• Sonuç bulunamadı

Vergi Borcu ve Vergi Borçlusu Kavramları

1.6. Ölüm Olayının Doğurduğu Hukuki Sonuçlar

2.1.1. Vergi Borcu ve Vergi Borçlusu Kavramları

Öncelikle mirasçılar ölenin “vergi borçlarından” dolayı sorumlu olduğundan dolayı, vergi borcu nedir, vergi borçlusu kimdir, onu irdelemek lazım. Bu hususlar VUK’ta kaleme alınmış olup madde 8’e göre “mükellef, vergi kanunlarına göre kendisine

vergi borcu terettübeden gerçek veya tüzel kişidir”. Vergi mükellefleri, ödeme gücüne

sahip fert ve kurumlar olup “asıl vergi borçlusu” durumundadır.

Vergi kanunlarında başta devletin vergi alacağını güvence altına almak, daha sonra vergi tahsilatını hızlandırmak ve kolaylaştırmak, vergi idaresinin daha az harcama ile vergi toplayabilmesine imkân sağlamak için (Mutluer vd., 2007: 220) asıl vergi mükellefi olan kişilerle hukuki, ticari ya da iktisadi ilişki içine giren bazı üçüncü kişilerin vergilerinin onlarla birlikte ya da doğrudan asıl mükellef tarafından ödenmesini sağlamak üzere vergi sorumlusu kavramı ve vergi sorumluluğu müessesesi geliştirmiştir (Gerçek, 2005: 157). Genelde vergi mükellefleri aynı zamanda vergi sorumlulardır. Çünkü var olan mükellefiyet üzerinden yukarıda bahsettiğimiz avantajlar sağlanmaya çalışılmaktadır.

Vergi kanunlarında “vergi sorumlusu, verginin ödenmesi bakımından, alacaklı

vergi dairesine karşı muhatap olan kişidir” diye tarif edilmiştir. Vergi mükelleflerine

kanunlarda sağlanan ( dava açma, uzlaşma gibi) hak ve yüklenen ödevler ( beyanname verme, vergi ödeme gibi) vergi sorumluları için de geçerlidir. Vergi mükellefiyetinde olduğu gibi vergi sorumluluğunda kanuni ehliyet şart değildir. Vergiye bağlanan olayın kanunlarla yasak edilmiş olması, vergi mükellefi ve vergi sorumlusu olmayı ortadan kaldırmamaktadır.

VUK’un 10. maddesi kanuni temsilcilerin sorumluğunu düzenlemiş ve bunları da vergi borcunun takip ve tahsilinde asıl borçlusu gibi sorumlu tutmuştur. Bu düzenlemeye göre de; “Tüzel kişilerle küçüklerin ve kısıtlıların, vakıflar ve cemaatler gibi tüzel kişiliği

olmıyan teşekküllerin mükellef veya vergi sorumlusu olmaları halinde bunlara düşen ödevler kanuni temsilcileri, tüzel kişiliği olmıyan teşekkülleri idare edenler ve varsa bunların temsilcileri tarafından yerine getirilir.” Aynı maddeye göre vergisel ödevlerin

tamamen veya kısmen alınamayan vergi ve buna bağlı alacaklar, bu ödevleri yerine getirmekte kusurlu davrananlardan tahsil olunur. Aynı şekilde T.C. vatandaşı olmayan ve Türkiye’de ikametgahı bulunmayan mükelleflerin vergi borçlarından dolayı Türkiye'deki temsilcileri sorumludur. Yine aynı maddenin devamında yer alan hükme göre “temsilciler

veya teşekkülü idare edenler bu suretle ödedikleri vergiler için asıl mükelleflere rücu edebilirler. Tüzel kişilerin tasfiye haline girmiş veya tasfiye edilmiş olmaları, kanuni temsilcilerin tasfiyeye giriş tarihinden önceki zamanlara ait sorumluluklarını da kaldırmaz.”

VUK’un 10. maddesine 7103 sayılı Kanunun 9. maddesiyle ilave düzenleme getirilmiştir. Bu düzenlemeye göre “Tasfiye edilerek tüzel kişiliği ticaret sicilinden

