• Sonuç bulunamadı

Temsili Demokrasi ve Gelişim Süreci

DEMOKRASİ VE SİYASAL KATILIM

1. Demokrasi Kavramı

1.2. Demokrasi ve Kurumsallaşma Süreci

1.2.3. Temsili Demokrasi ve Gelişim Süreci

18. yüzyılda önce Amerikan sonra Fransız devrimleri, İngiliz geleneğinin çabalarını sürdürerek büyük ülkelere uygulanabilecek yeni bir demokrasi biçimi kurarlar. Mademki yurttaşların tümü yönetime kişisel olarak katılamıyorlardı, o halde aralarından temsilciler seçerek ulusal meclise göndereceklerdi, işte temsili demokrasi adını buradan almıştır. Bundan böyle demokratik rejim, yönetenlerin yönetilenler tarafından seçilmesi olarak tanımlanmıştır. Temsili demokratik rejim, batılı ülkelerde 1. Dünya Savaşına kadar olan süreçte yaygınlaştı.59 Böylelikle temsili demokrasi ile yönetimin seçimle belirlenmesine, yasalar önünde eşitliğe, özgürlüklere ve yargı bağımsızlığına dayalı bir demokrasi modeli tarihsel süreç içinde yavaş yavaş gelişti.60

Temsili demokrasi, sanayi toplumunun gelişim sürecinde ortaya çıkmıştır.

Büyüyen ve gelişen şehirlerin halkının iradesinin doğrudan ortaya konulmasının güçlükleri karşısında, halk adına irade kullanmak amacıyla temsilcilerin seçilmesi yoluna gidilmiştir. Temsilciler yasalar çerçevesinde düzenli aralıklarla yapılan serbest seçimlerle belirlenmiştir.61 Toplum sosyolojisinde yaşanan gelişmelere paralel olarak hatta bunun öncesinde temsili demokrasinin teorik temelleri üzerine entelektüel alanda zengin tartışma ve eserlerin ortaya çıkma süreci yaşanmıştır.

Sokrates‘in ideal devlet tartışmasının takipçisi olan Aristo erdemlilikten

57 Ateş, Demokrasi, s. 63.

58 Sartori, s. 162.

59 Duverger, s. 17.

60 Kışlalı, Siyaset Bilimi, s. 17.

61 Davut Dursun, Siyaset Bilimi, Beta Yayınları, İstanbul 2008, s. 191, Mustafa Ökmen, ―Küresel Sistem, Demokratikleşme-Yerelleşme Dinamikleri ve Yerel Demokrasi‖, Ed: Kemal Görmez, Küreselleşme ve Yerelleşme, Odak Yayınları, Ankara, 2005, s. 40.

hareketle en iyi hükümet fikrini aramıştır. Aristo devletin faaliyetlerini üçe ayırmış ve her faaliyetin bir organa verilmesi gerekliliğini ilk defa savunmuştur.62 Aristo‘nun bu yaklaşımı daha sonra, John Locke tarafından yürütmenin ve yargının ayrı organlarda olması gerektiğini ve bunun da yurttaşlar için bir güvence oluşturduğu şeklinde savunulmuştur. Kuvvetler ayrılığı ilkesi daha sonra Montesquieu tarafından geliştirilmiş ve sistemleştirilmiştir. Kuvvetler ayrılığı ilkesinin demokrasinin vazgeçilmezleri arasına alınması gerektiğinin açıklaması açısından 1789 Fransız İnsan ve Yurttaş Hakları Bildirgesi‘nde şöyle deniliyordu. “Kuvvetlerin ayrılmadığı ve özgürlüklerin güvence altına alınmadığı yerde anayasa yoktur”. Daha sonra ise demokrasi savunucularından J.J.Rousseau, her alanda eşitliği ve tam bir demokrasiyi savundu. Ona göre en iyi çözüm, halkın iktidarını kullanmasıydı. Ancak mutlaka temsilcinin kullanması gerekirse, halk bu temsilcilerini dilediği zaman görevden alabilmeliydi.63 Buna karşın Sieyes ve Montesquieu, temsilcilerin kendilerini seçenlere karşı bağımsız olmalarını savunur. Diğer deyimle, halk seçecek ama iki ayrıcalıklı sınıf elitleri yönetimi gerçekleştirecektir. Bu yaklaşıma Rousseau‘nun tepkisi, milletin temsilcileri ―olsa olsa memur olabilirler‖ biçimindedir.64

Sartori ise liberalizmin demokrasinin mütemmim cüzü olduğunu söyler.

