• Sonuç bulunamadı

2.4. TERÖR/TERÖRİZMİN NEDENLERİ

2.4.4. Psikolojik Nedenler

Terörizmin nedenlerinden birisi de psikolojik nedenlerdir. Terör eylemleri ile psikolojik nedenler arasındaki ilişkiyi değerlendirilmek gerekirse;

Terörist eylem bir toplumun değerlerine, normlarına, menfaatlerine beklentilerine, varlığına, bütünlüğüne ve bu bütünlüğün devamına ters düşen masum insanların öldürülmesine varıncaya kadar topluma zarar veren çeşitli faaliyetleri içine alan; ilgili toplumda devlet güç ve otoritesini zaafa uğratarak o toplumu içten çökertme hedefine yönelik bir sosyal sapma davranışıdır. Bu bağlamda terörü psikolojik çerçevede değerlendirmek, terör eylemlerini ve terörist grupları oluşturan kişilerin genel mantık yapılarını, yaşadıkları çevreyi, ailelerini, ortak yönlerini, psikolojik yapılarında belirli bir bozukluk olup olmadığını ve onları bu eylemlere iten çeşitli faktörlerin neler olduğunu ele almak gerektiği gibi terörü toplumun ekonomik ve sosyo-kültüründe aramak gerekir(Soyoğlu, 2006: 22).

İnsanların başkalarına güven duymamalarının sebepleri arasında; toplumda azınlık durumunda olmaları yada öyle olduklarını düşünmeleri, kendilerine farklı davranıldığı kanısına varmaları gibi düşünceler yer alabilir. Hal böyle olunca bu insanlar güvensizlik duygusunun etkisiyle bazen doğru bazen de hatalı kararlar alabilirler. Toplumun her kesiminin kendisine önyargıyla yaklaştığını sanan insan, kimseye güvenemez ve bunun sonucunda da saldırgan bir kişiliğe bürünür. Bu davranış biçiminin saygınlık simgesi olduğunu düşünen kişi, değerlerini ve saygınlığını korumak için şiddet eylemlerini benimser. Bu olayın birde ekonomik açıdan yetersizlik boyutu vardır. Kişi kendi ihtiyaçlarını bile karşılayamaz duruma geldiğinde psikolojik olarak farklı taraflara yönelim içerisine girecektir. Ekonomik ve siyasi istikrarsızlıklardan kaynaklanan olumsuzluklar insanların psikolojilerinin bozulmasına neden olur. Devlet

bu duruma bir çözüm bulamazsa, psikolojik açıdan çökmüş halk, terör örgütlerinin kendilerine sunduğu alternatifler peşinden gidecektir (Yılmaz, 2011a: 49-50).

Psikolojik nedenler içerisinde aile içi ve toplumsal yapının çocuk gelişimindeki etkisi göz ardı edilemez. Psikolojik yönden terörist kimliği incelendiğinde, kompleksli, kendisine saygısı az, hiç kimseye güvenmeyen ve aile kurmak, topluma faydalı olmak gibi insani değerlerden uzak kişiler olduğu gerçeğiyle karşılaşılmaktadır (Arıbaş, 2007: 11).

Sonuç olarak terörle mücadele edebilmek, terörü önleyebilmek için teröre kaynaklık eden yukarıda bahsi geçen sosyo-kültürel, siyasal, ekonomik ve psikolojik etkenleri ortadan kaldırabilecek bir devlet modelinin oluşturulması gerekmektedir (Kongar, 2001: 102).

