarını korumayı, demografik krizin siyasal ve ekonomik sistemleri üzerindeki yıkıcı etkilerini azaltmayı hedeflemektedirler (National Institute on Aging, tarihsiz). Nüfusunun yaşlanma riskiyle karşı karşıya kalan birçok ülke krizi yönetebilmek adına önlem almak ve yaşlanan nüfusa yönelik hizmetler geliştirmek zorundadır. Dünya genelinde özellikle gelişmiş ülkelerde yaşlanan nüfus ile birlikte sosyal güvenlik sistemi yeniden ele
alınmakta, iş gücü açığını kapatabilme programları uygulamakta, emeklileri aktif iş gücü piyasasına katabilmek için farklı politikalar uygulanmaktadır.
Bu bağlam içerisinde, Türkiye her ne kadar genç nüfusa sahip bir ülke olarak görünse de projeksiyonlara göre yakın gelecekte yaşlanma riski ile de karşı karşıya olan bir ülkedir. Bu risk ile başa çıkmak amacıyla yapılacak çalışmalar Türkiye’nin refah sisteminin sürdürülebilirliğini etkileyeceği kadar ülkemizin gelecekte dünya milletleri arasındaki yerini, gücünü, etkinliğini ve üretkenliğini de doğrudan etkileyecektir. Ekonomik kalkınmasını tam olarak tamamlayamadan şiddetli bir nüfus krizine sürüklenmiş bir Türkiye’nin küresel sistemdeki yeri açısından oldukça zayıf konumda olacağı açıktır. Öte yandan demografik potansiyelini korumuş ve demografik fırsat penceresinden azami ölçüde yararlanmış bir Türkiye küresel ilişkiler bağlamında da güçlü bir konumda olacaktır.
Küresel bir sorun olarak yaşlanmayı ele aldığımız bu çalışmada yaşlanma ile birlikte demografik dönüşüm sürecinin ileri evrelerinde olan İngiltere ile yaşlanma olgusu açısından demografik dönüşümün henüz başlarında olan Türkiye karşılaştırılarak yaşlanmaya dönük politikaların analizi yapılmış, ulus üstü bir problem olan yaşlanma krizi ile başa çıkabilmek için üretilmesi ve ithal edilmesi gereken politikalar tartışılmıştır.
BİRİNCİ BÖLÜM
METODOLOJİ
“Küresel bir sorun olarak yaşlanma: Türkiye ve İngiltere politikalarının karşılaştırmalı bir analizi” adlı çalışmanın metodolojik yapısı, araştırmanın konusu, araştırmanın soruları, amacı, önemi, varsayımları, sınırlılıkları, tanımları ve kapsam ve yöntemi şeklinde oluşturulmuştur.
1.1. Araştırmanın Konusu
Yaşlanma, günümüz toplumlarının en önde gelen sorunlarından birini oluşturmaktadır. Toplumsal dönüşümün ve tıbbi, bilimsel, ekonomik ve teknolojik değişimlerin bir sonucu olarak günümüzde yaşlı nüfus oranı sürekli olarak artmaktadır. Öngörüler küresel olarak 2025 yılına gelindiğinde dünyada yaşlı (60 yaş üzeri) kişi sayısının 1 Milyar 200 Milyon kişi, 2040 yılına gelindiğinde 1 Milyar 300 Milyon kişi, 2050 yılında ise 2 Milyar olacağını ifade etmektedir (Ak, 2016; United Nations, 2016). Bu durum gelişmiş ülkelerin neredeyse tümünün gelecekte yaşlanma krizi yaşayacağını göstermektedir.
Söz konusu durum gelişmekte olan ülkeler için de benzer bir görünüm arz etmektedir. Türkiye’nin de içerisinde olduğu gelişmekte olan ülkelerin önümüzdeki yirmi ile elli yıl arasında gelişmiş ülkelerin günümüzde yaşamış olduğu demografik dönüşümü geçirerek nüfuslarının yaşlanması krizini yaşayacakları öngörülmektedir (United Nations, 2016). Ancak gelişmekte olan ülkelerin gelişmiş ülkelere kıyasla yaşlanma kriziyle yüzleşmek için yirmi ile otuz yıl arasında bir zaman avantajı olduğu düşünülmektedir. “Demografik fırsat penceresi” olarak adlandırılan bu avantajın fırsata çevrilmesi için toplum yaşlanmadan önce toplumun yapısına uygun yaşlanma tedbirlerinin belirlenmesi, gerekli yaşlılık politikaların üretilmesi ve uygulanması gerekmektedir.
Ülkelerin sosyal, ekonomik ve kültürel yapıları birbirinden farklıdır. Yaşlılık politikaları da bu etmenlere göre şekillenmektedir. Gelişmiş ülkelerin şu an uygulamış oldukları politika ve modeller bizim gibi gelişmekte olan ülkeler için ayrı bir önem kazanmaktadır. Türkiye’nin nüfus projeksiyonları, ülkenin en önemli kaynağı olan genç nüfusunun 2023 itibariyle azalmaya başlayacağı, buna karşılık ise yaşlı nüfus oranının hızlı bir artış göstereceğini ortaya koymaktadır (TUİK, 2013, 2016). Günümüzün demografik göstergeleri, 2016 yılı itibariyle yüzde 16.3 olan 15-24 yaşlar arasındaki genç nüfusun (TUİK, 2013, 2016), 2023’de yüzde 15.6’ya, 2050 yılında yüzde 11.8 düzeyine ineceğini işaret etmektedir. Diğer yandan projeksiyonlar 2018 yılında toplam nüfus içinde yüzde 8,7 olan yaşlı nüfus oranının ise, 2023’te %10,2’ye, 2040 yılında %16,3e, 2060’da %22,6’ya, 2080 yılında ise %25,6’ya yükseleceğini göstermektedir (TUİK, 2018). Sayısal olarak ele alındığında, 2023’te 8,7 milyon olması öngörülen 65 yaş ve üzeri yaşlı nüfusun 2050’de 22,6 milyona, 2080’de ise 25,6 milyona çııkacağı beklenmektedir (Kalkınma Bakanlığı, 2014; TÜİK, 2018).
Türkiye’nin önünde bulunan demografik fırsat penceresini fırsata çevirebilmesi için atılması gereken politika adımları bulunmaktadır. Bu adımların atılmaması halinde ülkemiz bugün Avrupa ülkeleri başta olmak üzere gelişmiş ülkelerin yaşadığı yaşlılık krizi ile karşılaşacaktır.
