• Sonuç bulunamadı

Sosyal güvenlik; bir dizi kamu önlemi ile hastalık, doğum, iş kazası, işsizlik,

iş göremezlik, yaşlılık, ölüm gibi nedenlerle ortaya çıkabilecek ekonomik ve sosyal risklere karşı, toplumun kendini korumasıdır. Karşılaşılan bu sorunlar bireyin gelirinin azalması ve/veya giderlerinin artmasına neden olmaktadır. Çalışma gücünü olumsuz yönde etkileyen hastalık, yaşlılık ve sakatlık gibi fizyolojik riskler ise çalışma gücünü etkilememekle birlikte onun kullanımını önleyen işsizlik, bu türden risklerdir. Bu risklerle karşılaşan birey, geçici ya da sürekli olarak gelirden yoksun kalmakta, ekonomik güvensizlik ortamına itilmektedir. Bu nedenle sosyal güvenlik politikalarının temelini; ekonomik, sosyal ve fizyolojik risklerin bireyler üzerindeki etkilerini giderme çabaları oluşturmaktadır. Çağdaş sosyal güvenlik kavramının

hedeflediği risklerin çoğu sağlıkla ilgilidir. Sağlıkla ilgili olup sosyal güvenlik programı çerçevesine giren asgari yararlanımlar şunlardır: Genel pratisyenlik bakımı (bazı ülkelerde ev ziyaretlerini de kapsar), yataklı ve ayakta bakım veren uzman bakımı, temel ilaçlar, doğumla ilgili hizmetler ve gerektiğinde hastane hizmetleri.

Hangi amaç ve kapsamda yapılırsa yapılsın sosyal güvenlikle ilgili bütün tanımlar içinde mutlaka yer alması gereken unsur; tehlikelerle mücadelede kullanılan bir araç olduğu gerçeğidir. Tehlike, insanların istek ve iradeleri dışında meydana gelmesi muhtemel, mümkün veya mutlak bir durumu ifade etmektedir (Yazgan, 1992: 53-54). Tehlike meydana geldiği zamanda insan hayatının devamını ve huzur içinde sürdürülmesini tehdit eden sonuçlar ortaya çıkardığı için kaçınılması ve uzak durulması gereken hal ve durumlar olarak kabul edilmektedir.

Tehlikeler, onu meydana getiren faktörlerin yanı sıra ortaya çıkardığı zararların niteliği bakımından da çeşitli sınıflandırmalara ayrılabilmektedir. ILO, 1952 tarih ve 152 sayılı “Sosyal Güvenliğin Asgari Normları Sözleşmesi”nde, sosyal

güvenlik tehlikelerini 9 başlık altında toplamıştır (Tokol ve Alper, 2011: 164-165).

Bu tehlikeler, yol açtıkları zararlar ve sosyal güvenlik sistemlerinin sağlamış olduğu koruma garantisi şunlardır:

1. Hastalık (tedavi edici sağlık hizmetleri temini): Çalışanların ve bakmakla yükümlü olduğu kişilerin geçici süre ile hastalanmaları dolayısıyla ortaya çıkan tedavi ihtiyacı karşılanır ve bu kapsamda hekime muayene, yataklı sağlık kurumlarında tedavi, ilaç ve iyileştirme araçları ile protezlerin temini ve tedavi amacıyla yapılacak sevklerde yol parası ve zorunlu giderleri ödenir.

2. Hastalık (gelir garantisi temini): Çalışanların, hastalık nedeniyle gelir- kazançlarının kesilmesi dolayısıyla ortaya çıkan gelir kesilmesini telafi etmek üzere çalışamadıkları süreler için geçici süre için iş göremezlik ödeneği verilir.

3. Analık (tedavi ve gelir garantisi): Gebelik, doğum ve doğum sonrası dönemde anne-çocuk sağlığı ile ilgili koruyucu ve tedavi edici sağlık hizmetlerinin temin edilmesi yanında, çalışan kadınların doğum izni

nedeniyle çalışamadıkları süreler için gelir kesilmesini telafi etmeye yönelik iş göremezlik ödeneği verilir.

