• Sonuç bulunamadı

İnsanlık tarihi kadar eskilere dayanan terör, her yerde ve hemen hemen her toplulukta varlığını göstermiştir (Ünsal, 1996: 7). Bunu sebebi ise terörün gücü elde etme metası, başarıya giden yolun anahtarı olarak görülmesindendir. Aslında bu bile terörün eli olarak kendisini gösteren teröristin psikolojik halini gözler önüne sermeye yetmektedir.

Hem devletleri hem de insanlığı tehdit eden terör olgusu, ortaya çıktığı ilk günden günümüze kadar insanların hayatlarını kaybetmesine ve devletlerinde maddi açıdan zarara uğramalarına neden olmuştur. Bu tehdidi önlemek için neler yapılması gerektiği, terörle nasıl bir mücadele stratejisi geliştirilmesi gerektiği soruları hala tartışma konusudur. Terör eylemlerinin tamamen ortadan kalkmasını düşünmek iyi niyetli bir yaklaşımdır ancak gerçekçi değildir; çünkü terör tamamen yok edilemez fakat önlenebilir (Ünsal, 1996: 10). Bunun içinde kime, neye karşı nasıl bir mücadele yöntemi geliştirilmeli sorusunun cevabının bulunması gerekmektedir. Kiminle mücadele edileceği belirlenmeli; terörle mi teröristle mi? Burada önemli olan teröristle değil, terörizmle mücadelenin sağlanmasıdır. Çünkü bir terörist ölür yerine başkası gelir; oysa terörizmi oluşturan nedenler ortadan kaldırıldığında terörizminde azaldığını görebiliriz. Teröristle mücadele terörü önlemez aksine terörist sayısını arttırır (Ünsal, 1996: 11; Acar ve Urhal, 2007: 407-408). Terörizmle mücadele devletin öncelikli görevidir. Mücadele için uzman kişilerden yardım alınmalı, nelerin öncelik teşkil ettiği

belirlenmelidir. Terörün nedenleri ve teröristlerin neden böyle bir seçim yaptıkları çözümlenmelidir. Terörün nedenleri, siyasi, ekonomik, sosyal, kültürel ve dış etkenli bir yapı sergilediğinden, sadece güvenlik güçleri ya da askeri faaliyetlerle yürütülen terörle mücadele, yetersiz kalmaktadır.

Bu nedenle de terörizm ile mücadelede güvenlik güçlerini kullanarak şiddet merkezli yaklaşım kanser hastalığına ağrı kesici ile tedavi etmeye benzer. Belki hastalığın ilk günlerinde ağrı kesici ağrıları önleyebilir, ama hastalığın gelişmesini engelleyemez. Aksine hastalığın çok daha hızlı vücuda yayılmasına neden olur. Terörizmle mücadeleyi sadece güvenlik güçlerine bırakmak belki başlangıçta terörün hızını kesebilir, fakat hastalıkta olduğu gibi terörün yaygınlaşmasını engelleyemez(Acar ve Urhal, 2007: 408).

Terörle mücadele de süregelmiş genel yöntem teröristle mücadele olmuştur. Bazı ülkeler başarıya ulaştıklarını düşünselerde, bu yanlış bir yöntemdir, teröristleri yok ederek terörün etkisi azaltılabilir fakat kesin bir başarıya ulaşılamaz. “Çünkü karşı taraf siyasi bir hedef gözetmektedir. Bu siyasi hedefe ulaşmak için her şeyi yapacaktır. Siz birkaç teröristi yok etseniz bile sonuç olarak yerine yenileri gelmektedir veya eksiğini tamamlayacak başka metodlar kullanılmaktadır. Asıl siyasi sorunun çözülmesi lazımdır” (Kaynak, 2006: 73-74).

Terörle mücadelede başarı, eğitim reformlarının, ekonomik yatırımların, sosyal yatırımların, toplumdaki kutuplaşmayı önleyici yatırımların yapıldığı süreçlerin başarıya ulaşması sonucu sağlanabilir (Yıldız, 2007).

Güvenlik güçlerinin yaptığı teröristle mücadele, terörle mücadelenin sadece yüzde 20’sidir. Yani ekonomik, siyasal, toplumsal açılardan yapılacak mücadele ile sivil toplum kuruluşları, hükümetler ve diğer birimlerin ortak bir çalışma sürdürmeleri gerekmektedir (Çakıltepe, [tarih yok] ).

Siyasi, ekonomik ve sosyal nedenleri ortadan kalkmadıkça ve terörü destekleyen finans kaynakları kurutulmadıkça, güvenlik güçleri ne kadar teröristi bertaraf etse de yerlerine yenileri gelecektir. Bu yüzden, bu sorunun çözümünde hükümetlere büyük iş düşmektedir (Tosun, 2007).

Terörle mücadele iki temel üzerine oturtulmalıdır. Birincisi teröristle mücadele ikincisi ise terörizmle mücadeledir. Terör ve terörizm kavramlarının neyi ifade ettiği, bu kavramların arka planlarında neler yattığının analizi iyi bir şekilde yapıldığında

karşımıza teröristle mi yoksa terörizmle mi mücadele edilmesi gerektiği sorusunun cevabı çıkacaktır. Yapılan doğru analizlerle birlikte terörle mücadelenin stratejisi ve yöntemi belirlenerek, mücadelenin başarılı olması sağlanacaktır (Bal, 2006: 3).

