• Sonuç bulunamadı

L’Orient (Organ Spécial des Intérêts de l’Empire Ottoman, 1901)

18. yüzyıl aydınlanma felsefesinin ulus-devletin düşünce dünyasını belirleyen bir zihniyet yeniliği hatta devrimi olduğunu söylemek doğaldır. Bu felsefenin tüm

1.2. YABANCILARIN TÜRKOLOJİ İLE İLGİLİ YAPTIĞI ÇALIŞMALAR

1.3.3. L’Orient (Organ Spécial des Intérêts de l’Empire Ottoman, 1901)

öğretilmekte ve bu dil çok iyi öğretilmektedir. Kısa süre zarfında kapatılmaya çalışıldığından bu dil çok iyi hatta fazla iyi öğretilmektedir].

Bir okulun kapatılmasına dair geçilen bu haberde de Osmanlı’nın Avrupa’ya bakış açısının doğrultusunda bir gelişme olarak kamuda görevli memurların yabancı dil bilgisini artırmak için açılan okulun kapatıldığı ifade ediliyor. Yine Abdülhamid’in gereksiz bir uygulaması olarak bu okulun kapatılması hususunda acele edildiği dile getirilmiştir.

Yabancı dil eğitimine dair Osmanlı yönetiminin ilk girişimleri çok daha erken dönemde başlamış özellikle II. Mahmud sonrasında devlet bünyesinde Tercüme Odası kurulacak kadar ehemmiyet kazanmış bir konudur. II. Abdülhamid dönemine gelindiğinde ise Lisan Mektebi’nin daha önce de birkaç defa kapatılmasına rağmen yeniden açıldığı ancak II. Abdülhamid’in kendince aldığı önlemler dâhilinde temelli kapatıldığı görülmektedir. Amaç olarak hangi gerekçe sunulmuştur tam olarak bilinmez ama II.

Abdülhamid’in Batı’ya karşı takınmış olduğu tavrın, daha doğrusu olumsuz tavrın somut uygulamalarından biri olduğu kesindir.

Bu olaylar siyasi boyutta olmakla birlikte zamanla Osmanlı aydınını da tedirgin etmiş ve Osmanlı’nın kendi içindeki milletlerin ayrışması karşısında birçok insan Türklüğe sığınma gereği duymuştur. Bunu yaparken de zaman zaman doğrudan propaganda yaptığı gibi, zaman zaman da edebiyata belli olaylarla yansıtmıştır. Tabii olayları estetik bir formda sunma işi, savaş yıllarından sonra daha çok yapılsa da başlangıç noktası sosyal buhranların savaşa dönüştüğü yıllar olarak kabul edilebilir.

İşte bu sosyal buhranların arkasında, Osmanlı’nın çöküş sürecine girmesi ile birlikte her fırsatı değerlendirmek isteyen Avrupalı devletler olagelmiştir. Dikkate aldığımız gazete ve dergilerin her birinde olduğu gibi bu dergide de Osmanlı’yı yıpratacak mahiyette haberler yazılmış ve mülteci olarak Fransa’ya sığınan Kürt ve Ermenilere söz hakkı verilerek mağdur millet olarak lanse ettirilmiştir.

“Nous ne répondons pas du chiffre — de Béderhann, quelques unes de ses vues en matière Kurde. Suivant Osman Pacha, les Kurdes qui éfraient autrefois un peuple brave et guerrier ont été changées en voleurs et en brigands et forcés d’assassiner les Arméniens avec les quels ils vivaient en bonne intelligence jusqu’alors. Que dites-vous de ce fils de bey Kurde qui arrange de si belle façon une grosse portion de la population musulmane de Anatolie? Il se peut qu’il y ait des Kurdes ayant volé et assassiné. Comme le disait, récemment un homme d’Etat Hellène, il y a des assasins dans les peuples, il n’y a pas de peuples d’assassins. Ils ne seront vraiment pas flattés les vieux Kurdes qui ont pu servir Béderhann, de voir de quelle inqualifiable façon s’exprime à leur sujet son fils. Il suffit du reste de lire les conclusions de l’interview pour voir quel est le but de foule cette campagne.” (L’Orient, 19 Janvier 1901: 7).

[Bedirhan şahsına-cevap vermiyoruz, görüşlerinin bazıları Kürtler hakkında.