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

ÜLKE ÖRNEKLERİYLE TERÖRLE MÜCADELE SÜREÇLERİ VE

STRATEJİK İSTİHBARAT’IN TÜRKİYE’DEKİ TERÖRLE

MÜCADELE SÜRECİNE ENTEGRE EDİLMESİ

3.1. ÜLKE ÖRNEKLERİ VE TERÖRLE MÜCADELE YÖNTEMLERİ

Terör/Terörizmle Mücadeleyi başarılı bir şekilde yürütebilmek için öncelikle sorunun ne olduğunu bilmeliyiz. Fakat Terörizm ve terörizmle mücadele kavramlarının üzerinde genel kabul gören bir tanımının olmayışı, terörle mücadelenin nasıl ve kime karşı yapılacağını açıklığa kavuşturmamızı engellemektedir. Tüm insanlığı tehdit eden terör / terörizmin kavramsal olarak neleri kapsadığı, kime terörist denileceği, hangi olayın terör olayı olarak kabul edileceği konusu muğlâkta kaldığı için, terörle mücadele politikaları ülkeden ülkeye değişiklik gösterdiği gibi neye terör olayı kime terörist denileceğide her zaman tartışmalara açık halde bırakılmıştır. Ülkelerdeki farklı siyasal yapıların ve siyasal sistemlerin bulunması sonucu bir yerde terör olarak adlandırılan eylem başka bir ülkede özgürlük mücadelesi olarak nitelendirilebilir. Bu da terörle mücadelenin önündeki en önemli sorundur (Karabudak, 2000: 5; Aydın, 2006: 28-29).

11 Eylül’de ABD’de yaşanan terör olaylarından sonra terörün kavramsal boyutu üzerinde yoğunlaşılmış ve terörle mücadele için önemli olanın, ortak bir tanım üzerinde uzlaşılması olduğu kanaatine varılmıştır (Taslaman ve Kapitan, 2007: 61). Avrupa Birliği, üyeleri arasında geçerli olabilecek bir tanım oluşturmayı amaçlamaktadır. Bunun yanı sıra Birleşmiş Milletler ise sadece olan terör olaylarını kınamakla yetindiğinden, ortak bir payda da henüz buluşulamamıştır (Kaya, 2005: 13). Net ve ortak bir tanımın olmayışı terör/terörizmle mücadele de başarılı olunamayışının da temel nedenidir.

Terör /terörizm, bir ülke veya ülkeler arasındaki sorunların savaş ve diplomatik yollarla çözülemediği veya tıkandığı noktada sonuç elde etmek için uygulamaya konulan eylem ve eylemlerdir. Soğuk Savaş döneminde ve günümüzde, cephede değil de daha çok siyasi ya da diplomatik alanda birbirleri üzerinde üstünlük kurmaya çalışan ülkeler, rakip devletin zaafları üzerine gitmeyi ve böylece o ülkede terör ortamını ateşleyerek, rakip ülkeyi zayıflatmakta ve kendi çıkarları doğrultusunda hareket etmeye

zorlamaktadırlar. Yeni Dünya Düzeni denilen bu süreçte kendisine rakip istemeyen devletler teröre başvurmakta, iç savaşa neden olmaktadırlar (Urhal, 2009: 264).

Siyasi amaçlar için kullanılan terör/terörizm insanlarda korku ve dehşet yaratarak, onları istediği şeyleri yaptırmaya mahkûm etmektedir. Sürekli olan terör olaylarını artık kaldıramayan insanlar, ona boyun eğecekler ve böylece terörü kullananlar amaçlarına ulaşmış olacaklar (Wilkinson, 2002; 144).

Emperyalist güçler, geri kalmış ya da stratejik açıdan özel bir konumda olan ülkelerde genellikle terör/ terörizm faaliyetlerini destekleyerek, ülkeleri kendilerine muhtaç duruma getirmeyi amaçlamaktadırlar. Sosyal ve ekonomik haklar üzerinden, bir iç huzursuzluk ortamı çıkarılarak, devlete karşı gruplar desteklenmekte ve devlet aciz, güçsüz gösterilmeye çalışılmaktadır. Her yıl binlerce insanın zarar görmesine hatta ölmesine neden olan terör olayları ile ülkede bir kaos ortamı yaratmak amaçlanmaktadır (Kuzu, 2009a: 15).

Demokratik toplumların başının belası olan terör / terörizm, insanlara, insanların değer yargılarına, topluma, toplum düzenine, uygarlıkların dayanağı temel değerlere bir tehdit oluşturmaktadır. Bu tehditle mücadelede birçok yöntem kullanılmış bazen başarılı olunmuş bazense daha da artarak devam etmiştir (Çınar, 1997: 192; Uzun, 2003: 5). Özellikle demokratik toplumlarda görülen terör / terörizm belası 11 Eylül sonrasında daha etkin bir şekilde ve farklı boyutlarıyla ele alınmaya başlanmıştır diyebiliriz.

