• Sonuç bulunamadı

BÖLÜNMÜŞ BENLİK ve BU BENLİĞİN BİRLEŞTİRİLME SÜRECİ

Bir kişiliğin kendi içinde yaşadığı uyumsuzluklara, karakter değişimlerine, aynı anda farklı duygular yaşayabilmesine James bölünmüş benlik adını vermektedir. Bu uyumsuzluk hali ilerledikçe daha ağır melankolilere evrilebilir olması sebebiyle dengeye kavuşturulması ve bir an önce uyumlu hale dönüştürülmelidir. Acaba James’e göre bölünmüş benliğin yaşadığı bu uyumsuzluklar nelerdir? Bu uyumsuzluklar her insanda aynı biçimde mi ortaya çıkmaktadır yoksa farklı seviyeleri mevcut mudur? Bölünmüş benliğin tekrar birleştirilme süreci nasıl olmalıdır?

Bazı insanlar başlangıçtan itibaren uyumlu ve dengeli bir içyapıya sahip olarak doğarlar; onların itkileri birbiriyle uyumludur, onların iradesi problemsizce sıkıntı yaşamadan akıllarının rehberliğine uyar, onların hırsları aşırı değildir ve hayatlarında pişmanlık fazla bir yer tutmaz. Bazı insanlar da vardır ki tam tersi mizaçtadırlar. Bu kimseler uyumsuzlukta hafiften şiddetliye doğru derecelenirler ve bu şiddetlilik uç noktada rahatsızlık verici bir sonuca varabilir.526

James’in bölünmüş benlik tanımına dair bir önbilgi edinmek maksadıyla bu şahsiyetin tipik bir örneğini yaşamış olan Alphonse Daudet(1840-1897)’nin durumuna bir bakalım;

“ Ben iki yaşındayken kardeşim Henri’nin ölümünde babamın ‘o öldü, o öldü’, diye bağırması benim insanın çift tabiatlı olduğunu anladığım ilk hissimdi. Benim birinci benliğim ağlarken ikinci benliğim, ‘eğer bu çığlık bir tiyatroda olsaydı ne iyi olurdu’ diye düşünüyordu. Ben bunu söylediğimde on dört yaşındaydım.

Bu korkunç ikilik bana düşünmek için bir malzeme sundu. Benim ikinci benliğim hareket halindeyken, yaşarken, acı çekerken ve kendisini harekete geçirirken, diğer benliğim devamlı oturur vaziyetteydi. Hiç sarhoş edemediğim bu ikinci benliğimi hiçbir zaman uyutamadım, ona hiçbir zaman gözyaşı döktüremedim ve bu ikinci benliğim eşyaya öyle bakıyor öyle dalga geçiyor ki!”527

Görüldüğü üzere Daudet klasik bir bölünmüş benlik durumu içerisindedir. Kavramın anlaşılması açısından Daudet’nin durumu yeterlidir.

James bu uyumsuzlukların bazılarının masum, hafif veya sevimli uyumsuzluklar sayılabileceklerini ve bazı tedavilerle kolayca iyileşebileceklerini söyler. Ancak uyumsuzluğun daha şiddetli bir derecesi bu uyumsuzluk içindeki kişiyi harap edebilir.528

Bölünmüş benlikte, bir benlik bir zamanda, diğeri ise başka zamanda ağır basar. Bu kimselerin ruhu bedenleri ile savaş halindedir. Bu tür kimseler uzlaştırılamaz şeyleri isterler ve bu kimselerin asi itkileri onların en ciddi planlarını yarıda keserek onların hayatlarını uzun bir pişmanlık dramasına dönüştürür. Bu uyumsuz şahsiyetin aşırı uç örnekleri psikopat tabiatta görülmektedir. Bölünmüş benliğin ileri aşamasındaki kişi, her yönden hassas bir kişiliktir. Bu kimse ruhanî evini düzende tutmak için normal insanlardan daha fazla gayret gösterir ve bunu yapmakta da duyguları veya itkilerinin çok keskin ve çok uyumsuz olması sebebiyle daha fazla sıkıntı çeker.529

