• Sonuç bulunamadı

Cumhuriyet Savcısının Soruşturmadaki Görev ve Yetkileri

1. BÖLÜM: CEZA MUHAKEMESİNDE SORUŞTURMA EVRESİNİ YÜRÜTEN

1.2. SORUŞTURMAYI YÜRÜTMEKLE YETKİLİ MAKAMLAR

1.2.1. Cumhuriyet Başsavcılığı

1.2.1.3. Cumhuriyet Savcısının Soruşturmadaki Görev ve Yetkileri

sağlanmıştır43. Ayrıca kovuşturma evresi büyük oranda (aslında ülkemizde neredeyse tamamen) soruşturma evresinde yapılan araştırmaya dayandığına göre, bir diğer deyişle ceza uyuşmazlığının final olarak çözüleceği kovuşturma evresinin hazırlığı soruşturma evresinde yapılanacağına göre, bu evrenin de tamamen tarafsız ve bağımsız bir anlayışla yürütülmesi gerekir.

Tüm bu tartışmaların sonucunda belirtmek gerekir ki; savcılara yürütmeye karşı ne tür teminatlar tanınırsa tanınsın, bir ülkedeki savcının bağımsızlığı sorunu o ülkedeki hukuk kültürü ve hukuk devleti ilkesinin benimsenmesi ile yakından ilgilidir. Bu sorun ancak, hukukun üstünlüğüne inanan bir yürütme ve savcılık yanında yürütmeyi denetleyen özgür bir basın ile birlikte aşılabilir44.

CMK’ya göre Cumhuriyet savcısı, soruşturma evresinin tek ve en önemli karar merciidir46. Kanunun 164 üncü maddesine göre savcı soruşturma işlemlerini yerine getirirken adli kolluktan yardım alacaktır fakat bu yardım savcının emir ve talimatları doğrultusunda gerçekleşecektir. Bu düzenlemede soruşturmaya dair işlemlerin savcının emir ve talimatları uyarınca öncelikle adlî kolluğa yaptırılacağı ve adlî kolluğun da savcının adlî görevlere dair emirlerini yerine getirecekleri hüküm altına alınmıştır (CMK m.164/2). Kısacası, mülga CMUK’un 156 ncı maddesinde adli kolluğun soruşturma esnasında doğrudan doğruya araştırma yaparak geniş yetkiler kullanmasına cevaz verilmişken, CMK’da adli kolluğa böyle bir yetki verilmesinden söz edilmemiş, soruşturmanın karar organı olan savcıya soruşturmanın lideri olma vasfı da yüklenerek47, adli kolluğa, Cumhuriyet savcısının emir ve talimatlarını yerine getirerek ona yardımcı olma görevi verilmiştir48.

Doktrinde kimi yazarlarca bu düzenleme ve adli kolluğun Cumhuriyet savcısının emri altında olması eleştirilmiştir. Örneğin Yenisey’e göre “Ceza muhakemesinde araştırma faaliyeti, itham etme faaliyeti, savunma faaliyeti ve yargılama faaliyeti olmak üzere birbirinden ayrı dört görev vardır. Araştırma görevini yerine getiren adli kolluk, bu görevi ayrı bir kuruluş olarak yapabilmek için Cumhuriyet savcısının emri altında olmamalıdır”49. Bir diğer görüşe göre, CMUK m. 156 veya benzeri bir hükmün CMK’ya alınmamış olması bir hatadır ve CMK sistemine göre adli kolluk, Cumhuriyet savcısının her somut işlem için ayrıca vereceği emir ile yetki kazanmaktadır. Bazı soruşturma işlemleri ise münhasıran savcılığın yetkisi dâhilinde olup (örneğin beden muayenesi yaptırılması) diğer araştırma işlemleri bakımından da savcının, yardımcısı konumunda

46 27.03.2015 tarihli ve 6638 sayılı Kanunla (m.15) 5442 Sayılı İl İdaresi Kanunu (İK)’nun 11 inci maddesine eklenen (G) fıkrasında valinin, gerekli olması hâlinde, kolluk amir ve memurlarına suç faillerinin bulunması maksadıyla gereken emirleri verebileceği; kolluğun da bu emirleri, mevzuatta belirlenen usule uygun şekilde yerine getireceği hüküm altına alınmıştır.

