• Sonuç bulunamadı

3.4. Finansal Liberalizasyonun Ekonomik Büyümeyi Etkileme Kanalları

3.4.1. Doğrudan Kanallar

3.4.1.4. Finansal Sektörün Gelişimi

Finansal sektörün gelişmişliği ve ekonomik büyüme arasındaki ilişkiye yönelik teorik açıklamalar yirminci yüzyılın başlarına kadar uzanmasına rağmen yapılan uygulamalı çalışmalar ancak 1990’lı yıllardan sonra yoğunlaşmaya başlamıştır. Finansal sektör ve büyüme ilişkisi kapsamında bankacılık sektörünün ulusal gelir üzerindeki etkisini inceleyen Walter Bagehot (1873) ve Joseph A. Schumpeter(1911) ile ekonomik büyümenin finansal hizmetlere yönelik bir talep yarattığını belirten Joan Robinson(1952), konuyla ilgili analiz yapan ilk isimlerdir(Tsuru, 2000: 5). Bagehot(1873), bankacılık sektörünün ekonomik büyüme için kritik önemine dikkat çekerken bankaların verimli yatırımlara kaynak sağlayarak yenilikleri teşvik edici özelliklerinin altını çizmiştir(Arestis ve Sawyer, 2005: 6).

Schumpeter(1911) ise düzgün işleyen bir bankacılık sisteminin yatırımlar için kaynak sağlama fonksiyonu ile teknolojik yeniliği teşvik edici niteliğine dikkat çeker(Levine, 1996: 1). Bu çalışmayı takiben aynı konuyu inceleyen pek çok çalışmada finansal sistemdeki gelişmelerin ekonomik büyümedeki artışın bir sonucu

olup olmadığı ve finansal gelişmenin ekonomik büyümeyi nasıl etkilediği sorularına cevap aranmıştır(Acaravcı vd., 2007: 30).

1990’lı yılların öncesinde, finansal gelişmişlik dışsal bir değişken olarak kabul edilmiş olmasına rağmen 1990’lı yıllarla birlikte içsel büyüme modellerinin de etkisiyle finansal gelişmişliğin ekonominin içsel dinamikleri tarafından belirlendiği ve finansal sistemin gelişmişliği ile ekonomik büyüme arasında pozitif bir bağlantının olduğuna vurgu yapılmıştır(Eschenbach, 2004: 1-2). Bu çalışmalarda finansal gelişmişliği belirleyen ilk temel faktör bankaların firmalara sağladığı kredi miktarı iken hanehalkına yönelik faaliyette bulunan menkul kıymet ve hisse senedi piyasaları ile kredi ve garanti kurumları gibi finansal aracıların sayısındaki artış da finansal gelişmişliğin tesisinde önemli olan diğer faktörler olarak kabul edilmiştir(Pagano, 1993: 619).

Pagano(1993), basit içsel büyüme modelini kullanarak finansal sektördeki gelişmenin ekonomik büyümeyi etkileyebileceği üç faktörden bahsetmektedir. Bu faktörlerden ilki, yatırımların verimliliğindeki artıştır. İkinci faktör olan azalan işlem maliyetleri, daha çok tasarrufun verimli yatırımlara kanalize edilmesiyle etkin kaynak dağılımına yardımcı olacak ve böylece finansal sektör yatırımları teşvik edilecektir. Sonuncu faktör olan tasarruf oranının finansal sektörün gelişmesinin ardından yaratacağı etki ise belirsizdir(Pagano, 1993: 614-616).

