• Sonuç bulunamadı

2.3. SAĞLIK DAVRANIŞI ve SAĞLIK DAVRANIŞI MODELLERİ 73

2.3.5. TRANSTEORETİK MODEL 84

Pek çok büyük teorinin, değişik prensiplerini ve bütünleştirme sürecinin değişik aşamalarını kullanır ve bu yüzden de adı “Transteoretik Model”dir. Model, Prochaska ve arkadaşlarının 1979 yılında yaptıkları sigara içenlerin profesyonel tedavileri sürecindeki özgüven değişimini inceledikleri çalışmalarından ortaya çıkmıştır ve psiko-terapi’nin pek çok kuramını birleştirmektedir (Prochaska, vd.2008:97). Transteoretik Kuramın en belirgin özelliği, davranış değişimini aşamalar halinde incelemesidir (Scaturo, 2005:19).Modelde yaygın olarak kullanılan aşamalar şunlardır (Redding, 2000:188):

- Tasarlama öncesi (precontemplation): Kişinin gelecek altı ay içerisinde davranışını değiştirmeyi düşünmediği aşamadır. Bu bireylerden bazıları gelecekte değişeceklerini belirtirlerken bu süre altı aydan fazla bir süredir. Bunlar aşırı düzeyde bağımlı olabilirler (uzun süredir düzenli olarak sigara içenler gibi).

- Tasarlama dönemi (contemplation): Altı ay içerisinde sorunlu davranışını değiştirmeyi düşünen bireyleri tanımlar. Bu gruptaki bireyler değişime tam karar vermemişlerdir ve bilgilendirilme konusunda daha çok isteklidirler.

- Hazırlık dönemi (preparation): Kısa bir süre içinde sorunlu davranışını değiştirmeyi düşünen bireyleri tanımlar. Kısa süre genellikle otuz gündür. Bu insanlar genellikle geçmişte bu davranışlarını değiştirmeyi denemiş kişilerdir. Bu dönemde birey, davranışını değiştirme yönünde küçük adımlar atmaya başlamıştır.

- Harekete geçme (action): Geçmiş altı ay içerisinde sorunlu davranışlarını değiştirmiş olan bireyleri kapsar. Değişiklik hala oldukça yenidir ve onların önceki problemli davranışlarına geri dönme riskleri fazladır. Bu bireylerin dikkatli ve uyanık olmaları sağlanmalıdır.

- Sürdürme (maintenance): En az altı aydır sorunlu davranışını tekrar etmeyen bireyleri kapsar. Bunların değişimi bir alışkanlık halini almıştır ve eskiye dönme riskleri daha azdır.

Prochaska ve arkadaşlarının (1979), sağlık davranışının değişimi için yaptıkları sigara içenlerdeki değişime yönelik çalışmada, katılımcıların sigarayla mücadele ederlerken farklı zamanlarda farklı süreçleri kullandıklarını ortaya koymuşlar ve araştırma sonunda sağlık davranışı değişim süreci için on aşama tanımlamışlardır (Tablo -4):

Tablo- 4: Transteoretik Model

Yapılar Tanımlanması Değişim Süreçleri

Bilinç düzeyinin artırılması Sağlık davranışını değiştirmek için yeni fikirler, tavsiyeler, bilgiler öğrenmek ve aramak

Duygusal harekete geçirme Sağlıksız davranış riskleriyle ilgili geçmişte oluşmuş duygular (endişe, korku, üzüntü)

Öz yeniden değerlendirme Davranış değiştirmenin önemli bir kişisel özellik olduğunu farketmek

Çevresel yeniden değerlendirme Birinin yakınındaki sosyal ve/veya fiziksel çevresindeki pozitif sağlık davranışının olumluluğunu ve yanlış sağlık davranışının olumsuz etkilerini fark etmek

Kendini özgür hissetme Değişim için ciddi bir taahhütte bulunmak

İlişkilere yardımcı olma Sağlıklı davranış değişikliği için sosyal destek aramak Karşı düzenleme Sağlıksız davranışların kavranması ve sağlıklı davranış

alternatiflerinin tercih edilmesi

Yönetim (Otorite) güçlendirme Sağlıklı davranışın ödüllerinin artırılması ve sağlıksız davranışın ödüllerinin azaltılması

