• Sonuç bulunamadı

Yönetimde Esas Alınan Siyasi ve Ahlakî Nitelikteki Bazı Değer ve İlkelerin

B. TOPLUMSAL TEMELLER

6. Yönetimde Esas Alınan Siyasi ve Ahlakî Nitelikteki Bazı Değer ve İlkelerin

Meşruiyet, siyasi iktidarın toplumu bir bütün olarak kuşatması ve topluma yayılmasını sağlarken, siyasi iktidarın ortaya koyduğu bir takım değerler toplumsal düzenin kurulmasına ve siyasi iktidarın yönetilenlerin gözünde “haklılığı”nın devamına hizmet eder. Bu değerler, siyasi ve ideolojik olabileceği gibi ahlakî de olabilir. İktidarın, otoritesini topluma uygularken kullanacağı dil ve tavır, kullandığı siyasi söylem ve ortaya koyduğu toplumsal hedefler ve yarattığı sosyo-politik atmosfer, yönetilenler tarafından benimsenip onaylandığı müddetçe, bir meşruluk sorunu gündeme gelmeyecektir146.

Siyasi iktidarın ortaya koyduğu değerler sistemi bir bakıma meşruiyetin fonksiyonel aşamaları ya da otoritenin topluma yayılması olarak ifade edilebilir. Söz konusu aşamalar siyasi iktidarın otoritesini sürekli kılma çabalarıdır. İlk olarak, toplumsal hayatın bir anlama kavuşturulması ihtiyacının gerçekleştirilmesi gerekmektedir. Bu bağlamda meşruluk, amaç için geçerli bir dil ve söylem tarzı sergiler. Bu söylem objektif bir mahiyet taşımalı, yönetilenlerin güvenini ve onayını kazanabilmelidir. İkinci aşamayı, meşruiyetin duygusal boyutu oluşturur. Bu, iktidarın rejime esas olan temel teorik söyleminin var olan toplumsal normlara uydurulması aşamasıdır. Üçüncü aşama ise iktidarın ortaya koyduğu teorik söylemin toplumu da aşarak fertlerde vücut bulmasıdır. Dolayısıyla iktidara ilişkin onama ve inanç toplumsal kabulün de ötesinde bir kişisel rıza ve inanca dönüşecektir. Sonraki aşama siyasi iktidarın toplumsal havayı şekillendirmesidir. Otorite, sembolik bir bütünlük içerisinde kuşatılmış kurumsal düzen ve düşüncenin somutlaştırılmasına çaba gösterir. Bu süreç, sosyal hayatın fikrî amaçlarının şekillenmesinden daha üstte bir durumdur. Söz konusu somutlaştırma ile toplumsal hayatın hiyerarşik yapılanması gerçekleştirilerek kurumsal düzenin nihai meşruiyeti sağlanmaya çalışılacaktır147.

146 ÇETİN Halis, “Siyasetin Evrensel Sorunu: İktidarın Meşruiyeti-Meşruiyetin İktidarı”, AÜSBFD, 58/3, Ankara 2003, s. 67.

147 BERGER Peter L./LUCKMANN Thomas, The Social Construction of Reality : a Treatise in the Sociology of Knowledge, New York 1967, s. 98.

Siyasi iktidarın meşruiyet arayışı, var olan durumu haklılaştırma ve kabulünü yaygınlaştırma, kurulu düzeni güvence altına alma arayışıdır. Her siyasi iktidar, otoritesinin haklılığının ölçülerini ve rasyonel gerekçelerini araştırır. Bunu yaparken, daima kendi iktidarının meşru olduğunu, kendisine yönelik eleştirilere ve muhaliflerine karşı savunur. Sürekli olarak meşruiyetini yenileme çabası gütmekle kalmaz, bunu toplumsal alana da ilan eder. Kendi meşruiyet tanımlamalarının içinde gayri meşruluk alanları yaratarak, öteki meşruiyet arayışlarını siyasi ortamın dışına atmaya çalışır148. Siyasi iktidarın kendi meşruluk anlayışı içerisinde ortaya koyduğu meşruiyet tanımları bir çeşit savunma mekanizması olarak düşünülebilir. Bu itibarla, mevcut düzen içerisinde meşruiyetine gölge düşürebileceğine inandığı muhtemel durumları somutlaştırarak yönetilenlerin takdirini almaya çalışabilir: Siyasi iktidar, kendi meşruluk ölçülerinin dışında gördüğü anlayışları, bir takım sosyal, siyasi ve ahlakî –toplum tarafından değer verilen- normlarla yargılayarak söz konusu anlayışların haksızlığını ispat etmek için mücadele eder. Bu mücadele toplumun hassasiyetlerini de kullanarak gerçekleştirilen bir propaganda olarak düşünülebilir. Yönetilenler, siyasi iktidarın yaptığı bu propagandanın dayandığı ölçülere ve değerlere saygı duyar ya da onları benimserlerse siyasi iktidar meşruiyet endişesi taşımayacaktır.