“Küresel Bir Sorun Olarak Yaşlanma: Türkiye ve İngiltere Politikalarının Karşılaştırmalı Bir Analizi” adlı bu çalışma; yaşlılık sorununun güncel ve genel bir literatür taramasını yapmakta, sonrasında Türkiye açısından yaşlanma krizinin projeksiyonlarını derlemekte ve tartışmaktadır. Yaşlanma riskine karşı Türkiye ölçeğinde uygulanan politikalar İngiltere’de uygulanan politikalar ile karşılaştırılarak analiz edilmektedir. Araştırma konusu; yaşlılığa yönelik bilgiler (yaş ve yaşlılık kavramları, yaşanılan sorunlar vb), Türkiye’de İngiltere’de yaşlı bakım model ve uygulamaları, sosyal politikaların yaşlı refahına etkileri, Türkiye ve İngiltere yaşlı bakım model ve uygulamalarının karşılaştırılması, sonuç ve öneriler başlıkları altında incelenmiştir.
1.2. Araştırmanın Soruları
Bu tez kapsamında sorulacak birçok soru bulunmaktadır. Ancak, konunun kapsamı ve sınırları dikkate alınarak bir temel soru ve birtakım yardımcı sorular sorulmuştur.
Araştırmanın temel sorunu; yaşlanma krizine karşı gelişmiş ülkeler ile gelişmekte olan ülkeler ara”sındaki politika farkları nelerdir? Gelişmiş ülkelerde, İngiltere örneğinde, uygulanan ve etkili olan hangi politikalar ülkemiz için uyarlanabilir?
Bu temel sorunun yanında aşağıda yer alan ve konunun daha iyi anlaşılmasına katkı sağlayacak olan diğer yardımcı sorular da sorulmuştur.
Türkiye ve İngiltere’nin yönetim yapısı ve sosyal devlet anlayışı nasıldır? Türkiye ve İngiltere’nin bakım hizmeti sunucuları (Kamu, özel, yerel yönetimler ve STK)’nın sunduğu hizmetler nasıldır?
Türkiye’de ve İngiltere’nin yaşlılara yönelik bakım sisteminde
yaşanan temel sorunlar nelerdir?
İngiltere örneğinde Türkiye, demografik fırsat penceresinin en etkin
bir şekilde değerlendirilmesi için hangi politikaları hayata geçirmesi gereklidir?
Türkiye yaşlanma krizini fırsata çevirmesi mümkün müdür? Bu yönde
ne tür politika önceliklerine ihtiyaç duyulmaktadır?
1.3. Araştırmanın Amacı
Bu çalışma ile üç temel hedef güdülmüştür:
İlk olarak, gelişmiş ülkeler başta olmak üzere tüm dünyada yaşanan demografik dönüşümün sonucu olarak ortaya çıkan “yaşlanan toplum” olma olgusu ile ilgili kapsamlı bir literatür taraması yapılarak yaşlanma (İng. Aging) literatürü derlenmiştir. Böylece Türkçe literatüre derli toplu bir yaşlanma saha çalışması kazandırılmıştır.
İkinci olarak, henüz genç nüfusa sahip ülkeler arasında sınıflandırılıyor olsa da gerek düşen doğurganlık oranları gerekse de uzayan beklenen yaşam süreleri nedeniyle “yaşlanma” sürecinin eşiğinde olan Türkiye’nin, önündeki yaşlanma riskine dair kapsamlı bir tarama yapılmış ve 2050-2075 projeksiyonlarına göre Türkiye’de yaşlanma olgusu ele alınmıştır. Çalışmanın bu aşamasında literatüre Türkiye’de yaşlanma riskinin gelişimine ve yeni modellere yönelik bir çerçeve sunulmaktadır.
Üçüncü olarak ise, Türkiye’nin “yaşlı bir nüfusa sahip ülkeler” arasında sayılmadan önce önündeki birkaç on yıldan oluşan demografik fırsat penceresini kullanabilmesi için yapılması gereken politika önerileri tartışılmıştır. Çalışmanın bu bölümünde, Türkiye’nin yaklaşan yaşlanma krizinden olumsuz etkilenmemesi için yapılması gerekenler ve uygulanması gereken politikalar İngiltere’nin yönetim yapısı, yaşlılara yönelik hizmet ve uygulamaların tarihçesi ve yaşlılara bakım sisteminde yaşanan sorunlarla kıyaslanarak irdelenmiş, karşılaştırmadan elde edilen ve böylece geliştirilen somut önerilerin karar alıcılara rehberlik edebilecek bir bilimsel çerçeve üretilmeye çalışılmıştır.
1.4. Araştırmanın Önemi
Yaşlanma konusu modern kamu politikalarının en önemli tartışma alanlarından birini oluşturmaktadır. Yaşlanma krizi olarak belirtilen bu olgu refah sistemleri, vergi sistemleri ve kamusal hizmet sistemleri gibi sistemleri de tehdit etmektedir. Yaşlanma ile birlikte toplumlar üretken bir modelden tüketen ve bağımlı bir modele doğru geçiş göstermekte bu ise nesiller arası dayanışma esasına göre kurulmuş kamusal sistemleri sürdürülemez kılmaktadır.
Türkiye, yaşlanma konusuyla önümüzdeki otuz yıl içerisinde önemli bir yüzleşme ile karşılaşacak ülkelerden biridir. Mevcut veriler; Türkiye’nin nüfus artış hızının azalması ve ülkenin doğurganlık oranının gerilemesi riskinin bulunduğunu ortaya koymaktadır (TÜİK, 2018). Bu ise Türkiye’nin üretken ve dinamik nüfus yapısının zedelenme tehlikesi altında olduğunu göstermektedir. Sürdürülebilir
kalkınmanın ve ekonomik büyümenin önündeki, tüketen nüfus olma engelini kaldırabilmek adına bir takım tedbirler almak kaçınılmazdır.
Bu araştırma ile İngiltere ve Türkiye’deki yaşlanma politikaları karşılaştırılmış ve İngiltere deneyiminden öğrenilenlerle Türkiye’nin geleceğe yönelik politikaların bilimsel bir temele oturmasına çalışılmıştır. Çalışmadan elde edilen sonuçlar, ayrıca yaşlı refahı alanında çalışan araştırmacılara, kaynak kişilere, politika yapıcılarına ve yöneticilere gelecek vizyonu sunması açısından da ayrı bir önem taşımaktadır.
