• Sonuç bulunamadı

Osmanlı Yönetici Sınıfının Bölümleri

A. YÖNETİCİ SINIF

2. Osmanlı Yönetici Sınıfının Bölümleri

Askerî sınıf kendi içerisinde bazı bölümlere ayrılmıştır. Bunlardan ilkini “saray hizmetlileri” sınıfı oluşturmaktadır. Bîrun, Enderun ve Harem olmak üzere üç bölüme ayrılmış olan saray hizmetlileri, Osmanlı Sarayı’ndaki çeşitli hizmetleri görmek için ihtisaslaşmış kimselerden oluşmaktadır439. Saray bürokrasisini oluşturan bu grup, yönetici sınıfa tanınan tüm ayrıcalıklardan yararlanmışlardır440.

Yönetici sınıfın ikinci grubunu seyfiye olarak da adlandırılan kılıç sahipleri oluşturmuştur. Kuruluş felsefesinde gaza ve fetih inancının yattığı Osmanlı İmparatorluğu içerisinde orduyu oluşturan askerler, uzun yıllar ilmiye sınıfı ile birlikte önemli bir etkinliğe ve güce sahip olmuşlardır. Seyfiye, kapıkulu askerleri ve eyalet askerleri olmak üzere iki ana parçadan meydana gelmiştir. Kapıkulu ordusu doğrudan padişaha bağlı olup, hemen hemen tamamı devşirme kökenli yeniçerilerden kurulmuştur441.

Eyalet askerleri ise Osmanlı ordusunun sayıca kalabalık bölümüdür. Osmanlı toprak düzeninin temeli olan timar sisteminin uygulanma amaçlarından birisi de orduya düzenli ve iyi yetişmiş asker sağlamaktır. Osmanlı arazi rejimi içerisinde devlet, miri araziden belirli bir kısmın yıllık gelirinin tamamını veya belli bir kısmını, belirli hizmetler karşılığında kişilere timar olarak tevcih etmiştir. Bu uygulamada toprağın kuru mülkiyeti yine devlette kalmaktadır442. Sipahi adı verilen timar sahibi, savaş zamanında bizzat kendisi veya kendisine tevcih edilen timarın gelirine göre değişen sayıda “cebelî” adı verilen tam teçhizatlı askerler ile orduya katılırdı443.

Askerî statüsünde olan diğer bir sınıf da ilmiye sınıfıdır. Osmanlı Devleti’nin kuruluşundan itibaren ilmiye sınıfı devlet bürokrasisinde çok önemli bir yer tutmuş, uzun süre seyfiye ile birlikte üstünlüğü paylaşmıştır. Şer’î esaslar temeline oturmuş Osmanlı Devleti’nde ilmiye sınıfının bu denli önemli olması anlaşılır bir durumdur. Çünkü devlet bürokrasisindeki pek çok önemli makam, ilmiye sınıfına mensup kimselerle doldurulmuştur.

439 Bunların başlıcaları, enderun ağaları, Saray ağası, haznedar başı, kilerci başı, şehremini, matbah-ı âmire emini, darphane emini, rikâb ağaları, kapıcı başı, çavuşbaşı gibi görevlilerdir. SHAW, c. 1, s. 172; GIBB- BOWEN, Vol. 1, s. 71-89. Daha ayrıntılı bilgi için bkz. BÜLBÜL, s. 23-34.

440 CİN/AKYILMAZ, Feodalite, s. 183.

441 İNALCIK Halil, “Osmanlı Devrinde Türk Ordusu”, Türk Kültürü, sy. 118, Ankara 1972, s. 131 vd; SHAW, c. 1, s. 178 vd, BÜLBÜL, s. 138 vd.

442

CİN Halil, Osmanlı Toprak Düzeni ve Bu Düzenin Bozulması, Konya, 1992, s. 64. 443 BÜLBÜL, s. 147.

Devlet için hayatî öneme sahip olan eğitim ve yargı teşkilatlarını elinde tutan ilmiye sınıfı, kazaskerler, müftîler, kadılar ve müderrislerden oluşmuştur444.

