• Sonuç bulunamadı

Yönetim Disiplini İçinde Teori Oluşum Süreci

BÖLÜM 1: YÖNETİM BİLİMLERİNDE BİR TEORİNİN OLUŞUM SÜRECİ

1.1. Yönetim Bilimlerinde Bir Teorinin Oluşum Süreci

1.1.2. Yönetim Disiplini İçinde Teori Oluşum Süreci

alma yönetim disiplininin ayırt edici bir alan oluşturamamasına neden olmakta, yönetim biliminde meşruluk problemi ortaya çıkarmakta ve bilim adamlarını paylaşılan bir ilgi ve sosyal alt yapıdan (Hambrick ve Chen, 2008) uzaklaştırmaktadır.

1.1.2. Yönetim Disiplini İçinde Teori Oluşum Süreci

Yönetim disiplini kendi paradigması içinde gelişimini sürdürmesi ve teori oluşturması durumunda ise bazı gelişmeler sağlayacaktır. Bunlardan en önemlileri ayırt edici bir alan oluşturma, meşruluk elde etme, bilim adamları arasında paylaşılan bir dünya görüşü ve sosyal alt yapı elde edilmesidir (Hambrick ve Chen, 2008). Ayrıca disiplin içi yaratıcılık artacak, disiplin kendine özgü yöntem ve araçlar geliştirebilecektir. Bunun yanında disiplinin sınırlarındaki geçirgenlikler azalacak, disiplinin sınırları belirginleşecek ve güçlenecektir (Markoczy ve Deeds, 2009). Yönetim disiplini yöneticilerin ve firmaların karşı karşıya kaldıkları problemlere çözüm getirme konusunda daha etkili olacaktır (Agarwal ve Hoetker, 2007) ve yönetim bilim adamlarının kendilerini diğer disiplinlerdeki bilim adamlarından ayırarak profesyonel bir grup haline gelmesine (Montgomery ve Oliver, 2007) katkı sağlayacaktır.

Markóczy ve Deeds (2009) yönetim disiplininin diğer disiplinlerden teorik ve metodolojik açıdan ayrılması, meşruluk kazanması ve yeni teoriler üretmesi için disiplinlerarası araştırmalar yerine, yönetim araştırmalarına daha fazla odaklanması gerektiğini iddia etmişlerdir. Yani disiplin, kendi paradigması içinde yeni teoriler geliştirmelidir. Bu iddiaya göre yönetim bilimini geliştirecek çalışmalar yerine, disiplinlerarası teori oluşturma çalışmalarına odaklanmak yönetim biliminin paradigmatik gelişmesini durduracaktır.

Markoczy ve Deeds (2009) bu konuya KDY’yi örnek olarak vermişlerdir. Yazarlar, KDY konusunda yapılacak araştırmaların doğrudan yaklaşım içindeki totoloji konusuna eğilmesine, yaklaşımın tahminlerini destekleyecek görgül sonuçların olduğu koşulların keşfedilmesine ve yaklaşımın sınırlarının oluşturulmasına ihtiyaç duyulduğunu iddia etmişlerdir. KDY konusundaki bu tip çalışmaların tutarlı metodoloji ve ölçüm standartlarıyla geliştirilebileceği üzerinde durmuşlardır. Yönetim bilimininin kendi paradigması içinde gelişmesi konusuna verilen bu örnekte araştırmacılar, KDY’nin ağırlıklı olarak ekonomi disiplini üzerine temellenmesini gözden kaçırmışlardır (Barney,1991; Mahoney ve Pandian, 1992; Peteraf, 1993). Yaklaşımın oluşması

20

Ricardocu ekonomiler ve Şikago Okulu gibi neoklasik ekonomilerden kavramlar üzerine olmuştur.

