• Sonuç bulunamadı

2.5. Cumhuriyet Döneminde Yörükler

2.5.2. Yörüklerden Alınan Vergiler

Yörüklerle devlet otoritesi arasında Osmanlılar döneminde başlamış olan ve Cumhuriyet döneminde de devam eden bir kovalamaca vardır. Yörükler vergi

vermemek ve resmi kayıtlara girmemek üzere dağ, taş dolaşırlar. Devlet ise çoğunluğu hayvancılıkla uğraşan halkından bir şekilde vergisini almak derdindedir.

Vergiler yarı ayni yarı nakdi oluyordu. Fakat daha ziyade aynı idi. Mesela Karaman’da meskûn çeken aşireti besledikleri cins atlarla vergilerini ödüyorlardı (Eröz, 1999: 236).

Cumhuriyet döneminde Yörüklerin en çok çekindikleri otorite ise vergi memurları yerine Ormancılar olmuştur. Bu defa devlet otoritesi ormancı olarak tecessüm etmiş ve son yüzyılda Yörüklerin kâbusu olmuştur.

Yörüklerden alınan vergiler şunlardır;

1- Resm-i ağnam: Koyun vergisidir. Keçiden de alınırdı. Koyun başına ya da sürü hesabına alınırdı.

2- Resm-i ağıl: Mensup olduğu sipahinin arazisinden başa bir arazide koyunlarını otlatan ve kışı geçiren bir Yörük bu sipahiye ağıl resmi olarak 300 koyuna bir kuzu birkaç vermek mecburiyetindedir.

3- Resm-i Kışlak: Bir tımara baştan bir yerden gelen Yörük’ün sürüsünden alınan resimdir. 300 koyun bir sürü sayılır. Ala sürüden bir koyun, orta vasıfta bir sürüden 1 şişek, edna bir sürüden bir toklu olarak alınır. Resm-i yaylak: sürülerini başka bir tımar sahibinin tımarında otlatan sürü sahibi Yörüklerden yılda 1 kez ya da koyun başına alınan vergidir (Eröz, 1999: 233-234).

Günümüzde hala Anadolu’nun ve Rumeli’nin özellikle de Torosların her yerinde tükenmekte olan kara çadırlar ve önlerinde dalgalanan Türk Bayrakları mevcuttur. Keçi sütünün öneminin tüm tıp dünyası tarafından tavsiye edildiği son yıllarda, bir taraftan da keçi otlatmak yasaklanmış ve son yirmi yılda göçebe sayısında hızlı bir düşüş olmuştur. Son dönemlerde yeniden hatadan dönülmüş ve keçi otlatmak suç olmaktan çıkmış olsa da göçebe Yörüklerin sorunları bir yığın olarak durmaya devam etmektedir.

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

ARAŞTIRMANIN METODOLOJİSİ

Bozahmetli Yörük Aşireti hakkında sosyolojik bir alan araştırması gerçekleştirdiğimiz bu çalışmanın üçüncü bölümü Metodolojiye ayrılmış bulunmaktadır. Sosyolojinin ve Kültürel Antropoloji’nin imkânlarından ve bakış açılarından yola çıkılarak gerçekleştirilen bu çalışmada kültür, kültürel değişme, göç ve yaşam tarzları kavramları belirleyici olmuştur. Araştırma kavramsal haritayı göz önünde tutarak gerçekleştirilmiştir.

3.1.Alan Araştırması

Derinlemesine Mülakat Tekniği’nin benimsendiği bu çalışma etnografik bir özellik arz etmektedir. Bu araştırma tipinde araştırmacı, yapmış olduğu alan çalışmasıyla farklı bir kültürün gündelik yaşamına katılır, gözlemler kaydeder, “yerli görüş açısına” girmeye çalışır. Buas ve Malinovski bu metodun kurucuları olarak tanımlanırlar. Biri ABD’nin batı yakası yerlileri, öteki Yeni Gine açıklarındaki Trobriant Adaları sakinleri arasında çalışmıştır (Colleyn, Auge, 2005: 75).

