• Sonuç bulunamadı

2.4. TERÖR/TERÖRİZMİN NEDENLERİ

2.4.1. Siyasi Nedenler

Tarihin her döneminde ülkeler, stratejik ve ekonomik özelliğinden dolayı çıkar gördükleri topraklarda kendisine rakip olabilecek, çıkarlarına ters düşebilecek devletleri kendisine düşman ilan etmişlerdir. Devletler, cephede savaşmak yerine, terörizmi kendilerine siyasi bir araç edinmişler ve bu bağlamda teröristleri desteklemişlerdir. Böylece amaçlarına ulaşmak için teröristler vasıtasıyla toplumda huzursuzluk ve güvensizlik ortamı yaratılmış devlete olan inanç azaltılmıştır (Yılmaz, 2011a: 46).

20. yüzyılda siyasi mücadele aracı haline gelen terör / terörizm (Bozkurt ve Kanat, 2007: 50), siyasal açıdan zaafları olan ülkelerde ortaya çıkmıştır. Siyasal açıdan istikrarsızlık gösteren devletlerde, hayat bulan terör mikrobu, çevresel etkilerinde yardımıyla büyüyecek, genişleyecektir. Söz konusu mikrobu durduracak gerekli antibiyotikler alınmadıkça mikrop hayat bulduğu ortamın yavaş yavaş sonunu getirecektir. Her dönem de siyaseten ve siyasal boşluktan nemalanan terör örgütleri olmuştur. Farklı adlarla anılsa da, yapılan eylemlerdeki şiddet faktörü hep aynıdır. Her siyasal sistemde gizli de olsa var olan terör mikrobu hayat bulabildiği sistemlerde kendisini gösterir. “Terör faaliyetlerin canlanması, büyümesi ve siyasal sistemle mücadelesinde başarılı olması sonucunda terörden ve terörle mücadeleden daha fazla söz edildiğini görürüz” (Çınar, 1999: 247-248).

Terör hareketlerindeki artış ile uluslararası siyasal ilişkiler ve bölgesel ülke düzeyindeki siyasi ve toplumsal sorunların ortaya çıkış zamanlamasında paralellik bulunduğu gözlemlenmektedir (Alkan, 2002: 9).

Ülkenin dış politikası tutarsız, zayıf ve mevcut gelişmeler karşısında yetersiz kalıyorsa, bu durumun iç politikaya yansıması sonucunda terör ortamının ortaya çıkmasına bilerek veya bilmeyerek neden olunabilir. Ülkedeki mevcut siyasi yapının tam olgunlaşmaması hasebiyle ortaya çıkan siyasi anlaşmazlıklar, siyasi grupların tabanlarınada yansıyarak karşılıklı çıkar çatışmalarına neden olabilmektedir. Terör

örgütleri bu tür ortamları da istismar etmekten geri durmamaktadırlar. Ulusal birlik ve beraberlik duyguları zayıflamış toplumlar terör örgütleri ve terörist eylemler için uygun bir ortam oluşturmaktadır. Terörün ortaya çıkmasına ve güçlenmesine diğer bir sebep olarak devlet yönetimindeki istikrarsızlık ve bu durumdan kaynaklı otorite boşluğu gösterilebilir. Kamu kurumlarının politize edilmesi görevlerin objektif ölçüler içinde yürütülmesini engelleyebilmekte ve bu tür haksızlık karşısında toplumunda işlerini halledebilmek için kamu kurumlarından değil illegal örgütlerden medet ummaya başlamalarına neden olabilmektedir. Bir ülkenin yasalarında ne kadar boşluk var ise terörün artışı bir o kadar hızlı, önlenmesi ise bir o kadar yavaşlamaktadır (Yılmaz, 2011a: 47).

Türkiye’deki siyasal nedenlere de değinmek yerinde olacaktır. 1950 yılında Demokrat Partinin iktidara gelmesiyle Türkiye’de çok partili siyasal hayata geçilmiştir. 1954 yılına kadar büyük atılımlar yapan Demokrat Parti, bu yıldan sonra yaptığı atılımların bazılarında başarısız olmuştur. Bu dönemde çıkartılan bazı kanunlar da, kamuoyu tarafından Demokrat Partiye muhalif gazeteci, akademisyen ve siyasi partilere karşı çıkartılmış susturma araçları olarak görülmüştür. Muhaliflerine karşı sert bir tavır ortaya koyduğu düşünülen DP’ye karşı öğrenci hareketlenmeleri olmuş, olayların büyümesiyle önce 28 Nisan 1960’da sıkıyönetim ilan edilmiştir. Fakat karşılıklı olarak şiddetin dozunun artılması sonucu sıkı yönetim bile yetersiz kalmış ve ülke 27 Mayıs 1960 İhtilaline sürüklenmiştir (Alkan, 2002: 41).