Bu karakterin gelişim biçimi, esas itibariyle iç benliğin düzeltilmesinden ve birleştirilmesinden geçer. Daha yüce ve daha aşağı duygular, faydalı ve yanlış itkiler, içimizde bir diğerine nispetle bir kaos oluşturmaya başlar. Bunlar, doğru bir kontrol altına alma ile istikrarlı bir işlevler sistemi oluşturularak sona ermelidirler. Mutsuzluk da bir düzen oluşturma ve mücadele evresini yansıtır. Eğer bir kimse yumuşak bir vicdana sahip ve dinî duyguları güçlü ise mutsuzluk bu kişide ahlakî şikâyet ve rahatsızlık şeklini alacaktır ve mutsuzluk içsel olarak kendini kötü olarak hissetme ve yaratıcısıyla yanlış bir ilişkide olma düşüncesiyle ortaya çıkacaktır. İşte

527 W.James, VRE, s. 173. 528 W.James, VRE, s. 174. 529 W.James, VRE, s. 175.

bu mutsuzluk türü dinî melankolidir. Bu tür bir melankolide insanın içi, benliğin hissettiği iki benlik için bir savaş alanıdır. Aziz Augustine’in, Kartaca’da yarı müşrik, yarı putperest ve yarı Hristiyan yetiştirilmesinin ardından Roma’ya ve Milano’ya göçünü, Maniheizmi benimseyişini ve arkasından şüpheye düşüşünü, hayatın hakikati ve saflığına dair soluksuz arayışı ve sonunda nefesindeki iki ruh arasındaki mücadelesi sonucu dikkatinin dağıtılması ve irade zayıflığından dolayı utanarak kendini ayıplama ve günah duygusu biçiminde ortaya çıkan durumu dinî melankolinin tipik bir örneğidir. Aynı şekilde Alline’nin arkadaşları arasında eğlenceye düşmesinin ardından çektiği vicdan azabı durumu da aynı şekilde bölünmüş benliğe ve dinî melankoliye dair önemli örneklerdir.530

Sözü edilen Augustine ve Alline bölünmüş benliklerini birleştirmişler ve tekrar sağlıklı hayata dönmüşlerdir. Bu birleştirme süreci tedricen yahut aniden gerçekleşebilir. Bu birleştirme, değişen eylem güçleri, fikri basiretler, “mistik” tecrübeler sayesinde gerçekleşebilir. Nasıl gerçekleşirse gerçekleşsin bu birleşme süreci ortaya çıktığında, karakteristik bir rahatlamayı da beraberinde getirir. Bu rahatlama, dinî bir kalıba döküldüğü taktirde çok daha üst seviyede olur. Din, insanın bu hediyeyi kazandığı yollardan sadece birisidir ve kolaylıkla en dayanılmaz kötü halleri, en derin ve en kalıcı bir biçimde mutluluğa dönüştürür. Din, birliğe ulaşmanın yollarından sadece biridir.531

James’e göre, içsel eksikliği tedavi etme ve içsel uyumsuzluğu ortadan kaldırma süreci genel bir psikolojik süreçtir. Dinî bir biçimde olması zorunlu olmadığı gibi herhangi bir zihinsel materyal ile gerçekleşebilir. Yeniden doğuş bu tip birleşmelerden, iyileşmelerden sadece biridir. Yeniden doğuş, dinden inançsızlığa doğru olabildiği gibi, aynı zamanda ahlakî titizlikten özgürlüğe doğru veya aşk, ihtiras, sevgi, intikam alma duygusu ve vatan sevgisi gibi şeylere doğru da olabilir. Tüm bu örneklerde fırtına, stres ve uyumsuzluk dönemini takip eden bir istikrar, kararlılık ve denge dönemi biçiminde gerçekleşen psikolojik bir süreç vardır. 532

Eski tıp ‘lysis’ ve ‘crisis’ şeklindeki iki tür yoldan bahsetmektedir. Lysis tedrici, crisis ise ani bir iyileşmedir. James’e göre aynen eski tıptaki bu maddi ve bedensel alanda iyileşme biçimlerine benzer şekilde manevi ve ruhani alanda da ani ve tedrici olmak üzere iki yol vardır.533 Bu dinî ve gayri dinî ihtida için de geçerlidir. Fransız filozof Jouffroy (1796-1842)’un ve John Foster (1770-1843)’ın “Karakter

530 Bkz.W.James, VRE, s. 176. 531 W.James, VRE, s. 180. 532 W.James, VRE, s. 181. 533 W.James, VRE, s. 189.

Kararı Hakkında Deneme” (Essay on Decision of Character) adlı kitabında yer alan açgözlülüğe doğru gelişen ani ihtida biçimleri, bu konuda güzel örneklerdir. Jouffroy’un örneği Foster’ın örneğine nazaran biraz daha farklıdır. Burada, ani ve gayridinî durumun dışında, bir karşı ihtida durumu da söz konusudur.