47 İtalyan Ceza Muhakemesi Sistemindeki benzer bir dönüşüm durumu için bkz: LAWRENCE, J. Fassler,

“The Italian Penal Procedure Code: An Adversarial System of Criminal Procedure in Continental Europe”, Columbia Journal of Transnational Law 29, no. 1, 1991, s. 252-253.

48 Doktrinde bazı yazarlar CMK’nın bu düzenlemesi ile Cumhuriyet savcısını “soruşturma evresinin imparatoru” olarak ifade etmişlerdir.

Bkz. ÖZTÜRK vdy., s.221. Aynı düşüncedeki Altıparmak’a göre de “Savcı, soruşturmanın patronudur.

Tüm talimatları o verir veya verebilir. İstisnalar olsa da nihai değerlendirmeyi o yapacaktır. Tüm evraklar savcının elinden geçer ve savcı gerekli durumlarda kolluk ile yazışma yaparak veya sözlü talimat ile soruşturmayı istediği oranda derinleştirir, genişletir.” Bkz. ALTIPARMAK, Cüneyd, 100 Başlıkta Soruşturma Evresi, Seçkin Yayınları, Ankara, 2018, s. 127.

49 YENİSEY, Feridun, Kolluk Hukuku, Beta Yayınları, İstanbul, 2015, s.427.

bulunan kolluğa her işlem için ayrı ayrı emir vermesi gerekir. Ancak CMK hükümlerine göre, kolluğun m. 90’da düzenlenmiş ve belirli şartlara bağlanmış durumda olan yakalama yetkisi haricinde hiçbir soruşturma işlemine resen başlayabilmesi mümkün değilken, uygulamada işi halen kolluk yapmakta ve soruşturma belli bir aşamaya getirildikten sonra iş savcılığa intikal ettirilmektedir. Bu durum da haliyle kanunun gerçekleştirmeyi arzu ettiği sonucun halâ hayata geçirilemediğini göstermektedir50.

Savcının soruşturma evresindeki görev ve yetkileri genel olarak şöyle sıralanabilir:

- Suç işlendiği izlenimi veren bir durumu gördüğü veya öğrendiğinde doğrudan doğruya gerçeği araştırmak veya emrinde yer alan adli kolluk marifetiyle bu araştırmayı yapmak,

- Kovuşturmaya yer olup olmadığına karar vermek maksadıyla adli görevi gereğince tüm kamu görevlilerinden her tür bilgiyi istemek,

- Kolluk görevlilerine soruşturma kapsamında el koydukları olaylar, uygulayabilecekleri tedbirler konusunda emir ve talimat vermek ve bunları takip etmek, - Şüphelinin aleyhine ve lehine olabilecek olan delilleri toplayıp muhafaza altına almak ve şüphelinin haklarının ihlaline mani olmak,

- Kanun hükümlerince kendilerine verilen veya kendilerinden istenen adliyeye ilişkin görev veya işlerde kötüye kullanma veya ihmalleri tespit edilen kamu görevlileri ile Cumhuriyet savcılarının sözlü ya da yazılı istem ve emirlerini yerine getirmekte kötüye kullanma veya ihmalleri saptanan kolluk âmir ve memurları hakkında resen soruşturma yapmak,

- İfade almak veya kolluğa bu yönde talimat vermek,

- Duruşmalı işlerde iddia makamını temsil etmek, duruşmasız işlerde ise yazılı veya yazısız beyanda bulunmak,

- Ancak hâkim tarafından gerçekleştirilebilecek olan bir soruşturma işlemine gerek görürse, bu yöndeki istemini işlemin yapılacağı yerin sulh ceza hâkimine iletmek, - Tanık dinlemek, tanığın korunmasına karar vermek,

- Gerekli olduğunda diğer kolluk birimlerinden de adlî kolluk görevlisi talep etmek, - Bilirkişi atanmasına karar vermek,

- Otopsiye nezaret etmek,

50 ÜNVER/HAKERİ, Ceza Muhakemesi Hukuku, s.195-196.

- Gözaltına almaya ve gözaltı süresini uzatmaya karar vermek, - Tutuklama veya adli kontrol isteminde bulunmak,

- Yer gösterme yaptırmak,

- Gecikmesinde sakınca bulunan hallerde; keşif, arama, el koyma, yakalama gibi tedbirlere karar vermek.