4. İş Kazaları ve Meslek Hastalıkları: Hastalık tehlikesinin özel bir hali olup, çalışanların işyerinde çalışırken veya çalışmaya bağlı nedenlerle maruz kaldıkları hastalık ve kazalardır. Sosyal güvenlik sistemleri hastalık ve kaza ile ilgili tedavi edici sağlık yardımlarının yanı sıra çalışılamayan süre için sürekli gelir bağlanması veya günlük ödenek verilmesiyle ilgili gelir garantisi sağlar.

5. Malullük: Çalışma hayatında olan kişilerin çeşitli nedenlerle bir daha çalışamayacak derecede çalışma gücü kaybına uğramasına yol açan sürekli sakatlık veya hastalık halidir. Çalışma gücünün sürekli kaybına bağlı olarak ortaya çıkan gelir kesilmesini karşılamaya yönelik aylık bağlanması yanında kişilerin kendi ihtiyaçlarını karşılaması ve/veya yeniden iş hayatına dönmesini sağlayacak iyileştirme ve rehabilitasyon hizmetleri verilir. 6. Yaşlılık: Bir sosyal güvenlik tehlikesi olarak yaşlılık, insan

fizyolojisindeki değişikliğe bağlı olarak belirli bir yaştan sonra çalışma gücünün büyük ölçüde ve sürekli olarak kaybedilmesi halidir. Sosyal güvenlik sistemleri, yaşlılığa bağlı çalışma gücü kaybından kaynaklanan gelir kesilmesini telafi etmek üzere yaşlılık (emeklilik) aylığı bağlanır. 7. Ölüm: Diğer sosyal güvenlik tehlikelerinden farklı olarak, ölen kişinin

sağlığında geçindirmekle yükümlü olduğu eş, çocuk ve anne babasının geçim garantisinin sağlamaya yönelik gelir ve aylık bağlanması ile ilgili bir sosyal güvenlik garantisidir.

8. İşsizlik: Çalışanların kendi istek ve iradeleri dışında işlerini kaybetmeleri sonucu ortaya çıkan bir tehlikedir. Sosyal güvenlik sistemleri, işsizlik süresince ortaya çıkan gelir kesilmesini telafi etme amacıyla işsizlik ödeneği vererek sosyal güvenlik garantisi sağlar.

9. Aile Gelirinin Yetersizliği: Çalışan kişinin herhangi bir nedenle çalışma gücü kaybı ve gelir kesilmesi tehlikesi ile karşılaşmasına rağmen, aile fertlerinin sayısına bağlı olarak ortaya çıkan gelir yetersizliği (yoksulluk) tehlikesi karşılaşması halidir. Çocuk sahibi olma, aile gelirini yetersiz kılan ve aileyi yoksullaştıran bir sosyal güvenlik tehlikesi olarak kabul edilir.

Çocuklar için belirli yaşa kadar çocuk parası adı altında gelir ödemesi yapılır.

Sosyal güvenlik, sosyal politikanın gelirin yeniden dağılılımını sağlamak amacını gerçekleştirmede kullandığı en kapsamlı ve en etkin aracıdır. Diğer sosyal politika tedbirlerinden farklı olarak sosyal güvenlik; gelir düzeyi, yaşı, cinsiyeti ve mesleği ne olursa olsun toplumu oluşturan bütün fertleri, doğumlarından ölümlerine kadar bütün hayatları boyunca doğrudan ilgilendiren tedbirlerden oluşmaktadır.

Sosyal güvenlik dışında hiçbir sosyal politika tedbiri bütün toplum kesimlerini bütün hayatları boyunca onları ilgilendiren bir içeriğe sahip değildir.

Sosyal güvenliğin önemi, devletlerin bu amaçla ayırdıkları kaynakların düzeyine bakıldığı zaman daha kolay ve açık şekilde anlaşılabilmektedir. Nitekim gelişmiş ülkelerde bir yıl içinde yaratılan milli gelirin %25-35’i sosyal güvenlik için kullanılmaktadır. Halen milli gelirlerinin ancak %10-15’ini bu amaçla ayıran gelişmekte olan ülkeler için de uzun dönemli hedef bu oranı %30’lar düzeyine yükseltmektir. Bir başka açıdan bakıldığı zaman sosyal güvenlik, fertlerin çalışma hayatları boyunca kullanılabilir gelirlerinin %20-35’ini pirim olarak kaynakta kesen, hastalandıkları, kazaya maruz kaldıkları, sakatlandıkları ve nihayet yaşlılık nedeniyle çalışma hayatından ayrıldıkları zaman da tek ve en önemli gelir kaynağını oluşturan bir sistem olarak ortaya çıkmaktadır.

