• Sonuç bulunamadı

2.2. Finansal Liberalizasyonu Savunan Temel Görüşler

2.2.2. Kapur ve Mathieson Modelleri

Kapur(1976), Galbis(1977) ve Mathieson(1980), finansal baskı modelinden hareketle formülasyonlar aracılığıyla McKinnon-Shaw yaklaşımını daha kapsamlı hale getirerek genişletmişlerdir(Fry, 1989: 16). Kapur, tek sektörlü bir ekonomide Harrod-Domar üretim fonksiyonundan hareketle modelini açıklamıştır(Kapur, 1976: 779-780).

(20) Eşitlik 20’de yer alan büyüme fonksiyonunda terimi toplam nihai reel çıktı düzeyini, ise sabit ve çalışma sermayenin toplamını ifade etmektedir. Emek faktörü çalışma sermayesi kapsamında değerlendirildiği için ayrı bir değişken olarak

fonksiyonda yer almasına gerek duyulmamıştır. Sabit sermaye ile çalışma sermayesinin sabit bir oranda kullanıldığı varsayıldığında sabit sermayenin toplam sermaye içindeki payını, 1 ise çalışma sermayesinin toplam sermaye içindeki oranını ifade edecektir. Buradan hareketle Kapur(1976)’un çıktı/sermaye oranını sabit kabul ettiği sonucu çıkarılabilir(Kapur, 1976: 780-781).

Nominal para stokunu temsil eden , dolaşımdaki güçlü para olarak tanımlanan rezerv para veya nakit taban ile kredilerin toplamından oluşmaktadır. Güçlü para, hükümet tarafından bir transfer ödemesi olarak çıkarılmıştır ve analizde kolaylık sağlaması açısından kamunun yalnızca mevduat tuttuğu varsayılmaktadır. Banka varlıkları , kamunun dolaşımdaki parayı tutmaması durumunda yalnızca zorunlu rezervlerden oluşacak ve mevduatlar ise bankaların tek yükümlülüğü olacaktır.

Böylelikle bankaların kredi arzı ile para stoku arasında bir bağ kurulabilecektir. Sabit zorunlu rezervler , aşırı rezerv tutulmadığı bir ortamda banka kredilerinin paraya oranı olarak düşünülürse 1 ’ya eşit olacaktır. Merkez bankasının güçlü paranın nominal artış hızını, banka kredilerindeki artış oranı ve mevduat parasıyla kontrol ettiğinde ∆ ∆ ∆

olacaktır. ∆ yerine , ∆ yerine ve yerine de yazılacak olursa reel terimlerle toplam sermayedeki net artış denklemi Eşitlik 21 olarak yeniden ifade edilebilir.

∆ 1 (21)

ve ∆ ’ya eşit olan büyüme oranındaki artış ∆ , olarak ifade edildiğinde büyüme denklemi Eşitlik 22 şeklinde ifade edilebilir(Kapur, 1976: 782).

Bu eşitliğe göre para miktarındaki artış oranının , çıktı/sermaye oranının , kredi/para oranının ve sabit sermayenin toplam sermaye içindeki payının ekonomik büyüme oranını pozitif yönde etkileyen değişkenler olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Ekonomik büyüme ayrıca paranın dolaşım hızındaki artıştan dolayı azalış göstermektedir. Yüksek zorunlu karşılık oranı 1 , kredilerin para stokuna oranını azaltacağından Kapur modeline göre ekonomik büyüme oranında düşüşe yol açacaktır(Fry, 1995: 41-42).

Kapur(1976)’un üretim fonksiyonu ve çalışma sermayesinin toplam sermaye içindeki payının sabit olduğu varsayımını kabul eden Mathieson(1980), sabit sermayenin toplam sermayenin belirli bir oranını oluşturacak şekilde tamamen kullanıldığını ve banka kredileri ile finanse edildiğini kabul eder. Bu bilgiler ışığında toplam reel kredi talebi fonksiyonu Eşitlik 23 olarak yazılabilir.

(23) Mathieson(1980), sermaye birikim oranının firmaların tasarruf davranışını yansıttığını belirtir ve sermayenin reel sabit getirisi ve yatırımın reel kredi faiz oranı tarafından belirlendiğini kabul eder.

∆ (24)

Eşitlik 24, banka kredilerine yönelik bir talep oluşturan yatırım oranı fonksiyonunu vermektedir. Mathieson(1980) bu eşitlikten hareketle yerine yazarak ve eşitliğin her iki tarafını ’ya bölerek büyüme oranı fonksiyonunu elde

etmektedir.

(25)

Kredi arzı ise mevduat talebi ve zorunlu rezerv oranı tarafından belirlenmektedir. Kapur(1976) tanımlamasında olduğu gibi rezerv oranı

olarak yazıldığında Eşitlik 26’ya erişilebilir.