Osman Paşa’ya göre eskiden cesur ve savaşçı insanlar olan Kürtler hırsız ve soyguncular haline getirildi ve o zamana kadar iyi anlaştıkları Ermenileri öldürmek zorunda kaldılar. Anadoludaki Müslüman nüfusun büyük bir bölümünü güzel bir şekilde düzenleyen Kürt Beyi’nin bu oğlu hakkında ne dersiniz? Kaçırılan ve öldürülen Kürtler olabilir. Son zamanlarda Helen bir devlet adamı tarafından söylendiği gibi suikastçı halk yoktur halkın arasında suikastçiler olabilir. Bedirhan’a hizmet eden eski Kürtler, oğullarının onlar hakkındane söylediklerini duymayacak ve gururlandırılmayacaklar.

Kalabalığın amacının ne olduğu görmek için röportajın kalanını okumak yeterlidir].

Yukarıdaki satırlarda Kürtlerin bir zamanlar güçlü ve cesur insanlar olduklarına değindikten sonra onların nasıl değiştirildiği ifade ediliyor. Kürtlerin bir zamanlar

Ermenilerle uyumlu bir yaşantılarının olmalarına rağmen gruplar hâlinde Ermenileri katleden millet konumuna getirildikleri dile getiriliyor. Kürtlerin de kullanıldıklarını ifade ederek onların da Osmanlı’nın merkezi otoritesine karşı gelmesi bekleniyor.

Yukarıda da belirttiğimiz üzere Osmanlı’nın çok uluslu bir yapıya sahip olması 19.

yüzyılda birçok ülke için bir fırsat kapısı olarak düşünülmüş ve Osmanlı ne zaman kendini reformlarla biraz toparlasa Avrupalı devletler başka bir milleti Osmanlı’nın merkezi otoritesine karşı isyana teşvik etmişler.

“Il y a en ce moment à Londres un autre réfugié Ottoman qui se trouvait précisément en Anatolie, au moment des événements de 1896. C’est I’smaïl Kémal Bey, ex Gouverneur Général de Van, un autre grand réformateur, dont parlent beaucoup les journaux. Si Ismaïl Kémal Bey est plus intelligent et a plus de culture qu’Osman pacha, il possède aussi une dose bien exagérée de vanité et de confiance en ses mérites.” (L’Orient, 12 Janvier 1901: 5).

[Şu anda Londra’da, 1896 olayları esnasında Anadolu’da bulunan başka bir Osmanlı mültecisi var. Van’ın eski genel valisi İsmail Kemal Bey, gazetelerin çok konuştuğu bir diğer büyük reformcu. İsmail Kemal Bey, Osman Paşa’dan daha akıllı ve kültürlü ise de çok abartılı ölçüde bir kibir ve kendi meziyetlerine güven sahibidir].

Dergi bu sayısında Arnavut kökenli olmakla birlikte Jön Türklerden biri olarak İsmail Kemal Bey’i faaliyetleri kapsamında gündeme taşımıştır. İsmail Kemal Bey’in 1896 yılında Ermenilerin İstanbul’da yapmış olduğu ayaklanmalar sırasında Anadolu’da olduğuna değinerek olaylara doğrudan tanık bir kimse şeklinde ismini öne çıkarıyor.

Van’da görev yapmış olması da önemli kabul ediliyor çünkü Van’da 1885 yılında ilk Ermeni partisi Armenakan kurulmuştur. Bu partinin amacı, II Abdülhamid tahta gelirken Ermeniler ile ilgili vermiş oldğu bazı sözlerin yürürlüğe girmesi hususunda girişimlerde bulunmaktır. Bu tarihten sonraki süreçte Ermeniler daha sistemli bir yapılanma ile II Abdülhamid’in karşısına çıkacaklardır.

Tabii II. Abdülhamid de bunun gereğini merkezde bizzat kendi askeri ile yaparken Anadolu’nun iç kesimlerinde Kürt aşiretlerini kullanacaktır. Hamidiye Alayı, adı altında birlikler kurdurarak Ermenilerin Faransa destekli organize faaliyetlerinin önüne geçmeye çalışacaktır. Söz konusu olaylara tanık olarak İsmail Kemal Bey, bir mülteci olarak İstanbul’dan kendisine gelen mektupları bu dergide yayımlamıştır.