• Sonuç bulunamadı

Toplumların sosyo-ekonomik ve kültürel yapılarındaki farklılıklar ulusal sosyal politikaları şekillendirmektedir. Örneğin; yaşlıların yaşamlarını daha çok aile çatısı altında sürdürdüğü toplumlar ile çekirdek aile ağırlıklı endüstri toplumlarında yaşlılara yönelik ulusal sosyal politikaların koruma alanı ile içeriğinde önemli farklılıklar bulunur. Ekonomik yönden gelişmiş ülkelerle gelişmemiş ülkeler arasında da bu alanda yaklaşım farklılıklarının olacağı açıktır. İşsizlik oranları, sağlık hizmetlerine erişebilirlik, ortalama yaşam süresi vb. gibi etkenler de bu bağlamda farklı uygulamaları beraberinde getirecektir.

Yaşlılara yönelik sosyal politikaların hedefleri, diğer dezavantajlı gruplara yönelik sosyal politikalarda olduğu gibi; sosyal gelişme, sosyal barış, sosyal adalet, sosyal denge ve sosyal bütünleşme gibi başlıklar altında sıralanabilir ve bu hedefler toplumun denge içinde ve huzurlu bir şekilde varlığını sürdürebilmesinin ana unsurlarını belirler. Yaşlıların yaşam düzeylerini geliştirerek, gelirlerindeki olası bir azalma nedeniyle toplumsal hizmetlerden yararlanma ve ekonomik olanaklara ulaşabilmede doğabilecek farklılıkları azaltmak sosyal dengeyi ve sosyal adaleti sağlayarak sosyal gelişme hedefine bir adım daha yaklaşılmasını toplumlar açısından olanaklı hale getirebilecektir. Toplumdaki yaşlı bireyler diğer bütün kesimlerle uyum

içinde olacak ve böylece sosyal denge de sağlanabilecektir (Altan ve Şişman, 2003).

Hangi risklerin "temel risk" olarak kabul edileceği konusu, refah devletini biçimlendiren en önemli belirleyicidir. Hemen hemen bütün gelişmiş ülkeler yaşlılığı temel bir risk olarak kabul etmekte ve koruma sağlamaktadır. Bu koruma yaşlı bireyleri toplumsal yaşama uyumlaştırarak sosyal bütünleşmeyi sağlayacaktır. Çeşitli ülke uygulamaları karşılaştırılacak olursa, yaşlılara yönelik sosyal politikaların, aşağıda sıralanan hedeflere yöneldiği görülmektedir. Bu hedefler, aynı zamanda yaşlıların hangi alanlarda, hangi olumsuzluklara karşı, nasıl korunmaları gerektiğini de ortaya koymaktadır (Altan ve Şişman, 2003: 1-36):

 Bir Gelir Güvencesine Sahip Kılınma

Bir sosyal sigorta kurumu çatısı altında yer alanların yaşlanmaları halinde, yaşlılık sigortasından kendilerine yaşlılık aylığı bağlanacağı açıktır. İş kazası, meslek hastalıkları, hastalık ya da sakatlık gibi risklerle karşılaşılması halinde de yine sigortalılara, bu sigorta kollarından yaşamları boyunca işgörmezlik geliri bağlanır. Ancak sigortalı olmayanlar, ileri yaşlarda düzenli, yeterli ve sürekli bir gelir güvencesinden yoksun kalacaklardır. Yaşlı refahını odak alan politikalar; ulusal hukuki düzenlemelerle belirlenen yaş sınırına dayanır ve yeterli bir geliri olmayanlara, yaşamları boyunca düzenli olarak parasal bir ödemenin yapılmasını öngörür (Altan ve Şişman, 2003).

 İstihdam Edilebilmelerine Yardımcı Olma, İstihdam Edilmeye

Özendirme, İstihdama Yöneltme

Yaşlı olarak kabul edilen kişiler çalışabilme yeteneği ve yeterliliğine sahip olabilirler. Bu nedenle, eğer istekleri dışında çeşitli nedenlerle çalışma yaşamı dışında kalıyorlarsa, bu kişilere çalışma yaşamına girebilmeleri yönünde yardımcı olunmalıdır.

