• Sonuç bulunamadı

Thomas Vaughan (1621-1666) (A Grammar of the Turkish Language, 1709)

18. yüzyıl aydınlanma felsefesinin ulus-devletin düşünce dünyasını belirleyen bir zihniyet yeniliği hatta devrimi olduğunu söylemek doğaldır. Bu felsefenin tüm

1.2. YABANCILARIN TÜRKOLOJİ İLE İLGİLİ YAPTIĞI ÇALIŞMALAR

1.2.3. Thomas Vaughan (1621-1666) (A Grammar of the Turkish Language, 1709)

Nitekim bunun en somut örneklerini Avrupaya ilk giden aydınların rasyonel düşüncelerle birlikte daha realist daha gerçekçi, daha kültür milliyetçisi olarak yurda döneceği görülecektir.

Bununla birlikte bu tesirler Türkçülüğü bir siyasi fikir olarak değil, Türkleri gerek tarihî gerek kültür ve dillerini bilimsel bir çizgide ifade etmek için daha bilimsel bir sürece ve daha millî bir tarih arama çizgisine sokmuştur. İlerleyen zamanlarda Türkçülüğün bir fikir hareketi olması için, siyasi bir söyleme dönüşmesi için ilk adımların bu eserler aracılığıyla ortaya çıktığı inkâr edilemez. Doğrudan bir katkısından ziyade ilerde oluşacak bir kamuoyunun temelleri bu çalışmalarla atılmıştır.

Bu çalışmaların her birinin Türk tarihinden iftiharla bahsettiği söylenemez ama Osmanlı coğrafyasındaki karmaşa içinde devletin aslî unsurunu oluşturan Türklerin kendi geçmişini sorgulamasını, kendini tarih üzerinden tanımasını hızlandırmış ve Türkçülüğü 20. yüzyılın başlarından itibaren siyasi bir düşünce boyutuna sevk etmiştir diyebiliriz.

Dönemin aydınlarının bir şekilde ellerine geçtiğini düşündüğümüz, söz konusu Avrupa’da Türklere dair eser namına ne varsa hepsi aydınları millî bir kimlik arayışına soktuğu gibi millî bir dilin özelliklerini de düşündürtmeye başlamıştır diyebiliriz.

Bu düşünce biçimleri, kimi zaman Tanzimat’ın ikinci kuşağı üzerinden bir hikâye, bir roman hatta bir şiir üzerinden kendisine tartışma zemini yaratmıştır. Gerek dile gerekse Osmanlı çatısı altından ayrılması söz konusu milletlere dair fikir çatışmaları, aynı zamanda Millî Edebiyat’ın “Yeni Lisan”ını da hazırlamıştır. Toplumsal hareketliliğe bağlı olarak insanların gündemdeki her konuya dair düşünce beyanlarında dile müracat etmeleri, onları gelecekteki dil reformlarına hazırlamıştır.

İzmir’in o yıllarda bir liman olarak Osmanlı’ya katkısız şüphesiz çok fazladır ve bu limanda ticaretle meşgul olanları çoğu Batı kökenli kimselerden oluşmaktadır. Bunların ürünlerini iç piyasaya sürmek için mutlaka Türkçe bilmeleri gerekmektedir ki Vaughan bu ihtiyaç doğrultusunda tıpkı bir konuşma klavuzu hazırlar gibi böyle bir eser hazırlayarak bu ihtiyaca cevap vermeye çalışmıştır.

Eser ana hatlarıyla birlikte aşağıdaki sıralama dâhilinde bir başlıklandırmalardan oluşmaktadır:

“I. Bölüm Ortography; II. Bölüm Derivatives; as noun from, also from other nouns; III.

Bölüm Genders; IV. Bölüm Numbers; V. Bölüm Cases and Declension; VI. Bölüm Comparison of Nouns; VII. Bölüm Pronouns; VIII. Bölüm Verbs Auxiliary; IX. Bölüm Regular Verbs; X. Bölüm Adverbs; XI. Bölüm Conjunctions; XII. Bölüm Prepositions;

XIII. Bölüm İnterjections; XIV. Bölüm Syntaxis; XV. Bölüm Construction of Verbs;

XVI. Bölüm Cosntruction of Gerunds; XVII. Bölüm Participles; Turkish Dialogues;

Esop’s Fable; Proverbs; Turkish Words.”

Eser her şeyden önce, Türk dilinin söz konusu yüzyıla ait kelime hazinesine dair, sayısal veriler üzerinden net bir bilgi vermese de bugün akademik sahada Türk dilinin gramer yapısı ve kelimeleri hakkında araştırmalar yapan araştırmacılar için kelimelerin morfolojik gelişimine ışık tutacak nitelikte bir özelliğe sahiptir. Çünkü günümüzde kıyıda köşede kalmış yani kırsal kesim insanların dillerinde yaşayan ama büyük şehirlerde erimiş, kaybolmuş olan birçok kelimenin bu eserde muhafaza edildiği görülmektedir.

Bu kelimelerin bu eserde korunuyor olması öncelikli olarak eserin yazıldığı tarihlerde Türk düşünce biçimini, Türklerin hayatı anlama şekillerini ortaya koyma noktasında bir kolaylık sağlamaktadır.