Bu siyasi çıkar çatışmalarından sonra sürekli ikili siyasi çekişmelere ve kargaşa ortamlarına maruz kalan Türkiye’de kamuoyu tarafından siyasete olumsuz anlamlar yüklenmiştir. Siyasi alanda yaşanan olumsuzluklar sonucunda meydana gelen otorite boşluğu, terörün ülkemizde yer edinmesine neden olmuştur. DP sonrası gelen koalisyon hükümetlerinde de aynı sorunlarla karşılaşılması, ülkede toplumsal boyutuyla büyük bir yaralanmaya sebep olmuştur. Bu boşluğu doldurmaya çalışan terör örgütleri, 1965-1980 yılları arasında sol, 1980 sonrasında bölücü, 1990 sonrasında ise din eksenli olarak Türkiye gündemine oturmuşlardır (Alkan, 2002: 42). Türkiye’de ki terörün ortaya çıkışındaki bazı etkenleri aşağıdaki gibi açıklayabiliriz;

…ülkemizde sosyal devlet ile sosyalist devletin birbiriyle karıştırılması sonucu bugün devlet, idari ve ekonomik açıdan genişleyerek ağır, hantal ve statik bir yapı haline gelmiştir. Bu bağlamda ülkemizde görülen katı bir merkezi idari

yapılanma ve devletçi ağırlıklı bir ekonomik sistem terörizmin en önemli nedenleri arasında gösterilmektedir. Zira ekonomik kaynakların ve idari karar mekanizmalarının büyük bir bölümünün devletin merkez yapısında toplandığı bir ülkede etnik ve teokratik akımların devleti ele geçirme mücadelesi vermelerinin ve bunun için güçlü bir taban bulmalarının önüne geçilmesi mümkün görülmemektedir

(Alkan, 2002: 42-43).

Değişen dengeler, yeni bir uluslararası düzenlemeyi beraberinde getirmektedir. Bunun sonucu olarak ortaya çıkan rekabet ve çatışma ortamı terörün bir araç olarak kullanılmasına yol açmıştır (Çınar, 1999: 250-251).

Yapılan araştırmalara göre terörizme geçiş dönemini, “…toplumsal yapıyla, çekilen açlık, yoksulluk ve sefaletle, çoğunluğun azınlığa baskısıyla, radikal bir ideolojinin kabul edilmesiyle, terör eylemini yapan kişinin ya da örgüt yöneticisinin geçmişinin karanlık ya da hareketli olmasıyla” açıklarlar (Tacar, 1999: 49-50).

Terörizmin bir ülkede hayat bulmasına neden olan farklı ideoloji, anlayış, inanç ve dünya görüşüne sahip grupların bir arada huzurlu bir şekilde yaşaması için gerekli ortamın sağlanması gereklidir. Bunu sağlayabilmek için;

Demokrasi kültürünün toplumumuza, aileden başlayarak, hayatın bütün alanlarında kazandırılması,

Devlet mekanizmasının bütün anlayışlara, ideolojilere ve inançlara eşit yakınlıkta ve eşit uzaklıkta yapılandırılması,

Devletin küçültülerek, vatandaşlarına aş ve iş dağıtan bir mekanizma olma özelliğinden arındırılması,

Demokrasinin ruhunda var olan uzlaşı kültürünün toplumumuza kazandırılması,

Her türlü ideoloji, inanç ve dünya görüşünün siyasi platformlarda temsil edilebilmesinin sağlanması gerekmektedir (Alkan, 2002: 42-43).

Aslında yukarıda anlatmaya çalıştığımız işin özünü;

Etkiye dayalı bir mücadele yöntemi olan terörizme hem iç siyasette hem de dış siyasette başvurulabilmektedir. Devletler bir devletin politikasını etkilemek amacıyla bu ülkedeki azınlıkları destekleyebilmekte, terör örgütlerini kullanabilmekte, o ülke içinde gizli servisleri aracılığıyla iç karışıklıklar çıkarabilmektedir. Burada amaç genellikle o ülkede bulunan hükümetin kamuoyu desteğini yitirmesini sağlayarak dış politikada belli kararları alamaz duruma gelmesini sağlamaktadır. Böylece hedef devletin dikkatini iç politikada toplayarak dış politikada istediği başarıyı göstermesi engellenir. Diğer bir amaç ise o ülkeyi belli davranışlara yöneltmek veya caydırmak için bir pazarlık aracı olarak terörizm kullanılabilir (Yılmaz, 2007: 335-336),