Terör olaylarına maruz kalan ülkeler, özellikle teröre neden olan ve terör örgütlerinin propaganda aracı olarak kullandıkları ülke içerisindeki eksiklikleri dikkatle tespit etmeliler. Çünkü sosyal, siyasal, ekonomik, kültürel ve uluslararası boyutlar göz ardı edilirse terörle değil teröristle mücadele edilmiş olunur ki buda terörden kurtulmanın sadece bir yönüdür. Teröristlerin ortaya çıkmasıyla aslında toplumdaki bazı sorunlarda ortaya çıkar. Önemli olan bu sorunları önceden belirleyerek olaylara erken müdahale edebilmektir. Böylece terör olayları büyümeden önlenmiş olur (Acar ve Urhal, 2007: 408).

Oysa genelde önce terör olayları belirir, daha sonra devletler olayları gerçekleştiren teröristleri yakalamaya çalışırlar. Oysa bu tek yönlü bir mücadeledir. Çünkü sadece teröristten kurtularak terörizmden kurtulmuş sayılmayız (Esen ve Akbal, 2011) .

Terörle mücadele de bir ayrımında farkında olmak gerekir; terör ne sadece iç kaynaklıdır, ne de sadece dış kaynaklıdır. Böyle bir genelleme yaparak kolaycılığa kaçılmış olunur. Siyasal, sosyal, ekonomik açıdan güçlü devletlerde terör alt yapı oluşturamaz, kendine uygun bir ortam bulmadan orada sadece eylemsel olarak faaliyet gösterebilir ancak destekçi bulamadığı takdirde zaten kendiliğinden yok olacaktır. Bu durumu Acar ve Urhal, Paul Henze’den bir örnekle açıklayarak; “tüberküloz hastalığının nedeni tüberküloz basilidir. Ancak tüberküloz basili her girdiği vücutta hastalığa neden olmaz. Fiziksel yönden zayıf, psikolojik yönden aşırı duyarlı, üzüntülü içine kapanık kimselerde bu mikrop hastalığa neden olmaktadır” (Acar ve Urhal, 2007:409) demektedirler. Yani terör eylemleri her ülkede aynı tepkiyi ya da aynı oluşumu bulamaz. Bulunduğu ülkenin sosyo-kültürel ve ekonomik altyapısı çok önemlidir. Aynı terör örgütünün komşu iki ülkede benzer tepkileşim içerisinde olması da beklenmemelidir.

Terörle mücadele de yapılan en büyük yanlış devletin, vatandaşlarının gözünde aciz duruma düşmesidir. Türkiye’de dış güçlerin de etkisiyle terör olaylarının meydana geldiği dillenmiştir. Devletin, dış güçlere karşı gerekeni yapmasını bekleyen vatandaş

umduğunu bulamayınca güçlü gördüğü devlet hakkında tam tersi düşüncelere kapılmaktadır (Yılmaz, 2004: 13). İşte burada devletin aslında güçsüz olduğunu ve işe yaramadığı kanısına varan vatandaşlar da devlete karşı isyan etmektedir. Sık sık medyada gündeme gelen ‘devlet iki üç çapulcuyla baş edemiyor’ gibi sözlerde vatandaşın devlete olan güvenini zedelemektedir. Burada medyaya da büyük bir uğraş düşmektedir.

Teröristler kendi bozuk düzenleri içerisinde tutunmaya çalışan, şiddeti var olma nedenleri olarak gören terörizmin piyonlarıdır. Burada önemli olan yukarıda da belirtmeye çalıştığımız gibi terörizmin ortaya çıkmasındaki nedenler irdelenmelidir. Terörist olmaya iten nedenler ortadan kaldırılırsa zaten terör örgütleri çökmüş olacaktır. Burada önemli olan terörü meydana getiren nedenlerdir, yani bir terörist ölünce yerine yenisinin gelmemesi sağlanmalıdır (Yılmaz, 2007: 339-340).

Terörle mücadele denildiğinde Türkiye’de kastedilen ve algılanan mücadele yöntemi teröristle mücadeledir. Terörizmle mücadele, psikolojik harp olarak anlaşılmaktadır. Türkiye’de teröristle mücadele kutsal kabul edilmiştir. Oysa terörizmle mücadelenin sadece bir kısmını oluşturan teröristle mücadeleye atfedilen kutsallık terörizmle mücadeleye yöneltilmelidir. “Terörizmle mücadele, farklı açılımlar ve daha çok beyin yoğun çalışmalar gerektirdiğinden, Türkiye’de bu alana yönelik stratejileri anlama ve araştırmaları geliştirme çabasının yaygınlaşması gerekmektedir” (Bal, 2006: 9). Terörle mücadelenin sadece teröristle mücadele ederek başarıya ulaşacağına inanan güvenlik güçleri ve hükümetler, bugüne kadar diğer etmenleri göz ardı etmişlerdir. Teröristle mücadele ile terörizmle mücadele arasındaki önemli fark, aktörler, yöntemler ve malzemelerdir (Bal, 2006: 9).