Sosyolojik alan araştırmaları, kuramsal bilgi ve teknik eğitimin yanı sıra belirli bir karakter ve mizacı da gerektirir. Bir kısım insanlar özellikle rahat olmayan ve çoğu kez de sağlıksız şartlarda yalnızlığa tahammül edemezler. Diğer bazıları da gereken entelektüel ve duygusal iletişimi gerçekleştiremezler. Araştırmacı, Yerli toplumu anlamak istiyorsa bunu içinde hissetmeli sadece not defterlerinde değil; hem medeni olmayan biri hem de bir Avrupalı olarak düşünme ve hissetme yetisi kolayca elde edilemez. Bu konuda başarılı olabilmek için kişinin rezervsiz bir biçimde kendisini verebilmesi ve aynı zamanda herkesin sahip olmadığı sezgisel güçlere sahip olması gerekir (Pritchard, 2005: 80).

Pritchard’ın yukarıda anlatmak istediği husus, esasen Carol Delaney’in “Tohum ve Toprak” ve Ulla Johansen’in “50 Sene Önce Yörüklerin Yayla Hayatı” adlı alan araştırmalarında da görüldüğü gibi yaptıkları alan araştırmasında toplumun dillerine ve bölgesel giyim tarzlarına uyarak -adeta onlardan birisiymiş gibi davranabilmeleri ile- çok isabetli sonuçlar elde etmeleri mümkün olmuştur.

3.2.Araştırmanın Konusu

Araştırmamızın konusu Bozahmetli Yörük Aşireti’dir. Aşiret mensuplarından bazıları günümüzde hâlâ konargöçer hayat tarzını devam ettirmektedir. Bozahmetli Yörük aşiretinin kökeninin Orta Asya’dan gelerek Toroslara yayılan Oğuzların Yıva boyu olduğu düşünülmektedir. Bu boyun bir kolu Manavgat’ın Demirciler köyünün ‘Kaba Pelit’ mevkiini yurt tutmuş ve muhtarlık kurmuştur. Osmanlı imparatorluğu döneminde aşiretlerin tüzel bir kişiliği olduğundan, aşiretler bir köy statüsünde muhtarlık kurabilmektedir. Cumhuriyet döneminde ise aşiretler resmi konumlarını kaybetmiştir. Bozahmetli Yörük Aşireti, bu dönemde belli bir süre hem yerleşik hem göçebe olarak hayatlarını devam ettirirken, 1950 yılında devrin Manavgat Kaymakamı Muslihiddin Yılmazmete tarafından muhtarlık mührüne el konulmuş ve bir daha da geri verilmemiştir.

Bozahmetli Yörük Aşireti’nin örneklem için seçilmiş olma nedeni, bu aşiretin gerek bulunduğu coğrafya gerekse yaşam şekilleri itibariyle genel Yörükler için iyi bir örneklemi temsil etmesidir.

3.3. Amaç

Türk tarihi ile yaşıt olan Yörük kültürü binlerce yıl geçmesine karşın göçebe kültürünün temel özelliklerini önemli ölçüde sürdürmekte ve Orta Asya’dan Balkanlar’a kadar uzanan geniş bir coğrafyada var olduğu görülmektedir. Yüksek dağ silsilelerinde kültürel değerler, yerleşik hayata oranla daha geç aşınıyor ve etkisini kaybetmiyor olsa da günümüzde kültürel mirasın taşıyıcıları göçerlerimiz artık yerleşik hayata geçmeye başlamış hatta son yüz yılda yerleşik hayata geçiş hızlanmıştır. Göçebe hayatı devam ettiren son birkaç oba ile bunun yanında şehir hayatına geçmiş yerleşik Bozahmetli aşireti, günümüzde yaşayan Yörükler hakkında yürütülecek bir araştırmaya ilham vermektedir. Araştırmada, bir anlamda modern dünyada geleneksel yaşam biçimlerini sürdürme gayreti içinde olan bir topluluğun sosyo-kültürel ve ekonomik yapıları incelenmektedir. Bu anlamda Bozahmetli Yörük Aşireti’nin kurumsal yapısı, işleyişi ve diğer kurumlarla olan ilişki düzeyleri ortaya koyulmaya çalışılmaktadır.

3.4.Önem

Kaybolmaya yüz tutmuş konargöçer kültürü ve bu kültürün temel dinamiklerini ortaya koyabilmek sadece entelektüel bir kaygının ötesinde geleceğe taşıma açısından da oldukça anlamlı olacağı düşünülmektedir. Binlerce yıldır süre gelen Yörük yaşam tarzının son yüzyılda teknolojik gelişmelerin de etkisiyle büyük oranda kaybolması ya da büyük bir yara alması sonucu bu kültürün sosyolojik olarak temel karakteristiklerini ortaya konulması, kültürel miras açısından oldukça anlamlıdır.

