• Sonuç bulunamadı

7. İHTİDA

7.1. Tedrici İhtida

James, ihtidayı süreç açısından tasnif ederken tedrîci ve ani ihtida biçiminde ikiye ayırmaktadır. Bunu, kişilerin zihinleri açısından tasnif ettiğinde ise iradeli ve iradesiz olarak sınıflandırmaktadır. Bu tasniflerde iradeli zihnin ihtidası tedricî ihtidaya tekabül ederken, iradesiz zihnin ihtidası ise ani ihtidaya karşılık gelmektedir.

550 Bkz.W.James, VRE, s. 201-202. 551 W.James, VRE, s. 208.

Ancak her ikisinde de belirli bir noktaya kadar gelip daha sonrasında bir teslimiyet söz konusudur.

İradeli tipte ihtidayı gerçekleştiren değişiklik genelde tedrîcidir. Yeni ruhanî ve ahlakî alışkanlıkların parça parça inşa edilmesiyle gerçekleşir. Burada her zaman için ileriye doğru hareketin daha hızlı olduğu kritik noktalar da vardır. Pratik olarak bir şeyi yapma becerisini kazanırken nasıl ki bizim fiziksel olarak bedenlerimiz kesik kesik gelişirse bu beceri de kesintilerle ortaya çıkar. Bazen bir atlet birdenbire oyunun püf noktalarını anlar ve ondan gerçek anlamda da zevk almaya başlar. Aynı durum bir mühtedi için de geçerlidir. Aynı şekilde bir müzisyen birdenbire bir noktaya varır ve o noktada sanatın tekniğinden zevk alma tamamen azalır. Bir ilham anında müziğin kendisinden aktığı alet olur.552

İradeli tipin tedrîci ihtidası bir anlamda kişinin kendini yetiştirmesi, tarikatlara katılması, vaazlara gitmesi ve dinî bilgilerle kendini geliştirmesinin ardından gelen sürecin son noktası gibidir. Kişi tüm bu öğretilerin ardından ihtidaya hazır bir durumda Tanrı’nın onun elinden tutmasını, kutsamasını bekler duruma gelir. Çünkü belirli bir aşamadan sonra kişi ne kadar iradeli bir şekilde ilerlemiş olsa da iradesinin kendisini daha ileriye götüremeyeceği bir noktaya ulaşır. Bu noktada teslimiyeti kaçınılmazdır. Bu somut olarak sürekli bir ismi hatırlamaya çalıştığımız duruma benzer. Bir ismi hatırlayamıyorsak ne kadar çabalarsak çabalayalım o isim aklımıza bir türlü gelmez, sanki bir yere sıkışmıştır ve oradan çıkmamaktadır. Hatırlamaya çalıştıkça daha da uzaklaştığımızı fark ederiz. En sonunda yorulur ve hatırlamaya çalışmaktan vazgeçeriz. Vazgeçtikten bir süre sonra hatırlamaya çalıştığımız isim aniden zihnimize geliverir. James bu süreç içerisinde aslında zihnin çalışmayı bırakmadığını gayretimiz neticesinde bir araştırma sürecini başlattığını ve bulduğunda da zihnimize getirdiğini ifade eder. Biz de bu sürecin aniden olduğunu zannederiz.553 James, ihtidanın da böyle bir durum olduğunu düşünmektedir. Starbucks’tan referansla, böyle durumlarda pek çok vakada rahatlamanın kişi kendini zorlamaktan vazgeçinceye kadar gelmeyi reddetmesi sebebiyle şahsî iradenin terk edilmesi gerektiğini aktarmaktadır. Starbucks’ın örneklerinde bu durumları yaşayan kişilerin “Teslim olmayacağım demiştim ama iradem kırılınca her şey bitti.”, “Sadece şöyle demiştim, Rabbim ben yapabileceğim her şeyi yaptım, gerisini sana bırakıyorum.”, “Ey Rab! Senin iraden gerçekleşsin, o irade ister lanetlenmek olsun

552 W.James, VRE, s. 209-210; Bkz. C.C.H. Cook, agm., s. 146. 553 W.James, VRE, s. 209.

ister kurtarmak olsun.”554 cümlelerinin ardından ihtidaya kavuşmaları teslim olunması gerektiği sonucunu doğurmaktadır. James’e göre, kızgınlık, endişe, korku ve diğer istenmeyen duygulardan kurtulmanın ancak iki yolu vardır. Birincisi, bu duyguların tam aksi bir duygunun kişiye hâkim olması; ikicisi de, bizim enerjimizin mücadeleyle tükenmesi ve bunun neticesinde mücadele etmekten vazgeçmesidir. Böylece kişi yıkılıp düşer ve teslim olur. Kişinin duygusal zihin merkezleri çalışmaktan vazgeçerek bir nevi grev yapar ve geçici bir işsizliğe atlar. Bencil hasta ruhun kendisi hakkındaki endişesi kapıyı tuttuğu müddetçe inançlı ruhun genişleyen güveni giremez.555

