• Sonuç bulunamadı

2.4. TERÖR/TERÖRİZMİN NEDENLERİ

3.1.2. İngiltere’nin Terörle Mücadelesi

3.1.2.1. IRA/Irish Republican Army (İrlanda Cumhuriyet Ordusu) Terör Örgütü

IRA terör örgütünü tam manasıyla analiz edebilmek için bu sorunu ortaya çıkaran tarihi gelişmeleri incelememiz gerekir. İngilizlerin 1600’lerde Protestanları, Katoliklerin yoğun olduğu Kuzey İrlanda’ya göç ettirerek burada kendi güçlerini dengelemek istemeleri sonucunda, hâkimiyet Protestanlara geçmiş bunun sonucunda da Katolikler ayaklanmıştır. Bu ayaklanmalar ise güçlükle bastırılabilmiştir (Yılmaz, 2011a: 105).

1700- 1800’lü yıllarda İrlandalılar ayaklanmışlar ancak başarıya ulaşamamışlar. Taraflar silahlanmışlar ve birbirlerine olan düşmanlıkları giderek artmıştır. Protestanlar her fırsatta İngiliz desteğini almışlar ve bu doğrultuda daha şiddetli ve provokatör bir şekilde hareket etmişlerdir. 1800 yılının başlarında İngiltere ile İrlanda arasında Birlik Yasası çıkarılarak ve bu yasa vasıtasıyla İrlanda’nın, Büyük Britanya Krallığına bağlı bir ada olarak kalması sağlanacaktı. Ancak bu yasa karışıklığa neden oldu çünkü Protestanlar bu yasaya bağlı kalacaklarını söylerken, İrlandalı cumhuriyetçiler tam bağımsızlığı istemekteydiler. 1845’lerde meydana gelen kıtlık ile nüfusunun yüzde 25’ ini kaybeden İrlanda da göç başladı ve halk dünyanın çeşitli yerlerine özellikle de ABD’ye göç etti. 1858’lerde ABD’ye göç eden grup İrlanda Cumhuriyetçi Kardeşliği (IRB)’ ni oluşturarak İrlanda’nın bağımsızlığı için silahlı mücadeleyi savundular. Bu doğrultuda da bombalı eylemlerde, suikastlarda bulundular. 1870- 1916 yıllarında aktif faaliyet gösteren bu grup, I.Dünya Savaşı sırasında büyük bir ayaklanma başlatmıştır. İngilizler, ihanet olarak değerlendirdiği bu ayaklanmaya karşı bölgeye çok sayıda asker göndererek grubu teslimiyete zorlamışlardır (Özeren ve Demirci, 2009: 176-178) .

1919 yılında kurulduğu bilinen IRA, İrlanda’nın bağımsızlığı için İngiltere’ye karşı gerilla savaşını başlattı. 1922 yılına gelindiğinde İngiltere, İrlanda’yı elinde tutabilmek için İrlanda’nın yönetimi yasasını çıkarmış ve bu yasayla İrlanda kuzey ve güney olarak ikiye ayrılmıştır. Güney tarafına tam bağımsızlık verilirken, kuzey

kısmının İngiltere’nin kontrolünde kalması uygun görülmüştür. İrlanda’nın tam bağımsızlığını savunan IRA, bu duruma tepki göstermiş ve bu karara karşı çıkmıştır. Aslında bu anlaşma hem İrlanda’yı ikiye bölmüş hem de IRA’ yı ikiye bölmüştür. Bir grup, mücadelenin siyasi boyutta devamını sağlamak için Sinn Fein (milliyetçi bir parti) içerisine girmiş; diğer grup ise silahlı mücadelenin devam etmesinin gerekliliğini savunmuş ve bu doğrultuda PIRA (Geçici İrlanda Cumhuriyet Ordusu)’ yı kurmuşlardır (Özeren ve Demirci, 2009: 178-179). Silahlı mücadeleyi savunanlara karşı olan İrlandalılar, 1923 yılında önce IRA terör örgütüne verilen desteği bırakarak, terör örgütünün gücünü azaltmış hatta IRA terör örgütü üyelerinin hapse atılmalarına kadar giden süreci başlatmışlardır. Bu süreçten sonra IRA kendisini II. Dünya Savaşı sonuna kadar toparlayamamış, savaş sonrasında tekrar örgütlenmeye başlamıştır (Yılmaz, 2011a: 106). Ancak PIRA 1956-1962 yılları arasında terör eylemlerini sürdürmüştür (Özeren ve Demirci, 2009: 179).

