• Sonuç bulunamadı

3.4. Finansal Liberalizasyonun Ekonomik Büyümeyi Etkileme Kanalları

3.4.1. Doğrudan Kanallar

3.4.1.3. Teknoloji Transferi

Teknoloji düzeyi, neo-klasik büyüme teorilerinde tüm ülkelerde sabit olduğu kabul edilmiş ve model içinde açıklanamayan kalıntılar içinde değerlendirilmiş olmasına rağmen içsel büyüme teorilerinde büyüme oranlarının belirleyicilerinden biri olarak görülmüştür. Bu nedenle büyüme oranları, ülkelerin teknolojiyi yakalama süreçleri ve yeni teknolojilere uyumu ile ilişkilendirilmektedir(Romer, 1994).

Ekonomik gelişmişlik için büyük öneme sahip olan teknoloji ve bilgi, yeni tekniklerin, makinelerin ve üretim süreçlerinin yayılması ve edinilmesi aracılığıyla etki göstermektedir. Ürün, süreç ve uygulamalara ait her türlü bilgiyi içeren teknolojinin yayılmasına aracılık eden en önemli faktörler ise uluslararası ticaret ve çokuluslu firmalar tarafından yapılan doğrudan yabancı yatırımlar ile ortak girişimlerdir. Ülkelerarası ticaret özellikle gelişmekte olan ülkelerde sermaye mallarının ve teknolojik girdilerin ithalatı şeklinde oluyorsa bu faktörlerin kullanıldığı üretim süreçlerindeki verimlilik doğrudan artış gösterecektir(Wacziarg, 2001: 397). Ülkelerarası ticaretin teknoloji alımı ve lisanslama şeklinde yapılması ise bilgi ticareti aracılığıyla teknolojinin yayılmasına hizmet eder. Doğrudan yabancı yatırım ve ortak girişimlerde ise çokuluslu firmalar, üretim için gerekli olan sermaye,

teknoloji ve bilgiyi ev sahibi ülkeye transfer ederek, çoğu zaman o ülkedeki ucuz üretim faktörlerinden yararlanma imkanıyla faaliyette bulunur(Hoekman ve Javorcik, 2006: 2). Yabancı yatırımlarla birlikte ev sahibi ülkede olmayan bir teknolojinin ülkeye girişi yanında ülkedeki teknik bilginin yükseltilmesi gibi imkânlar da söz konusudur(Markusen, 1995: 172-174; OECD, 2001: 15). Yabancı yatırımlar dışında yüksek teknolojili ürünlerin ithalatı, yeni teknolojilerin uyarlanması ve beşeri sermaye edinimi de teknolojinin uluslararası düzeyde yayılması için önemli aracı kanal işlevi görmektedir(Borenzstein vd., 1998: 116).

Finansal bütünleşmenin önemli sonuçlarından biri olan sermaye girişlerinin ekonomide yol açacağı etkiler konusunda iktisat yazınında iki temel yaklaşım geliştirilmiştir. MacDougall(1960) çalışmasına dayanan ilk yaklaşımda ülkeye giren yabancı sermayenin doğrudan yabancı yatırım veya portföy yatırımı olması ayrımına gitmeden ev sahibi ülkede vergi geliri yanında daha etkin metotları da ülkeye getirmesinin yaratacağı dışsallık ve ölçek ekonomileri gibi pek çok doğrudan kazanımı olacağından bahsedilmektedir(MacDougall, 1960: 34). Bu çalışmasında MacDougall(1960), toplam üretimi doğrudan yabancı yatırımın giriş yaptığı ülkenin emek ve sermaye stokunun bir fonksiyonu olarak kabul etmiş ve yabancılar tarafından yapılan her tür yatırımı sermaye stokuna yapılan ilave olarak algılamıştır. Bu nedenle sermaye stokuna yapılan her katkı, yurtiçi ücret düzeyini artırıcı ve sermayenin getirisini azaltıcı etkilere yol açacaktır. Ancak bu çalışmada kullanılan üretim fonksiyonu çerçevesinde ülkeler arasında teknoloji transferinin olması mümkün görünmemektedir(Findlay, 1978: 6). İkinci yaklaşımın öncülüğünü yapan Hymer(1960) ise yurtiçinde üretme imkânı varken firmaların aynı üretimi neden yabancı yatırım şeklinde başka ülkede yaptığını anlamaya çalışır(Blomström ve Kokko, 1997: 1). Hymer(1960), doğrudan yabancı yatırımların yalnızca bir sermaye aktarımı olduğunu belirten MacDougall(1960)’a ek olarak, doğrudan yabancı yatırımların aynı zamanda sermaye, yönetim ve yeni teknolojiden oluşan bir paketin transferini de kapsadığına işaret ederek günümüzde de geniş çapta kabul gören görüşün ana temasını oluşturmuştur(Findlay, 1978: 6-7).

