• Sonuç bulunamadı

Yazıcı, Osmanlı İmparatorluğu’nun gelişmesinde, yeni fethedilen yerlerin Türkleştirilmesinde ve boş yerlerin şenlendirilerek ekonomik hareketliliğin sağlanmasında konar-göçer aşiretlerin önemi büyüktür (2008: 155).Konargöçerliğin yapısında bulunan özerklik ve özgürlük, ayrıca konargöçerlere sağlanan bazı ayrıcalıklar ve korumalar bu yaşam biçimini imparatorluk coğrafyasında çekici hale getirmiş, bu yüzden Yörük aşiretleri kayıt altına alınmaya ve iskâna her zaman direnmişlerdir (Aköz, 2014: 308).

Osmanlı döneminde 18.yüzyıla gelinceye kadar ayrıcalıklı bir konumda olan Yörükler, fetihlerin sona ermesi ve toprak kayıplarının başlaması ile ayrıcalıklarını kaybetmiştir.

2.4.1.Anadolu Yörükleri

Osmanlılar döneminde yaşayan Yörüklerin çoğu Anadolu’da bir kısmı da Rumeli’de bulunuyordu. Bu aşiretleri nizam ve inzibat altında almak ve güçlerinden yararlanmak için kanunlar hazırlanmış gerek Fatih Kanunnamesi’nde gerekse Kanuni Sultan Süleyman’ın Kanunnamesi’nde Türk aşiretleri hakkına maddeler yer almıştır (Ceran, 1990: 06).

Osmanlılar Yörükleri sistemli bir şekilde toprağa yerleştirmeğe çalışmışlardır (www.dallog.com\boylar\yoruk). Göçebeler Osmanlılar devrinde de

orta Asya’dan getirdikleri koyun ve atı besliyor yine onlar gibi deveyi taşıma vasıtası olarak kullanıyorlardı. Osmanlı devletinin de seferlerde askerin azığını develer ile taşıttığı bildirilmektedir (Sümer, 1999: 14). Anadolu’nun pek meşhur atlarını yetiştirenler halılarını dokuyanlar bunlar idi. İrsi reislerinin idareleri altında yaşayan bu aşiretlerin yaylak ve kışlakları belli idi. Fakat göç yolları üzerindeki köylere zarar vermekten geri durmuyorlardı. Anadolu Türklüğünün en canlı unsurunu teşkil eden ve devlet kavramına yabana olan bu kitlelerin bu hareketlerinin temelinde bazı amilleri vardı. Bazen vergi tahsildarlarının açgözlülüğü bazen aşiret reislerinin hırs ve menfaati bazen de yoksulluklar (Fuad Köprülü, 1959: 46).

Yörükler, imparatorluk Türkiye’sinin münakale şebekesini ellerinde tutuyorlardı. Deve kervanlarıyla limanlardan iç piyasa ve pazarlara ithal mallarını sevk eder, istihsal merkezlerinden sahil şehirlerine ihraç mallarını boşaltırlardı. İstihsal bölgelerinin mahsullerini geniş istihlak merkezlerine Yörükler naklederlerdi. Harp ekonomisi için gerekli cephanenin bir menzilden diğerine taşınması erzakların ulaştırılması Yörüklerin hizmetleri sayesinde sağlanıyordu. İstanbul gibi büyük tüketim merkezlerinin et ihtiyacını Yörükler karşılıyordu (Eröz, 1999:225- 226).Osmanlı idaresi Yörüklerden 30 kişilik gruplar düzenlenmiş ve bunlara “ocak” adını vermiştir. Ocaklar içinde de Nöbetli, Eşkinci Yamaklı gibi görevliler belirtilmiştir. Yörükler kanun nazarında asker toplamak usulü konmuştur. Ancak savaşa giden Yörüklerden savaşçı olarak değil geri hizmet işçileri olarak faydalanılmıştır (Yeni Hayat Ansiklopedisi, 1990: 3367).

Yörükler geçit ve derbentleri muhafaza etmek suyollarının yapılması köprü inşası kale tamiri ve muhafazası menzillere zahire toplanması gibi işleri yapmakla mükelleftiler. Sefere katılırlardı. Görevleri top çekmekti (Eröz, 1999: 229). Yörükler divana tabi değillerdi. Çoğu zaman sefere katılmaya madende çalışmaya çağrıldıkları zaman icabet etmemeye ve etseler bile ya geç ya da eksik mevcutta gelirlerdi. 1592’den Yörüklerin düzeni bozulmaya başladı (Ceran, 1990: 07).

Anadolu’da baş gösteren Celali insanları ve neticesinde meydana gelen iç çalkantılar ve ekonomik buhranlar Anadolu Yörüklerinin iyice bozulmasına sebep oldu. Devlet bunun üzerine Yörükler üzerinde idari otoriteyi sağlamak ve doğabilecek zararları önlemek için onları mecburi yerleşmeye tabi tutmuştur.

Mecburi iskânın gayesi göçebe hayat tarzı sebebiyle Yörüklerin yerleşik halka zarar vermelerine engel olmak, harap ve boş olan iskân merkezlerinin imar edilmesini temin etmek ve kontrol edilmesi güç olan eşkıya gruplarına karşı bir emniyet unsuru olarak set vazifesi görmelerini sağlamaktı (www.dallog.com\boylar\yoruk ).

