• Sonuç bulunamadı

Firma Davranışı Teorisi ve KDY’ye Katkıları

BÖLÜM 3: KDY’NİN EKONOMİK TEMELLERİ

3.2. Süreç Yönelimli Ekonomi Teorileri

3.2.2. Firma Davranışı Teorisi ve KDY’ye Katkıları

Firma davranışı teorisi Carnegie Okulu (ekolü) tarafından geliştirilmiştir. Teori, işletmeler ve ekonomik karar alma yolları konusunda açıklamalar yapan süreç temelli bir firma teorisidir. Temel analiz birimi olarak firmayı inceleyen bu teorik çerçeve fiyat,

102

çıktı ve kaynak paylaşımıyla ilgili konularda firma davranışlarını tahmin etmeye çalışmıştır. Temel araştırma alanı örgütsel karar alma sürecindeki vurguları incelemektir (Cyert ve March, 1963: 19).

Teori karar alma sürecinde neoklasik ekonomilerin rasyonel aktör modelinin yetersizliğine yönelik eleştirilerle varsayımlarını oluşturmuştur. Yine neoklasik ekonomilerin firmaların tam bilgiye sahip olduğu, çevresel konular hakkındaki belirlenimci yaklaşımı, kar maksimizasyonu gibi varsayımlarını eleştirmiştir. Neoklasik ekonomilerin bu varsayımları stratejilerin ve çevrenin tahmin edilebilir olmasını, firma içi kaynak paylaşım problemlerinin fonksiyonel olmamasını beraberinde getirmiştir (Pierce, Boerner ve Teece, 2008). Dolayısıyla neoklasik ekonomilerin bu eksiklikleri firma davranışı teorisinin bazı temel varsayımlar üzerine temellenmesini sağlamıştır Firma davranışı teorisi firmaları birbirlerini etkileyen koalisyon grupları olarak kavramlaştırmıştır. Teorinin varsayımları; karar alıcılar sınırlı rasyoneldir (March ve Simon, 1958: 158; Simon, 1947), firmaların faaliyet gösterdikleri çevre belirsizlik içermektedir (Cyert ve March, 1963: 99), firma eş zamanlı olarak farklı amaçları takip etmektedir (Cyert ve March, 1963: 115; March ve Simon, 1958: 132), firmalar maksimize edici sonuçlar elde etmek yerine, geçimlik (satisficing) sonuçlara yönelmektedir (Cyert ve March, 1963: 9; March ve Simon, 1958: 70) ve son olarak faktör piyasalarındaki eksiklikler piyasa ve firma davranışlarını yönlendirmektedir şeklindedir.

Bu varsayımların gelişmesinde önemli kavramlar geçimlik/yetinmelik (satisficing), istek düzeyleri (aspiration level), problemistik araştırma (problemistic search), sınırlı rasyonellik ve standart faaliyet süreçleridir. Geçimlik kavramı, bireylerin memnuniyet veren ilk alternatif seçeneği seçtikleri durumu ifade etmektedir. Bireylerin bu seçimi yapmalarında istek düzeyleri (aspiration level) etkilidir. İstek düzeyi bir hedefi ifade eden bir durumdur. İnsanlar istek düzeylerinin üstünde hedeflere ulaştıkları zaman kendilerini başarılı hissederken, hedeflerin altında kaldıkları zaman başarısız hissetmektedir. İstek düzeyleri bireyler açısından maaş, vücut ağırlıkları ve bilimsel yayınlar gibi durumları ifade ederken, firmalar için satışlar ve karlar gibi durumları ifade etmektedir. Firmalarda istek düzeyleri iki kıyaslamayla oluşmaktadır. Bunlardan ilki firmanın mevcut ve geçmiş performanslarını kıyaslaması sonucu, ikincisi ise

103

kendine benzeyen diğer firmalarla firmanın kendini karşılaştırması sonucu ortaya çıkmaktadır (Bromiley, 2009).

Problemistik araştırma kavramı ise bireylerin tam bilgiye ulaşma ihtiyacıyla gerçekleştirdikleri bir durumdur. Memnuniyet verici sonuçları elde etmedeki başarısızlıklar araştırma sürecini tetikleyecektir. Belirli bir alternatifin memnuniyet verici olması beklendiğinde ise araştırma süreci durdurulmaktadır (Cyert ve March, 1963). Yani firmalar istek düzeylerini karşılamada başarısız oldukları zaman araştırmaya yönelirken, istek düzeylerini karşılayacak alternatifler arasından da ilkini seçmeye (satisficing) eğilimlidir (Bromiley, 2009). Burada sınırlı rasyonellik kavramı etkilidir. Dolayısıyla birey tam bilgiye ulaşma ihtiyacıyla bu araştırmaları gerçekleştirmektedir (Gavetti, Greve, Levinthal ve Ocasio, 2012).