Ön sözden hemen sonra, Turkish Ortography, başlığı altında Arap alfabesinin harflerini sıralayarak bunları gündelik bir söyleyiş üslubuyla harflerin okunuşlarını hemen yanına yazarak belirtme gereği duymuştur. Alif, Ba, Gim, Haw, Khe, Ain, Gain, Fa, Koff, Caff, Lam, Mim, Waw, Ha, and Ya… (Vaughan, 1709: XXXIII-1).

Harflerin bu şekilde okunuşu ile birlikte verilmiş olmasının yanında eserin son bölümlerinde örnek cümle ve kelimelerin kullanışlarında harf tercihi olarak Latin harfler tercih edilmiştir. Atatürk’ün 1 Kasım 1928 yılında yaptığı harf inkılabının hazırlığı diyebileceğimiz nitelikte bir adım olarak bu eserde, Türk diline ait seslerin Latin harfleri ile kullanılışının ilk örneklerinden biri olduğunu görüyoruz.

1. Bölümde Ortography, başlığı atılarak Arap alfabesinde 27 harf olmakla birlikte özel hususiyetleri olan, birleştirilerek tek ses veren ya da kelimenin başında sonunda olmasına bağlı olarak bazı harflerin okunuşuna ve kullanılışına dair bilgiler verilmiştir.

Alfabenin aynı zamanda Farsçadan 4 ayrı harf alarak kullandığı da ayrıca belirtilmiştir.

7. Bölümde zamirlere değinilerek, kişi zamirlerinden tutun da işaret zamirlerine kadar hepsi örneklerle açıklanmıştır. Bir tüccarın bu gibi hususlara dikkat etmiş olması, söz konusu bu kitabı sadece diğer yabancı tüccarlara Türk dilini öğretmek maksadıyla kaleme aldığı anlamına gelmez. Kaldı ki eserin tamamına bakıldığında seçilen kelimelerin o dönemin ticaret dünyasında sık sık kullanılan kelimelerden ibaret olmadığı da görülecektir. Bu profesyönel anlamda hazırlanmış bir kitap olmayabilir ama Türkçeye çok iyi bir hâkimiyet neticesinde ortaya konduğu da inkâr edilemez.

Bu eserin yayımlandığı dönemde, Osmanlı coğrafyasında basım işleri için icra edilen birçok faaliyet yabancıların elindedir. Tercüme odalarında görevli olan yabancı uyruklu kimselerin daha sonra hazırlayacağı eserlere öncülük etmiştir diyebiliriz.

Mühendishane’de Tercümanlık hizmetinde bulunan Divan-ı Hümayun eski Tercümanı Karaca Manolaki Mühendishane’de öğrenim gören öğrencilerin Fransızca öğrenmelerine yardımcı olmak amacıyla “Kava’id-i Harfiye”yi tercüme ederek bir Fransızca grameri/risale hazırlanmıştır (Beydilli, 1995: 311). Hazırlanan bu esere Vaughan’ın eseri öncülük etmiştir diyebiliriz. Çünkü içerik olarak birbirini tamamlayıcı unsurlar mevcuttur.

Vaughan’ın eseri, her şeyden önce, Türk dilinin o yüzyıldaki konumunu bize göstermekle birlikte içerdiği atasözleri derlemesi Türk kültür tarihi açısından çok önemli bir yere sahiptir. Eserin sondan ikinci başlığı olmakla birlikte Türk düşünüş

biçiminin en güzel örneklerinin derlemesini bu başlık altındaki atasözleri içerisinde görmek mümkün.

Atasözleri bir toplumun sosyolojik değerlerini, yaşam biçimini, örf ve adetlerini, yaşadığı coğrafyaya ve düşmanlarına karşı vermiş olduğu mücadelenin yansımalarını içinde barındıran en önemli kaynaklardan birisidir. Bu bir de derli toplu hâlde, belli bir eserde ele geçirilmişse ki Vaughan’ın eserinde tanık olduğumuz üzere, bir milleti bir başka millete tanıtmak için; kültürel kaynaşma için çok daha önemli bir konuma geçer.

Söz konusu atasözlerinin doğrudan Türklere atfen derlenmiş olması da yine eserin Türkçülüğü bilimsel boyuta hazırlaması açısından ayrı bir önem azr etmektedir. Eser 1709’da yayımlanıyor ve Türklerle birlikte dilleri, Türkçe, üzerinden Avrupalı milletlere birçok yönüyle tanıtılmış oluyor. Her yabancı dil öğrenme aşamasında bireyler, dili öğrenirken söz konusu dilin yapsı ile birlikte ilgili milletin hayatı duyuşu ve algılayışı da öğreniliyor. Türk dilini öğrenme aşamasında Avrupalı aydınlar aynı zamanda Türklerin tarihini ve kurmuş oldukları medeniyeti de öğrenme fırsatı bulmuşlardır. Vaughan’ın eseri ile birlikte bu dönemde kaleme alınan gramer kitaplarının Türk kültürüne en önemli katkısı, Türkçe ile birlikte Avrupalı aydınların Türklere ait medeniyeti araştırma merakını da doğurmuştur. Bu merakın uzantısı doğrultusunda, kaleme alınan diğer eserler Türkolojinin sahasını genişleterek Türkleri, kimlik sorgulama sürecinde, daha ulusalcı bir bakış açsıyla 20. yüzyılın başlarına hazırlamıştır.

1.2.4. Dimitri Kantemir (1673-1723) (Historia Incrementorum Atque