King ve Levine, finansal gelişmişlik düzeyi göstergelerinin büyüme, fiziki sermaye birikimi ve sermayenin dağılımındaki etkinlik artışıyla sıkı bir şekilde ilişkili olduğunu ve bu göstergelerin büyüme oranlarının gelecekteki değerlerini önemli düzeyde öngördüğünü belirtmektedir. Bu çalışma ayrıca finansal hizmetlerin sermaye birikim oranı ve sermaye kullanan alanlardaki etkinliği artırarak ekonomik büyümeyi teşvik ettiği görüşüne destek vermektedir(King ve Levine, 1993a: 734- 735). Stiglitz’ e göre finansal piyasalar temel olarak kaynak dağılımı fonksiyonunu yerine getirir ve karar verme aşamasındaki merkezi konumu dolayısıyla ekonomik sistemin beyni olarak düşünülebilir. Bu nedenle finansal sistemlerin başarısızlığı hem sektör kazancını düşürecek hem de ekonomi bir bütün olarak bu durumdan zarar görebilecektir(Stiglitz, 1994: 23).

Finansal sektör gelişmişliğinin ekonomik büyüme için önemini araştıran uygulamalı çalışmalardan edinilen sonuçlar üç başlık altında toplanabilir. Schumpeter(1911), Goldsmith(1969), McKinnon(1973), Shaw(1973), Fry(1978, 1988), Bencivenga ve Smith(1991), King ve Levine(1993a, b)’nin ulaştığı ortak sonuç, finans sektörünün ekonomik büyüme için hayati öneme sahip olduğudur. Robinson(1952) ve Lucas(1988) ise bu çalışmalardan farklı olarak finansal konuların ekonomik büyüme için bir önemi olmadığı ve finansal gelişmenin yalnızca büyümeyi takip ettiğini savunmuştur. Finansal gelişmişliğin büyüme üzerinde yol açabileceği negatif etkiler üzerine açıklama getiren VanWijnbergen(1983), Taylor(1983), Kohsaka(1984) ve Buffie(1984), konuyla ilgili üçüncü farklı bulguya ulaşan isimlerdir(Xu, 2000: 331).

Schumpeter(1911)’a benzer şekilde McKinnon(1973) ve Shaw(1973), finansal gelişmenin büyüme üzerindeki pozitif etkisine vurgu yapmakla birlikte bu etkileşimin nasıl ve hangi kanallar aracılığıyla gerçekleşeceğini açıklamada başarısız olmuştur. Finansal hizmetlerin büyümeyi nasıl etkilediği Levine(1997) tarafından finansal sektörün fonksiyonlarına atıfta bulunularak yanıtlanmıştır. Finansal sistemin fonksiyonları, finansal sistemin mal ve hizmet değişimini kolaylaştırması, tasarrufların mobilizasyonuna imkan tanıması, yöneticileri denetlemesi, kaynak tahsisi ve risk yönetimini kolaylaştırmasıdır(Levine, 1997: 691).

Gerschenkron(1962), zayıf bir bankacılık sektörünün ekonomik geri kalmışlığı beraberinde getireceğini ve bu sektörün sanayileşme için sermaye ve girişim gibi girdiler temin etmesi nedeniyle ekonomik gelişmişlik düzeyinin önemli bir belirleyicisi olduğunu vurgulamıştır(Eschenbach, 2004: 2). Finansal gelişme ve büyüme arasında pozitif yönlü bir etkileşim olduğunu belirten bu görüşlerin aksine Lucas, ekonomik gelişmişlik için finansal konulara aşırı önem atfedildiğinin, finansal kurumlardaki gelişmenin ekonomik gelişmişlik için kısıtlı bir faktör olduğunun altını çizmiştir(Lucas, 1988: 6).

Literatürde finansal gelişme ile ekonomik büyüme arasındaki ilişkiyi nedensellik bağlamında açıklayan ise Patrick olmuştur. Patrick(1966), finansal gelişmişlik ile ekonomik büyüme arasındaki nedensellik ilişkisini talep

takipli(demand-following) ve arz öncüllü(supply-leading) olmak üzere iki şekilde açıklamıştır. Büyümenin finansal sistemde gelişmeye yol açacağını belirten talep takipli analizde büyüme oranının düşük düzeyde kalması, finansal hizmetlere yönelik talebin az oluşundan kaynaklanmaktadır(Patrick, 1966: 174-175). Finansal sistemdeki gelişmenin ekonomik gelişmişliğe neden olacağını belirten arz öncüllü yaklaşımda ise kıt kaynakların tasarruf sahiplerinden yatırımcılara aktarılmasının ekonomik büyüme oranını artıracağı iddia edilmektedir(Patrick, 1966: 175-176).