Sartori‘ye göre, liberal demokrasi dışındaki demokrasilerin demokrasi olmasından bahsetmek mümkün değildir. Antik Yunan demokrasisi ancak etimolojik izahlar için kullanılabilir diyen düşünür, günümüz demokrasilerinin Antik Yunan‘dan öğreneceği bir şey olmadığını ileri sürmektedir.65

Temsili demokrasi modelinin amacının, ülkede bulunan siyasal çoğunluğun iradesi doğrultusunda karar alınmasını sağlamak ve siyasal iktidarı sınırlandırmak suretiyle devletin hukuk dışı müdahalelerinden toplumu korumaya çalışmak olduğu görülmektedir.66 “Basitçe bir ifadeyle; „temsili demokrasi belirli bir toprak parçasında yaşayan insanların egemenlik haklarını doğrudan değil de seçtiği

62 Mehmet Emin Akgül, ―Kuvvetler Ayrılığı İlkesinin Dönüşümü
ve
Günümüz Demokratik Rejimlerindeki Anlamı‖, Ankara Barosu Dergisi Y : 68 : 2010/4 . 82.

63 Kışlalı, Siyaset Bilimi, s. 172.

64 Emin Memiş, Türkiye‟de Anayasa Gelişmeleri Eğrisi (1808–2005): Anayasa Hukuku Notları, Filiz Kitabevi, İstanbul, 2005, s. 157.

65 Giovanni Sartori, Demokrasi Teorisine Geri Dönüş, s. 303.

66 Chantal Mouffe, Demokratik Paradoks, Çev. A. Cevdet Aşkın, Epos Yayınları, Ankara 2002, s.

29, Dursun, 2008, s.191,192.

temsilciler aracılığıyla kullandığı uygulamadır‟ denilebilir.”67

Ancak temsili demokrasinin işleyişi ile ilgili olarak yaşanan çeşitli sorunlar da bulunmaktadır. Örneğin; halkın serbest seçimler yoluyla temsilcilerini meclislere göndermesinden sonra etkili şekilde temsilcilere müdahale yöntemlerinden mahrum bulunması nedeniyle temsilciler, halkın talepleri yerine, mensubu bulundukları siyasi partilerin ya da kendi görüş ve hedeflerini ön plana çıkarmakta, hesap vermekten kaçınabilmekte ve bu durum sonuç olarak demokrasilerin meşruiyet krizlerini ortaya çıkarmaktadır.68

Temsili demokrasilerin siyasi partilerin aracılığını kullanmakta olmalarından kaynaklanan bir diğer sorun, insanların siyasi partileri bir kariyer aracı haline getirmelerinden kaynaklanmaktadır. Seçilen temsilciler bu durumu geçici bir süreç olarak değil tüm aktif çalışma döneminin ana uğraşı haline getirme şeklinde değerlendirmektedirler. Siyasi faaliyetlerin oldukça giriftleşmesi, doğal olarak siyasi partilerde profesyonel temsilci arayışını gündeme getirmektedir. Dolayısıyla

―Yasama Kariyerciliği‖ kendine doğal bir gelişim alanı bulabilmektedir. Siyasi parti bürokrasisini ve çalışmasını çok iyi bilen bu kişilerin aşılarak ‗aday olabilme‘

oldukça güçleşmektedir. Uzun süre temsilcilik yapan kişiler zamanla halktan uzaklaşmakta ve siyasi karar alma süreçlerine geniş katılımın önünde engel olarak durmaktadırlar. Bu durum siyasal yozlaşmanın yanında, demokrasiden beklenen halkın beklentileri ve talepleri doğrultusunda bir yönetim oluşturma amacının gerçekleştirilebilmesini engelleyebilmektedir.69

Temsili demokrasinin en önemli araçlarından birisi şüphesiz siyasi partilerdir.

Siyasi partiler, değişik çıkarların ve istemlerin birleştirilmesini ve kanalize edilmesini sağlamaktır. Genellikle partiler, bölücü ve ayırıcı değil, toplayıcı ve birleştirici bir rol oynar. Halk kitleleri ile iktidar arasında bir köprü vazifesi görürler.

Halk arasında destek sağlama çabaları yanında kitleleri eğitme ve bilinçlendirme

67 Zehra Hoprar, ―Temsili Demokrasiden Katılımcı Demokrasiye‖, Uluslararası Politik Araştırmalar Dergisi, Yıl: 2, Cilt: 2, Sayı: 1, s. 65.