Ayrıca KDY’nin ekonomi disiplininden firmanın büyüme teorisi, evrimsel ekonomi teorisi, Avusturyan ekonomi okulu (Barca, 2003), sosyoloji disiplininden ağ teorisi (Lavie, 2006), psikoloji disiplininden amaç çerçeveleme teorisi (Foss ve Lindenberg, 2013) gibi teorilerden yararlanarak firmalar arası kar ve performans farklılıklarına açıklama getirdiğini iddia eden araştırmacılar bulunmaktadır. Yani yaklaşım, açıklamaya çalıştığı sürdürülebilir rekabet avantajı olgusunu disiplinlerarası bir katkıyla açıklamaya çalışmaktadır. Bu duruma verilecek en iyi örnek yaklaşımın ekonomi, sosyoloji ve psikoloji disiplinlerinden faydalanmasıyla varsayımlarında oluşan derinlik ve genişlemelerdir (Foss ve Hallberg, 2017).

Yönetim biliminin kendi paradigmatik gelişimi içinde teori oluşturma çalışmaları fonksiyonel, yorumsamacı, radikal hümanist ve radikal yapısalcı paradigmalardan (Burrell ve Morgan, 1979) faydalanmaya bağlıdır (Gioia ve Pitre, 1990). Bu paradigmalar sosyal teori analizleri için geliştirilmiş sosyoloji temelli paradigmalardır. Bu paradigmalardan fonksiyonalist ve radikal yapısalcı paradigma nesneldir. Fonksiyonalist paradigma statükonun ve istikrarın devamını savunurken, radikal yapısalcı paradigma yapısal gerçekliklerdeki ideolojik değişimleri konu edinmektedir. Yorumsamacı ve radikal hümanist paradigmalar özneldir. Bu paradigmalar örgütsel gerçekliklerin sosyal olarak yapılandırılması üzerine temellenmişlerdir. Radikal hümanist paradigma ideolojik olguları konu edinmesiyle yorumsamacı paradigmadan ayrılmaktadır (Gioia ve Pitre, 1990).

İlk olarak fonksiyonalist paradigmada örgütsel yapı örgüt üyelerinden bağımsız ve nesnel bir olgu olarak incelenmektedir. Bu paradigma evrensel ilkeler ve genelleştirmelere öncülük eden düzenlilik ve ilişkileri incelemektedir. Teori üretme tümdengelimli şekilde meydana gelmektedir. Bu paradigmada teori geliştirme yerine teori iyileştirme çalışmaları ağırlıktadır. Teorik odağı neden sonuç ilişkileri ve genellemedir. Teori oluşturma yaklaşımı neden sonuç ilişkilerinin iyileştirilmesiyle gerçekleşmektedir. Yorumsamacı paradigmada ise teori oluşturmanın amacı, örgütlenme ve yapılanma süreçlerini ortaya çıkarmak amacıyla, betimlemeler, kavramlar ve açıklamalar üretmektir. Bu paradigma yorumsamacı süreçlerle gerçekliği

21

somutlaştırıp, sosyal inşa sürecinin nasıl oluştuğuyla ilgilenmektedir. Teoriler kodlama analizleriyle ve keşfedici bir süreçle oluşturulmaktadır. Teori oluşturmada tümevarımsal yöntem kullanılmaktadır.

Yönetim bilimlerinde teori oluşturmayı sağlayan üçüncü paradigma radikal hümanist paradigmadır. Bu paradigma mevcut sosyal yapıyı değiştirmek niyetiyle birey üzerindeki baskı kaynaklarını eleştiriye tabi tutarak bireyi özgürleştirmeye çalışmaktadır. Eleştirel teori (Giddens ve Dallmayr, 1982) tipik örneğidir. Çarpıtılmış çıkarlara hizmet eden sosyal gerçekliğin incelenmesini konu edinmektedir. Bu paradigmada teori oluşturma süreci eleştirel analizler yardımıyla gerçekleşmektedir. Son olarak radikal yapısalcı paradigmada ise örgütsel dünyadaki yapısal mekanizmaları anlamak, açıklamak ve eleştirmek amacıyla teori oluşturulmaktadır. Paradigma endüstri yapısı ve sosyal sınıflar gibi daha makro konulara odaklanmaktadır. Tarihsel, diyalektik ve eleştirel yöntemleri teori üretmek amacıyla kullanmaktadır.