1.5. Araştırmanın Varsayımları
Bu çalışma birkaç temel varsayımdan hareket etmektedir. Birinci varsayım, modernleşen ve gelişen toplumların yaşlanma yönünde bir eğilim göstermesidir. Yaşlanma kaçınılmaz ve küresel bir olgu olarak ele alınmaktadır. Literatür bu varsayımı doğrulamaktadır.
Çalışmanın ikinci varsayımı, literatürün bizlere söylediği üzere, yaşlanmanın toplumlar açısından bir risk olmasıdır. Yaşlanma, başta refah sistemleri olmak üzere kamusal hizmet ve kamusal finansman sistemleri üzerinde sürdürülemez bir yük oluşturan bir risk unsurudur. Keza yaşlanma birçok sosyal soruna da neden olmaktadır.
Çalışmanın üçüncü varsayımı, yaşlanmanın bir risk oluşturmasına rağmen bu riskin kaçınılmaz olmadığı, gerekli tedbirlerin alınması halinde yaşlılık duvarına çarpmanın etkilerinin hafifletilebileceği, yaşlanma sürecinde olan toplumların önlerindeki demografik fırsat penceresini etkin değerlendirmesi halinde bu süreçten yara almadan hatta avantajlı çıkabilecekleri öngörüsüdür.
Çalışma kullanılan son varsayım ise, ülkemizin de tüm dünya ile birlikte hızlı bir yaşlanma sürecine girdiği tespitidir.
1.6. Araştırmanın Sınırlılıkları
Bu çalışmada gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeleri ilgilendiren yaşlılık
sorunu ele alınırken tüm ülkelerin yaşlanma örneklerinin taranması yerine sadece İngiltere örneğine odaklanılmış olması bu çalışmanın birinci sınırlılığıdır.
Çalışmanın ikinci sınırlılığı ise demografik dönüşüme dair
politikaların ekonomiden sağlığa, sosyal güvenlikten vergi politikalarına kadar pek çok alanı kapsamasından kaynaklanmaktadır. Çalışmada, her iki ülkede yaşanan ortak sorunlar yaşlı refahını etkileyebilecek değişkenler odağında ele alınmıştır.
Üçüncü sınırlılık ise Türkiye’de ve İngiltere’de ortak (standardize
edilmiş) bir yaşlanma ve demografik dönüşüme dair istatistiki verilerin sınırlı olmasıdır.
1.7. Araştırmanın Tanımları
Bu çalışmada literatürde yaşlanma konusunda temel kabul edilen bazı tanımlar dikkate alınmıştır. Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ)’nün “yaşlılık” ile ilgili sınıflandırması bu çalışmada kullanılan ilk kaynağı oluşturmaktadır (Hacettepe Üniversitesi, tarihsiz; Gürsoy, 2018):
DSÖ’nün yaş temelinde yaptığı ve “yaşlılık” kavramına temel olan sınıflandırmasında:
0-18 yaş arasındaki kişiler “ergen”,
18-65 yaş arasındaki kişiler “genç”,
65-74 yaş arasındaki kişiler “genç-yaşlı”,
74-84 yaş arasındaki kişiler “yaşlı”,
85 yaş ve üzerindeki kişiler “çok yaşlı” olarak kabul edilmektedir
Çeşitli sınıflandırmalar, farklı yaş kriterlerinin kullanımı söz konusu olsa da ulusal ve uluslararası yaşlılık çalışmalarının genelinde DSÖ’nün tanımı esas alınmaktadır. Bu çalışmada DSÖ’nün bu sınıflandırması dikkate alınmıştır.
Yaşlılık çok değişkenli ve karmaşık bir süreç olması nedeniyle tanımlanması güç bir kavramdır. Bu nedenle yaşlılık kavramı kronolojik, sosyal, fizyolojik ve psikolojik yaşlanma olarak sınıflandırılmıştır. Bu çalışmada aşağıda yer alan tanımlar kabul edilmiştir:
Kronolojik yaşlanma: İnsanın doğumu ile başlayan, yaşadığı tüm zamanı kapsayan yaşlanmadır ve yıllar ilerledikçe kronolojik olarak ilerler (Aslan ve Hocaoğlu, 2017).
Sosyal yaşlanma: Gerontologlar tarafından yaşlıların sosyal rollerine ve alışkanlıklarına göre tanımlanmaktadır. Sosyal roller yaşlıların yaşamları boyunca gerçekleştirdikleri olaylar ve beklentilerdir (Maraba ve Şener, 2016).
Fizyolojik yaşlanma: Yapısal ve fonksiyonel açıdan meydana gelen değişimleri içermektedir (Maraba ve Şener, 2016).
Psikolojik yaşlanma: Bireylerde meydana gelen duygu, algılama ve davranış değişimlerdir (Maraba ve Şener, 2016).
1.8. Tezin Kapsamı ve Yöntemi
Metodolojiyle birlikte tez, sekiz teorik bölümden oluşmaktadır. Konuyla ilgili literatür taraması yapılırken; ülkemizde konuyla ilgili yapılmış, araştırmalar, kamu ve özel-sivil kurumlarının çeşitli faaliyet raporları, yayınları ve istatistiklerden yararlanılmıştır.
1.8.1. Tezin Sınırlılıkları
Araştırmada karşılaşılan en önemli sınırlılık, tüm ülkelerin gelecekte ya risk ya da fırsata dönüştürebilecekleri yaşlanan nüfus konusunun Türkiye ve İngiltere karşılaştırmasının daha önce yapılamamış olmasıdır. Bu durum, önceden yapılmış
araştırmalarla elde edilen verilerin karşılaştırma şansını düşürmüştür. Tezin ikinci bir sınırlılığı iki ülkenin çok farkı bir kültürel, ekonomik, sosyal ve sosyal destek ağına sahip olmasıdır. Karşılaştırmalar yapılırken bu boyutlar dikkatli bir şekilde ele alınmıştır.
1.8.2. Tezin Bölümleri
Tez sekiz teorik bölümden oluşmaktadır.