1.2.1.3.1. Cumhuriyet Savcısının Araştırma, İddianame Düzenleme ve Kovuşturmaya Katılma Mecburiyeti

CMK m. 160/1’de Cumhuriyet savcısının, suç işlendiğine dair bir izlenim oluşturan durumu51 öğrenince kamu davası açmanın gerekli olup olmadığının kararını vermek üzere hemen gerçeği araştırmaya başlayacağı hüküm altına alınmıştır. Toplanan deliller, soruşturma aşamasının sonunda, araştırılan suçun işlendiği hususunda yeterli bir şüphe52 oluşturmaktaysa; Cumhuriyet savcısınca bir iddianame düzenlenir53. Cumhuriyet savcısı, açılan kamu davasını muhakeme sonuçlanıncaya kadar yürütmek zorundadır. Cumhuriyet

51 Cumhuriyet savcısı, suç işlendiği hususunda olguya dayanan bir izlenim edinirse, soruşturmayı başlatmak zorunda kalacaktır. İzlenim ifadesiyle bir suçun işlendiği konusunda duyulan şüphe anlatılmaktadır.

CMK m. 160’da soruşturmanın başlatılmasına sebep olan “şüphe (izlenim)” kavramının önüne kuvvet derecesini belirten bir sıfat konulmamıştır. Bu sebeple, olguya dayanan basit bir şüphe (izlenim) soruşturmanın başlatılması için yeterli olacaktır. Eğer olguya dayanan basit bir izlenim (sanma) yoksa soruşturmayı başlatma yükümlülüğü de bulunmamaktadır. Bkz: CENTEL/ZAFER, s.80.

52 Şüphenin dereceleri bulunmaktadır. Doktrinde genellikle bu dereceler basit, makul, yeterli veya kuvvetli şüphe şeklinde ifade edilmiştir. Buna göre basit şüphe, soruşturmayı başlatacak kadar olguya dayanan ve soyut olmayan şüphe derecesidir. Bkz: CENTEL/ZAFER, s.80.

Makul şüphe, AÖAY m. 6’da “hayatın akışına göre somut olaylar karşısında genel olarak duyulan şüphe” şeklinde ifade edilmiştir. Yeterli şüphe, başlangıçtaki basit şüphenin %51 mahkûmiyet olasılığına kadar yoğunlaşması halinde oluşan şüphedir. Bkz: YENİSEY/NUHOĞLU, s.585-586. Bir başka anlatımla, eldeki deliller nazara alındığında yapılacak muhakemede mahkûmiyet olasılığı, beraat olasılığından daha kuvvetli ise yeterli şüpheden söz edilir. Bkz: CENTEL/ZAFER, s.83. Kuvvetli şüphe ise, şüpheli veya sanığın suçun faili olduğu veya şeriki olduğunun kuvvetle muhtemel olması hali olarak ifade edilmiştir. Bkz: CENTEL/ZAFER, s.83.

53 CMUK döneminde bugünkünden farklı olarak ceza muhakemesi, ön soruşturma ve son soruşturma olarak iki ayrı bölüme ayrılmıştır. Buna göre, ön soruşturma, hazırlık soruşturması ve ilk soruşturma aşamalarından oluşan bir evre iken; son soruşturma, yargılama aşamasını içine alan evredir. CMUK’taki sistemde ön soruşturma evresi, kolluk ve savcı araştırması devrelerine; son soruşturma (kovuşturma) evresi de kendi içinde duruşma hazırlığı, duruşma ve son karar devrelerine ayrılmıştır. CMK döneminde ise her ne kadar tanımlar başlıklı 2 nci maddede soruşturma ve kovuşturma evreleri tarif edilerek ceza muhakemesinin iki evresinin bulunduğu kabul edilmiş ise de; CMK m. 174’te düzenlenen “iddianamenin iadesi” kurumunun kabul edilmesiyle bu iki evrenin arasına zorunlu olarak bir üçüncü “ara muhakeme evresi” girmiştir. Bkz: ÖZTÜRK vdy., s.597. CMK sisteminde savcının iddianameyi düzenlemesiyle birlikte kovuşturma aşamasına geçilmemektedir. Bilindiği gibi CMUK sisteminde savcının iddianameyi yetkili mahkemeye vermesiyle birlikte son soruşturma (kovuşturma) aşamasının başladığı kabul edilmekteydi. CMK sisteminde ise kovuşturma aşamasına geçilebilmesi için mahkemenin iddianameyi ara muhakeme evresinde açıkça veya zımnen kabul etmesi veya 15 günlük iddianamenin incelenme süresinde reddetmemesi gerekmektedir. Bkz: ÜNVER/HAKERİ, Ceza Muhakemesi Hukuku, s.517.

