• Sonuç bulunamadı

1.2. MODERN İSTİHBARATIN OLUŞUMU

1.2.1. Stratejik İstihbarat

1.2.1.2. Tarihsel Açıdan Gelişimi

Stratejik istihbaratı, tarihe baktığımızda sadece Mısır, İbrani ya da Çin toplumlarında değil eski Hint ve Perslerde de görmek mümkündür. M.Ö 4.-7. yüzyıllar arasında farklı yaklaşımlar çerçevesinde uygulanan stratejik istihbarat, Hindistan’daki kutsal Hindu metinlerinde, devlet yönetiminin daha etkili ve uzun süreli olabilmesi için etkili ve doğru bir şekilde gözlemlemenin ve istihbaratın kullanılması gerekliliğinden bahsedilir (Özdağ, 2011: 43). Burada bahsedilen stratejik istihbarat, klasik manada ifade edilmektedir. Modern anlamdaki stratejik istihbarat kavramının temelini Sherman Kent’e dayandırmak gerekir. 1940’lı yıllarda temeli atılan modern anlamda stratejik

istihbarat yine bu yıllarda bilimsel bir disiplin haline gelmiştir (Beşe ve Seren, 2011: 128).

2. Dünya Savaşı sırasında ABD’nin Stratejik Servisler Ofisi (SSO) olarak adlandırılan ve Araştırma ve Analiz Birimi olarak incelemeler yapan bu birim aslında modern anlamda stratejik istihbarat üretmekteydi. “SSO savaş zamanı ortaya çıkarılmış bir istihbarat servisidir ve CIA’nin atası olarak kabul edilmektedir” (Köseli, 2011: 19).

Birçok kaynakta çağdaş anlamda kurumsal istihbarat çalışmalarının ilk örneklerine 1530’lu yıllarda İngilizlerin Kraliyet gizli servislerini kurmalarıyla İngiltere’de görüldüğü belirtilmektedir (Özkan, 2003: 27; Urhal, 2009: 477).

Tarihte, stratejik istihbaratın yeri ve önemini şöyle bir olayla anlatalım;

ABD başkanı, İkinci Dünya Savaşı sırasında, Japon halkı hakkında araştırma yapmak üzere Pensilvanya Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nden araştırmacı Hupe’yi görevlendirir. Hupe, Japon halkının yiyecek temini konusunda sıkıntı çektiğini dikkate alarak zirai gübre mevzuu üzerinde durur ve bunun Japonya’ya Kuzey Afrika’dan ithal edildiğini ortaya çıkarır. Fakat ABD müttefiklerinin Cezayir ve Fas’a asker çıkarmaları üzerine artık buralardan Japonya’ya gübre ithalinin durduğunu da gözlemler. Lakin bununla birlikte Japonya’da zirai sahada bir buhranın olmayışı şaşırtıcıdır ve gübrenin nereden ithal edildiğini araştırmaya devam eder. Konu ile ilgili kitaplar, ansiklopediler karıştırır ve Hupe Pasifik Okyanusu’nda Nauru adında küçük bir adada fosfat bulunduğunu öğrenir. Japonların gübre ihtiyaçlarını buradan karşıladıkları sonucuna varan Hupe bu sonucu askeri makamlara ulaştırır ve adanın bombalanmasını teklif eder. Yapılan hava keşifleri ile Hupe’un çıkardığı neticenin doğruluğu tespit edilir. Ada bombalanır ve tarımsal üretim alanında hiçbir sıkıntı yaşamayan Japonya artık zor günler yaşayacaktır. Çünkü ülke tarım alanında bir buhranın beşiğindedir (Tılısbık ve Akbal, 2006: 56-57).

İkinci Dünya savaşında geçen bu olay, stratejik istihbarat açısından bir başarı fakat toplumsal anlamda da bir o kadar üzücüdür. Stratejik istihbarat sayesinde yapılan analizlerle rakip devletler mağdur duruma getirilerek, milli çıkarlar doğrultusunda planlanan politikaların rahatça uygulanabilmesi için sağlam bir zemin oluşturulacaktır. Stratejik İstihbarat, istihbarat biliminin içinde hep var olmuş ancak yaşanan bu tarz olaylardan ders çıkarılması sonucu hakettiği öneme haiz olmaya başlamıştır.