Türkiye’de yaşlılık sigortası yaşlılara yönelik sosyal politika uygulamalarının başında gelmektedir. 5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’na göre; yaşlılık sigortasından bağlanacak yaşlılık aylığından belli bir süre prim ödeyen (7200-9000 gün veya 20-25 tam yıl), kadın ise 58, erkek ise 60 yaşını dolduran sigortalılar yararlanmaktadır. Bu sigortalılara prim ödeme gün sayısı dikkate alınarak yaşlılık aylığı bağlanmaktadır. Ancak emeklilik yaşı 2036 yılından itibaren kademeli olarak yükseltilerek, 2048 yılında kadın ve erkeklerde 65 yaşına çıkacaktır. Türkiye’de 2011 yılı Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) verilerine göre yaklaşık 6.5 milyon kişi yaşlılık sigortasından yararlanmaktadır. Halen yaşlılık sigortasından yararlanan kişi sayısı sınırlı, yaşlılık (emeklilik) aylığının miktarı oldukça düşüktür. Yaşlılık aylığına ek olarak 170’i aşan kurum ve kuruluş tamamlayıcı sosyal güvenlik kurumu olarak üyelerine ek garantiler sağlamaktadırlar.

Bu kurumlar arasında en başarılı olanı askeri personel için oluşturulan Ordu Yardımlaşma Kurumu’dur (OYAK). Kurum üyelerine tazminat niteliğinde ödemelerin yanı sıra, ikinci emeklilik aylığı da ödemektedir (Altan ve Şişman, 2003).

 Yaşlılık Sigortası

Yaşlılara yönelik ulusal sosyal politikaların kapsamı ülkelere göre değişmekle birlikte sosyal sigortaların kapsamı içinde yaşlılık sigortası, bakım sigortası gibi uygulamalar yer almaktadır. Bunlardan yaşlılık sigortası yaşlılara yönelik sosyal politika uygulamalarının en yaygın olanıdır. Yaşlılık sigortası nın amacı kişilerin yaşlanma sonucu işgücünden ayrılmaları nedeniyle ortaya çıkan gelir azalması ve gelir kaybını telafi ederek tüketim ihtiyaçlarını sağlamak ve kişiyi güvence altına almaktır. Yaşlılık sigortasından sağlanan en önemli güvence yaşlılık aylığı bağlanmasıdır. Aylık bağlanma koşulları ülkelere göre değişmekle birlikte ilgili kanunlarda öngörülen yaş, sigortalılık süresi ve prim ödeme gün sayısı gibi koşulların yerine getirilmesi gerekir. Yaşlılar için yaşlılık aylığına (emeklilik aylığı) hak kazanmak kadar bu aylığın kişinin emeklilik öncesi yaşam standardını devam ettirebilecek düzeyde olması da önemlidir. Gelişmiş ülkelerde sosyal sigortalara ilave olarak özel sigortalar kapsamında ikinci bir aylık alan kişilerin emeklilik sonrası dönemde daha iyi bir yaşam standartına kavuştukları görülmektedir. Ancak halen gelişmiş ülkelerde bile özel sigorta sisteminden yararlanan yaşlı sayısı oldukça sınırlıdır. Bu nedenle yaşlılık aylığına hak kazanan birçok emekli, gelirlerinin yeterli olmaması karşısında yeniden çalışma hayatına dönmek zorunda kalmaktadır. Özellikle bu duruma erken emeklilik uygulamalarında daha sık rastlanmaktadır. Yaşlılık aylığının yeterli olması halinde de bazı emeklilerin psikolojik nedenlerle veya çalışma arzu ve gücünde olmaları nedeniyle yeniden çalışma yaşamına döndükleri görülmektedir (Tokol, 2013: 68).