1960’lı yıllara gelindiğinde ise İrlanda halkının hakkını aramak için yapılanmış bir IRA karşımıza çıkmaktadır. Katoliklerin siyasal haklar, eğitim, iş, konut, gibi sorunlarının artması ayaklanmalara neden olmuştur. Hükümetin ve ordunun yanlış uygulamaları nedeniyle Katolikler tekrar IRA’ ya destek vermeye başlamışlardır. Bu ortamdan beslenebileceğini bilen IRA, hükümetin şiddet kullanmasından da faydalanarak tekrar güç toplamaya başlamıştır (Öztürk, 2000: 150; Özeren ve Demirci, 2009: 179-180). 1962 yılında Dublin ve Kuzey İrlanda’nın teröre karşı işbirliğine girmesi IRA’nın saldırı eylemlerini gerçekleştirmesinin önündeki en büyük engel olmuştur. Zaten bu tarihe kadar yaptığı saldırılar etkin ve sürekli olmadığı için bu eylemsizlik çok da bir şey ifade etmemiştir (Şenocak, 2006: 76).

1971 yılında İngiltere’nin uygulamaya başladığı alıkoyma politikası ile binlerce insanı süresiz gözaltına almaya başlamış ve toplamda 2100 alıkoyma da bunun sadece 100’ünün Protestanlardan oluşması Katoliklerin tepkilerine yol açmıştır. İngilizlerin Protestanları desteklemesi ayrılıkçı hareketleri körüklemiştir. Bu durum IRA’ nın ekmeğine yağ sürmüştür. Bu ortamda Katolikler kendilerine “girilmez bölgeler” oluşturmuş ve kendilerini koruma altına almışlardır. Aslında bu bölgeler IRA’ nın işine yaramış, hem daha rahat hareket etmesi sağlanmış hem de örgütsel faaliyetlerini yoğunlaştırarak organize olmalarını sağlamıştır (Özeren ve Demirci, 2009: 180-181).

Kanlı Pazar olarak bilinen 1972 yılındaki olaylar, IRA’ nın eleman sayısını arttırmıştır. Katoliklerin, İngiliz işgaline karşı yaptığı protesto sırasında İngiliz ordusunun halka ateş açması ve 13 kişinin ölümüne sebep olması sonucunda IRA’ ya mesafeli duranları dahi harekete geçirerek, örgütü desteklemesine neden olmuştur. Gücü giderek artan terör örgütü, İngilizlere karşı terör eylemlerine girişmiş ve 21 yerde bombalı eylem yapmıştır (Özeren ve Demirci, 2009: 181-182; Laçiner, 2007). 1972 yılında, IRA’nın yaptığı eylemler sonucunda 474 kişi hayatını kaybetmiş ve bu yıl İrlanda’nın en kanlı yılı olmuştur (Yılmaz, 2011a: 106).

IRA’nın kanlı eylemleri nedeniyle, karşı eylem geliştirmek için Protestanlarda örgütlenmeye gitmiştir. Ulster Savunma Birliği ve Ulster Gönüllü Gücü gibi örgütlenmeler Kuzey İrlanda da varlığını sürdürmeye çalışan İngiltere’yi iki ateş arasında bırakmıştır (Özeren ve Demirci, 2009: 182).