Heindenrich tarafından verilen iki stratejik istihbarat örneğini Köseli şu şekilde göstermiştir:

1942’de ABD güçleri Kuzey Afrika’yı işgal etmek istedikleri zaman araştırma ve analiz bölümünde bulunan Sherman Kent tarafından bu bölgeyle ilgili

yapılan limanlar ve demiryolları hakkında ki stratejik çalışmalardır. Bu çalışmalar çok fazla detaya sahip olan çalışmalardı ve askerlerin çok hoşuna gitmişti, ancak bu çalışmalar çok gizli yöntemle toplanan bilgilerden ziyade açık kaynaklardan toparlanmış bilgilerden oluşmaktaydı. Başka bir örnek de 1943’de altyapılara yönelik Araştırma ve Analiz Biriminde askeri- ekonomik analizler için yapılan bir çalışma da ki çok bölümlü stratejik istihbarat toplama faaliyetlerine bakılabilir. Burada analizciler önce müttefiklerin bombardıman uçaklarını 1943-1944’de Almanların savaş uçağı fabrikalarının üzerine göndermiş, bu gücü zayıflatıldıktan sonra da; Almanların petrol kaynaklarına saldırıda bulunulmuş ve bunun neticesi olarak Almanların tüm araçları ve zırhlılarının hareket edebilmesi engellenmiştir. Burada Araştırma ve Analiz Biriminin yaptığı savaşı yönetenleri doğru yönlendirmektir. Stratejik istihbaratın bu ilk örneklerinin başarıya olan katkıları devam eden zamanlarda uygulanan stratejik istihbarat taktiklerine örnek teşkil etmiş ve bunun ardında daha sistematik uygulama örnekleriyle karşılaşılmıştır (Köseli,

2011: 19).

Stratejik istihbarat, resmi yetkililere çok büyük katkı sağlamaktadır. Ustalıkla kullanıldığında ulusal gücü elde bulundurmak için büyük bir etken olan stratejik istihbarat, politikacıların ve yetkililerin uluslararası ilişkilerde, büyük resmi görmelerine ve geleceğe yönelik uzun vadede planlar yapmalarına olanak sağlamaktadır (Yılmaz, 2007: 128).

İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra yavaş yavaş gerçek değeri anlaşılan stratejik istihbarat, soğuk savaş döneminde de gündemde olmayı sürdürmüştür. Başta ABD olmak üzere birçok batılı devlet, stratejik istihbarat alanında yeterli bilgi toplayamadıklarını, istihbarat servislerinin stratejik istihbarat üretmedeki yetersizliklerini fark ederek, bu alanda devlet kurumlarını ve özel kuruluşları da devreye sokarak işbirliği halinde hareket edilmesinin gerekliliğini anlamışlardır. Bu işbirliği sayesinde stratejik istihbarat gerçek bir bilim, stratejik analizci de sosyal bilimci konumuna gelmiştir (Acar, 2011: 127).

Batıda birçok üniversitede lisans, yüksek lisans ve doktora düzeyindeki programlarda, stratejik istihbarat, aldatma operasyonları, örtülü operasyon gibi istihbarat alanındaki birçok alanda ders ve incelemelere yer verilmektedir. 2000’li yıllarda, özellikle 11 Eylül’den sonra bu alanlardaki eğitimlerin önemi daha da iyi anlaşılmış ve daha fazla ilgi gösterilmiştir (Özdağ, 2009: 38; Özdağ, 2011: 22-23).

İstihbaratı sorunların çözüm yollarını bulmak olarak gören devletler günümüzde artık istihbaratın tek başına yeterli olmadığını, istihbarat çalışmalarının, başlangıçta sağlam stratejilerle yola çıkması gerektiğini anlamaya başlamışlardır. Bu yüzdendir ki

artık istihbaratı, stratejik düşünceden yoksun bir hareket tarzı olarak görmemiz mümkün değildir.