İlmiye sınıfının başı şeyhülislamdır445. Ancak şeyhülislamın yargı yetkisi hiçbir zaman olmamıştır. İlmiye’de şeyhülislamdan sonraki en üst makam kazaskerlik makamıdır. Osmanlı Devleti’nde Rumeli ve Anadolu kazaskeri olmak üzere iki kazasker bulunmuş ve bunlar Dîvan-ı Hümâyûn’un aslî üyeleri olarak dava dinlemişlerdir446.

Osmanlı Devleti’nde yargılama görevi kazaskere bağlı olan kadılar tarafından yerine getirilmiştir. Kadılık, Osmanlı bürokrasisinin çok erken dönemlerinde kurumlaşmış bir devlet görevidir. Kadıların temel görevi, tek hakimli şer’iye mahkemelerinde hakim sıfatıyla dava dinlemektir. Ayrıca İslam hukuku çerçevesinde başka görevleri de vardır. Bunların başlıcaları, şer’iye sicillerinin yazımı, küçüklere veli-vasi tayini, evlenme akdinin gerçekleştirilmesi, vakıfların denetimi, Hanefî içtihadı içerisindeki en muteber görüşleri araştırıp uygulama gibi bir takım idarî görevlerdir447. Kazalarda görev yapan kadılar ise bunlardan başka bir takım bazı görev ve yetkilerle de donatılmışlardır. Kaza kadıları bulundukları kazanın aynı zamanda sivil yöneticileri olmuşlardır. Bu sıfatla pek çok idarî görevi de yerine getirmişlerdir448.

Eğitimlerini medreselerde tamamlayan ilmiye sınıfının üyeleri, daha önce de belirtildiği gibi, Türk ve mutlaka Müslüman kökenlilerden seçilmiştir. Bu nedenle, İmparatorluğun hiçbir döneminde yönetici sınıfın diğer grupları gibi kul statüsünde sayılmamışlardır. İlmiye, yönetici sınıfın tüm hak ve imtiyazlarından yararlanırken, padişah karşısında daima can ve mal güvenliğine sahip olmuştur449.

444 CİN/AKYILMAZ, Feodalite, s. 184; AKGÜNDÜZ Murat, Osmanlı Devleti’nde Şeyhülislamlık, İstanbul 2002, s. 25-28.

445 Ortaylı, şeyhülislamın Kanuni devrinde ilmiye sınıfının başı olarak kabul edildiğini belirtmektedir. ORTAYLI İlber, Hukuk ve İdare Adamı Olarak Osmanlı Devleti’nde Kadı, Ankara 1994, s. 12-13. Şeyhülislam hakkında ayrıntılı bilgi ileride din-devlet ilişkileri çerçevesinde verilecektir.

446 CİN/AKYILMAZ, Feodalite, s. 184; CİN/AKYILMAZ, Hukuk Tarihi, s. 151, 154; AKGÜNDÜZ Murat, s. 108; DURSUN, s. 320.

447 GIBB-BOWEN, vol. 1, s. 121-133; ORTAYLI, Kadı, s. 25 vd.; CİN/AKYILMAZ, Hukuk Tarihi, s. 158- 159.

448 Vergilerin toplanmasında kanunnamelere uygunluğun denetimi, padişah fermanlarının uygulanması, timarlı sipahilerin denetimi vb. bu görevlerden bazılarıdır. ORTAYLI, Kadı, s. 25 vd.; CİN/AKYILMAZ, Hukuk Tarihi, s. 185.

XVII. yüzyılın sonlarından itibaren Seyfiye ve İlmiye sınıflarında başlayan yozlaşma ve bozulma, yönetici sınıf içerisindeki dengeleri altüst etmiş ve “Kalemiye”, yönetici sınıf içerisinde yeni bir güç haline gelmiştir450.