Ülkemizde Yörük hayatı ve kültürü ile yapılan akademik çalışmaların oldukça sınırlı olduğu ve bu çalışmaların büyük bir kısmının da tarihsel bir inceleme perspektifinde ele alındığı görülmektedir. Yüzyıllardır devam eden bu kültürel mirasın sosyolojik bir inceleme ile ele alınması çalışmanın önemini vurgulama açısından da oldukça anlamlı olacaktır.

3.5. Yöntem

Araştırmada, yöntem olarak Nitel Araştırma Yöntemi benimsenmiş olup, gözlem tekniğinden faydalanılmıştır. Nitel yönteme uygun bir veri toplama tekniği olan yüz yüze görüşme, odak grup görüşmesi bu araştırmanın uygulamasında kullanılmıştır.

Yarı yapılandırılmış görüşme tekniğinin benimsenmesi, esasen konargöçer Yörük kültüründeki sözlü kültürün önemine de vurgu yapmaktadır. Bozahmetli Yörük Aşireti’nin konargöçer ve göçmen bir kültürel daire ile tarihten günümüze gelmiş olması sözlü ifadenin ne kadar önemli olduğu gerçeğini bize sunmaktadır.

Yörük kültürünün ortaya konulmasında nitel yöntemin önemi ortadadır. Çünkü kolektif boyut taşıyan bu iki kavramın içinde barındırdığı değişkenleri ölçmek zordur ve birbiri içine geçmiş olguları ancak bu tarz bir yöntem kullanarak çözebiliriz.

Bu çalışma genel olarak Yörükler ve Batı Toroslarda yaşayan Bozahmetli Yörük Aşireti hakkında Etnografik bir çalışmadır. Ünlü Antropolog Koddak’ın tanımlamasıyla; Etnografinin kullanıldığı alan tekniklerinin özellikleri şöyledir:

1- Katılarak gözlemi içeren, günlük davranışın doğrudan, ilk elden gözlemi.

2- Günlük çene çalmada formel türlere olana kadar çeşitli derecelerdeki söyleşiler dostane ilişkinin kurulmasına yardımcı olur ve yapılandırılmış veya yapılandırılmamış uzun görüşmeler neler olup bittiğine dair bilgi sağlar.

3- İncelemeyle ilgili herkes için hazırlanan, tamamlayıcı, karşılaştırılabilir bilgiyi sağlayan görüşme izlencesi.

4- Soy ağacı yöntemi.

5- Konuya vakıf kişiler ile toplum yaşamının belirli alanları hakkında ayrıntılı çalışma.

6- Belirli insanların yaşam öykülerini toplamak için çoğu kez yol gösterici olan derinlemesine görüşme.

7- Yerel (yerli) inançlar ve algılara odaklaşan emik (aktör – yönelimli) araştırma stratejisi ve etnografın algıları ve sonuçlarına öncelik veren etik (gözlemci – yönelimci) yaklaşımlar.

8- Birçok türde sorun – yönelimli araştırma.

9- Boylamsal araştırma – bir bölge veya mahallin kesintisiz uzun süreyle incelenmesi (Koddak, 2008: 28-29).

Bu araştırmayı gerçekleştiren araştırmacının kendisinin de Yörük olması, araştırmanın derinlemesine analiz edilmesinde işlevsel bir rol oynamıştır. Nitekim bu araştırmada hala konargöçer olarak yaşayan aşiret yaşantısı değişik tekniklerle incelenmiş ayrıca hâlihazırda yaşamlarının bir bölümünü şehirde diğer bir bölümünü de konargöçer olarak yaşayan aşiret mensuplarıyla da çeşitli görüşmeler gerçekleştirilmiştir. Böylece örneklemimiz şehirde yaşayan ve bir şekilde aşiretle bağlarını sürdüren kişileri de kapsamaktadır.

Ayrıca araştırma mümkün oldukça görüntü, ses kaydı ve fotoğraflarla desteklenmeye çalışılmıştır. Görüşmeler belirli demografik, sosyo-kültürel ve ekonomik özelliklere sahip sadece daha önceden belirlenmiş, özel seçilmiş kişilerle gerçekleştirilmiştir.