Önemli bir tartışma konusu olan terörle mücadele süreci, hala tam bir neticenin alınamadığı bir husustur. Ekonomik, sosyal ve kültürel boşluklardan fırsat çıkarmaya çalışan ülke ya da grupların, istikrarsızlık yaratmak istemeleriyle vukuu bulan terör olayları, gerekli yasal düzenlemeler olmadığı takdirde artarak devam edebilecek şiddet eylemleridir. Bu sebeple, ülkeler gereken yasal önlemleri almalı, ulusal ve uluslararası işbirliği halinde terörle mücadele stratejileri geliştirmeliler. Terör hangi seviyede olursa olsun, her aşamada terörle mücadeleye devam edilmelidir. Şu da bir gerçek ki hiçbir zaman terör tam olarak bitirilemez ancak kontrol altına alınabilir aksi takdirde zaten terör örgütleri ile pazarlığa oturmak zorunda kalınır ki buda taviz vermeye neden olabilir (Yılmaz, 2011a: 533). Ayrıca toplumsal alanda düzeltilmesi gerekli bazı düzenlemeler haricinde eğer terör örgütlerinin istekleri karşısında taviz verilmeye

başlanırsa bu durum terör örgütlerinin isteklerinin yerine getirilmesi ve eylemleri arasında ters orantı oluşmasına sebep olabilecektir.

Terör/ terörizmin ortaya çıkmasına neden olan sorunlar üzerinde durulmalı ve bu sorunların çözümü için gerekli adımların atılması sağlanmalıdır. Gelişen ve değişen teknolojilerden faydalanılarak bu sorunların üzerine gidilebilir yani sadece askeri müdahalelerle terör / terörizm önlenemez. Terörü ortaya çıkarak sorunlarında önlenmesi şarttır. Siyasal, kültürel ve ekonomik sorunlar terörün oluşma nedenidir ve hiç birisi tek başına bir neden değil, bu süreç bir çarktır. Terörle mücadelenin başarılı olabilmesi için bu sorunların minimalize edilmesi gerekmektedir (Baharçiçek ve Tuncel, 2011; 3).

Sadece güvenlik güçlerine dayalı yani tek yönlü yapılan terörizmle mücadele faaliyetleri bu aşamada yetersiz kalmaktadır. Bu nedenle de tüm kurum ve kuruluşların koordineli bir şekilde hareket etmeleri gerekmektedir. Kamuoyunu etkileyen kuruluşlardan özellikle medya ve meslek kuruluşlarından da yardım alınmalıdır. Çünkü halk önceden bilinçlenirse, terör ve bölücülük eylemleri amacına ulaşamayacaktır. Devlet bütün birimleriyle geniş kapsamlı bir terörle mücadele için işbirliği içerisinde hareket ederse hem terörü oluşturan nedenler ortadan kaldırılabilir hem de terörün desteklenmesi önlenebilir. Terörün tek bir nedeni olmadığı için tek bir çözümü de olmayacağı göz önüne alınacak olursa, sadece tek elden yürütülen mücadele yöntemlerinin de başarıya ulaşması beklenemez. Bu nedenle genel bir mücadele politikası belirlenmeli ve bu çerçevede hareket edilmelidir (Acar ve Urhal, 2007: 410- 411).

Terör olayları bir yerde sürekli tekrar halindeyse, demek ki orada yanlış giden bir şeyler vardır. Bunların tespit edilmesi gerekir. Yani terörün iç kaynaklı mı yoksa dış kaynaklı mı olduğu anlaşılmalı ve mücadele süreci buna göre planlanmalıdır (Yılmaz, 2011a: 535).

Bu bölümde, uzun yıllar terörle mücadele etmeye çalışmış İspanya, İngiltere ve Sri Lanka devletlerinin bu sorunlarının nasıl ortaya çıktığı, terörün ne yönde gelişim içerisinde olduğu ve ülkeler açısından bu sorunun üstesinden gelmeye hangi yöntemlerle çalıştıkları irdelenmeye çalışılacaktır.