Birinci Bölümde; çalışmanın metodolojisi hakkında bilgiler sunulmuştur. Bu bölümde, araştırmanın konusu, soruları, amacı, önemi, araştırmanın varsayımları, sınırlılıkları ve yöntemi yer almıştır.
İkinci Bölümde; yaş ve yaşlılığa yönelik bilgiler, yaşlanma ve yaşlılık kavramlarının tanımlanması, Dünya’da ve Türkiye’de yaşlılara ait güncel istatisler incelenmiştir. Dünya’da bugüne kadar yaşlılara sunulan hizmet modelleri ana başlıklar altında ele alınmış ve yaşlılık dönemine ait sorunların (ekonomik, sosyal, sağlık vb.) neler olduğu tartışılmıştır.
Üçüncü Bölümde; Türkiye’de yaşlı bakım model ve uygulamaları kapsamında; Türkiye’de yaşlılara yönelik hizmet ve uygulamalar ele alınmıştır. Türkiye’nin yönetim yapısı ve sosyal devlet anlayışı konusunda mevcut bilgiler ve Türkiye’de bakım hizmet sunucularının en önemli aktörlerinden olan Sağlık Bakanlığı (SB) ve Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı (AÇSHB), özel ve sivil toplum kuruluşlarının üstlendiği sorumluluklar tartışılmıştır. Türkiye’de yaşlılara yönelik bakım sisteminde yaşanan temel sorunların neler olduğu da analiz edilmeye çalışılmıştır.
Dördüncü Bölümde; yaşlılık olgusu ile sosyal politikanın bileşenlerinin ilişkisi tartışılmış, refah devletinin dönüşümünün yaşlı politikaları üzerindeki etkileri analiz edilmiştir.
Beşinci Bölümde; İngiltere’nin genel sosyo-ekonomik durumu, ülkenin demografik yapısı, ülkedeki yaşlıların genel durumu ve İngiltere’nin yaşlılara yönelik hizmet ve uygulamaları ele alınmış ve tartışılmıştır.
Altıncı Bölümde ise; çalışmada gelişmiş ülke örneği olarak seçilen İngiltere’nin yönetim yapısı ve sosyal devlet anlayışı hakkında bilgiler sunulmaktadır. İngiltere’nin kamu personel yönetimi sistemi, sosyal devlet anlayışı, sosyal bakımın genel görünümü, sosyal bakımın finansmanı ve sunulan hizmetler, bu sistemde yaşanan sorunlar ve İngiltere’de bakım sunucularının kimler olduğu ve uygulamada yaşlılara yönelik bakım sisteminde ne tür sorunlar yaşandığı analiz edilmiştir.
Yedinci Bölümde; tüm bu aşamalardan sonra çalışmanın odağını içeren küresel bir sorun olarak yaşlanma: Türkiye ve İngiltere politikalarının karşılaştırmalı bir analizi yapılmaya çalışılmıştır. Bu karşılaştırma; Türkiye ve İngiltere’nin yönetim yapısı ve sosyal devlet anlayışı, her iki ülkede yaşlılara yönelik bakım hizmet sunucularının genel durumu ve bakım sistemlerinde yaşanan sorunların karşılaştırılmasını içermektedir.
Sekizinci Bölüm/ Sonuç ve Öneriler Bölümünde; İngiltere deneyiminden gelecekte Türkiye’nin yaşlılık politikaları şekillendirilmesinde dikkat edilmesi gereken konu başlıkları belirlenerek önerileri de kapsayan politika stratejilerini hedefleyen bir çerçeve çizilmeye çalışılmıştır. Politika analizi yapılarak Türkiye ölçeğinde yaşlılık politikalarına dair öneriler sunulmuştur.
1.8.3. Yöntem
Bu çalışmada karşılaştırma yöntemi kullanılmıştır. Karşılaştırma; İki ya da daha çok sayıdaki olgunun, benzerlik ve ayrılıklarını ortaya çıkarmanın bir yoludur. Karşılaştırma yapılacak konunun, değişkenler açısından önceden belirlenmesi ve neyin neyle karşılaştırılacağının yanıtı verilmelidir (Karasar, 2015). Bu araştırmada İngiltere örneğinde karşılaştırma yöntemi kullanılırken, ülkemizde benzerlik taşıyan konu ve hizmetlerin belirlenmesine ve karşılaştırılmasına dikkat edilmiştir.
Aşağıda çalışmanın konusu olan; küresel bir sorun olarak yaşlanma: Türkiye ve İngiltere politikalarının karşılaştırmalı bir analizi adlı çalışmanın ilk bölümü olan yaş ve yaşlılığa yönelik literatür bulguları aşağıdaki başlıklar altında incelenmeye
çalışılmıştır. Konu, giriş, yaşlılığa yönelik bilgiler, yaş ve yaşlılık kavramlarının tanımlanması, Dünya’da ve Türkiye’de yaşlılara ait güncel istatisler, Dünya’da bugüne kadar yaşlılara sunulan hizmet modelleri ve yaşlılık dönemine ait sorunların (ekonomik, sosyal, sağlık vb.) neler olduğu şeklinde tartışılmıştır.
İKİNCİ BÖLÜM
YAŞ VE YAŞLILIĞA YÖNELİK BİLGİLER (KURAMSAL ÇERÇEVE)
2.1. Demografik Yaşlanma
Günümüzde gerek demografik göstergelerde meydana gelen değişiklikler gerekse tıp bilimleri ve sosyal bilimler aracılığıyla yaşam süresine ilişkin her geçen gün ortaya çıkartılan belirli ilişkiler ve tedaviler, insanlarda ortalama yaşam beklentisinin artmasına neden olmaktadır (Gavrilov ve Heuveline, 2003). Nüfus yapısında meydana gelen önemli değişimler doğum artış hızının azalması, hastalıkların tedavisinde gelişmeler ve ölümlerin giderek azalmasına bağlı olarak meydana gelmiştir. Nüfus değişiklikleri arasında yaşlı nüfusun giderek artması da dikkat çekmektedir.
Demografik açıdan bakıldığında yaş ayrı öneme sahip bir özelliktir. Bunun nedeni, yaşın demografi üzerinde, başka hiçbir değişkenin olmadığı kadar belirleyici etkiye sahip olmasıdır. Demografik olayların meydana geliş sıklığı ve biçimi, yaşa göre farklılaşmaktadır. Örneğin; doğumun belirli bir yaş aralığında gerçekleşmesi, ölümlerin yaş boyutunda farklılık göstermesi gibi. Bunun yanı sıra, nüfus dinamiğinde meydana gelen değişim o nüfusun yaş yapısı üzerinde etkili olduğu gibi mevcut yaş yapısı da gelecekteki yaş yapısını belirlemektedir.