İçel sancağına iskân edilen Yörükler rahat durmuyorlardı. Yaylalardan dönerken İçel, Alaiye ve Teke sancaklarındaki halkın mallarına tecavüz ediyorlardı. Bunlar 1712’de Kıbrıs’a sürüldüler. Bir kısmı sürgün esnasında kaçtı. Bir kısmı Kıbrıs‘a geldikten sonra, Aydın, Menteşe, Saruhan ve Kütahya tarafına kaçtılar. 1714’te kendi hallerinde oturmaları ve ziraatlar meşgul olmaları şartı ile affedildiler. Bir kısmı da koyun yetiştirmeyi ve dağlarda odun keserek ticaret yapmayı sanat edindiler (Ceran, 1990:7-8).

XIX. yy’dan itibaren Yörüklerin iskânı daha düzenli olarak yapılmaya başlandı. Vilayetlerine Yörük iskân edilecek valiler yaylak ve kışlaklardaki Yörükler üzerine iskân nazırı tayin ederek onları disiplin altına almaya çalıştılar. Tanzimat’dan itibaren de boş araziler terk edilmiş yerler iskân sahası olarak seçildi. Bu şekilde iskân için bursa Sivas, Ankara, Konya ve Aydın illeri ile buralara bağlı yerler seçildi. Yörüklerin iskânı için Fırka-i Islahiye tertip edildi. Bu kurum Adana, Halep, Maraş ve Antep’te yeni kasabalar kurmak şartıyla pek çok Yörük cemaatini iskâna tabi tuttu(www. dallog.com\boylar\yoruk).

2.4.2.Rumeli Yörükleri ve Evlad-ı Fatihan

Osmanlı Oğuz boylarını Rumeli’ye yerleştirerek hem o bölgenin Türkleşmesini hem de İslamlaşmasını sağlamak istemiştir. Savaşlarda üstün başarı gösteren Oğuz boylarına Evlad-ı Fatihan ismi taltif edildi. Uzunca bir süre bu isimle o bölgede yaşadılar.

Osmanlı Devleti’nin daha imparatorluğa dönüşmediği dönemlerde başlayan göçler, başta Konya ve civarından geldiklerinden dolayı kendilerine “Konyarlar” denilen gruplar başta olmak üzere Rumeli’ye yerleşmişler, 16. Yüzyıldan itibaren sadece bölgelerinde değil, tüm dünyada imparatorluk adına savaşan bu Yörüklerin altı çocuğundan sadece biri askere gitmekle sorumlu tutulmuş ve çeşitli imtiyazlar

tanınmıştır. Bütün bu imtiyazlar ve kahramanlıklar Tanzimat Fermanı ile son bulmuştur (Gökbilgin, 2008: 9-13).

Osmanlı İmparatorluğu’nun kuruluş devirlerinde Anadolu’dan Rumeli’ye gerçekleşen göçerin devlet eliyle yapılanları taltif makamında idi. Henüz devlet için bir gaile değillerdi. Bu sebeple yeni ülkeleri Türk vatanı haline getirmek için Yörüklerden istifade ediliyordu. Daha sonraki göç hareketleri sürgün mahiyetinde idi (Eröz, 1999:245).

Rumeli’de Yörükler çeşitli kollara ayrılıyor ve yaşadıkları bölgelerin adları ile anılıyorlardı.

Tanrı Dağı Yörükleri (Gümülcine, Karasu, Yenicesu, Drama) Nal Döken Yörükleri ( Bugünkü Bulgaristan’da )

Selanik Yörükleri ( Makedonya ve Teselya’da )

Vize Yörükleri ( Vize, Lüleburgaz, Çorlu ve Hayrabolu)

Karacık Yörükleri ( Edirne, Kırklareli, Babaeski ) (Sümer, 1999: 11).

Balkanlardaki Türk hâkimiyeti bu bölgedeki Hıristiyan milletler üzerinde derin etkiler yapmıştır. Bugünde milletlerin dilinde ve günlük yaşayışlarında bu tesirlerin izleri görülmektedir. Balkanlardaki Türk hâkimiyeti sonucunda Boşnaklar ve Arnavutların çoğu Müslüman olmuşlardır (Sümer, 1999: 12).

Rumeli’deki Yörükler Anadolu’daki Yörüklere nazaran daha teşkilatlı idiler, daha sıkı disiplin altındaydılar. Uzun süre Rumeli’de kalanlar ve fetihler sırasında Osmanlı ordularına yardımcı olan bu Yörükler zamanla azaldılar, Osmanlıların Rumeli’de kalanlar ve fetihler sırasında Osmanlı ordularına yardımcı olan bu Yörükler zamanla azaldılar, Osmanlıların Rumeli’den çekilmeleri ile Anadolu’ya göç ederek çeşitli yerlere yerleştirildiler. Kalanların bir kısmı bugün Yugoslavya’da Ogrozden Dağı’nın eteklerinde hayvancılıkla uğraşmakta, geleneklerini, dillerini ve ekonomik yapıları korumaktadırlar (www.dallog.com\boylar\yoruk).