Bencivenga ve Smith(1993) ile Saint-Paul(1992)’e göre finansal gelişme finansal kurumların riski daha iyi dağıtmaya yardımcı olmasıyla ekonomik büyümeye destek verecektir. Diamond(1984), Greenwood ve Jovanovich(1990), King ve Levine(1993b)’e göre ise finansal aracılar bilgi toplama konusunda bireysel yatırımcılardan daha etkin oldukları için finansal gelişmişlik ekonomik büyümeye yol açacaktır. Özellikle King ve Levine(1993b), finansal aracıların yatırım projelerinin kalitesine ilişkin bilgi sağlayıcı niteliğine dikkat çekerek, aracı kuruluşların finansal sistem dâhilinde daha üretken ve yenilikçi projelerin hayata geçirilmesi konusunda kilit rolü olduğunu belirtmektedir. Bu çalışmada finansal sistemin gelişmişliği ile büyüme arasındaki aracı kanal olarak yenilikler kabul edilmiştir. Ancak Levine, finansal sistemin gelişmişlik düzeyi ile ekonomik büyüme arasındaki bağın, sermaye birikimi ve teknolojik değişim aracılığıyla gerçekleşeceği üzerinde durmaktadır. Levine’e göre sermaye birikimi, tasarruf oranını değiştirerek veya tasarrufların farklı sermaye üreten teknolojiler arasında yeniden dağılımı yaparak büyüme oranını etkilerken, durağan durum büyüme oranındaki değişim ancak teknolojik yenilikler aracılığıyla olmaktadır(Levine, 1997: 691).

Finansal sektör gelişmelerinin ekonomik büyüme üzerindeki etkisini analiz eden pek çok teorik ve uygulamalı çalışma yapılmıştır. Bu doğrultuda farklı istatistiksel yöntem ve veri seti kullanılarak yapılan çalışmalardan edinilen bulgular üç noktada toplanabilir. Elde edilen bulgulardan ilki, özel girişimlere kredi veren, özel kişilerin mülkiyetinde bulunan bankaların ve likit menkul kıymetlerin çoğunlukta olduğu, gelişmiş finansal sisteme sahip ülkelerin daha hızlı büyüyeceklerine yöneliktir. Bu bulguya göre bankacılık sektörünün gelişmişlik

düzeyi ve yüksek likiditeye sahip menkul kıymetler, ekonomik büyümeyi artıran faktörlerdir. İkinci olarak finansal sektör ve ekonomik gelişmişlik arasındaki ilişki, bağımsız değişkenin hata terimiyle ilişkili olmasından kaynaklanmamaktadır. Son bulgu ise nitelikli bir finansal sistemin dış finansman için kolaylıklar sunacağı ve yabancı sermayeye erişimin büyümeye destek vereceğini belirtmektedir(Levine, 2003: 31).

Finansal gelişmişlik göstergelerinin ekonomik büyüme üzerindeki etkisinin kullanılan gelişmişlik göstergesinin türüne göre farklılaşacağını belirten Güloğlu(2003)’na göre, finansal reform öncesinde uygulanan finansal baskı politikaları nedeniyle finansal gelişmişliğin ekonomik büyüme üzerinde anlamlı bir etkisi olmayacaktır. Finansal liberalizasyona geçişin ardından bu reformların büyüme üzerindeki etkisi kesin olmamakla birlikte önemli bir katkı sağlayacağı beklenmektedir.