Demografik yaşlanma, toplumdaki bireylerin ortalama yaşam süresindeki uzama ve doğurganlıktanki düşüşün bir sonucu olarak nüfus içerisindeki genç kesimin payının azalırken yaşlı kesimin payının artmasını ifade eder (Gavrilov ve Heuveline, 2003). Nüfusun yaşlanması toplumların yaşantılarını şekillendiren sosyal, ekonomik, kültürel yapılarla ilişki içinde olan demografik bir gerçektir. Küreselleşmiş dünyada tüm coğrafyalardaki geçişkenlik nedeniyle değişen yaş yapısının ortaya çıkardığı sonuçlardan sadece olayın gerçekleştiği o toplum ya da ülke değil yakın ya da uzak diğer coğrafyalar da etkilenmektedir.
Günlük kullanımda yaşlılık ve yaşlanma kavramları çoğu zaman benzer anlamda kullanılmaktadır. Ancak bu iki kavram farklı olguları içermektedir. Genelde
yaşlanma ile bireyin fizyolojik, biyolojik, psikolojik, sosyo-kültürel, ekonomik işlevselliklerine dikkat çekilmekte ve kronolojik olarak yaşa vurgu yapılmaktadır. Yaşlılık ise fizyolojik bir olgu olup, zaman faktörüne bağlı olarak kişilerin fiziki ve ruhi güçlerini bir daha yerine gelmeyecek şekilde yavaş yavaş kaybettikleri bir yaşam dönemini ifade etmektedir. Diğer bir deyişle yaşlılık, yaşam döngüsü içinde çocukluk, gençlik ve yetişkinlik gibi kaçınılmaz bir yaşam dönemidir. Aşağıda iki kavramın nasıl farklılaştığı ele alınmaktadır (AÇSHB, tarihsiz).
2.2. Yaşlanma ve Yaşlılık
Ortalama yaşam beklentisinin artması birçok insanın yetişkinlikten sonra uzun bir süre daha yaşamda kalacağı anlamına gelmektedir. Dolayısıyla belirtilen gelişmeler ile paralel hızda yaşlı nüfusun ve yaşlılık olgusunun, ekonomik, kültürel, siyasi ve sosyal boyutlarıyla birlikte artarak toplumların gündemine gelmiş ve geliyor olması kaçınılmazdır (Önal Dölek, tarihsiz).
Yaşlılık alanı ve “yaşlılar” tartışılırken düşüncenin temelinde, yaşlıların her türlü ihtiyaçlarına yönelik hizmetlerin planlanması ve sunulmasında; yaşlı bireylerin hayatlarının sonuna yaklaşmış, gün dolduran ya da günleri doldurulan atıl bireyler
olarak görülmekten öteye gidilerek, her yaşda ayrı biçimde topluma
kazandırılabilecek/kazandırılması gereken bireyler olarak görülmeleri esas olmalıdır. Bu noktada, yeniden toplumsallaştırma kavramı, bireylerin toplum içinde aktif ve üretken olmalarını ifade etmektedir.
Yaşlı bakımı, politika ve hizmetleri için disiplinlerarası bir yaklaşıma ihtiyaç duyulmaktadır. Dünya üzerindeki yaşlı nüfus oranının güngeçtikçe artması, yaşlılara sunulan sağlık ve sosyal güvenlik hizmetlerinde nitelik ve nicelik anlamında çeşitlenmeye ve uzlaşmanın ortaya çıkmasına ihtiyaç doğurmaktadır. Toplumsal dönüşümler de bu yaşlanma sürecinin tetiklemektedir. Bu çerçevede, gelecekte yaşlı nüfusun daha iyi eğitilmiş, daha sağlıklı ve daha iyi ekonomik koşullara sahip bir topluluk olması beklenmektedir (Hooyman ve Kiyak 1988: 4; Akt. Dölek, 2011).
2.3. Yaşlanma ve Yaşlılık Kavramlarinin Tanımlaması
Dünya nüfusu içerisinde yaşlı nüfusunun giderek arttığı, araştırmalar ve raporlar çerçevesinde sıkça ifade edilmektedir. Genç nüfusa sahip Türkiye’de de yaşlı nüfus gün geçtikçe artmaktadır. Yaşlı nüfusa yönelik hizmet ihtiyacı artmakta olan nüfus oranı ile birlikte gündeme gelmektedir.
Dilbilgisi açısından “ileri yaşlı” anlamına gelen yaşlı kavramını Sevil (2005:9-10) ölümden önceki son yaşam evresi olarak tanımlamaktadır. Toplumun sosyal ve ekonomik yapısını etkileyen yaş yapısının önemli bir bileşeni olan yaşlı nüfusa ilişkin en sık kullanılan iki kavram “yaşlanma ve yaşlılık”dır.
Yaşlanma bireyin fizyolojik, biyolojik, psikolojik, sosyo-kültürel, ekonomik olarak işlevsellik düzeyi ile ifade edilmektedir. Yaşlanma (aging), doğum ile başlayan bir süreçtir ve biyolojik ve fizyolojik işlevlerin zamanla azalmasını içermektedir (Dölek tarihsiz). Yaşam döngüsü genel olarak; bebeklik, çocukluk, gençlik, genç orta yetişkinlik, geç yetişkinlik ve yaşlılık dönemlerini kapsamaktadır. Canlı oluşumundan yaşamın bitimine kadar süren “yaşlılık” süreci, aynı zamanda yaşlanmayı da gösterir (Dölek tarihsiz, Emiroğlu, 1995: 15).
