• Sonuç bulunamadı

2. BÖLÜM: ADLİ KOLLUĞUN CEZA SORUŞTURMASINDAKİ GÖREV VE

2.2. ADLİ KOLLUĞUN SORUŞTURMA SIRASINDA BAŞVURULAN KORUMA

2.2.5. Tutuklama

olmamanın ötesinde aslında hiç kullanılamaz. Zira bir kişi resmi olarak şüpheli sıfatını almadan -ki soruşturmayı başlatma yetkisinden dolayı bu husus Cumhuriyet savcısının elindedir- önce alınan beyanları sonradan şüpheli olduktan sonra kullanılamaz. Doğaldır ki aynı şeyleri söylüyorsa durum başkadır. Fakat farklı şeyler söylüyorsa, şüpheli olarak verdiği ifade geçerlidir. Çünkü şüpheli olmak bir statüdür ve hem şüpheliye hem de soruşturma organlarına belli hak ve yükümlülükler yükler.

İfade almanın süresi ve zamanı konusunda bir sınırlama yoktur. İfade alma gece de yapılabilir. Ancak burada amaç, şüphelinin kişi özgürlüğünü kısıtlamak değil, korumak olmalıdır. Kişi, özgür iradesi ile beyanda bulunuyorsa süre sınırlaması da olmamakla birlikte örneğin aralıksız iki saat veya bir günde toplam sekiz saati aşan ifadelerin yasak yöntem sayılması gerektiği ileri sürülmüştür341. Kötüye kullanmaların önüne geçmek ve kolluk personeli üzerinde bir denetim unsuru oluşturmak üzere ifade alınmasına başlanılan saat ile ara verme ve bunların süreleri ve nihayet ifade alma işleminin bitiş saati mutlaka tutanağa aktarılmalıdır342.

maddenin devamında tutuklama nedeni var sayılabilecek haller de maddeler halinde sayılmıştır.

Maddenin son fıkrasında tutuklama kararı verilemeyecek durumlar düzenlenmiş olup, yalnızca adlî para cezası gerektiren suçlar veya vücut dokunulmazlığına karşı kasten işlenenler dışındaki hapis cezasının üst sınırı 2 yıldan fazla olmayan suçlarda tutuklama kararı verilemeyecektir. Ayrıca ÇKK m. 21 gereği, 15 yaşını doldurmamış çocuklar hakkında üst sınırı 5 yılı aşmayan hapis cezasını gerektiren fiilleri hakkında tutuklama kararı verilemez.

Tutuklama birçok yönden yakalama ve gözaltına alma işlemlerinden farklıdır. Örneğin, tutuklama için kuvvetli suç şüphesi aranırken, yakalama için başlangıç şüphesi344 (basit şüphe) yeterlidir. Tutuklama için hâkim kararı gerekirken, yakalama için hâkim kararı aranmaz. Ayrıca tutuklama ve gözaltı süreleri de birbirinden farklıdır345.

Tutuklamaya karar verme yetkisi CMK m.101’de düzenlenmiştir. Buna göre; soruşturma evresinde bu kararı Cumhuriyet savcısının istemi üzerine sulh ceza hâkimi; kovuşturma evresinde ise yine Cumhuriyet savcısının istemi üzerine veya resen mahkeme tarafından karar verilir. Tutuklama istemlerinde mutlaka gerekçe gösterilir ve adlî kontrolün neden yetersiz kalacağını açıklayan hukukî ve fiilî nedenler vurgulanır. Fakat belirtmek gerekir ki bu durumda, işlenen suçun CMK m.100/3’te sayılan katalog suçlardan olmasının yanında kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren somut delillerin varlığı da söz konusu

344 Bu durum tartışmalıdır. Yukarıda da ifade edildiği gibi CMK hükümlerinin yakalama için gerekli şüphe derecesini açık bir şekilde düzenlememesi uygulamada tereddütlere yol açabilir. Nitekim doktrinde de yakalama için gereken şüphe derecesi konusunda bazı yazarlarca başlangıç şüphesi yeterli görülürken bazı yazarlar ise tutuklamada olduğu gibi kuvvetli suç şüphesinin olması gerektiğini, zira burada da kişi özgürlüğünün kısıtlandığını belirtmektedir. Örneğin Centel ve Zafer’e göre yasakoyucu, yakalama emri verilmesinin koşulunu suçun işlendiğine dair bir şüpheye değil, şüpheliye çağrı yapılamamasına veya şüphelinin çağrı üzerine gelmemesine bağlamıştır (CMK m.98). Bu sebeple, kolluk görevlileri, basit suç şüphesi üzerine de ilgiliyi yakalayabileceklerdir. Bkz: CENTEL/ZAFER, s.320. Fakat bir başka görüşe göre ise kolluğun yakalama işlemine başvurabilmesi için kendi mesleki tecrübesi ve bilgisine göre yakalanan kişinin, yakalamaya sebep olan suçu işlediğine dair kendisinde %70-80’e varan bir görüş oluşturacak bilgi ve belgeye ulaşması yani kolluğun, yakalanan kişinin hakkında dava açılması halinde suçlu bulunmasının, serbest bırakılmasına ya da suçsuz bulunmasına göre daha yüksek bir ihtimal olduğu yönünde yeterli şüphe ve delillerle kendini ikna etmiş olması gerekir. Böylelikle bu görüşü savunanlar ise yakalama için kuvvetli suç şüphesine yaklaşan bir şüphe derecesi belirlemişlerdir.