Evde çalışma uygulaması gibi esnek çalışma biçimleri, özelde iş süresinin genelde ise tüm çalışma koşullarının yaşlının durumuna göre yeniden belirlenebilmesine olanak sağlayarak, yaşlı bireyin istihdam edilmesinde yardımcı olabilir. Sigorta kurumlarının bu alanda işlev görmesi ise yaşlılık aylığı ödemelerinin yükünde azalmaya yol açacağı için olumlu Kabul edilir. Yaşlı bireyin çalışma yaşamında yer almak konusunda isteği yoksa bile bu istek uyarılmalı, yaşlı birey motive edilmelidir. Bu yolla, yaşlı nüfusun ülke genelinde mikro ya da makro göstergeler üzerinde olumsuz etkileri azalacaktır.

 Çalışma Yaşamında Koruma

Bu politikalar, kişilerin çalışma yaşamından kopmalarına yol açan nedenlerin ortadan kaldırılmasına yönelik politikalardır. Yaşlı bireyler ücret, iş ilişkilerinin son bulması, kriz dönemlerinde ilk gözden çıkarılanlar olması, yeni koşullara uyum gösterebilmelerinde yeterli fırsat tanınmaması gibi yaş ayrımcılığı (age discrimination) içeren uygulamalarla karşılaşabilmektedir. Bu ayrımcı uygulamalar bazen açık, çoğu zaman ise örtülü olarak karşımıza çıkar.

Açık ayrımcı uygulamalar, hukuki eşitliği güvence altına alan düzenlemeler yolu ile giderilebilir. Örneğin; işten çıkarılmada yapılan açık ayrımcı uygulamaları ortadan kaldırmak için, işten çıkarma koşulları objektif ölçütlere bağlanabilir ve yaşlı bireyleri iş güvencesine kavuşturmak üzere düzenlemeler yapılabilir. Ancak örtülü ayrımcılık, yapısı gereği kolay tespit edilemediği ve ortadan kaldırılması sosyo-kültürel bir değişimi gerekli kıldığı için açık ayrımcı uygulamalar kadar kolay ortadan kaldırılamamaktadır. Yine de yaş ayrımcılığını ortaya koyan değer yargılarının değiştirilmesi doğrultusunda kamuoyunun oluşturulması, belki kısa dönemde değil ama orta ve uzun dönemde yararlı olacaktır.

 Kurum Bakımı Sağlama

gereksinimlerini dikkate alan sosyal hizmet programlarının en eski ve yaygın olanı kurum bakımıdır. Kurum bakımı, korunmaya ve bakıma

muhtaç yaşlıların sağlık, sosyo-ekonomik ve psikolojik

gereksinimlerinin profesyoneller tarafından karşılandığı, onların refah ve mutluluğunu temel alan bir hizmet türüdür. Bu tür bir hizmetten yararlanmanın her ülkede belirli koşulları vardır. Kurum bakımı, hukuki düzenlemelerin çizdiği çerçeve içinde, devlet, yerel yönetimler, gönüllü kişi ve kuruluşların işbirliği ile yürütülmektedir. Kuruluş ve işletme giderleri oldukça yüksektir. Bu nedenle geliri, serveti olanlar için ya da aile desteği bulunanlar için kısmen ücretli olması benimsenir.

 Sağlık Hizmet ve Yardımlarından Yararlandırma

Kamusal sağlık kurumları ve sigorta sağlık kurumlarında teşhis ve tedavi hizmetleri ile sağlık mallarının sağlanmasına yönelik

politikalardır. Bu nedenle, ülkedeki genel sağlık hizmetleri

çerçevesinde irdelenir. Ancak yaşlıların, yaşlanmanın getirdiği biyolojik değişimler nedeniyle, artan sağlık sorunları dikkate alınarak bu yöndeki politikaların yaşlılar için özel bir önemi vardır (Altan ve Şişman, 2003: 1-36).