1973 -1974 yıllarında Londra’da faaliyetlerine devam eden IRA’ nın eylemlerine karşı İngiliz hükümeti ateşkes istemiştir. 1976 yılında ateşkes ilan edilsede uzun süre devam etmemiştir. 1980’lerde Kuzey İrlanda’nın kırsal kesimlerinde yaşayan Protestanlar ve emekli polislere yönelik de saldırılarda bulunan terör örgütü, İngiliz güvenlik güçlerinin baskısı artınca tekrar İngiltere’ye yönelik eylemler gerçekleştirmeye başladı (Yılmaz, 2011a: 106-107). 1985 yılında Kuzey İrlanda sorununu çözüme kavuşturabilmek için İngiliz askeri gücü bölgeden çekilirken yerini, genelini İrlandalıların oluşturduğu polis birlikleri almaya başlamıştır. Bu yıl içinde yapılan Anglo- Irish Antlaşması ile birlikte ilk kez İrlanda hükümetine Kuzey İrlanda’nın içişleri ile ilgili söz sahibi olma hakkı doğmuştur (Özeren ve Demirci, 2009: 196-197). Bu süreç doğrultusunda tekrar bir ateşkes olmuş ancak bu ateşkeste kısa sürmüştür (Şehirli, 2000: 457).

1993-1994 yıllarında ise yine bir ateşkes olmuştur. Bu ateşkese ABD ön ayak olmuş, IRA ateşkese zorlanmıştır. Burada IRA’ nın ateşkes ilan etmesinde destekçilerini kaybetmesinin büyük etkisi olmuştur (Özeren ve Demirci, 2009: 197). Ancak bu ateşkes 1996 yılında IRA’ nın barış görüşmelerinin sona erdiğini bildirmesi ile yerini tekrar terör eylemlerine bırakmıştır (Köker, 1996).

1997 yılında İngiltere’de yeni bir döneme girilmiş ve işçi partisi seçimleri kazanarak iktidara gelmiştir. IRA ile barış sürecine giren yeni hükümet, önce IRA’ nın

ateşkes ilan etmesini sağlamıştır. Sonraki süreçte ise, 1998 yılında, İrlanda ile Belfast Anlaşması (Hayırlı Cumalar) imzalanmıştır (Marksist, 2010). İngiliz hükümeti ile müzakerelerin başlamasından sonra IRA içinde yine hareketlenmeler olmuş ve Gerçek IRA (RIRA = Real - IRA) adıyla yeni bir terör örgütü oluşturulmuştur (Ersoy, 2009).

Yapılan Belfast Anlaşması ile 2003 yılında Kuzey İrlanda da seçimler yapılmış ve IRA’ nın siyasi alandaki yapılanması olan Sinn Fein 108 sandalyeden 24’ünü almıştır. Yani mecliste yerini almıştır (Özeren ve Demirci, 2009: 200). 2005 yılında IRA yaptığı açıklama ile siyasi alana yöneldiğini ve mücadelesini politik yollarla arayacağını belirtmiştir (Yılmaz, 2011a: 107). 2005 yılında silah bırakma yolunu seçen IRA terör örgütünün 2006 yılında tamamen silah bıraktığı kanıtlanmıştır (Özeren ve Demirci, 2009: 201; Keçeci, 2012: 11).

IRA ve PIRA örgütleri silahsızlanma yoluna giderken, IRA’nın kollarından olan CIRA ve RIRA eylemlerine devam edeceklerini açıklamışlardır. Mart 2009’da CIRA ve RIRA, 2 İngiliz askeri ve bir polis memurunu öldürmüşler ve eylemlerini sürdüreceklerinin sinyalini vermişlerdir (Yılmaz, 2011a: 107; Özeren ve Demirci, 2009: 201). Aslında IRA arkasına aldığı halk desteğini ve 11 Eylül sonrasında da ABD’nin desteğini kaybettiğini anladığı için silahsızlanma yolunu seçmiştir (Dündar, 2006).

İmzalanan anlaşmanın başarılı olduğunu 2007 yılındaki Protestan-Katolik ortak hükümetinin kurulmasında görmekteyiz. Silahsızlanma ile de uzun vadede önemli yol kat edildiği de söylenebilir (Ersoy, 2009).