Son olarak standart faaliyet süreçleri belirsizlikle alakalı bir durumdur. Bu faaliyet süreçleri herhangi bir problemle veya uyarıyla karşılaşıldığında, örgütün herhangi bir araştırma yapmadan problemi çözebileceği davranışı ifade etmektedir. Firmalar belirsizlik durumlarında karar alabilmek amacıyla bilgiye ihtiyaç duymaktadır. Fakat firmaların tam bilgiyi elde etmeleri zordur veya imkânsızdır. Dolayısıyla gelecekteki durumları tahmin etme ihtiyacı ortaya çıktığında bireyler firma içinde başvurdukları mekanizmaları kopyalayarak cevaplar vermektedirler. Standart faaliyet süreçleri veya rutinler olarak adlandırılan bu mekanizmalar otomatik kurallar biçimini almaktadır. Firmanın bir problemi algılaması veya bir problemle karşılaşması durumunda bu mekanizmalar devreye sokulmaktadır (Cyert ve March, 1963: 101).

Firmalar rutinlerden işe alma, eğitim, üretim, pazarlama ürün ve materyallerin düzenlenmesi ve dağıtım kanalları gibi durumlarda yararlanmaktadır. Rutinler örgütlerde birkaç amaç için kullanılmaktadır. Bunlardan en önemlisi firmanın işleyiş süreçlerinde koordinasyon ve güvenilirliğe imkân sağlamasıdır (Bromiley, 2009). Rutinler dikkatin bölümlere ayrılmasına yardımcı olmaktadır (Ocasio, 1997). Diğer bir ifadeyle firmalar açısından karmaşık bir örgütün tamamının parçalara ayrılarak incelenmesine yardımcı olmaktadır. Örneğin üretim elemanları dikkatlerinin çoğunu üretim sürecine, pazarlama elemanları ise satış süreçlerine odaklamaktadırlar. Rutinler ayrıca bilişsel süreçlerden tasarruf edilmesi imkânı sağlamaktadır. Yani bir firma çalışanı, rutinler yardımıyla firmada her gün yaptığı işleri en küçük ayrıntılarına kadar

104

düşünmemektedir. Bunun yanında bireyler rutin işlerinden kalan zamanlarda zihinsel faaliyetlerini farklı işlere kanalize edebilmektedirler ve bu durum bireyler açısından bilişsel bir tasarruf ortaya çıkarmaktadır. Yine rutinler endüstrilere göre farklılaşırken, öğretilebilen durumlardır. Örgütün stratejik karar alma sürecini güçlü bir şekilde etkileyen rutinlerin bilinçli ve bilinçsiz formları bulunmaktadır (Bormiley, 2009). Bunun yanında endüstri uygulamaları ve teknolojik değişimlerle rutinler ortadan kalkar veya yenileri ortaya çıkabilir (Nelson ve Winter, 1982). Son olarak firma içindeki rutinlerin kendileri zaman içindeki düzenlemeler ve öğrenmeler yardımıyla değişime uğrayabilmektedir (Feldman, 2000). Buraya kadar teorinin temel kavramları hakkında bilgiler verilmiştir. Bundan sonra ise teorinin KDY’ye katkıları açıklanmıştır.