James’in bahsetmiş olduğu teslimiyete benzer bir teslimiyet durumuna İslam tasavvufunda da rastlamaktayız. İslam tasavvufunda kişinin ihtida için aşması gereken üç merhale vardır. Bunlardan ilk ikisi kişinin kendi gayretiyle ulaşabileceği ‘nefis’ ve ‘kalp’ aşamasıdır. Üçüncü aşama ise ‘ruh’ mertebesidir ki bu mertebeye kişi artık kendi çabasıyla ulaşamaz; ancak ruh ve cezbe ile ulaşır.556 Bu aşamada ibadet de faydasızdır. Bu yolun merdiveni cezbe-i ilahîdir. Cezbe-i ilahî ise çalışıp çabalama ile elde edilemez. İbadetin kaynağı kişi iken cezbe ancak Allah tarafından verilir.557

James, bu teslimiyet sürecinin bizzat bilinçaltı tarafından yönetildiğini düşünmektedir. Başlangıç olarak ihtida adayı kimsenin zihninde iki şey vardır. Birincisi adayın kaçmakta olduğu eksiklik, ikincisi de adayın elde etme arzusuna sahip olduğu pozitif idealdir. Ancak insanların çoğunda mevcut olan eksiklik fikri, bilincin amaçladığı pozitif ideal tahayyülüne nispetle şuurun çok daha ayrı ve belirgin kısmını teşkil eder. Hatta çoğu vakada nerdeyse tamamını kapsar. Öyle ki ihtida doğruluğa ulaşma çabasından ziyade bir nevi günahtan kaçma sürecidir. Bir kimsenin bilinçli aklı ve iradesi ideale yaklaşmak için kendini zorladığı müddetçe sadece muğlak bir şeyi hedeflemiştir. Kişinin bilinçli çabalamaları perde gerisindeki bilinçaltı müttefikleri serbest bırakır. Bunlar da kendi işleri, kendi düzenlemeleri doğrultusunda çalışmaya devam ederler. Bir süre sonra bilinçaltı benlik beceriksizce ve muğlak bir şekilde dışarıdan biri tarafından yönetilmektense idareyi ele almaya karar verir ve idare merkezi olur. Bu durumda kişi rahatlayarak iyiliği meydana getiren o büyük güce yaslanmalı, benliğini yeni bir hayata teslim etmelidir ve bu yeni hayatı yeni bir şahsiyetin merkezi yapmalıdır. “İnsanın aşırılığı Tanrı’nın bir

554 W.James, VRE, s. 211. 555 W.James, VRE, s. 215.

556 Seyyid Mustafa Rasim Efendi, Tasavvuf Sözlüğü (Islahat-ı İnsan-ı Kâmil), İstanbul, 2008, s. 642. 557 Hülya Küçük, Küpten Sızan Sırlar (İntihâ-name-i Sultan Veled), İstanbul, 2010, s. 94.

fırsatıdır” ifadesi teslim olma vakasının teolojik dille ifadesidir. Bunun psikolojik ifadesi ise “Bırak, bir kimse elinden gelen her şeyi yapsın, o kişinin sinir sistemi geri kalan her şeyi halledecektir” biçimindedir. Her iki ifade de aynı hakikati ortaya koymaktadır. Şahsî enerjinin yeni merkezi bilinçaltında tasarlanarak çiçek açma dönemi gelir ve böyle bir kişi için bu noktada söylenecek şey ‘elini çek’ demek olacaktır. Her ne kadar burada psikolojinin muğlak ve soyut dili kullanılmış olsa da, her hâlükârda tasvir edilen bu kriz, bilinçli benlikleri ne olursa olsun bazı güçlerin merhametine teslim etmek anlamına gelmektedir. Bu güçler bizden daha idealler ve bizim kurtuluşumuz için çalışan güçlerdir.558 James’in bu güçlerden kastı Tanrı’dan başkası değildir.

James’e göre bu noktaya kadar psikoloji ve din mükemmel bir uyum içerisinde ilerlemektedirler. Her ikisi de bireyin dışında olan ve bireye kurtuluşu getiren bir şeyin varlığına inanmaktadırlar. Ancak psikoloji, bu güçleri bir şahsiyet olarak kabul etmeyip bilinçaltı olarak kabul ederken; din bunu Tanrı’nın doğaüstü operasyonları olarak kabul eder.559