Uyaran kontrolü Sağlıklı davranışa ilişkin hatırlatıcı işaretler kullanmak, sağlıksız davranışa ilişkin işaretlerin ortadan kaldırılması Sosyal özgürlük Sağlık davranış değişikliklerine yönelik sosyal destek ve

toplumsal normların fark edilmesi

Kaynak: J.O, Prochaska, C.A Redding, K.E Evers (2008). “The Transtheoretical Model and Stages of Change” In K. Glanz, B. K. Rimer ve K. Viswanath (Eds.) 4.th Ed., Health Behavior and Health Education Theory, Research, and Practice, San Francisco: Jossey- Bass A Wiley Imprint, s. 99

Bu model, değişimin süreçleri, aşamaları, kararsal denge veya değişimin olumlu/olumsuz aşamaları arasındaki ilişkiyi tanımlar. Davranışın değişiminde içinde bulunulan duruma güven ve değişim esnasında bireyin kendi özyargıları arasındaki ilişkiler üzerinde durmaktadır. Bu bağlamda model, diğer modellerle kıyaslandığında davranışı tanımlarken bir olaya odaklanmak yerine davranışı tümden ele alarak, değişimi bir süreç olarak yorumlamaktadır. Model yukarıda belirtilen yapıların ölçümlenmesinde ciddi üstünlüklere sahiptir. Her bir değişim aşaması için farklı sorunlarda farklı davranış değişkenleri ile ilgilenmektedir (Redding, 2000:188).

2.3.6. YENİLİKLERİN YAYILMASI

İlk olarak Ryan ve Gross tarafından 1943 yılında ortaya konulan kuram, yeni düşünce ve uygulamaların toplumsal yapı içerisinde uygun kanallar kullanılarak ve yeteri kadar sıklıkla iletilmesi sürecini kapsamaktadır. Yeni bir düşünce veya teknolojinin benimsenmesinde insanların düşünce ve eylemleri üzerinde etkili olan unsurların tanımlanmasının gerekliliği üzerinde durmaktadır (Tabak, 2003:81, Thomas, 2006:70). Kuramın öncülerinden Everett M.Rogers, “Yeniliklerin Yayılımı - Diffusion of Innovations” adlı kitabında yeniliği “kişi veya başka bir kabullenme birimi tarafından yeni olarak algılanan düşünce, uygulama veya nesne” olarak tanımlamaktadır. Rogers’e göre mesajın kabul görmesi veya davranışın benimsenmesi, hedef kitlenin yeniliği kendisi için faydalı görmesi, ihtiyaçları ve değerleri ile uyumluluğunun anlaşılması ve benimsenmesinin kolay olarak görülmesi, ayrıca davranışın denenebilir olması ve denemenin sonuçlarının olumlu bulunmasına bağlıdır (Çınarlı, 2008:136). Bu yaklaşım yeniliklerin bazı karakteristiklerine yoğunlaşmak suretiyle yeniliklerin yayılma şansının artırılacağını savunmaktadır. Yeniliklerin kabul edilme ve yayılma düzeyinin artırılması için üzerinde durulması gereken bu özellikler şöyle sıralanabilir (Thomas, 2006:70; Okay, 2007:99-100; Oldenburg ve Glanz, 2008: 319):

1. Oransal Avantaj: Bir yeniliğin yerine geçtiği şeyden yani önceki olandan daha avantajlı olup olmaması veya ne kadar daha iyi olduğunun algılanmasıyla ilgilidir. Oransal avantaj ikiye ayrılır: ekonomik avantaj ve sosyal avantaj. Ekonomik avantaj, fayda ve kâr açısından öncekilere olan

üstünlükleri ifade etmektedir. Sosyal avantaj ise; yeniliğin kabul edilmesi durumunda elde edilecek toplumsal statü ve konumla ilişkilidir.

2. Uyumluluk: Yenilik, onu takip edenlerin ya da potansiyel benimseyicilerinin geçmişteki deneyimleri ve mevcut değerleriyle uyumlu olmalıdır. Bu algılanan yeniliğin bir ölçütüdür. Bir yenilik ne kadar önceki deneyimler ve değerlerle uyumluysa kabul görme ve yayılma olasılığı o denli yüksek olacaktır.