savcısının bu yükümlülüklerine doktrinde “kovuşturma mecburiyeti ilkesi” ismi verilmiş ve aslında bir üst kavram olan bu ilke kendi içinde i) araştırma mecburiyeti ilkesi, ii) kamu davası açma mecburiyeti ilkesi ve iii) kamu davasını yürütme mecburiyeti ilkesi adlarıyla alt ilkelere ayrılmıştır54.

Araştırma mecburiyeti ilkesi daha çok savcılığı ilgilendirmektedir. Zira yukarıda ifade edildiği gibi CMK, kolluğa da araştırma mecburiyeti getiren CMUK hükümlerinden farklı olarak bu yükümlülüğü Cumhuriyet savcılığına vermiştir. Gerçekten de CMK, savcının suç işlendiğine dair bir izlenim oluşturan durumu öğrenince kamu davası açmanın gerekli olup olmadığının kararını vermek üzere hemen gerçeği araştırmaya başlayacağını hüküm altına almıştır (m.160/1).

Yapılan soruşturma faaliyeti sonunda fiilin fail tarafından işlenmiş olabileceği yönündeki şüphelerin yeterli düzeye ulaşması sonucunda yetkili savcı kural olarak iddianame düzenlemek mecburiyetindedir. CMK m. 170/2 de bu hükmü doğrular niteliktedir. Buna göre; soruşturma faaliyetinin sonunda elde edilen deliller, suçun işlendiği yolunda yeterli şüphe oluşturmaktaysa; Cumhuriyet savcısı bir iddianame düzenler. CMK, iddianamenin iadesi kurumuna yer vermiş bulunduğundan, iddianamenin düzenlenmiş olması kamu davası açıldığı anlamına gelmemektedir. Ancak CMK’nın kullanmış olduğu “Cumhuriyet savcısı, bir iddianame düzenler” ifadesi anlam itibariyle savcının kamu davası açma mecburiyetinde bulunduğu gerçeğini de ortadan kaldırmaz55.

CMK’da kural, kovuşturma mecburiyeti ilkesinin geçerli olmasıdır. Fakat bununla birlikte CMK’da, doktrinde maslahata uygunluk ya da takdirilik56 ilkesi olarak adlandırılan ilke doğrultusunda kovuşturma mecburiyeti ilkesinin istisnaları da düzenlenmiştir. Buna göre; etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanmasının gerektiği şartların veya şahsi cezasızlık sebeplerinin mevcudiyeti durumunda, savcı tarafından

54 Bkz: ÖZBEK vdy., s.224.

55 ÖZBEK vdy., s.226. Yenisey ve Nuhoğlu kamu davası açma mecburiyeti ilkesinin CMK’da açıkça düzenlenmemiş olmasını önemli bir eksiklik olarak görmektedirler. Bkz. YENİSEY/NUHOĞLU, s.592.

56 KEYMAN, s.90. Mecburilik ve takdirilik ilkelerinin karşılaştırılması bakımından bkz: TOSUN, Öztekin,

“Ceza Davasının Açılmasında Sistemler”, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Mecmuası, 1968, 34.1-4: s. 42-71. Kavramın tanımı için ayrıca bkz: ÖZTÜRK, Bahri/TEZCAN, Durmuş/ERDEM, Mustafa Ruhan/GEZER, Özge SIRMA/KIRIT, Yasemin F. SAYGILAR/AKCAN, Esra ALAN/TÜTÜNCÜ, Efser ERDEN/ÖZAYDIN, Özdem (Editör: Bahri ÖZTÜRK), Ana Hatlarıyla Ceza Muhakemesi Hukuku, Seçkin Yayınları, Ankara, 2017, s.116.

kovuşturmaya yer olmadığı kararı verilebilir (m.171). Ayrıca kamu davasının ertelenmesi (m. 171/2-5) de kamu davasını açma mecburiyetinin istisnası olarak kabul edilmektedir57.