3.2.2.1. Özgün Beklentiler, Amaçlar, Seçimler ve Heterojenlik

Firma davranışı teorisi KDY’ye özgün amaçlar, beklentiler ve standart faaliyet süreçleri kavramlarıyla katkı sağlamıştır. Bu kavramlar aynı endüstride faaliyet gösteren firmalar arasındaki heterojenliğin anlaşılmasına (Geyik, 2006) katkı sağlayan kavramlardır. Bu kavramları geliştiren Cyert ve March’a (1963: 115) göre firmalar eş zamanlı olarak aynı gelecekle ilgili farklı beklentilere ve amaçlara sahiptir. Beklentilerdeki bu farklılıklar firmaların ulaştıkları bilgiyle ilgili farklı çıkarımlar yapmalarından kaynaklanmaktadır. Firmalar arasında ulaşılan bilgiyle ilgili beklenti farklılıkları her firmanın bu bilgiyi farklı etkinlikte kullanmasına neden olacaktır. Bunun yanında bu farklılıklar firmaların problemlerle ilgili araştırma faaliyetlerinde de farklılıkları beraberinde getirecektir. İnsanların aynı gelecekle ilgili farklı beklentilere sahip olması sınırlı rasyonellik kavramıyla yakın şekilde ilişkilidir. Bu beklentiler sınırlı bilgi işleme kapasiteleri sonucunda insanların gelecekle ilgili beklentilerde tam maksimizasyon davranışına karşı yetinmelik davranış belirlemelerine neden olacaktır (Arndt ve Pierce, 2017). İnsanların sınırlı rasyonellikleri, yetinmelik davranışları ve gelecekle ilgili beklentileri firmalar arasında heterojenliğin oluşmasında önemli bir unsurdur. Sınırlı rasyonellik ve yetinmelik kavramları dinamik yeteneklerde girişimcilerin gelecekle ilgili tahminlerini ve bilişsel süreçlerini şekillendiren algılama (sensing) (Teece, 2007) kavramının gelişmesini sağlamıştır. Sınırlı rasyonellik kavramı algılamayı hem eksik hem de heterojen hale getiren bir husustur (Arndt ve Pierce, 2017). Bu kavram bazı firmaların rakiplerine göre niçin daha iyi performans sergilerdiklerini ve rakiplerine karşı uzun

105

dönemde rekabet avantajı elde ettiklerini anlamaya katkı sağlamaktadır. Kavram bu katkılarıyla dinamik yeteneklerin bilişsel ve mikro temellerinin anlaşılmasını sağlamıştır (Hodgkinson ve Healey, 2011).

Ayrıca örgütsel amaçlardaki farklılıklar firmalardaki insanların farklı amaçlara sahip olmasından kaynaklanmaktadır. Bireyler arasındaki bu amaç farklılıkları Cyert ve March’ın (1963: 27) firmaları bireylerin koalisyonları olarak kavramlaştırmasına neden olmuştur. Bireyler arasındaki bu koalisyonlar firma içinde farklı alt koalisyonları birlikte getirecektir. Ayrıca firma içindeki alt gruplar dışında koalisyonları oluşturan üyeler; yöneticiler, çalışanlar, paydaşlar, tedarikçiler, müşteriler, vergi toplayıcılar ve düzenleyici kurumlar gibi farklı çıkar gruplarını kapsamaktadır. Özellikle girişimsel yöneticiler ve yönetim takımlarının farklı gündem ve amaçlara sahip olması sonucu oluşan çatışmalar karar alma süreçlerinde etkili olmakta ve bu karar alma süreçleri dinamik yeteneklerin inceleme alanına girmektedir (Arndt ve Pierce, 2017). Sonuçta farklı çıkar gruplarına sahip bu koalisyonlar her bir firmanın farklı etkililikte ve verimlilikte yönetilmesine neden olacaktır. Firmalar arasında heterojenlik ortaya çıkaracak bu durum firmaların sürdürülebilir rekabet avantajı elde etmelerini veya bu avantajı kaybetmelerini bereberinde getirecektir.

Son olarak firmaların iç işleyişindeki standart faaliyet süreçleri çevresel belirsizlikler sonucu ortaya çıkan problemlere her bir firmanın farklı cevaplar seti (seçim) geliştirmesini sağlamaktadır. Bu süreçler firma içinde bilginin özümsenmesini (Cohen ve Levinthal, 1990), taşınmasını ve depolanmasını (Nelson ve Winter, 1982) sağlayan süreçlerdir. Çevredeki fırsatlara ve ipuçlarına karşı standart faaliyet süreçlerinin birinin veya birkaçının seçilerek cevap verilmesi Teece’nin (2007) kavrama/karar alma (seizing) kavramının gelişmesini sağlamıştır. Cyert ve March tüm bu standart faaliyet süreçlerinin firmalara özgü olduğunu ifade etmiştir. Bu kavramların firmalara özgü olması firmalar arasında heterojenlik oluşturmaktadır. Bu durum ve KDY’nin temel varsayımlarından heterojenliğin (Barney, 1991; Grant, 1991) anlaşılmasını sağlamaktadır.