Bu paradigmalar tek başlarına kullanılarak teori oluşturulabileceği gibi (eleştirel teori, post modern teori), birden fazlası kullanılarak da (yapılanma teorisi) teori oluşturulabilir (Gioia ve Pitre, 1990).Yapılanma teorisi hem yorumsamacı hem de işlevsel paradigma üzerine oluşturulmuş bir teoridir. Yani hem örgütsel yapı hem de örgütsel yapının üretilmesinde aktörün rolünü dikkate almaktadır (Giddens, 1984). Örgüt çalışmalarında kullanılan yapılanma teorisi gibi teorilerde olduğu gibi artık tek paradigmadan teori üretilmesi yerine, farklı paradigmalardan teori üretilmektedir. Yani paradigmatik çoğulculukla teori üretimine odaklanılmaktadır (Gioia ve Pitre, 1990).

Buraya kadar yapılan incelemelerden yönetim biliminde kullanılan paradigmaların bile sosyoloji disiplininden üretildiği, yönetim biliminin kendi içinde teori geliştirme çalışmalarında paradigmatik çoğulculuğu öncelediği görülmektedir. Dolayısıyla yönetim biliminin gelişimi için, disiplinin sadece kendi sınırlarına ve bilgi birikimine hapsedilmesi yerine ekonomi, sosyoloji ve psikoloji gibi disiplinlerin araçlarından, yöntemlerinden ve kavramlarından faydalanılmalıdır. Yine örgütsel çalışmaların sadece yönetim bilimi içindeki bilgi birikimiyle ilerlemesi, örgütsel olguların ekonomik, sosyolojik, psikolojik ve politik yönlerinin gözden kaçırılmasına neden olacaktır (Scott ve Davis, 2015). Ayrıca Markocz ve Deeds (2009) tarafından KDY ilgili ortaya konan iddianın hangi araçlarla, hangi yöntemlerle ve metodolojiyle yapılacağı da açık değildir.

22

Yapılan değerlendirmeler ve tartışmalar ışığında özetlemek gerekirse, disiplinlerarası çalışmaların olumlu ve olumsuz taraflarının varlığı görülmektedir. Yönetim disiplininin gelişim ve değişim sürecinde ekonomi, sosyoloji ve psikoloji gibi disiplinlerden faydalandığını ifade etmek mümkündür (Agarwal ve Hoetker, 2007). Bunun yanında yönetim biliminin kendi içinde teori geliştirmesi konusunun sınırlı yöntem ve kavramları bünyesinde barındırdığı söylenebilir. Özellikle Oswick vd. (2011), Whetten vd. (2009) ve Zahra ile Newey’in (2009) çalışmaları göz önünde bulundurulduğunda yönetim bilimi yaratıcılık ve teori üretimi açısından ekonomi, sosyoloji ve psikoloji gibi disiplinlere ciddi anlamda ihtiyaç duymaktadır. Yani yönetim bilimlerinde bir teorinin oluşum sürecinin ağırlıklı olarak farklı disiplinlerden kavram, varsayım veya teori alarak gerçekleştiği ve KDY’nin de ekonomi, sosyoloji ve psikoloji gibi disiplinlerden kavramlar aldığı görülmektedir. Bu anlamda da KDY’nin disipliner temellerinin incelenmesi ve disipliner sınırlarının çizilmesi sürdürülebilir rekabet avantajına daha iyi açıklama getirilebilmesi için uygun olacaktır. Bu iş için okuyucuya öncelikle yaklaşımın temel kavramlarıyla ilgili bilgiler verilecektir.