• Sonuç bulunamadı

2.4. TERÖR/TERÖRİZMİN NEDENLERİ

2.4.3. Sosyo-Kültürel Nedenler

“Tarih, dil, örf ve adetler, sanat ve edebiyat eserleri gibi kültür unsurları ulusal karakterlerin sürekliliğini göstermektedir. Bunların arasındaki gelişmeci ve evrimleşmeci bağın koparılması toplulukta anormal belirtilerin görülmesine yol açmaktadır” (Yılmaz, 2011a: 48). Bu belirtiler anarşi, şiddet ve sosyal çözülmelerdir.

Şiddet ve anarşi yandaşları özellikle dil, din, kültür, ahlak ve aile kavramları konusunda bir kaos ortamı yaratarak toplumdaki fertleri bir ikileme sokmaktadır. Neyin doğru neyin yanlış olduğunu bilemeyecek duruma gelen fertler, kendilerine sunulan reçeteye karşı çıkmadan kabul edeceklerdir. Sürekli ve hızla değişen sosyal değerlerden yararlanan teröristler, belli bir noktadan sonra toplumu hiçbir olaya tepki vermez hale getirebilirler (Yılmaz, 2011a: 48).

Kişilerin aile ortamları da terör nedenleri arasındadır. Sevgisiz, ilgisiz büyüyen fertlerde, nefret ve kötümser duygular mevcuttur. Bu da terör örgütlerinin kendilerine eleman kazanmada işlerini kolaylaştıran bir durumdur (Arıbaş, 2007: 10).

Sosyal bir olay olan terör /terörizm, çok boyutlu ve karmaşık bir sorundur. Bu sorunları ele alırken toplumu, toplumun alışkanlıklarını, gelenek ve göreneklerini de ele almak gerekir. Sosyal değerlerdeki hızlı değişimler, toplumdaki sapmalar ve uyuşmazlıklar nedeniyle bir karmaşa içerisine giren topluluklarda terör olgusu kendini gösterir ve bu ortamdan beslenir (Alkan, 2002: 44).

Terörizmin bir diğer sebebi ise, eğitim-öğretimin zamanında kişilere verilmemesidir. Buradaki kasıt yaygın eğitim-öğretim programı değildir. Siyasal eylemlere neden olan bilgilerin öğretilmesi gerekmektedir. Yani;

Kişileri öğrenmesinde yarar olan ve onları siyasal eylemlere sürükleyen nedenlere dayanaklık eden bilgilerin öğrenilmesini vurgulamak istiyoruz ki, devletin meşruu olması, siyasal rejimin en iyi olması, hak ve adalet tam tesis edildiği kişiler, gruplar ve etniklik bakımından ayrım yapılmadığı, insan hak ve özgürlüklerinin yeterli ölçüde sağlandığı ve siyasal düşünce ve sistemler hakkında konularda yeterli, doğru bilgilerin öğretilmesi bu eğitim – öğretim içinde yer almalıdır. Bunların olmadığı bir eğitim- öğretimin eksik olduğu ve bu eksikliğinde terörizmin sebebi olan eğitim- öğretim olduğunu belirtmek istiyoruz (Çınar, 1999: 248-249).

Terörü besleyen cehaleti ortadan kaldırarak, yapılan her türlü eğitim faaliyetleri terörü önlemeye yönelik atılmış adımlar olacaktır (Alkan, 2002: 46). Ulusal birlik ve bütünlük bilinci, vatandaşların devlete karşı yükümlülükleri, toplum değerlerine saygı gibi kavramların eğitim sürecinde aşılanması, bu kavramların bilincinde olan insanlar yaratacak ve terörün altyapısının oluşmasına zemin hazırlayan cehalet ortadan kaldırılacaktır (Yılmaz, 2011a: 49).

Halkta ayrılıkçı fikirlerin önlenmesi için de eğitim kalitesinin yükseltilmesi gerekir. Kalitenin yükseltilebilmesi için de; bölgeye nitelikli öğretmenler gönderilmeli,

teknik alt yapı eksikliği giderilmeli, öğrencilerin okulda uyumu için gerekli olan iyileştirmelerin yapılması da gerekmektedir (Sandıklı, 2011: 49).