3. Karmaşıklık: Yeniliğin kolay anlaşılabilirliği ve uygulanabilirliği ile ilişkilidir. Karmaşıklık bir yeniliğin alıcı tarafından değerlendirilme boyutlarının sayısına da bağlıdır.

4. Denenebilirlik: Yeniliğin denenebilirlik derecesi ile kabul edilme ve yayılması arasında doğrusal bir ilişki vardır. Denenebilirlik, yeniliğin ilk kez denenmesindeki başarıyla da yakından ilişkilidir.

5. Gözlenebilirlik: Gözlenebilirlik veya yeniliğin etkilerinin görünebilir olması yeniliğin kabul ediliminin ve yayılımının olumlu bir etkisi olarak düşünülmektedir. Hedef kitle üzerinde yapılan bir müdahalenin (örneğin hedef nüfusta davranış değişikliği oluşturan sağlık iletişimi kampanyasının) etkilerini görebilenler, davranışı göstermek hususunda daha istekli olacaktır. Yapılan aktivitenin sonuçları gözlenebilir ve algılanabilir olmalıdır.

6. Risklilik: Yeniliğin potansiyel risklerinin azlığı ve bu risklerin bilinirliği o yeniliğin kabulünde ve yaygınlaşmasında önemli bir unsurdur. Bir sonuca yönelik belirsizlik ne kadar üst düzeydeyse onunla ilgili algılanan risk de o denli yüksek olacaktır.

Yeniliklerin benimsenmesi süreci bilgi, ikna, karar verme, uygulama ve sağlamlaştırma aşamalarından oluşur. Özellikle üçüncü dünya ülkelerinde sağlık, tarım, sosyal ve politik konulardaki yeniliklerin benimsetilmesinde kullanılan bu yaklaşımda yenilik hareketinin tabandan başlatılması gereklidir. Yayılma belirli bir sosyal sistem ya da toplulukta farklı kanallarla iletilir. Yayılımın sonucu pozitif veya negatif olsun sonunda sosyal değişim ortaya çıkacaktır (Çınarlı, 2008:137). Yayılımının en önemli unsuru iletişim kanallarıdır. Yayılım amaçlı bir süreç

süreç tasarlanmalıdır. İki Aşamalı Akış Kuramındaki gibi kanaat önderlerinin medyanın etkilerini artırıcı ve iknayı güçlendirici şekilde kullanılması yayılımının başarısı için önemlidir (Thomas, 2006:70). Buraya kadar anlatılanlara ilave olarak Yeniliklerin Yayılması Yaklaşımının daha da iyi anlaşılması açısından aşağıda verilen tablonun incelenmesinde yarar vardır (Tablo – 5).

Tablo- 5: Yeniliklerin Yayılması Kuramı Kavram Tanımlama

Yayılma Bir yeniliğin toplam yaygınlaşma hızı, yeniliğin belirli iletim kanalları aracılığıyla sosyal sistemin üyeleri arasında aktarımı sürecini ifade eder.

Yayma Planlanan sistematik çabalarla yeniliklerin daha geniş alanlara yaymak için programlar yapmak çabalar sarf etmektir. Yeniliklerin yayılması bu çabaların doğrudan veya dolaylı bir sonucudur.

Yenilik Bir fikrin, uygulamanın veya maddenin (nesne), bireylerce veya diğer kabullenicilerce yeni olarak algılanmasıdır.

İletişim Kanalları Kişiler arası iletişim kanalları, elektronik iletişim araçları ve kitle iletişim araçları gibi iletilerin yayıldığı yolların tümünü içine almaktadır.

Sosyal Sistem Ortak bir amacı gerçekleştirmek için sorun çözümüyle bağlantılı, birbirleriyle bağıntılı üniteler oluşturmak, sosyal sistemler, yapılar, normlar ve liderliği de içine almaktadır.

Yeniliklerin gelişmesi Bir fikrin/yeniliğin ortaya çıkmasında ve gelişmesindeki kararların ve işlemlerin tümünü ( ve onların etkileri) kapsar.