Lensink ve Morrissey(2006) ise gelişmekte olan ülkelerin kalkınmalarına yardımcı bir araç olarak gördüğü teknolojinin taklit, rekabet, bağ ve eğitim kanalları aracılığıyla bilgi taşmaları yaratacağından bahseder. Lensink ve Morrissey’e göre hem doğrudan yabancı yatırımlarla ülkeye gelen teknolojinin ev sahibi ülkede taklit edilmesi hem de yabancı firmalarla şiddetlenen rekabet, yurtiçi firmaları daha verimli olmaya zorlayacak gelişmelerdir. Ayrıca yeni teknolojilerin yabancı firmalarla yapılan işlemler aracılığıyla ülkeye girişi ve yabancı firmaların bu ülkelerde faaliyette bulunması, ev sahibi ülkede beşeri sermayenin gelişimine katkıda bulunacak unsurlardır(Lensink ve Morrissey, 2006: 479).

Yabancı yatırımla birlikte ev sahibi ülkeye giren ileri teknolojilerin üretim sürecinde kullanılması, ülkenin yeterli düzeyde beşeri sermaye stokuna sahip olmasını gerekli kılmaktadır. Nelson ve Phelps (1966) bu bağlamda gelişmekte olan ülkelerin teknolojiyi uyarlama ve yakalama hızının ülkedeki beşeri sermaye düzeyine bağlı olduğunu ve büyüme oranlarını sınırlandırdığını belirtmektedir. Benhabib ve Spiegel ise eğitimli işgücünün teknoloji yaratma, uyarlama ve uygulamada daha başarılı olacağı ve faktör verimliliğini yükselterek büyümeye destek vereceğini söyler(Benhabib ve Spiegel, 1994: 144). Borensztein vd.(1998), ekonomik büyüme oranının belirleyicisi olarak ülkenin teknolojiyi uyarlama kapasitesini göz önünde bulundurmuş ve verimlilik artışı için doğrudan yabancı yatırım ile beşeri sermaye arasındaki tamamlayıcılığı ampirik olarak incelemişlerdir. Yaptıkları analiz sonucunda doğrudan yabancı yatırım ile beşeri sermaye arasında tamamlayıcılığın olduğuna dair güçlü bir kanıta ulaşan Borensztein vd., önemli bir teknoloji transfer aracı olan doğrudan yabancı yatırımların ekonomik büyümeye katkıda bulunabilmesi için ev sahibi ülkedeki beşeri sermayenin de büyük bir etken olduğuna dikkat çekmektedir. Bu çalışmanın ulaştığı bir diğer önemli bulgu ise doğrudan yabancı yatırımların yurtiçi yatırımlardan daha üretken olması için ev sahibi ülkenin asgari bir beşeri sermaye eşiğine sahip olması gerektiğine dikkat çekmesidir(Borensztein vd., 1998: 117). de Mello(1999) ise doğrudan yabancı yatırımların büyüme üzerindeki etkisinin teknoloji lideri ve takipçisi ülkeler arasındaki teknoloji farkına bağlı olacak şekilde ters yönde değişim gösterdiğinin altını çizer.

Teknoloji transferine imkân tanıyan yabancı yatırımların büyüme üzerinde olumlu sonuçlar vereceğini belirten bu çalışmalara tezat oluşturacak şekilde, yabancı yatırımların ülkedeki sabit sermaye birikimini olumsuz etkileyerek yurtiçi yatırımları dışlayacağını belirten açıklamalar da mevcuttur. Bu konuda, yabancı yatırımların iki şekilde ev sahibi ülkede faaliyette bulunan yerel firmaların bilgi birikimi ve büyüme süreçlerini olumsuz yönde etkileyeceğinden bahsedilmektedir. Bunlardan ilki, bebek endüstri kapsamında yer alan ve devlet koruması altında öğrenme süreci devam eden firmaların, yabancı firmalarla maliyetli ve uzun vadeli projelerde rekabet edememesi sonucu ortaya çıkmaktadır(Moran, 2005: 285; OECD, 2001). İkinci olarak ise yabancı firmaların fiyat pazarlığındaki üstün konumları, yabancı faktör piyasasına erişim imkânları ve piyasaya girişte eğitimli personel ve isimden dolayı elde ettikleri finansman kolaylıkları, yerel firmaların yatırım kararından vazgeçmelerine neden olacak ve yurtiçi yatırımlar bu durumdan olumsuz yönde etkilenecektir(OECD, 2001).