Jouffroy’un durumuna bakıldığında, bu, daha açık bir şekilde anlaşılacaktır. Aynı şekilde Tolstoy ve Bunyan’ın ihtidaları ise tedrici gelişen ihtidaya güzel birer örnektir.

Jouffroy ve Foster’ın anlattığı durumlarda ihtida gayrıdinî bir durumda iken, Bunyan ve Tolstoy’un ihtidaları dinî bir yöne doğru gelişmiştir. James’in daha önce ifade ettiği şekilde daha derin ve daha etkili bir ihtida biçiminde olmuştur. Bunyan, ihtidasının ardından bir İncil papazı olmuştur. Nörotik mizacı ve uyumsuzluğu sebebiyle hapiste geçirdiği 11 yıla rağmen onun hayatı faydalı bir hayata dönüşmüştür. O artık bir barış elçisi ve bir arabulucu haline gelmiştir. Ne Bunyan ne de Tolstoy sağlıklı zihinli kimselerden değillerdir. Onlar acının kadehinden öylesine sarhoş olmuşlardır ki onun tadını artık unutamaz bir hale gelmişlerdir. James’e göre onların kurtuluşu iki kat derinliği olan bir evrene doğrudur. İkisi de üzüntüsünün son sınırını kıran gerçek bir iyilik keşfetmiştir. Burada önemli olan şey, gerçekte onların bilinçlerinin iç derinliklerinde kaynayan bir şey bulmuş olmalarıdır. Tolstoy bu kaynayan şeyden “insanların kendisi sayesinde yaşadıkları şey” olarak bahsetmiştir. Çünkü bu, insana pozitif yaşama iradesini yeniden aşılayan bir inançtır. Bu pozitif yaşama iradesi de o zamana kadar hayatı çekilmez kılan kötü algıların tam olarak varlığına rağmen gerçekleşmektedir. Çünkü Tolstoy’un ihtidası sonrasındaki eserlerine bakıldığında, onun kötülük algılarının kendi içinde değişmeden kalmış olduğu görülmektedir. Bu eserler, Tolstoy’un, resmi değerlerin sistemine karşı amansız biri olduğunu göstermektedir. İmparatorluğun kötü şöhreti, kilisenin sahteliği, ikrarların boş kibir ve gururu, büyük başarılarla birlikte olan acımasızlıklar ve bu dünyanın diğer yalancı durumları bu eserlerde eleştirilmektedir.534

Bu insanlar dengeyi tekrar bulmuş ve mutluluğa ulaşmış olsalar da her an için tekrar ölüm tehlikesiyle karşı karşıyadırlar. James’e göre, bu tecrübelerde ve kişilerde kurtuluşun rengi vardır, ama vecdî bir kurtuluş, hiçbir zaman için tam bir kurtuluş değildir.535

534 W.James, VRE, s. 192. 535 W.James, VRE, s. 193.

James, bölünmüş benliğe, bölünmüş benliğin kişilerde belli aşamalarda olması, dinî olmayan ve dinî biçimlerde gelişen dengenin sağlanması, ani ihtida ve kademeli ihtidaya dair birçok örnek vermektedir.

Basit ve daha masum bir biçimde gelişen bölünmüş benlik örneği Annie Besant'ın kendine dair anlattıklarına dayanmaktadır.536

James’in bir diğer dinî melankoli örneği ise kendini ayıplama ve günah duygusu biçiminde ortaya çıkan Aziz Augustine’in durumudur.537

Yine bölünmüş benliğin tasvirine dair James’in, bundan daha iyi örnek bulunamaz dediği bir başka vaka ise Henry Alline’ye aittir. Daha önce hasta ruh durumuyla ilgili kendisinden bahsettiğimiz Alline’nin yaşadığı iç çatışma, gerçekten de birçok kişinin başına gelebilecek bölünmüş benliğe iyi bir örnektir.538

James’in anî bir biçimde ortaya çıkan bölünmüş benliğe dair örneği ise Fransız filozof Jouffroy’un anlattıklarından alınmıştır.539

Jouffroy’un tecrübesinde görüldüğü üzere aniden gelişen ve gayridinî bir durumla beraber karşı bir ihtida söz konusudur. James, ani ihtidaya dair yine gayrı dinî bir ihtida örneğini sunmaktadır. Burada ise anlatılan durum, John Foster’ın yazdığı “Karakter Kararı Hakkında Deneme” isimli eserinden alınan açgözlülüğe dair bir ihtidayı işaret etmektedir.540