Benimsenme Hedef izleyicilerce programların veya yeniliklerin kavranmasıdır

Uygulama/yerine getirme Tanımlanan bir çerçevede bir yeniliğin uygulanması için tasarlanmış tüm aktif çabaların toplamıdır.

Sürdürme Bir zaman süreci boyunca yeniliğin kullanımının devam ettirilmesidir.

Süreklilik İlk kaynaklar tüketildikten sonra değişim programının veya yeniliğin devam ettirilme derecesidir

Alışkanlık haline

getirme/kurumsallaştırma

Programın kurallarının ve politikalarının daha da genişletilmesi veya bir organizasyonun alışkanlıklarıyla birleştirilmesidir.

Kaynak: B, Oldenburg, K, Glanz (2008). “Diffusion of Innovations” In K. Glanz, B. K. Rimer ve K. Viswanath (Eds.) 4.th Ed., Health Behavior and Health Education Theory, Research, and Practice, San Francisco: Jossey-Bass A Wiley Imprint, s. 317

Sağlık kampanyaları ve pek çok sağlık uygulamasında her geçen gün ortaya çıkan pek çok yeniliğin, yeniliği kabul etmesi muhtemel bireylere onu ortaya koyucular tarafından benimsetilmesi, onların yeniliği uygulamaya başlamaları ve uygulamanın devamı bu doğrultuda sağlık davranışının kazandırılması ve sürdürülmesi oldukça önemlidir. Sağlıklı yaşam biçiminin toplumsal ve bireysel düzeyde değiştirilmesi, yenilikler aracılığıyla olumlu sağlık davranışının yaygınlaştırılması gibi hedeflere ulaşılmasında bu modelin tercih edilmesi sağlık iletişimcilerine üstün olanaklar sağlayabilir.

Tüm bu sağlık davranışı yaklaşımlarının ortak özelliği, bireyin sağlıklılık halinin devamını ve sağlığı olumsuz yönde etkileyecek koşullar karşısında gösterilmesi istenen sağlık davranışlarının önceden öğrenilmesini sağlamaktır. Yaklaşımların tümü, davranışı bireyin öznel yapısı ve bireyin tehdit algısına yönelik öz değerlendirmelerinin bir sonucu olarak kabul etmektedir. Bireyin bu değerlendirmesi üzerinde kişisel özelliklerinin yanında dışsal faktörlerin de etkili olduğu üzerinde durulan konulardandır. Buna göre, çevresel ve toplumsal unsurlar bireyin sağlık algısını etkilemekte, kültürel unsurlar ise hastalık algısı üzerinde etkili olmaktadır.

2.4. SAĞLIK GELİŞTİRME

Sağlık geliştirme, bireyin sağlık düzeyinin mümkün olan en üst iyilik düzeyine çıkarılması doğrultusunda yapılan faaliyetleri ifade etmektedir (Polan ve Taylor, 2007:5; Bertens, vd. 2008:11). Hastalıkların azaltılması veya önlenmesi, sağlık ve iyilik halinin pozitif yönde geliştirilmesi amacıyla yapılan tüm çalışmaları içine alan bir kavramdır (MacDonald, 1998:27; McClelland ve Rees, 2000:60; Sanden, 2008:73). Sağlık geliştirme, bireyin mantıklı bir varlık olarak, sağlıklı davranışları benimsediği, gereksiz risklerden uzak durmak suretiyle, hastalık ve rahatsızlıklardan kaçınarak uzun bir yaşam arzuladığı, sağlığına yönelik tehlikelere karşı bilgi edinme ihtiyacı içerisinde olduğu varsayımından hareket etmektedir (Crawford,2000:219). Birey için sağlığın geliştirilmesi; ölüm ve hastalık oranının azaltılması, toplum içinse; sağlık eşitsizliklerini azaltma, minimal harcamalarla en iyi sağlık kazanımlarını yaratma amacına hizmet eden uygulamalardır (McClelland ve