3.2.2.2. Rutinler/Standart Faaliyet Süreçleri ve Dinamik Yetenekler

Dinamik yetenekler yazınının firma davranışı teorisinden faydalandığı bir diğer kavram rutinler/standart faaliyet süreçleridir (Cyert ve March, 1963). Dinamik yetenekler

106

firmalar açısından iki boyutta ele alınmaktadır. Bunlar firmaların fırsatları tanımlama yeteneği ve bu fırsatlara uyum sağlamak amacıyla firmanın örgütsel yapısını değiştirme yetenekleri şeklindedir. Bu boyutlardan her ikisi firma davranışı teorisinde açık bir şekilde görülmektedir (Pierce vd., 2008). Firmanın fırsatları belirleme kabiliyeti, bilgi toplama ve işleme süreçleri ile görev performans kurallarına göre gerçekleştirdikleri inovatif faaliyetlerde bulunmaktadır. Bu süreçler yazında daha sonra rutinler ve yetenekler (Nelson ve Winter, 1982) olarak kabul edilmiştir. Firmaların rutinleri yönetimsel ve örgütsel süreçlerini ifade etmektedir ve bu rutinler firmaların bazı fırsatları tanımlama olasılığını arttırırken, bazı fırsatların da gözden kaçırılmasına neden olmaktadır. Rutinler sonucu firmanın fırsatları belirlemesi ve fırsatlardan yararlanması firmanın geçmiş başarısına (tarih bağımlı rutinler), şu andaki ve gelecekteki problemleriyle ilgili beklentilerine bağlı olacaktır. Bu rutinler firmaya özgü rutinleridir (Pierce vd., 2008). Geçmişteki başarı ve başarısızlıklar üzerine kurulan bu rutinler, firmaların gelecekteki yönelimlerini belirlemeye yardımcı olmaktadır. Firma davranışı teorisinin rutinler kavramıyla sağladığı katkılar KDY’nin dinamik yetenekler görüşünün geliştirilmesini sağlamıştır (Eisenhardt ve Martin, 2000). Firma davranışı teorisindeki bu rutinler dinamik yetenekler kategorizasyonunda operasyonel yetenekleri ifade etmektedir. Çevredeki fırsatlara ve tehditlere uyumu sağlayan operasyonel yetenekler (veya standart faaliyet süreçleri) yavaşça ve zaman içinde değişime uğrayan süreçlerdir (Cyert ve March, 1963: 103-105). Dinamik yeteneklerin iki okulundan ikincisi (birinci okul evrimsel ekonomi teorisi bölümünde verilmiştir) ve davranışsal temelleri olarak kabul edilen bu okul Eisenhardt ve Martin’in (2000) çalışmasında yer bulmaktadır (Arndt ve Pierce, 2017).

Cyert ve March (1963) firmaların bilgi işleme ve değerlendirme süreçlerinde farklılaşan süreçlere sahip olduğunu kabul etmektedirler. Bilgiyi işleme ve değlerlendirme sürecindeki bu heterojenlik, firmalara özgü araştırma rutinlerinde de görülmektedir. Bu heterojenlik fırsatların tanımlanması sürecinde dinamik yetenekler yazını tarafından kritik olarak ele alınmaktadır (Pierce vd., 2008). Firmalar yeni fırsatlar ortaya çıkaracak bazı bilgi türlerine ulaşabilmektedir. Fakat firmalardaki bilgi işleme ve yönetme rutinleri yeni bilginin potansiyel yararlarını anlamayı sınırlayabilmektedir. Bu durum da firmanın bilgiyi özümseme kapasitesini (Cohen ve Levinthal, 1990) azaltmakta ve yeni bilgiden elde edilen yararları sınırlandırabilmektedir.

107

Firmaların bilgi işleme ve yönetme süreçlerindeki bu farklılıklar bazı firmaların yeni fırsatları ve yönelimleri belirleyememelerine neden olmaktadır. Bazı firmalar ise bu bilgiden kendilerine özgü bilgi işleme ve yönetme süreçleri sayesinde yeni keşifler ortaya çıkarabilmektir. Yine bazı firmalar girişimsel fırsatlar oluşturamazken, bazıları oluşturabilmektir. Bu nedenle bilgi işleme ve yönetme süreçlerindeki başarıları neticesinde bazı firmalar kaynak/yetenek tabanının yenilenmesini ve değişimini sağlamaktadır. Bazıları ise bilgiyi özümsemedeki yetersizlik sonucunda kaynak/yetenek tabanını yenileme işlemini gerçekleştirememektedir. Dinamik yeteneklerin daha önceki yapılan tanımından da anlaşılacağı gibi firmanın kaynak ve yetenek tabanındaki yenilenmeler ve değişimler dinamik yeteneklerle alakalı bir durumdur (Helfat ve Peteraf, 2009). Bu durum da firmanın çevreye uyumunu kolaylaştırmaktadır.