Bkz: MALKOÇ/YÜKSEKTEPE, s.443.

345 ÖZTÜRK vdy., Ceza Muhakemesi Hukukunda Koruma Tedbirleri, s.68; ÖZBEK vdy., s.317.

ise bir tutuklama nedeninin gerçekleştiği kabul edilebilir346.

Tutuklamaya karar verilebilmesi için şüpheli veya sanığın huzurda olması gerekir.

Şüpheli veya sanık duruma göre, yakalanmış (gözaltına alınmış) ya da çağrı üzerine gelmiş olabilir. Hukukumuzda şüpheli veya sanığın yokluğunda (CMK m. 193 vd.), gıyabında (CMK m. 244 vd.) veya kaçaklığında (CMK m. 247 vd.) tutuklama kararı verilmesi kural olarak yasaktır. Böylelikle CMK ile hukukumuzda gıyabi tutuklama kurumu kaldırılmış olup, eğer şüpheli veya sanık hazır değilse, hâkim veya mahkeme bu kişilerin hazır edilmesi için artık yakalama emri çıkaracaktır347. Fakat CMK m.248/5 hükmü bu kuralın istisnasını oluşturmakta olup, buna göre “Kaçak348 hakkında 100 üncü ve sonraki maddeler gereğince, sulh ceza hâkimi veya mahkeme tarafından yokluğunda tutuklama kararı verilebilir”. Öte yandan 5320 sayılı CMK’nın Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun’un 5 inci maddesinin 2 nci fıkrasına göre “CMK m. 248/5 hükmü, sadece yabancı ülkede bulunan kaçaklar hakkında uygulanır”. Böyle bir durumda tutuklama kararının, yetkili kolluk makamlarına, tutuklanacak kişinin (yabancı ülkede bulunan kaçağın) diplomatik yollar vasıtasıyla ele geçirilip, tutuklama kararını veren hâkim/mahkeme huzuruna, gerekirse zor kullanılarak getirilmesi yetkisi veren bir belge olduğu söylenebilir. Bu halde tutuklama kararı, infaz edilmek (yerine getirilmek) üzere hâkim veya mahkeme tarafından savcılık kanalıyla kolluğa ulaştırılır ve kolluk da bu kararı yerine getirir349.

Tutuklama kararının şüpheli veya sanık huzurdayken verileceği kuralının ikinci istisnası da tutuklama isteminin reddi kararına Cumhuriyet savcısınca itiraz edilmesi durumunda itirazı inceleyen makamın tutuklama kararı vermesidir. Tutuklama istemi reddedildiğinde şüpheli veya sanık salıverileceğinden ve itiraz incelemesi de dosya üzerinden

346 ÖZTÜRK vdy., Ceza Muhakemesi Hukukunda Koruma Tedbirleri, s.78.

347 ÖZTÜRK vdy., Ceza Muhakemesi Hukukunda Koruma Tedbirleri, s.71.

348 2016 yılında kabul edilen 6755 sayılı kanunun 32 nci maddesi ile CMK’nın “kaçağın tanımı”nı düzenleyen 247 nci maddesinde değişiklik yapılarak kaçağın tanımı genişletilmiş bulunmaktadır. Buna göre “Hakkındaki soruşturmanın veya kovuşturmanın sonuçsuz kalmasını sağlamak amacıyla yurt içinde saklanan veya yabancı ülkede bulunan ve bu nedenle Cumhuriyet savcısı veya mahkeme tarafından kendisine ulaşılamayan kişiye kaçak denir”. Böylece daha önce CMK m. 247 bakımından sadece mahkeme tarafından kendisine ulaşılamayan kişi kaçak sayılıyorken, bu değişiklikle artık Cumhuriyet savcılığı tarafından kendisine ulaşılamayan kişiye de kaçak denilecektir. ÖZTÜRK vdy., Ceza Muhakemesi Hukukunda Koruma Tedbirleri, s.72.

349 KOÇ/GÜNDOĞAN, s.321.

yapılacağından, bu ret kararına yapılan itiraz üzerine verilen tutuklama kararı şüpheli veya sanığın yokluğunda alınmış olacaktır350.