ciddi ödemelerdir. 2000 yılında Amerika’nın yıllık sağlık gideri 1 trilyon USD’nin üzerindedir ve her yıl ölen insanların neredeyse yarısı, madde kullanımı, aşırı yemek yeme, alkol ve sigaranın neden olduğu hastalıklardan hayatını kaybetmektedirler (Neuhauser ve Kreps, 2003:8) Toplumların bilinçlendirilmesi yoluyla sağlığının pozitif etkilenmesi sağlık geliştirme faaliyetleriyle mümkündür. Yapılan araştırmalar, sadece sağlık geliştirme faaliyetlerine yeterli ilginin gösterilmesiyle ülke ekonomilerinde ciddi bir gider kaleminin en az yarıya indirebileceğini göstermektedir. Bireylere ve toplumlara yönelik geliştirme kampanyalarında küçük önlemlerle, gelecekteki 30 – 40 yılı sağlıklı yaşabilecekleri vurgulanmak suretiyle olumsuz sağlık davranışı önlenebilir. Bu kampanya ve uygulamaların temeli, bireyin varolan sağlıklı davranışlarının devamının sağlanması, sağlıksız olan ve iyilik halini bozmaya yönelik uygulamalarının sonlandırılması esasına dayanmaktadır. Böylelikle bireyin sağlıklı olarak yaşadığı süreyi uzatmak ve hastalık/rahatsızlık riskini azaltmak amaçlanmaktadır. Sağlıklı bireylerden sağlıklı toplumlar yaratmayı amaçlayan bu uygulamalara; devlet kuruluşları veya diğer sivil toplum örgütlerince yapılan sigara ve madde bağımlılığının önlenmesine yönelik çalışmalar, çeşitli hastalıkların engellenmesini amaçlayan aşılama uygulamaları, kalp sağlığının korunmasına ve ana-çocuk sağlığı eksenli yapılan kampanyalar örnek olarak gösterilebilir.

WHO, 1984 yılında sağlığın geliştirilmesi amacıyla aşağıdaki dört prensibi kabul etmiştir (Irvine, vd, 2006: 76; Gorin, 2006:24; Sanden, 2008:79 ):

1. Sağlık geliştirme, özel bir hastalığa yoğunlaşmaktan ziyade, insanların günlük yaşamları bağlamındaki tüm unsurları bir bütün olarak ele almalıdır. 2. Sağlık geliştirme, eyleme yöneliktir; sağlığın belirleyici unsurları veya

nedenleri üzerine yoğunlaşmalıdır.

3. Sağlık geliştirme, toplumsal gelişim, örgütsel değişim, mali ölçümler, yasama, eğitim, iletişim ve yerel bazdaki tehlikeler karşı yapılan faaliyetler gibi farklı yaklaşımların bir birleşimi niteliğindedir.

4. Sağlık geliştirme, özelikle halkın etkili ve açık şekilde sürece katılımını amaçlamalıdır.

WHO’nun sağlık gelişimi tanımlamalarına göre, sağlığın geliştirilmesi sadece bireysel bazda değil mali, toplumsal ve siyasal bazda pek çok boyutu içermektedir.

Sağlığın geliştirilmesine yönelik çalışmalar salt sağlık profesyonellerinin sorumluluğunda değildir, bu uygulamalar devletin veya toplumsal yarar amacı güden diğer devlet dışı kuruluşlarında sorumluluğundaki faaliyetlerdir. Sağlığın geliştirilmesi, bireyin “tam iyilik hali” bağlamında algıladığı öznel standartların yükseltilmesine yönelik faaliyetlerdir.

WHO, 1997 yılında bu kez Jakarta’da düzenlenen 4. Uluslararası Sağlığı Geliştirme Konferansında sağlık geliştirme anlayışını biraz daha ileri taşımak için bazı hareket noktalarının belirlenmesini kararlaştırmış ve bu amaçla aşağıdaki konuların üzerinde durulmasının önemine işaret etmiştir (Watson ve Platt, 2000:1-2; Ziglio, 2000:23; Lincoln ve Nutbeam, 2006:20):

- Sağlığa ilişkin sosyal sorumluluğun geliştirilmesi: Özel ve kamu sektörleri sağlığı tehlikeye sokacak politika ve uygulamalardan kaçınmalıdır. Uygulamalarında çevreye zarar verici işlemlerden uzak durmalı ve kaynakların kullanımında duyarlı davranmalıdırlar. Özellikle sağlık konusundaki karar vericiler sosyal sorumluluk boyutunu ciddi şekilde göz önünde bulundurmalıdır.