Eşitlikte yer alan , mevduat düzeyini ifade etmektedir. Mevduat talebini veren eşitlik ise şu şekilde dönüştürülebilir:

(27)

Durağan durumda kredi arzı ve kredi talebinin eşitlenmesi denge mevduat faiz oranını verecektir. Kapur(1976) modelindeki para talebi fonksiyonu kullanılarak denge mevduat faiz oranı Eşitlik 28 olarak ifade edilebilir(Fry, 1995: 49-50):

(28)

Beklenen enflasyon oranının gerçekleşen enflasyon oranına eşit olduğu kabul edilirse denklem Eşitlik 29’a dönüştürülebilir:

1 log (29)

Para talebi fonksiyonunda ve ’nin birbirine eşit olduğu kabul edilirse rekabetçi serbest piyasada denge reel mevduat faiz oranı , beklenen ve gerçekleşen enflasyon oranları birbirine eşit olduğu zaman durağan durumda enflasyon oranı sabit(değişmez) kalacaktır. Mathieson modelinde bu değişmezliğin nedeni olarak kredi talebinin faiz oranına karşı tamamen inelastik olması gösterilmektedir. Kapur modelinde ise buna karşıt olarak kredi talebi faiz oranına karşı sonsuz esnek bir yapıdadır. Mathieson modelinde yüksek zorunlu rezerv oranı mevduat faiz oranı, reel para talebinde artışa yol açacaktır. Bu da aynı zamanda yatırım ve büyüme oranlarında azalışa yol açan denge kredi oranı üzerinde artırıcı bir etkiye sahiptir(Fry, 1995: 49-50).

Kapur ve Mathison modellerindeki kredi talebi esnekliğiyle ilgili farklılık kredi kullanımındaki farklılıktan kaynaklanmaktadır. Kapur modelinde banka kredileri yalnızca çalışma sermayesi için kullanılmaktadır ve sermaye zaman içinde tükendiği halde kredi geri ödemeleri devam etmektedir. Çalışma sermayesinin reel getirisi düzeyinde sabitlendiğinden çalışma sermayesinin finansmanı için kullanılacak banka kredi talebi, bu oranda sonsuz esnek olacaktır. Mathieson banka kredi talebinin sermaye stokunun yalnızca bir bölümü olduğunu varsayar. Kredi

oranı yatırım stokundaki değişmeleri etkiler ancak bu etki düzeyi her zaman aynı olmamaktadır. Böylelikle kalan kredi tutarı cari kredi faiz oranına karşı duyarsız olmaktadır(Fry, 1995: 50).

Açık ekonomi durumunda Kapur(1983) ve Mathieson(1979) tarafından yapılan açıklamalar ise kapalı ekonomi modelinin bir uzantısı niteliğindedir. Ancak finansal baskı modelinin açık ekonomilere uyarlanmış versiyonunda döviz kuru ek bir politika aracı olarak modele ilave edilmiştir(Fry, 1995: 53).

Kapur, kapalı ekonomide kullandığı çalışma sermayesi fonksiyonuna ithal edilmiş ara girdiyi de dahil ederek, toplam çalışma sermayesinin yurtiçindeki çalışma sermayesi ve ithal edilmiş girdi akımından oluştuğunu varsaymıştır. Nisbi girdi fiyatları üzerinden maliyet minimizasyonunu sağlayan optimal girdi oranı şu şekilde ifade edilecektir(Kapur, 1983: 46).

(30) Eşitlik 30’da yer alan reel döviz kurunu temsil etmektedir. Çalışma sermayesinin fiyatı Eşitlik 31 olarak formülize edilebilir.

1 . . (31)

Toplam çalışma sermayesindeki artış oranını veren eşitlik ise şu şekildedir: (32) Eşitlik 32, çalışma sermayesine yönelik yatırımların yalnızca ticari bankalardan borçlanma yolu ile finanse edildiğini teyit etmektedir. , büyüme oranını ifade etmek üzere çıktı artışını veren denklem ise şu şekilde yazılabilir(Kapur, 1983: 49-50).

Mathieson ise uzun dönem modelinde Phillips eğrisinden faydalanmıştır. , reel bazda toplam talebi, ise toplam reel arzı temsil etmektedir(Fry, 1995: 55).

log (34)

Mathison’un açık ekonomi modelinde rasyonel bekleyişlerin benimsenmesi nedeniyle( , nominal döviz kurundaki değişimdir) modeldeki dinamik ayarlamanın tek kaynağı niteliğindedir. ise yurtiçi malların fiyatlarındaki değişim oranını ifade etmektedir. Yurtiçi çıktıya yönelik talep, yurtiçi gelirin , yurtdışı gelirin , beklenen enflasyon oranının ve döviz kuru kullanılarak ulusal para birimine dönüştürülmüş yurtiçi malların yabancı mallara göre nisbi fiyatının bir fonksiyonudur(Fry, 1995: 55).

log log log log (35)

Eşitlik 35’te yer alan , , , ’ün tamamı pozitiftir ve fiyatlar genel düzeyi olarak tanımlanan şu şekilde ifade edilebilir.

(36) Eşitlik 36’daki parametresi, yurtiçi malların fiyatlarıyla ilgili ağırlıklardır. Kredi talebi fonksiyonunun ⁄ ve sermaye birikimi fonksiyonunun genel enflasyon oranını temsil etmek üzere ∆ olduğunu hatırlayalım. Bu denkleme , yabancı malların getirisini temsil etmek üzere yabancı mevduat şeklindeki finansal varlıklar ikame edildiğinde Eşitlik 37 elde edilir(Fry, 1995: 55).

,

⁄ (37)

Modelde tüm paranın mevduat olarak tutulduğu ve yüksek güçlü paraya yönelik mevduat oranının sabit olduğu kabulü vardır. 1 . Yüksek güçlü para ise Kapur modelinde olduğu gibi tanımlanmıştır. . Mathieson yanıltıcı şekilde yüksek güçlü paranın , yurtiçi kredi ve rezervlerin toplamından oluştuğunu varsayar. Ancak , ’ye ilave edilmediğinden

dolayı kredi değildir. Bunun yerine Mathieson ’yi bir transfer ödemesi olarak ortaya koyar(Fry, 1995: 56).

2.3. Finansal Liberalizasyonun Başarı Koşulları ve Optimal Sıralaması