silinmiş olan mükelleflerin, tasfiye öncesi ve tasfiye dönemlerine ilişkin her türlü vergi tarhiyatı ve ceza kesme işlemi, müteselsilen sorumlu olmak üzere, tasfiye öncesi dönemler için kanuni temsilcilerden, tasfiye dönemi için tasfiye memurlarından herhangi biri adına yapılır. Limited şirket ortakları, tasfiye öncesi dönemlerle ilgili bu kapsamda doğacak amme alacaklarından şirkete koydukları sermaye hisseleri oranında sorumlu olurlar. Tasfiye memurlarının bu manadaki sorumluluğu, tasfiye sonucu dağıtılan tutarla sınırlıdır” Madenin devamında 7103 sayılı kanunla “tüzel kişiliklerinin veya teşekküllerin sona ermesi halinde, önceki dönemlere ilişkin her türlü vergi tarhiyatı ve ceza kesme işlemi, müteselsilen sorumlu olmak üzere, tüzel kişiliği olanların kanuni temsilcilerinden, tüzel kişiliği olmayan teşekküllerde ise bunları idare edenler (adi ortaklıklarda ortaklardan herhangi biri) ve varsa bunların temsilcilerinden herhangi biri adına yapılacağı” (R.G., 27 Mart 2018 Tarih, 20373 (2.Mükerrer) sayılı Vergi Kanunları ile

Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun) hükme bağlanmıştır.

VUK’un 11. Maddesine göre; “yaptıkları veya yapacakları ödemelerden vergi

kesmeye mecbur olanlar, verginin tam olarak kesilip ödenmesinden ve bununla ilgili diğer ödevleri yerine getirmekten sorumludurlar. Bu sorumluluk, bunların ödedikleri vergilerden dolayı asıl mükelleflere rücu etmek hakkını kaldırmaz.”

Aynı Kanunun 12. Maddeye göre de ; “ölüm halinde mükelleflerin ödevleri,

mirası reddetmemiş kanuni ve mansup mirasçılarına geçer. Ancak, mirasçılardan her biri ölünün vergi borçlarından miras hisseleri nispetinde sorumlu olurlar.”

6183 Sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun (AATUHK)’nun 35. Maddesi uyarınca; “Limited şirket ortakları, şirketten tamamen veya

kısmen tahsil edilemeyen veya tahsil edilemeyeceği anlaşılan amme alacağından sermaye hisseleri oranında doğrudan doğruya sorumlu olurlar ve bu Kanun hükümleri gereğince takibe tabi tutulurlar. Ortağın şirketteki sermaye payını devretmesi halinde, payı devreden ve devralan şahıslar devir öncesine ait amme alacaklarının ödenmesinden müteselsilen sorumlu tutulur. Amme alacağının doğduğu ve ödenmesi gerektiği zamanlarda pay sahiplerinin farklı şahıslar olmaları halinde de bu şahıslar, amme alacağının ödenmesinden müteselsilen sorumlu tutulur.”

Bu düzenlemelere bakıldığında vergi borcunun kaynağı, mükellef olmaktan, vergi sorumlusu olmaktan, limited şirketlerde ortak olmaktan, kanuni temsilci olmaktan, mirasçı olmaktan ya da kanunlarda öngörülen başka nedenlerden kaynaklanabilmektedir Gerek vergi mükellefi olmaktan, gerek vergi sorumlusu tutulmaktan kaynaklanan ve vergi kanunları gereği oluşan asıl borç ve gecikme zammı, faizi ve vergi cezası gibi ferilerine vergi borcu, bu borçları ödemekle yükümlü olan ya da sorumlu tutulanlara da vergi borçlusu diyebiliriz. Vergi mükellefi şahsında tahakkuk eden vergiyi ödeyecek olan kişi ya da kurumlar iken, vergi sorumlusu ise başkasının vergisini kendi mal varlığından ya da asıl borçlu olan mükellef hesabına ödemekle yükümlü olan kişi ya da kurumları ifade etmektedir (Gerçek, 2005: 159). Sorumluluk uygulamasında da farklı iki durum söz konusudur. Bunlardan biri vergi tahsilatı noktasında vergi borçlusundan vergiyi kesip Hazineye ödemekten sorumlu olma, bir diğeri de asıl borçlunun vergi borcunu ödememe ihtimaline karşın borcun ödenmesinden sorumlu olma uygulamasıdır. KDVK’da yer alan vergi sorumluluğu müessesesi birincisine, VUK’un 12. maddesine göre mirasçıların sorumluluğu ise ikincisine örnek bir sorumluluktur. Dolayısıyla muristen varislerine geçen vergi borcu, mükellef, sorumlu, kanuni temsilci olmaktan ya da başka nedenlerden dolayı doğmuş bir vergi borcu olabilmektedir.

Diğer taraftan çalışanlarının ücretlerinden kesilen gelir vergisini ödemekle yükümlü olan gelir ve kurumlar vergisi mükelleflerinde olduğu gibi çoğu durumda vergi mükellefi ve vergi sorumlusu vasfı aynı kişi ya da kurumda birleşebilmektedir.