Osmanlı Devleti’nin henüz kuruluş dönemlerinde bir katipler zümresinin varlığı bilinmektedir. Ancak, yönetici sınıf içerisinde kalemiyenin profesyonel bir sınıf olarak ortaya çıkması II. Murad dönemine rastlamaktadır451. Başlangıçta kalemiyeyi besleyen kaynak ilmiye sınıfıdır. İlmiye sınıfından kişiler katip olabilmişlerdir. Yine kalemiye mensupları olan nişancı452 ve defterdar da önceleri ilmiye içinden seçilmiştir. Bu sebeple belli bir döneme kadar yönetici sınıf içinde kalemiye üstünlüğü elinde tutan ilmiye ve seyfiyenin gerisinde kalmıştır. Ancak daha sonraki dönemlerde seyfiye ve ilmiye sınıfının yaşadığı bozulma ve bunalım, yönetici sınıf içerisinde güç dengelerinin değişmesine neden olmuş, kalemiye yükselmiştir. Kalemiyenin gelişmesiyle birlikte gerek Dîvân-ı Hümâyûn, gerekse maliye kalemleri ilmiye sınıfı ile bağlarını kopararak, artan oranda personelini kalemiye sınıfı içerisinden seçmeye başlamışlardır. Böylece seyfiye ve ilmiye sınıfındaki gerilemeye karşılık, kalemiyenin devlet idaresindeki gücü ve rolü artmıştır. Yönetim merkezinin Saray’dan Bâb-ı Âlî’ye kayması ve Osmanlı dış siyasetinde yaşanan değişiklikler, kalemiye mensuplarına duyulan ihtiyacı artırmıştır453. II. Mahmud döneminde yıllık tevcihat sisteminin değiştirilmesi454, maaş usulüne geçilmesi, müsadere ve siyaseten katl cezalarının kaldırılması ve kalemiye mensuplarını yetiştirecek Mekteb-i Maarif-i Adliye, Mekteb-i Ulûm-ı Ebediye gibi okulların açılmasıyla kalemiye sınıfı sivil bürokrasiye dönüşmüştür455. İleride de üzerinde

450 FINDLEY, Bureaucratic Reform, s. 57. 451 AKYILMAZ, Reis-ül Küttâb, s. 36.

452 Nişancı, Osmanlı devlet teşkilatında ferman, berat, menşur, name, mektup, ahidname, hüküm gibi resmî devlet evrakının baş tarafına padişahın imzası demek olan tuğra çekmek görevini üstlenmiş olan kişiler için kullanılan bir tabirdir. GÖKBİLGİN Tayyip, “Nişancı”, İA, c. IX, İstanbul 1979, s. 299; AKYILMAZ, Diplomasi, s. 28.

453 CİN/AKYILMAZ, Feodalite, s. 190. Osmanlı Devleti güçlü olduğu günlerde tek taraflı bir dış politika izlerken, herhangi bir diplomasi örgütüne ve dış işlerinde görev vereceği kişilere ihtiyaç duymamıştır. Ancak Avrupa karşısında savunmaya geçince, tek taraflı diplomasiden taviz vererek önce temelde tek taraflı dış siyaset anlayışı korunmakla birlikte, andlaşmalar dönemine, ardından da karşılıklı diplomasiye geçilmiştir. Dış politikadaki değişiklik, diplomatik teşkilat ve bu teşkilatta çalışacak kişileri gerekli kılmış, kalemiye sınıfının mensupları Osmanlı diplomasi teşkilatının eleman ihtiyacını karşılamıştır. Konu hakkında geniş bilgi için bkz. HUREWITZ Jacob C., “The Europe Anization of Ottoman Diplomacy: The Conversion From Unilateralism to Reciprocity in the Nineteeth Century” Belleten, XXV, sy. 97-100, Ankara 1961.

454 1838 yılına kadar Osmanlı Devleti’nde üst düzey görevliler bir yıl süre ile tayin edilirlerdi. Bir yıllık görev süreleri dolunca ya yeniden tayinleri gerekir ya da görevden alınırlardı. 1838 yılında yayınlana bir hatt-ı hümâyûnla yıllık tevcihat sistemi ilga edilmiş, hiçbir memurun sebepsiz yere görevinden azledilmemesi esası benimsenmiştir. CİN/AKYILMAZ, Feodalite, s. 191, dipnot 82.

durulacağı gibi, Tanzimat sonrasında kalemiye, Osmanlı siyasi iktidarını sorgulamaya başlayan yeni fikir hareketlerinin ortaya çıkmasında önemli rol oynamıştır.