Siyasi iktidar, kendi meşruiyet alanını tanımlarken kendi dışındakilerin de meşruluk alanını belirlemiş olmaktadır. Ayrıca siyasi iktidarın bu meşruiyet alanı, kendisine yönelik eleştiri ve muhalefetlerin de objektif ölçülerini vererek siyasi sistem içerisindeki toplumsal ve siyasi faaliyetlerin sınırını çizmiş olmaktadır. Söz konusu sınır, hem toplumun hem de siyasi taleplerin meşruiyet sınırıdır. İktidarın belirlediği bu sınır içerisinde ileri sürülen görüş ve eleştiriler ile faaliyetler meşru sayılacaktır. Diğerleri siyasi iktidara karşı ve dolayısıyla “gayrimeşru” ilan edileceklerdir149.

Siyasi iktidarın en önemli sorunu, meşruiyetini dayandırdığı ilk temel ile siyasi güç ve toplumsal düzen arasındaki birlik, bütünlük, uyum ve uzlaşmayı sağlamaktır. İktidar bunu başarabilmek için meşruiyetin “ötekileştirme” fonksiyonunu kullanır. Ötekileştirme, siyasi iktidarın meşruiyetine alternatif meşruiyet arayışlarının toplumsal değer ve zemin kazanmasını önlemeye yönelik bir tavırdır. Meşruiyetin ötekileştirme fonksiyonu da yukarıda ifade edilen toplumsal birlik ve uzlaşmayı tehdit eden tüm unsurların toplumsal hayattan ve siyaset sahnesinden sökülüp atılması ihtiyacından kaynaklanmaktadır. Çünkü, siyasi iktidarın özü, tekleşmek ve tekelleşmektir. Dolayısıyla egemenliğin bölünmezliği ve

148

ÇETİN, Siyasetin Evrensel Sorunu, s. 68. 149 ÇETİN, Siyasetin Evrensel Sorunu, s. 68.

paylaşılamazlığıdır. Bu sebeple, toplumsal birlik, uyum ve uzlaşma, söz konusu tekelleşmenin bir zorunluluğudur. Çünkü bu olgular, siyasi iktidara eksiksiz bir iktidar alanı yaratacaktır. Bu durum, siyasi iktidarın meşruluk anlayışına ya da temel dayanağına yönetilenler gözünde bir mutlaklık ve kutsallık kazandıracaktır150.

İnsanlık tarihi boyunca, toplumların yaşadığı en büyük korkuların başında düzensizlik, anarşi ve kaos gelmektedir. Bu korku, korunma ve dolayısıyla birlikte yaşama amacı ve arzusunun önündeki en tehlikeli olgu olduğu gibi korunma ve birlikte yaşama amacının temel gerekçesi de olmuştur. Bunun yanında söz konusu korkular, toplumun siyasi iktidara olan ihtiyacını ve itaatini artırır. Bu tip korkuların olması siyasi iktidar için önemlidir: Çünkü, kendisine yönelik itiraz ve muhalefeti susturabilmek için toplumun bu tip kaygılarına dayanacak ve söz konusu itirazlarla mücadelesini bu şekilde meşrulaştırma yoluna gidecektir. Sonuç olarak, toplumsal birlik, uyum ve uzlaşmanın koruyucusu ve sürdürücüsü olan siyasi iktidar ile toplumun ortak düşmanları olan nifak, anarşi, bölücülük ve uyumsuzluk, yönetilenlerin kaygılarının ya da kıymet verdiği değerlerin de yardımıyla düzenin dışına itilecektir. Bir bakıma toplum, iktidarın öne sürdüğü değerler sistemini kabullenerek, düzenin devamına hizmet edecektir. Ayrıca bu çatışmanın sürekliliği içerisinde, siyasi iktidarın meşruluğu da yenilenerek süreklilik kazanacaktır.