Bilimsel literatürde pek çok yaşlanma tanımı yapılmıştır. Bu çalışmanın hedefi açısından tanımlamarı daraltmak ve yaşlanmanın yaşlılık göstergeleri göre temel tanımlamalarını ortaya koymak faydalı olacaktır. Bu açıdan bakıldığından yaşlanma iki temel kategoride değerlendirilebilir: Kronolojik ve biyolojik. Kronolojik yaşlanma, insanın doğumundan itibaren kesintisiz olarak ölümüne dek devam eden yıllara bağlı yaşlanmadır. Kronik yaşlanma kişinin yaşam biçimi, biyolojik etkinliği ve fizyolojik durumundan bağımsız olarak sürekli olarak devam eder. Biyolojik yaşlanma ise, ırsi etmenler, sağlık, yaşam tarzı ve çalışma alışkanlarına göre kişiden kişiye değişecek şekilde kişinin görünüş, biyolojik etmen ve fizyolojik durumunun değişimini ifade eder. Bireyin biyolojik yaşı belirlenirken yalnızca kronolojik yaş durumuna bakılmaz, bedensel olarak işlev ve fonksiyonlarını yerine getirme kapasitesine, tüm organ ve biyolojik sistemlerinin gelişimi ve değişimine bakılır (Emiroğlu, 1995: 16-18).
Yaşlanma biyolojik bir süreçtir ve döllenme ile başlar, büyüme, gelişme ve olgunlaşma, duraklama, gerileme ve organizmanın ölmesi aşamalarını kapsar (Koşar, 1996: 4). Gerontologlar yaşlılığı; kronolojik, biyolojik, psikolojik ve sosyal boyutlarda ele alınmaktadır (Hooyman ve Kiyak, 1988: 3; Akt. Dölek, 2011).
Yaşlılık ise kültürden kültüre değişen bir olgudur. Her toplumun yaşlılığa yüklediği anlam farklılık göstermektedir (Kalaycıoğlu, 2005: 18). Başka bir tanıma göre ise yaşlılık bir dönem olarak ele alınmaktadır. Bu dönemde kişi aktif çalışma dönemini tamamlamıştır ve sosyal güvence sisteminin katkısıyla yaşlılık dönemini geçirmektedir (Gökçe-Kutsal, 2000: 13-18).
Yaşlanma doğumdan ölüme kadarki süreci kapsayan büyüme ve gelişme sürecidir. Yaşlılık ise fizyolojik temellidir. Yaşlılık bireylerin, fiziksel ve psikolojik işlevselliklerini yavaş yavaş kaybetmeleridir ve kronolojik açıdan 65 yaş önem kazanmaktadır. Yaşlılıkta ortaya çıkan tüm değişimlerin etkisi, bireylerin tutum ve algılara göre değişmekte ve şekillenmektedir (Ersoy ve Diğr., 2005; Işıkhan, 2000; Güngör, 1995).
Yaşlanmanın başlangıcı ve seyri konusunda da tanımların çeşitliğinden de anlaşılacağı üzere çeşitli görüşler vardır. Yaşlılığın bir sınırı yoktur. Yaşlanma süreci, yaşam koşullarına, alışkanlıklara, yaşanılan ortam ve çevre koşullarına göre farklılık gösterir. Yaşlılık özet olarak “toplumsal gelişmişliğe, kişinin sağlık durumuna, sosyal ve psikolojik durumuna bağlı bir “değişken” olarak, yaşanılan çağa ve bölgeye göre farklılaşan göreceli bir kavramdır (Tufan, 2001: 87).
Yaşlılığın hangi yaşta başladığı konusunda literatürde farklı yaklaşımlar olmakla beraber ulusal ve uluslararası yaşlılık çalışmalarının genelinde DSÖ’nün tanımı esas alınmaktadır. DSÖ, psikogeriatrik olarak yaşlılık dönemini iki gruba ayırmaktadır: Dönemlerden ilki “65 yaş ve üstü olup, bu dönemdeki kişilere yaşlı denilmekte ikincisi; 85 yaş ve üzeri ise ileri yaşlı olarak” tanımlanmaktadır.
İlk tanımlarında kronolojik temelli bir yaşlılık sınıflandırması yapan Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ)’nün, yeni yaklaşımına göre ülkelerin sosyo-ekonomik farklılıkları nedeniyle sırf kronolojik temelli sınıflandırmalardan kaçınılmaktadır. Buna karşın, bireyin sağlık hizmetlerine ve sosyal güvenlik kapsamına en fazla
ihtiyaç duyduğu dönem olan 65 yaş ve üzeri dönem, sosyal sigortalar açısından da ‘sosyal ve ekonomik yoksunluğun başlangıcı olan yaşlılık dönemi’ olarak değerlendirilmektedir. Birleşmiş Milletler (BM) yaşlılıkta yaş sınırının ülkelerin sosyo-ekonomik yapısına göre değiştiği, Avrupa’da doğumda beklenen ortalama yaşam süresi yaklaşık 80 yaş iken, Afganistan’da bir kadın için bu sürenin 42 yıl olduğu gerçeği ile çoğu zaman 60 yaş ve üzerini yaşlı olarak temel almaktadır. Son yüzyılda tıpta ve teknolojide yaşanan gelişmeler sonucunda insan ömrü tüm insanlık tarihinde görülmediği ölçüde uzamış ve Dünya nüfusu hızla yaşlanma sürecine girmiştir
Özetle literatürde, farklı boyutlarda pek çok yaşlanma, yaşlılık ve yaşlı tanımına rastlamak mümkündür. Bu nedenle yukarıda ortak noktalarda birleşen ve görece daha tanımlayıcı olduğu düşünülen açıklamalara yer verilmiştir.
2.4. Dünya’da Yaşlılara Ait Güncel İstatistikler
Dünya nüfusunun son yüzyıl içinde (1950-2050) dörde katlanacak ve yaşlı nüfusun 10 kat artacak olması dikkat çekicidir (Yiğitbaş ve Deveci 2016). Genel olarak, toplam nüfus içinde 65 ve daha büyük yaştakilerin oranı daha hızlı artmaktadır. Dünya’da 1950 yılında 14 milyon kişi 80 ve daha büyük yaşta iken, bu sayı 2015 yılında 125 milyon olmuştur. Bu sayının 2030 yılı itibariyle yaklaşık 202 milyona ulaşması beklenmektedir.
Dünya’da 2050 yılı için tahmin edilen demografik durum aşağıda sunulmaktadır (Population Reference Bureau, 2016; United Nations, 2016):
“Dünya nüfusunun 9,869 milyar olacağı beklenmektedir.
“2.1 milyar kişinin 60 ve daha büyük yaşta olacağı, yani
yaklaşık her 5 kişiden birinin yaşlı olacağı tahmin edilmektedir.