İstisnai hallerde gıyabi tutuklama kararının infazı söz konusu olduğunda tutuklama kararı infaz için Cumhuriyet savcılığına gönderilir. Fakat uygulamada sulh ceza hâkimleri Cumhuriyet savcılığını aracı kılmaksızın da gıyabi tutuklama kararının infazını kolluktan isteyebilmektedirler. Gıyabi tutuklama kararı kolluğa ulaştıktan sonra kolluk, ilgili şahsın bulunduğu muhite hareket eder. Muhtar, ihtiyar heyeti veya komşulardan hakkında gıyabi tutuklama kararı bulunan kişinin bulunduğu/bulunabileceği yeri gerekli gizlilik önlemlerini alarak öğrenir. Kolluğun yakalama yetkisinde uyacağı esaslar gıyabi tutuklama kararı infaz edildiğinde de aynen uygulanır. Kolluk, hakkında gıyabi tutuklama kararı bulunan kişiyi yakaladığında, yakalama yetkisini kullandığı durumlarda olduğu gibi en seri vasıtalarla Cumhuriyet savcısına haber vermeli ve düzenleyeceği belgelerle beraber hemen Cumhuriyet savcılığına götürmelidir. Bu kişi, kolluk tarafından derhal ve yasal süresi içinde hâkim önüne çıkarılır. Fakat belirtmek gerekir ki başka bir suçtan dolayı cezaevinde olan veya askere giden, adres değiştiren kişiler hakkında tutanak düzenlenerek gıyabi tutuklama kararı adamsız infaz edilir. Bu tutanakta ilgili diğer kişilerle birlikte (komşu vb.) köy veya mahalle muhtarlarının da imzaları bulunur351. Görüldüğü üzere, kolluğun tutuklama kararının verilmesinde ve şüpheli veya sanığın tutuklanmasında doğrudan bir etkisi bulunmamaktadır. Fakat kolluk tutuklama kararı verilmesini gerektiren durumları çok iyi bilmelidir. Zira yukarıda da değinildiği gibi CMK m. 90/2’ye göre kolluk, tutuklama kararı veya yakalama emri düzenlenmesini gerektiren bir durumla karşılaşmışsa ve gecikmesinde sakınca bulunan bir halde Cumhuriyet savcısına veya âmirlerine de derhâl başvurma olanağı bulunmuyorsa yakalama yetkisine sahiptir. Yani kolluk yeri geldiğinde tutuklama koşullarının varlığını tek başına değerlendirecek ve hâkim kararı olmadan kişi özgürlüğünü kısıtlayabilecektir352.

Kolluğun, görevini icra esnasında tutuklama koruma tedbiriyle karşılaşabileceği bir diğer durum da durdurma ve kimlik sorma yetkisini düzenleyen PVSK 4A maddesinin 9 uncu

350 CENTEL/ZAFER, s.347; ÖZTÜRK vdy., Ceza Muhakemesi Hukukunda Koruma Tedbirleri, s.72-73.

351 Adli Kolluk Hizmetleri-I, s.5-7, 5-8.

352 KOÇ/GÜNDOĞAN, s.191.

fıkrasındaki ve aynı konuyu düzenleyen 5326 sayılı Kabahatler Kanununun 40 ıncı maddesindeki husustur. Buna göre durdurma ve kimlik sorma esnasında bu mevzuat hükümlerinde düzenleme altına alınmış olan durumlarda kişi, kimliği açık bir şekilde anlaşılıncaya kadar gözaltına alınır ve gerekirse tutuklanır.

Tutuklama kararının muhatabı olan kişi için hüküm verilinceye kadar suçsuzluk karinesinden yararlanmaya devam edeceği hususu unutulmamalıdır. Bunun bir sonucu olarak, tutukluya hükümlü gibi muamele edilmemeli ve kural olarak hükümlülerden ayrı bir şekilde tutukevinde bulundurulmalı ve hakkında suçu işlediğini işaret eden (suçlu vb.

gibi) ifadeler kullanılmamalıdır353. Tutukluların sevk ve nakillerinde görev alan kolluk görevlilerinin de bu hususa dikkat etmesi önemlidir.

Tutuklama, koruma tedbirleri içerisinde en ağır olanıdır ve doğrudan kişi özgürlüğünü kısıtlar niteliktedir. Bu nedenle kolluk personeli istisnai hallerde verilen gıyabi tutuklama kararını infaz ettiğinde yakalama anını yani hürriyetin kısıtlandığı tarih ve saati açıkça kayıt altına almalı ve hazırlayacağı yazılı belgede buna da yer vermelidir. Bu durum, aynı zamanda kişi güvenliği içindir. Zira ilerleyen süreçte koruma tedbirleri nedeniyle tazminat istemleri söz konusu olduğunda mahkemeler tarafından bu kayıtlar sorgulanabilmektedir.