68 Cihan Kanlıgöz, ―Katılımcı Demokrasi ya da ―İdari Usul Kanunu Hazırlığı‖ Uluslararası Sempozyumu Üzerine‖, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, Cilt: 45, Sayı: 1–4, Ankara 1996, (Çevrimiçi) (Erişim) http://dergiler.ankara.edu.tr/dergiler/38/297/2721.pdf, 03.03.2017, s. 170.

69 Şaban Sitembölükbaşı, ―Liberal Demokrasinin Çıkmazlarına Çözüm Olarak Müzakereci Demokrasi‖, Akdeniz Üniversitesi F Dergisi, Cilt: 10, 2005, (Çevrimiçi) (Erişim) http://www.acarindex.com/dosyalar/makale/acarindex-1423868851.pdf, 11.12.2017, s. 145.

yolunda çaba harcarlar. Siyasal personelin, yönetici kadroların ve liderlerin seçilmesini sağlarlar. İktidara geldikleri zaman, devletin siyasal karar organları içinde temel bir role sahiptirler. Halk çoğunlukla temsilcilerini siyasi partiler aracılığıyla seçmektedirler. Öncelikle partiler tarafından adaylar belirlenmekte, daha sonra halk siyasi partilere oy vermek suretiyle seçilen adayları onaylamaktadırlar.

Adayların belirlenmesinde ve seçimlerdeki sıralamalarının oluşturulmasında halk iradesi oldukça sınırlı kalmakta, adaylar çoğunlukla parti yönetimi tarafından belirlenmektedir.70

Çoğunluğun iradesini siyasal ve yönetsel alana taşıma konusunda siyasal partilerden kaynaklanan sorunların yanında azınlıkların karar verme süreçlerine herhangi bir şekilde etki etme olanakları bulunmamaktadır. Çoğunluğun, az olanların sorunlarını siyasal ve yönetsel alana taşımaması halinde problemlerin çözümlenme imkânı da ortadan kalkmaktadır.71 Oy çokluğuna dayanarak karar verme süreçlerinin çoğunlukta olanların sultasına dönüşebilme olasılığının bulunması, temsili demokrasinin en çok eleştirilen noktalarından biridir.72 Toplumsal problemlerin toplum ve siyasal alana yansıması nüfus oranıyla doğrudan ilişkili olmayıp asimetrik sonuçlar doğurabilmektedir. Ulusal ve uluslararası ilişkiler, nüfusun % 1–2 sinin siyasal talepleri ve yaşadığı problemler nedeniyle ciddi anlamda etkilenebilmektedir.

Bu nedenle azınlıkların siyasal ve yönetsel taleplerinin göz ardı edilmesi onların yok olması anlamına gelmediği gibi ortaya çıkaracağı kilitlenmelerin aşılmasına da her hangi bir katkıda bulunamamaktadır.

Halktan kopuk politikalar, vaatlerin yerine getirilmemesi ya da yerine getirilme şeklinden kaynaklanan hayal kırıklıkları, kamu kaynaklarına yakın olma ne deniyle yaşanan siyasi fırsatçılıklar, kaynakların şahsi ya da yakın çevrenin menfaatleri doğrultusunda kullanılması gibi nedenler temsili demokrasilerin toplum nazarında meşruiyetlerini kaybetmelerine neden olmaktadırlar.73 Toplumlar, yaşanan

70 Ökmen, s. 45, Oya Çitçi, Yerel Yönetimlerde Temsil: elediye Örneği, TODAİE Yayınları, No:

226, Ankara–1989, (Çevrimiçi) (Erişim)

http://www.todaie.edu.tr/resimler/ekler/f948d261eb12707_ek.pdf, 03.04.2017, s. 2.

71 Ökmen, 44–45.

72 İlhan Tekeli, ―Katılımcı Demokrasi, Sivil Ağlar ve Sivil Toplum Kuruluşları‖, 15. STK Sempozyumu Bildirisi, (Çevrimiçi), (Erişim) http://stk.bilgi.edu.tr/media/cd/01/doc/okuma_02-2.pdf, 04.04.2017, s. 3.

73 Jane, j. Mansbridge, Democracy and Common Interest, Social Alternatives, Vol: 8, No: 4, 1990, s.

20.

küreselleşme ve gelişen iletişim imkânları sayesinde kaderlerinin belirlendiği klasik ülke ve vatandaşlık anlayışının dışında düşünmeye başlamışlardır. Yaşanan gelişmelerin vatandaşlarda oluşturduğu farkındalık, yönetimden beklentileri de dönüştürmüştür.74