Eğitim eksikliğinin sadece okuma yazma olmadığı, bu eksikliği tek boyutlu bir sorun olarak ele almamak gerektiği bir gerçektir. Tüm yönleriyle ele alınması gereken eğitim sorununun ortadan kaldırılmasıyla toplumu eylemlere sürükleyen nendenler azalmış olacaktır (Çınar, 1999: 249-250).

Toplum, içinde bulunduğu kargaşa ortamında kendisine aşılanmak istenen tüm fikirlere farklında olmasa da boyun eğme, itaat etme aşamasına gelebilir. Sosyal değerlerdeki aşınma sonucunda toplum birbirine düşman kutuplara ayrılabilir. Yaşanılan hızlı kentleşme ile toplumun içine girdiği hızlı değişim, insanları bir kimlik arayışına sokabilir. Kırsal bölgelerden, geleneksel toplumlardan büyük kentlere, metropollere göç eden insanlar bir kültür çatışması içine gireceklerdir. Burada bir alt kültür oluşturarak gecekondu tarzı yerlerde kendilerine yaşama alanı bulacaklardır. Ancak bu bölgelere ilk etapta hâkimiyet kuramayan devlet, terör örgütlerinin buralarda kendilerine uygun ortamı yaratmalarına da engel olamayacaktır (Yılmaz, 2011a: 48-49). Ekonomik ve siyasal nedenlerle gerçekleşen göç olgusu ile birlikte toplumda hızlı bir değişime yol açar. Terör, bu hızlı değişim ortamlarını kendi çıkarlarına göre kullanır.

Göç ettikleri yerde bir aidiyet gereksinimi duyan insanlar, bu gereksinimlerini karşılayamazlarsa ya da toplum tarafından dışlanmaya maruz kalırlarsa, bu olumsuzlukların oluşturduğu psikoloji ile suça veya teröre itilmiş olur (Baharçiçek ve Tuncel, 2011; 5). Bu göçler sonrası hızlı nüfus artışlarının yaşandığı şehirlerde işsizlik ve çarpık kentleşme kendi göstermektedir.

1923- 1950 yılları arasında durgun bir yapıya sahip olan Türkiye, 1950 sonrası hem siyasi yapıdaki değişimlerden hem de makineleşmedeki hızlı artış sonrasında köyden kente göç hareketlerine sahne olmuştur. Gecekondu kültürünün oluştuğu bu yıllarda, göç edenlerde bir kültür sorunu yaşanmaya başlandı. Kendilerini yalnız hisseden insanlar, kendilerine kucak açan ve değer veren oluşumlara doğru kaymaya başlarlar. Bu bazen bir dinsel grup, bazen bir siyasal parti bazen de terör örgütü olabilir. Çünkü şehir ortamına ayak uyduramayanlar kendilerini ezilmiş, horlanmış ve dışlanmış hisseder ve kendine güven duygusunu oluşturmak için kendini ispat etmeye çalışır. İşte

tam bu ortamda terör örgütleri, dini istismar eden gruplar devreye girmekte ve onları kendi ağlarına düşürmek için herşeyi yapmaktadırlar (Alkan, 2002: 44-45).

Terörün diğer nedeni ise aşağıdaki gibi açıklanabilir;

…toplumu oluşturan farklı grupların; etnisiteler, cemaatler, aşiretler, cemiyetler ve mezheplerin kendilerine karşı yapılan haksız uygulamalara karşı tepkilerini terörist yapılanmalar ile gösterebildiği de görülmektedir. Din, mezhep, tarikat, etnik kökenden kaynaklanan terör örgütlerinde bulunan genç militanlar saldırgan davranışlar ve şiddet eylemlerinde bulunarak bağlı olduğu alt kültüre şan, şeref ve üstünlük sağladıklarını sanıp, insan ve çevreyi yakıp yıkıp yok ederler

(Yılmaz, 2011a: 49).