Ceza kanunları hükümlerinin uygulanmasının mecburiliği ilkesinin doğal bir sonucu da kamu davasını yürütme mecburiyetidir. Kamu davasını yürütme mecburiyeti ilkesinin anlamı ise, açılmış bulunan kamu davasının geri alınamazlığıdır/alınamamasıdır. Bu ilke, geri alınamazlık özelliği nedeniyle özel hukuk davalarından ayrılır. Buna göre savcı, açmak zorunda olduğu ve geri alma hakkı bulunmadığı kamu davasını, muhakeme bir kararla sona erinceye kadar yürütmeye mecburdur. Önemle belirtmek gerekir ki savcının bu mecburiyeti, onun kovuşturma aşamasında ithamında muhakkak ısrar edeceği ve beraat kararı verilmesini isteyemeyeceği anlamına gelmemektedir58. Buradaki mecburiyetten kasıt, muhakemenin beraat veya mahkûmiyet gibi bir hükümle sonuçlanıncaya kadar, savcının iddia faaliyetini kamu adına devam ettirmeye mecbur olmasıdır59.

1.2.1.3.2. İddianame Düzenleme Yetkisi

Ceza muhakemesi makamları iddia, savunma ve yargılama makamlarından oluşmaktadır.

CMK’ya göre iddia makamını oluşturanlar Cumhuriyet savcısı ve katılan (müdahil) dır60. Ancak her ne kadar iddia makamında katılan bulunsa da CMK’da katılma belirli şartlara ve sürelere tabi tutulmuş ve nihayet kamu davası açma yetkisi yalnızca savcılık kurumuna bırakılmıştır.

Yukarıda da ifade edildiği gibi CMK m. 170/2’ye göre; soruşturma aşaması sonunda elde edilen deliller, suçun işlendiği konusunda yeterli şüpheyi oluşturuyorsa; Cumhuriyet savcısınca bir iddianame düzenlenir. Bu düzenleme savcının dava açma tekelini ifade etmektedir. CMK sisteminde iddianame düzenleme yetkisi de yalnızca savcıya

57 ŞAHİN, s.105; ÖZBEK vdy., s.226.

58 Ancak uygulamada Cumhuriyet savcılarına biçilen misyon olağanüstü bir durum olmadıkça sanığın suçluluğu yönündeki kanaatini devam ettirmesi şeklindedir.

59 ÖZTÜRK, Bahri, Ceza Muhakemesi Hukukunda Koğuşturma Mecburiyeti, Ankara Üniversitesi Basımevi, Ankara, 1991, s.182-183; KEYMAN, s.129-130; EREM, s.212.

60 KUNTER vdy., s.146.

verilmiştir61.

1.2.1.3.3. İspat Yükünün Cumhuriyet Savcısında Olması

İspat yükünün Cumhuriyet savcısında olması, ceza muhakemesinin önemli ilkelerinden olan “suçsuzluk karinesi” ile yakından ilişkilidir. Suçsuzluk karinesi, Kıta Avrupası hukuk sisteminde Fransız İhtilali ile birlikte yer etmiş ve AY’nın 38 inci maddesinde ise

“suçluluğun hükmen sabit olmasına kadar, hiç kimsenin suçlu sayılamayacağı” şeklinde ifade edilmiştir. Bu karine aynı zamanda ülkemiz tarafından kabul edilerek iç hukuk metni haline getirilen AİHS’nin 6/2 maddesi ile de güvence altına alınmıştır62.

AY başta olmak üzere TCK, CMK vb. birçok mevzuat hükmüne doğrudan veya dolaylı olarak sirayet etmiş olan suçsuzluk karinesine göre sanık suçsuzluk karinesinden yararlanır ve baştan suçlu kabul edilemez. Sanık, baştan ve peşinen suçlu kabul edilemeyeceğinden onun suçsuzluğunu ispat için aktif bir harekette bulunması da ondan beklenemez. Bu sebeple öncelikle iddia makamı yani savcı, iddiasını ispatla yükümlüdür.

Suçsuzluk karinesi gereği zaten suçlu sayılamayan sanığa, önce suç itham edip sonra da

“suçsuzluğunu sen ispat et” demek mantıklı olmayacaktır63. Nitekim CMK m. 170/4’te, iddianamede, isnad edilen suçu oluşturan olayların, mevcut delillerle ilişki kurularak açıklanacağı hükmü mevcut olmakla, ispat yüküne dair savcının yükümlülüğüne de vurgu yapılmaktadır.