“Dünya nüfusunun yarısının (ortanca yaş) 36 yaş ve üzeri
“Tarihte ilk kez 0-14 yaş grubu nüfus ile 60 ve daha büyük yaştaki nüfusun toplam nüfus içindeki oranları her iki grup içinde %21 olacak ve eşitlenecektir.
“Dünyada 434 milyon kişinin 80 ve daha büyük yaşta olacağı
ve 60 ve daha büyük yaştaki her yüz kişiden 53’ünün kadın olacağı tahmin edilmektedir.
“80 ve daha büyük yaştaki her yüz kişiden 58’inin de kadın
olacağı tahmin edilmektedir.”
Dünya nüfusunun yaş gruplarına göre dağılımı incelendiğinde, 0-19 yaş grubunda durağanlaşma ve azalma görülürken, 60 ve daha büyük yaştaki nüfus grubunda gözle görülür bir artış olduğu anlaşılmaktadır. Aşağıdaki şekiller, 1950 yılından itibaren dünyadaki yaşlı nüfus oranı ile 2100 yılına kadar beklenen yaşlı nüfus oranlarını göstermektedir (Bkz. Şekil 1,2,3,4) (Population Reference Bureau, 2016; United Nations, 2016).
Şekil 1: Yaş Gruplarına Göre Dünya Nüfusu 0 0,5 1 1,5 2 2,5 3 1950 1975 2000 2025 2050 2075 2100
YAŞ GRUPLARINA GÖRE DÜNYA NÜFUSU
0-19 yaş 20-39 yaş 40-59 yaş 60+ yaş
Kaynak: (Population Reference Bureau, 2016; United Nations, 2016).
Dünya nüfusuna, yaş grupları temelinde bakıldığında, 60 ve daha büyük yaştaki nüfus artışının 2000’li yıllardan itibaren hız kazandığı görülmekte ve ivmesini artırarak ilerleyeceği tahmin edilmektedir (Şekil 1). “Yüzyılın başında dünyada 607 milyon olan 60 ve daha büyük yaştaki nüfusun 2050 yılında 2,1 milyar olacağı öngörülmektedir. Küresel olarak, 80 ve daha büyük yaştaki "ileri yaşlı" nüfus, toplam yaşlı nüfustan daha hızlı büyümektedir. Yapılan projeksiyonlar 2015 yılında 125 milyon olan ileri yaşlı nüfusun, 2050 yılında neredeyse üçe katlanacağını göstermektedir” (Population Reference Bureau, 2016; United Nations, 2016).
Şekil 2: Yaş Gruplarına Göre Gelişmiş Ülkelerin Nüfusu 0 50 100 150 200 250 300 350 400 450 500 1950 1975 2000 2025 2050 2075 2100
YAŞ GRUPLARINA GÖRE GELİŞMİŞ ÜLKELERİN NÜFUSU
0-19 yaş 20-39 yaş 40-59 yaş 60+ yaş
Kaynak: (Population Reference Bureau, 2016; United Nations, 2016).
Gelişmiş ülkelerde bulunan 60 yaş üstü nüfusun 2050 yılında en üst seviyeye ulaşacağı, daha sonraki yıllarda ise hafif düşerek dengeye ulaşacağı görülmektedir. 2100 yılına doğru yaklaşırken ise yaşlı nüfustaki bu yükselmenin artmaya devam edeceği ve bu ülkelerin yaşlı nüfusunun artacağı beklenmektedir.
Şekil 3: Yaş Gruplarına Göre Gelişmekte Olan Ülkelerin Nüfusu 0 500 1000 1500 2000 2500 3000 1950 1975 2000 2025 2050 2075 2100
YAŞ GRUPLARINA GÖRE GELİŞMEKTE OLAN ÜLKELERİN NÜFUSU
0-19 yaş 20-39 yaş 40-59 yaş 60+ yaş
Kaynak: (Population Reference Bureau, 2016; United Nations, 2016).
“Dünyadaki yaşlı insanların üçte ikisi gelişmekte olan ülkelerde yaşamakta ve sayıları gelişmiş ülkelerdekinden çok daha hızlı artmaktadır. Tahminler yüzyılın ortasında, 60 yaş daha büyük yaştaki nüfusun gelişmiş ülkelerde 421 milyonu bulacağı, gelişmekte olanlarda ise 1.6 milyarı geçeceği yönündedir” (Şekil 2 ve 3) (Population Reference Bureau, 2016; United Nations, 2016).
Dünya’da 2025 yılında 60 yaş üzerindeki bireylerin sayısının 1,2 milyar, 2040 yılında 1,3 milyar, 2050 yılında (gelişmekte olan ülkelerin %80’i ile birlikte) 2 milyar olacağı öngörülmektedir. Önümüzdeki on yıl içinde neredeyse tüm gelişmiş ülkelerin nüfusu yaşlanacaktır (TÜİK, 2016a).
Tablo 1: 2100 Yılına Kadar Dünyada Yaşlı Nüfus Oranı Tahminleri
2013 2050 2100
Dünya’da 60 ve üstü yaş oranı %11,7 %21,2 %27,5
Dünya’da 80 ve üstü yaş oranı %1,7 %4,1 %7,6
Kaynak: Dünya Bankası, 2014.
Tablo 1, 2100 yılına kadar dünyada 60 ve daha büyük yaştaki yaşlı oranının %27,5 ve 80 ve daha büyük yaştaki bireylerin oranının ise %7,6 oranına yükseleceğini göstermektedir. Bu yükseliş dikkate alındığında; gelecek on yıllarda yapılacak çalışmaların, geliştirilecek politika ve stratejilerin yaşlı refahını odak alacak şekilde planlanması gerekmektedir (Dünya Bankası, 2014).
Dünya’da 60 yaş ve üstü yaştaki bireylerin t o p la m nüfus içindeki oranının 2012 yılındaki durumu Şekil 4 ve 2050 yılı tahmini Şekil 5’de yer almaktadır.
Ş ek il 4 : D ü n y a’ d a 60 v e D ah a B ü yü k Y aş tak i B ir eyl er in N ü fu s İç in d ek i O ra n ı (%) 2 0 1 2 Y ıl ı (K ayn ak :U N F A , 2012 , B ir le şm iş M il le tl er N ü fu s F o n u ).
