• Sonuç bulunamadı

2.1. SAĞLIK KAVRAMI 55

2.1.1. TEMEL İNSAN HAKKI OLARAK SAĞLIK 60

İnsan sağlığının korunmasına ve önemine ilişkin alınan tedbirler oldukça eski tarihlere dayanır. Günümüzde bile halen hekimlik mesleğine başlarken edilen Hipokrat yeminin adandığı Askleipos, Klasik Yunan Mitolojisi’nde, Tıp Tanrısı’dır ve kızları “Hygiea” ve “Panacea” dır. Bu dönemde, hastalıktan koruyuculuğun ve sağlıklı olmanın tanrıçası Hygiea iken, tedavi tanrıçası Panacea’dır (Dickens, 2005:60). Hygiea’dan gelen hijyen terimi ve her derdin ilacı anlamındaki Panacea terimi bugünde tıpta kullanılmaktadır. İnsanoğlunun var olduğu tarihten bu yana hastalıklar hep olmuştur. İlk başlarda spiritüel güçlerden beklenilen tedavi işlemi, modern zamanlarla birlikte tıp profesyonellerince yapılır hale gelmiştir. İnsanoğlunun varoluşundan bu güne kutsal sayılan hasta tedavi etme işlemi, belirli kısıtları da hep bünyesinde taşımıştır. Tıp biliminin babası sayılan Hipokrat’tan bu yana edilen hekimlik andı da bunun göstergesidir. Günümüzde de insanların tedavi olması ve hastalıklardan korunması amacıyla uluslararası kabul görmüş kriterler vardır. Bu bağlamda insan hakları evrensel beyannamesinde de insanların insan oldukları için en temel hak olarak sağlık kabul edilmiştir.

İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nun 10 Aralık 1948 tarih ve 217 sayılı kararıyla ilan edilmiştir. Beyanname, “İnsanlık topluluğunun bütün bireyleriyle kuruluşlarının bu bildirgeyi her zaman göz önünde tutarak eğitim ve öğretim yoluyla bu hak ve özgürlüklere saygıyı geliştirmeye, giderek artan ulusal ve uluslararası önlemlerle gerek üye devletlerin halkları ve gerekse bu devletlerin yönetimi altındaki ülkelerin halkları arasında, bu hakların tüm dünyaca etkin olarak tanınmasını ve uygulanmasını sağlamaya çaba göstermeleri amacıyla tüm halklar ve uluslar için ortak ideal ölçüleri belirleyen İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’ni ilan eder.” kararıyla, sağlık hakkının kullanılmasını uluslararası güvence altına almıştır. Bildirgenin 2. maddesine göre*; herkes, ırk, din dil, cinsiyet, renk, siyasi görüş ya da etnik köken ayrımı gözetilmeksizin bildirgede ilan edilen bütün haklardan ve bütün özgürlüklerden yararlanabilir. Bağımsız bir devlet olsun veya olmasın bir ülke uyruğuna tabi bir kimse hakkında, uyruğunda

* İnsan Hakları Evrensel Beyannamesinde sağlıkla ilgili ayrıntılı bilgiye erişim için: Bkz.

bulunduğu devlet veya ülkenin siyasal, hukuksal veya uluslararası statüsü bakımından hiçbir ayrım gözetilmeyecektir.

Bildirgenin 25. maddesi sağlık hakkını tanımlamaktadır. 25.maddenin 1. fıkrasına göre: “Her şahsın, gerek kendisi gerekse ailesi için, yiyecek, giyim, mesken, tıbbi bakım, sosyal hizmetler dahil olmak üzere sağlığı ve refahını temin edecek uygun bir hayat seviyesine ve işsizlik, hastalık, sakatlık, dulluk, ihtiyarlık veya geçim imkânlarından iradesi dışında mahrum bırakacak diğer hallerde güvenliğe hakkı vardır.” denilmekte ve sosyal devlet anlayışına işaret edilmektedir. Devletler, hiçbir ayrım gözetmeksizin, eşitlik anlayışı içerisinde bakıma muhtaç olan yurttaşlarının insani ihtiyaçlarını giderecek olanakları sağlamakla yükümlüdürler. Ülkelerin içinde bulundukları ekonomik ve sosyal durumlara göre, yurttaşlarına sağladıkları sağlık imkanları farklılıklar arz edebilmektedir. Ancak burada amaçlanan bireylerin insanca yaşayabilmeleri ve tedavi olabilmeleri için gerekli olan asgari insani standartların uygulanmasının ve denetlenmesinin sağlanmasıdır. Aynı maddenin 2.fıkrasında anne ve çocukların tıbbi yardım görmesi için devletin tanıdığı sosyal güvenceden yararlanma hakları vardır. Sosyal güvence ile ilgili bildirgenin 22.maddesi, herkesin toplumun bir üyesi olarak sosyal güvence hakkının olduğunu ve tüm ülkelerin bu hakkı yurttaşlarına kendi kaynakları oranında sağlamakla yükümlü olduklarını belirtmektedir.