- Sağlığı geliştirici yatırımları ve girişimleri artırmak: Çok sektörlü bir anlayışla sağlığı geliştirmek amaçlanmalı ve çocuklar, kadınlar, yoksullar gibi özel grupların ihtiyaçlarına öncelik verilmelidir. Varolan sağlık yatırımlarının modernizasyonu ve yeni yatırımların yapılması suretiyle bireysel gelişmeye ve toplumsal kalkınmaya destek olunmalıdır.

- Sağlığa ilişkin ortaklıkları ve birleşmeleri yaygınlaştırmak: Sağlık geliştirme faaliyetleri, toplumun tüm seviyeleri ve farklı sektörler arasında işbirliğini gerektirir. Bu ortak girişimler aracılığıyla kaynakların, yeteneklerin ve uzmanlıkların paylaşılması suretiyle ortak faydanın oluşumuna katkı sağlanmış olur. Buna göre ortaklıklar saydam ve sorumluluk anlayışı temelinde yapılandırılmalıdır.

- Sağlık sorunlarına ilişkin bireyleri güçlendirmek: Bu amaçla kurumlar yetkilendirilmeli ve toplumsal bilgi düzeyi artırılmalıdır. Yalnızca halk üzerinde bazı politikaları uygulamak yerine, halkın kendisinin katılımıyla sağlık düzeyi geliştirilmelidir. Gelişim için, bireylerin, örgütlerin ve

yakından ilişkilidir. Toplumların sağlık bilgi kapasitelerinin artırılması uygulamalı eğitim ve bilgi kaynaklarına herkesin kolay erişebilirliği ile mümkündür.

- Sağlığı geliştirmek için sağlam bir altyapı oluşturmak: Özellikle okullar, sivil toplum kuruluşları ve işyerleri üzerine odaklanarak, yerel ve küresel bazda kendini finanse eden bir yapı oluşturulmalıdır. Bu kuruluşların hükümet kuruluşlarınca başlangıç teşvikleri ile finanse edilmesi sağlık gelişimi açısından önemlidir.

Sağlık geliştirme kavramı, disiplinler arası bir yaklaşımdır ve öncelikle hastalıkların önlenmesine yönelik ve ikinci olarak da sağlık durumunun geliştirilmesine yönelik uygulamalardır. Sağlık geliştirme uygulamaları alanında yerleşmiş bilimsel teorilerden, prensiplerden veya bilimsel bir mirastan söz etmek imkansızdır. Bu yüzden sağlık geliştirmeye yönelik uygulamalar sosyal bilimler, davranış bilimleri ve tıbbi bilimlerin birlikte hareket ettikler disiplinler arası bir alandır (Crosby, vd. 2002:2) ve sağlık geliştirmeye yönelik uygulamalar, çoğunlukla hastalıkların önlenmesi, sağlık bakımı ve sağlık eğitimi gibi yöntemler kullanılarak yapılmaktadır. Sağlık geliştirme uygulamalarında önemli nokta bireylerin katılımının sağlanmasıdır. Bireysel sağlığın geliştirilmesinde kişilere yetki ve sorumluluk verilmesi onların sağlık ve iyilik hallerinin maksimizasyonu için önemlidir. Yapılan uygulamalar da sağlık adına pozitif olarak bireyin yaptığı şeylerin, kendisi içinde yararlı faaliyetler olduğu vurgulanmalı ve bu faaliyetlerin desteklenmesi temel esas olarak benimsenmelidir. Sağlık geliştirme kampanyalarında toplumun sağlığı ve bireysel sağlık ayrı ayrı değerlendirilmelidir. Ancak bu ayrım sadece kampanyanın uygulanış aşamasında olmalıdır. Zira bireyin sağlığı doğrudan toplumsal sağlığı etkiler niteliktedir. Burada önemli olan nokta algılanan sağlık düzeyidir ve bireyin algıladığı iyilik halinin yükseltilmesidir (MacDonald, 1998:18-22).