Ş ek il 5 : D ü n ya’ d a 60 v e D a h a B ü y ü k Y a şt ak i B ir eyl er in N ü fu s İç in d ek i O ra n ı (%) 2 0 5 0 Y ıl ı (K a yn ak :U N F P A , 2012 , B ir le şm iş M il le tl er N ü fu s F on u ).
Gelişmekte olan ülkeler, demografik dönüşümü ve nüfuslarının yaşlanmasını önümüzdeki yirmi ile kırk yıl içerisinde çok hızlı bir şekilde yaşayacaklardır. Yaşlıların nüfus içindeki oranının %7’den %14’e ulaşması Fransa’da 115 yıl (1865-1980 yılları arası), ABD’de 69 yıl, Japonya’da 26 yıl sürmüşken aynı dönüşüm Azerbaycan’da 33 yıl, Çin’de 26 yıl, Singapur’da 19 yıl sürecektir (Population Reference Bureau, 2016; United Nations, 2016).
Özetle dünya nüfusu gittikçe yaşlanmaktadır. Her ülke kendi gerçekleri doğrultusunda politikalarını geliştirmektedir. Ülkemizdeki genç nüfusa rağmen yaşlı nüfus oranınındaki artışın kısa, orta ve uzun vadeli politikalarla yönetilmeye ihtiyaç duyulduğu açıktır.
2.5. Türkiye’de Yaşlılara Ait Güncel İstatistikler
Projeksiyonlara göre, Türkiye’nin en büyük zenginliklerinden biri olan genç nüfusu 2030’dan itibaren kademeli olarak azalacak, nüfus içerisindeki yaşlı nüfus oranı ise artacaktır. Günümüzün demografik göstergeleri 2016 yılı sonuçlarına göre toplam nüfus içinde %16.3 olan 15-24 yaş arasındaki genç nüfusun, 2023’de %15.6’ya 2050 yılında %11.8 düzeyine ineceğini işaret etmektedir (https://esa.un.org/unpd/wpp/ erişim 15.05.2018). Diğer yandan 2017 yılında toplam nüfus içinde %8,3 olan yaşlı nüfus oranının ise, 2023’te %10,2’ye 2050 yılında %20,8’e yükseleceği tahmin edilmektedir (Bkz. Tablo 2). Sayısal olarak ele alındığında, 2023’te 10,2 milyon olması öngörülen 65 yaş ve daha büyük yaştaki nüfusun 2080’de 25,6 milyona çıkması beklenmektedir (TÜİK, 2018).
2.5.1. Yaş(lı) Bağımlılık Oranı
Türkiye’de yaşlı nüfusun artması “bağımlılık oranı” kavramını da ön plana çıkarmıştır. Bağımlılık oranı, 15 yaşın altındaki nüfus ile 65 ve daha büyük yaştaki üretken olmayan nüfusun 15-64 yaş nüfusuna oranı olarak tanımlanmaktadır. Çalışma çağındaki her 100 kişiye düşen yaşlı sayısını ifade eden yaşlı bağımlılık oranı, 2014 yılında %11,8 iken 2016 yılında %12,3 olmuştur (TÜİK, 2016a).
Nüfus projeksiyonları Türkiye’nin genel bağımlılık oranının gelecek yıllarda da artmaya devam edeceğini göstermektedir. Ancak genel bağımlılık oranı içinde çocuk bağımlılık oranının azaldığı, yaşlı bağımlılık oranının ise aşamalı da olsa arttığı dikkati çekmektedir. 2025 yılı için yapılan nüfus projeksiyonları doğurganlık seviyesindeki düşüşün bir sonucu olarak azalma eğilimi içerisinde olan genel bağımlılık oranının, yaşlı nüfusun toplam nüfus içindeki payının artmasının bir sonucu olarak dengeleneceğini ve zamanla artış içine gireceğini göstermektedir (Kalkınma Bakanlığı 2014).
Tablo 2: Türkiye Nüfusuna İlişkin Veriler, 2000- 2050 Türkiye Nüfusuna İlişkin Veriler, 2000-2050
1970 1990 2000 2010 2015 2023* 2050*
Yaşlı Nüfus Sayısı
(Milyon)
1,5 2,4 3,9 5,3 6,5 8,6 19,5
Yaşlı Nüfus Oranı % 4,4 4,3 6,0 7,2 8,2 10,2 20,8
Doğurganlık hızı 3,41 2,65 2,53 2,05 2,14 1,90 1,65
Nüfus Artış Hızı % 2,52 2,36 1,83 1,59 1,34 *Tahmin Edilen
Kaynak: TÜİK, 2013 Nüfus Projeksiyonu Araştırması, 2013-2075
Tablo 2’de görüldüğü gibi ülkemiz nüfusunun 2023 ve 2050 yıllarına ait nüfus projeksiyonlarına göre, yaşlı nüfus 2023 yılında 8,6 milyon, 2050 yılında ise19,5 milyon olacaktır. Doğurganlık hızımız 2023 yılında 1,90 ve 2050 yılında ise 1,65 olacağı öngörülmüştür.
Tablo 3: 2013-2023 Arası Türkiye Nüfus Tahminleri
Tablo 3’te görüldüğü gibi; 2023 yılında nüfusumuzun yaklaşık 84 milyon, nüfus artış hızımız binde 8,4’e düşmesi beklenmektedir. Doğurgan yaşta olan kadın başına toplam doğurganlık hızımızın 1,85’e ve kaba doğum hızının binde 14,01’e düşeceği görülmektedir.
Şekil 6: Yaş Guruplarına Göre Türkiye Nüfus Piramidi (2017 yılı).
Kaynak: TÜİK, 2018b.
Genel olarak yüksek doğurganlık ve ölümlülük seviyelerinden düşük doğurganlık ve ölümlülüğe geçiş süreci, nüfusun yaş yapısında, toplam nüfus içinde çocuk nüfusun payının azalması ve 15-64 ile 65 ve üzeri yaş gruplarının payının giderek artması yönünde köklü değişimlere sebep olmuştur (Şekil 6 ve 7). Toplam nüfusun dörtte biri 15 yaşından küçük nüfus, %68’i çalışma çağı nüfusu olarak adlandırılan 15-64 yaş arası nüfus, %8,3 ise 65 ve daha büyük yaştaki yaşlı nüfustur (TÜİK, 2016c). Ayrıca yaşlı kadın nüfusun erkeklere oranla daha fazla artacağı öngörülmüştür.