Hasta ruh başlığında yaşadığı bunalımdan bahsettiğimiz Tolstoy’un benliğinin tekrar bir uyum sürecine girmesi ise tedrîci bir biçimde iki yılda gerçekleşmiştir. O hayatındaki bazı şeyleri artık değiştirmeliydi. Mutluluk onun için, hayvani ihtiyaçlar için çalışmak, yalanlardan ve boş şeylerden vazgeçmek, sadece sıradan ihtiyaçları gidermek, basit olmak ve Tanrı’ya inanmak düşüncesinin içinde gizliydi. James tedrici bir ihtida örneği olarak da Tolstoy’un bu iyileşme sürecini göstermektedir. 541

Böylece Tolstoy köylülerin hayatını benimser. Kendisini doğru ve mutlu olarak hissetmeye başlar. Kendisini o andan sonra mutlu olarak görür. Tolstoy’un melankolisini yorumlarken sadece ruh halinin arızi olarak bozulması söz konusu olmadığı görülebilir. Bilakis melankoli onun iç karakteri ve dış yapısı ile aktivitelerin, eylemlerin amaçları arasındaki çatışmanın bir neticesidir. Tolstoy bir edebiyat sanatçısı olmasına rağmen gereksizliklerin ve samimiyetsizliklerin, 536 Bkz. W.James, VRE, s. 174. 537 Bkz. W.James, VRE, s. 177-178. 538 Bkz. W.James, VRE, s. 178-180. 539 W.James, VRE, s. 181-182. 540 W.James, VRE, s. 183-184.

tamahkârlıkların, bozuklukların ve acımasızlıkların kendisini tatmin etmediği bir ulu çınardır. Tolstoy kendisi için ezeli hakikatlerin, daha doğal ve daha hayvani şeylerde bulunduğu bir kimsedir. Onun buhranı ruhunu tekrar düzene koymak ve hayatının anlamını bulmaktır. Tolstoy’un durumu uyumsuz bir şahsiyetin rötarlı ve yavaş bir şekilde dengesini bulmasıdır. James’e göre çoğumuz Tolstoy’u taklit edemeyecek olsak da en azından Tolstoy’u taklit etmenin iyi bir şey olduğunu bilebiliriz.542

James, bölünmüş benliği sadece hasta ruhlara has olarak aktarmamaktadır. Bazı durumlarda sağlıklı zihinlilerde de böyle rahatsızlıkların ortaya çıkabileceğini ifade eder, hatta bununla ilgili de uzunca bir alıntısı bulunmakla beraber bu kişileri zaten iyileşmeye dünden razı olarak gördüğü ve ruhsal sorunlar anlamında çok ciddiye almadığı543 için biz de bu örneklere yer vermeye gerek olmadığını düşünmekteyiz.

Nöroloji ve din ilişkisini kurduktan sonra nörolojik durumların yaşanan tecrübelerin sonuçlarını boşa çıkaramayacağını temellendirmesinin ardından James, ruhi problemlerin en az görüldüğü sağlıklı zihinlilerden başlayarak acı eşikleri hassas olan hasta ruhları konu edinmiştir. İnsanların içerisinde bulundukları kişilik çatışmalarını ise bölünmüş benlikle isimlendirmiş ve bu benliğin kişiden kişiye farklı seviyeleri olduğu, dinî veya gayri dinî olabildiğini ve ani yahut da tedrici ve yavaş olarak bölünmüş benliğin tekrar bütünleşebildiğini iddia etmektedir. Bu iddialardan alabileceğimiz en önemli veriler ise dinî yöne doğru gelişen birleşim ve denge sağlama biçiminin en derin ve etkili iyileşme olduğu iddiasıdır. Bu tecrübelerin ne seviyelerde yaşanabildiğine dair James’in iddiaları ilerleyen konularda daha da net ortaya konacaktır.

Görüldüğü üzere bölünmüş benliklerin birleşme süreçleri ihtida tecrübeleri sonucunda ortaya çıkmaktadır. İhtida tecrübelerine ve ihtidanın özelliklerine dair James’in düşünceleri acaba nedir? James’in ayrıntılı bir biçimde üzerinde durduğu ihtida dinî tecrübede önemli bir yer teşkil etmektedir.