Sağlık geliştirmeye yönelik uygulama alanı, nüfusun karşı karşıya kalacağı hastalıkların önlenmesine yönelik faaliyetleri, sağlığı belirleyici kültürel ve sosyal etmenleri ve bireysel sağlığın korunması gibi pek çok unsuru da kapsamaktadır (Watson ve Platt, 2000:13). Uygulamalar kapsamında çevresel unsurları ve politik ögeleri sağlık geliştirme kapsamı dışında tutmak da mümkün değildir. Sağlık geliştirme çalışmaları çevresel ve politik unsurları da içine alacak şekilde

yapılandırılmalıdır; çevresel düzey, sağlığın gelişmesiyle paralellik göstermektedir. Sağlığı gelişmiş birey çevresini de geliştirir. Sağlık geliştirme faaliyetlerinde çevresel ögeler önemli bir unsuru oluştururlar. Diğer taraftan sağlık geliştirme politik unsurlardan da bağımsız değildir ve siyasal yapı sağlıksal gelişime yön veren iradedir. Hükümetler sağlık ve sağlık bakımına yönelik uygulanacak yöntemleri ve bütçeleri kararlaştıran otoritelerdir. Hükümet ve bağlı diğer kuruluşlar sağlık tüketimi ve onun tüketicilerine sağlayacağı maksimum faydayı şekillendirmektedirler. Bu unsurların ortak çalışması ve tümünü göz önünde bulunduran bir kampanya bireysel ve toplumsal sağlık düzeyinin ve iyilik algısının yükseltilmesini kolaylaştıracaktır. Sağlık geliştirme, çok sektörlü bir uygulamayı gerekli kılmaktadır. Daha kısa bir ifadeyle sağlık geliştirme, sağlık hizmeti tüketicilerinin ve sağlık bakımı hizmeti veren profesyonellerin her ikisinin de gelişimi ve güçlendirilmesini amaçlayan bütüncül bir yaklaşımdır. Sağlık gelişiminde amaç, sağlığa zararlı olanların önlenmesi çalışmalarından ziyade, sağlığı geliştirici toplumsal, ulusal, ekonomik ve yerel politika değişimlerini sağlamak ve uygun koşulları yaratmaktır (MacDonald, 1998:22-27; Nutbeam, 2006:24-25). Sağlık geliştirme, güçlü ve adil bir sağlık sistemi ve sağlıklı bir toplum yaratmak amacıyla, nüfusun sağlık faydalarına ilave katkılar sağlamak için geliştirilmiş yenilikçi ve modern bir strateji olarak gittikçe artan şekilde benimsenen bir yaklaşımdır. Bu mesaj WHO’nun Jakarta’daki bildirisinde de ifade edilmekte güçlü ve güvenilir bir sağlık geliştirme stratejisi için üç anahtar sorunun sorulmasının gerekliliği vurgulanmaktır (Ziglio,26):

1. Sağlık geliştirme nerede uygulanır ve neredeki nüfus üzerinde uygulanır? 2. Hangi stratejiler ve girişimler nüfusun daha geniş bir bölümüne sağlık

davranışını geliştirici kazanımlar sağlar?

3. Hangi girişim ve stratejiler asgari insan hakları çizgisinde sağlıktan yararlanmayı ve sağlık hizmetlerinden yararlanma eşitsizliklerini en aza indirir?

Yukarıdaki sorular, sağlık geliştirme girişimine yönelik yapılacak olan uygulamaların ana ögelerini oluşturmaktadır. Buna göre hangi yatırım nerede ve hangi stratejilerle uygulandığında toplam nüfusun ne kadarının yüksek düzeyde

neden olabileceği sorgulanmalıdır. Bugün Avrupa’da pek çok sağlık reformu, yukarıda belirtilen bu sorularla güncel uygulamaları yönlendirmektedir.

Sağlık geliştirme çalışmalarını, bireylerin toplumsal durumları da yakından etkilemektedir. Bu bağlamda, işsizlik, yoksulluk, evsizlik, vb. gibi istenmeyen durumlar sağlık geliştirme faaliyetlerini başarısı üzerinde etkili olmaktadır. Bu durumdaki kişilerin sağlıkları zaten ciddi tehdit altındadır ve bunlara yönelik