Aslında sağlık ve sağlık bakım hakkını düzenleyen bu tür yasalar yeni bir olgu değildir. Şöyle ki; sağlık yazınında en eski belgelerin bundan yaklaşık 4.000 yıl öncesine ait olduğu ileri sürülmektedir. M.Ö. 2000 yılında Hammurabi tarafından konulan kurallar, diyet, sağlık davranışı üzerine etkileri düzenleyen yasalar niteliğindedir. Buna göre işini iyi yapan doktorlara ödül, kötü yapanlara ise ceza uygulanması önerilmektedir (Akt. Last,2005:4). Babil kralı Hammurabi’nin dönemin sağlık ilişkilerini düzenleyen bu kanunlarına göre (http://www.canaktan.org):

 Madde - 218: Bir doktor, operatör bıçağı ile derin bir yarık açarsa ve hastayı öldürürse ya da bıçak ile bir tümörü açıp gözü keserse doktorun elleri kesilir.

 Madde - 219: Bir doktor, operatör bıçağı ile azat edilmiş bir adamın kölesinde derin bir yarık açarsa ve onu öldürürse o köleyi başka bir köle ile ikame etmelidir.

 Madde - 220: Eğer operatör bıçağı ile bir tümörü açar ve gözünü çıkarırsa kölenin değerinin yarısını öder.

 Madde - 221: Eğer bir doktor, kırık bir kemiği ya da insanların hastalıklı kısımlarını iyileştirirse hastalar ona nakit olarak beş şikel verirler.

 Madde - 222: Azat edilmiş bir adam ise üç şikel verir.  Madde - 223: Köle ise sahibi doktora iki şikel verir

Yaklaşık 4.000 yıl öncesine ait yukarıdaki kanunlardan da görüldüğü üzere, insanoğlu, yaratılışının ilk gününden bu yana tıbbi tedavi sürecinde çaresiz ve savunmasızdır. Onların hak ettikleri tedaviyi alabilmeleri ve tedavi sürecinden zarar görmemeleri için bilinen ilk yazılı kanunlardan bu yana her dönemde insan sağlığı, anayasalarla ve toplumsal kurallarla devlet otoritesince sürekli bir gözetim altında tutulmuştur. Günümüzde de modern toplumların tümünde sağlık anayasal bir haktır ve yasalarla koruma altına alınmıştır. Ülkemizde de bu hak T.C Anayasasının (1982) 56. maddesinde, “Herkes, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir” hükmünden sonra “çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemek devletin ve vatandaşların ödevidir. Devlet, herkesin hayatını, beden ve ruh sağlığı içinde sürdürmesini sağlamak; insan ve madde gücünde tasarruf ve verimi artırarak, işbirliğini gerçekleştirmek amacıyla sağlık kuruluşlarını tek elden planlayıp hizmet vermesini düzenler. Devlet, bu görevini kamu ve özel kesimlerdeki sağlık ve sosyal kurumlarından yararlanarak, onları denetleyerek yerine getirir. Sağlık hizmetlerinin yaygın bir şekilde yerine getirilmesi için kanunla genel sağlık sigortası kurulabilir” şeklinde belirtilmiştir. T.C.Anayasası da Türkiye’de yaşayan insanların sağlıklarını kanuni güvence altına almış, vatandaşlarının sağlığının korunmasının devlet garantisi altında olduğunu ortaya koymuştur. İnsan Hakları Evrensel Bildirgesinde ortaya konulduğu gibi, T.C Anayasasına göre de bireyin en temel hakkı yaşama hakkıdır.

Sağlık hakkı, ekonomik, sosyal ve kültürel hakları kapsayan ikinci kuşak insan hakları arasındadır. Ekonomik, Toplumsal ve Kültürel Haklar Uluslararası

Sözleşmesinin (1966) 12. maddesinin 1.fıkrasında: “Bu sözleşmeye taraf devletler, herkesin erişilebilir en yüksek bedensel ve ruhsal sağlık standardından yararlanma hakkını tanır.” ifadesi ile sağlık hakkının bir tanımlaması yapılmış ve sağlığın korunması hakkı sınırlandırılmamıştır. Bu sözleşmeye taraf olan devletlerin yapacakları (Çınarlı, 2004:7):

1. Ölü doğum oranı ve çocuk ölümlerinin azaltılması ve çocuğun sağlıklı gelişiminin önlemlerinin alınması,

2. Çevre ve endüstri sağlığının her yönden geliştirilmesi,

3. Salgın ve yöresel hastalıklarla, meslek hastalıkları ve öteki hastalıkların önlenmesi, tedavisi ve denetlenmesi,

4. Hastalık durumunda herkese tıbbi hizmet ve bakım sağlayacak koşulların yaratılması olarak belirtilmiştir.