• Sonuç bulunamadı

Yörük Çobanları ve Kişisel Eşyaları

4.2. BOZAHMETLİ YÖRÜK AŞİRETİ'NDE SOSYO-KÜLTÜREL HAYAT

4.2.6. Yörük Çobanları ve Kişisel Eşyaları

Yörük çobanları, obanın sürülerini otlatan, gerektiğinde geceleyin davar sürüsü ile birlikte çadırdan uzak meralarda kalan kişilerdir. Çoban kelimesi Yörüklerde hem sürüleri otlatan ailenin bireyleri için hem de dışardan para karşılığı

tutulan kişiler için kullanılır. Çobanların görev tanımlarıyla ve kıyafetleriyle ilgili olarak Erdentuğ, çobanlar takriben şafak vaktinde işe başlar, gün batımına kadar hayvanları otlatırlar. Birkaç çeşit çoban vardır: sığır çobanı, davar çobanı (koyun, keçi), kuzu çobanı. Sığır çobanının sürüsüne inek ve merkep, üç yaşlarında boğa ve tosun da katılmaktadır. Çobanlar, soğuktan ve yağmurdan korunmak için “keçe” adını verdikleri ya da bazı köylerde “kepenek” adı verilen bir şeyi üzerlerine atarlar (1968: 17). Bozahmetli Yörük Aşireti’nde çobanların kişisel eşyaları ve giyim tarzları tarihi sürece göre değişmiş, ekonomik şartlara göre şekil almıştır.

“Bizim kuşak ayaklarımıza mekap, karalastik ya da özel günlerde fastaş marka ayakkabılar giydik. Daha çok kara lastik yahut lorkuç adını verdiğimiz lastik ayakkabı giydik. Alt kısmımıza kot pantolon ya da İngiliz kilotu ve üzerimize gömlek giydik. Hava soğuksa gocuk giydik. Bizim aşirette gocuk değil gucuk derler. Bazen poşu giydik bazen askeri kamuflaj giydik. Dağ başı nasılsa deyip pejmürde de giyinmezdik, baya bakardık kendimize” (MU, 48, E).

Aşirette keçi sürülerini güdenler için davar çobanı, oğlak sürülerini güdenler içinse oğlak çobanı tabiri kullanılır. Davar ve oğlak çobanlarının yanı sıra sığır çobanları, deve çobanları ve eşek çobanları da mevcuttur. Deve çobanlığı genellikle evin küçük oğlunun görevidir. Davar çobanlığı ise gece dağda kalınacağından genellikle evin erkeğinin veya büyük oğlunun görevidir. Oğlak çobanı genellikle evin kadınlarının yahut kız çocuklarının görevidir. İnek ve eşek çobanlığı ise obanın yaşlılarının yahut küçük çocuklarının görevidir. Buradan da anlaşılacağı üzere herhangi bir yaş ve cinsiyet sınırlaması olmaksızın, her çeşit malı otlatan kişilere çoban diyebiliriz.

“Hayatımın neredeyse tamamını davar ya da oğlaırk güderek geçirdim. Davarların önüne yürüyüp yuu dediğim zaman arkamdaki sürü, bana çok büyük bir cesaret verir. Silahım olmasa bile gece dağda davarlarla birlikte yatabilirim. Tabiî ki silah Yörük çobanının omzundan eksik olmaz. Gara lastik giyerim hep, taşlarda giderken düşmemek için. Bir de av yaparken ses çıkarmıyor. Günlük mal güderken mutlaka bir tavşan, keklik yahut taş güvercini mutlaka bir av vururum. Zaten Yörükçülüğün tadı da burada. Davardan gelince yapılan kahvaltı bile çobanlık yapmak için yeterli bir sebep, tabii anlayana.” (SE, 37, E).

Çobanların kişisel eşyalarına gelince, her çobanın bulunduğu coğrafi şartlar ve güttükleri malların ne olduğuna bağlı olarak eşyaları da değişiklik gösterir. En garanti eşya bütün çobanlarda bulunan değnektir. Çobanlar arasında değnek ya da sopa adı verilen bu ağaç çubuğun önemi büyüktür. En dayanıklı sopa pıynar sopasıdır. Bu sopa sadece havyaları gütmek ve onlara yön vermek için kullanılmaz, aynı zamanda çobanın silahıdır. Yakın dövüşte en yakın destekçisidir. Çobanın sopasının kalınlığı, inceliği ve uzun yahut kısa olması güttüğü hayvanın fiziki yapısı ve bulunduğu coğrafyanın şartları ile yakından ilgilidir. Değneğin şekli işlevine göre değişir. Genellikle her çobanın kendisine ait bir sopası vardır. Sopanın üzerine bazen bıçakla kazıyarak bazen de sıcak şiş ile dağlayarak çobanların isimleri yazılır. Böylece sopadaki iz kalıcı olmuş olur. Yaşlı çobanların değneğinin ucu ise eğridir. Yaş ağaçtan düzgün olan bir dalı kesilir. Önce bıçakla kabuğu soyulur, ardından yakılan ateşte ütülür. Bir tel yardımı ile uç kısmı hilal şeklinde bağlanır. Bu şekilde ateşte iyice ısıtılır. Birazcık kararan sopa soğumak üzere bırakılır. Sopamız hazırdır artık.

“Çobanlar genellikle tek başına ve yerleşim yerlerinden uzakta yaşarlar. Sopa, çobanın silahıdır. Tüfeğin olmadığı zamanlarda çobanın kendini güvenceye almak için başvurduğu bir dayanaktır. Sopa deyince daha ziyade akla savunma silahı akla gelir. Fakat sopanın incesine çıpkı derler. Çıpkı, davar sürüsüne yön vermek ya da oyaza malları terbiye etmek için kullanılır” (MÇ, 49, E).

Çobanların değnekten sonra en önemli ihtiyacı azıklarıdır. Beline bağladıkları azıklarında genellikle yufka ekmek, tulum peyniri ve kuru soğan bulunur. Çobanın ekonomik durumuna ve evden uzakta kalma sürelerine göre azığın içeriği değişiklik gösterebilir. Örneğin yatılı yatan çobanlar, yatacakları yere çaydanlık ve su bidonu gibi eşyaları saklarlar. Onlar sürekli dağdadır. Odun ateşinde çay keyfini yaşayan çobanların sayısı çoktur. Azık olarak hazırlanan bohçanın ebadı da çoban sayısına göre değişir. Bazen azık olarak bir salkım üzüm ve pazar ekmeği vardır, bazense bir kavun yahut karpuz…

"Ayağında Mekap marka ayakkabı, elinde tön gilik tespih, omuzunda tüfek pürsilah gezer çobanlarımız. Delta marka Radio da olmazsa olmazlarındandır. Belinden de azık eksik olmaz. Kışın kepenek yazın gucuk pek eksik olmaz" (MC, 53, E).

Bozahmetli Yörük Aşireti’nde eskiden olduğu gibi günümüzde de davar çobanının omzunda av tüfeği, elinde sopa, belinde silahlık ve azık bohçası, ayağında gara lastik yahut mekap ayakkabı bulunur. Tüfekle sopa pek aynı anda bulunmaz. Sopanın bulunduğu tüfeğin olmadığı zamanlarda genellikle enek tespihi de mevcuttur. Havanın durumuna göre kapüşonlu gocuk yahut kepenek çobanı yağmurdan ve rüzgârdan korumak için kullanılır.