• Sonuç bulunamadı

4. İNANMA ARZUSU

4.3. İnanma Arzusu ve Din

James, tüm tercihleri ve dini inançları harekete geçirme kriterlerine göre değerlendirmektedir. Bu alanda da pragmatik bir görünüm sunmaktadır. Ona göre dini tercih durumunda bile eğer dini inanç, dini olmayan bir hipoteze inanmakla

300 W.James, WB, s. 23-24; W.James, SP, s. 118. 301 W.James, WB, s. 24-25; W.James, SP, s. 119. 302 Henry Jackman, age, s. 3.

kıyaslandığında insanları farklı eylemlere yöneltmiyorsa anlamsızdır. Bu sebeple, James nazarında eylem gerçekten önemli bir ayırıcı özellik olarak görünmektedir.303

James’e göre dini hipotez asli olarak iki temel iddiada bulunur; ilk olarak dinin en son sözü söyleyen şey olduğunu iddia eder, ikinci olarak da bir kişi birinci olumlamayı kabul ettiği taktirde çok daha iyi olur. Peki, bu her iki iddia da doğru olduğu taktirde mantıki unsurlar nelerdir? Burada ilk olarak, inançla daha şimdiden belli bir hayati iyi kazanılacağı ve inançsızlık ile de bu hayati iyinin kaybedileceği iddia edilmektedir. İkinci olarak, din bu iyi devam ettiği müddetçe zoraki bir seçenektir. Şüphe edilerek veya meselenin daha da aydınlanması beklenerek bu meseleden kaçılamaz, çünkü böyle yapılması halinde dinin doğru olmama ihtimaline karşın yanlıştan kaçınılmış olabilir belki; ama din doğruysa bu şekilde bekleyerek tıpkı inanılmadığında olduğu gibi iyi kaybedilir.304

James, E.L. Godkin’e 17 Ağustos 1897’de yazmış olduğu mektupta risk almanın rasyonelliği hakkında şöyle demektedir:

“ Sayın Godkin,

‘Will to Believe’ e cevaben yazdığınız nazik not için teşekkür ederim. Tıpkı sizin bana kitabımla ilgili bir mektup yazacağınızı ummadığım gibi sanırım size cevap yazacağımı ummuyordunuz. Din ile ilgili ne kastettiğimi sormuş ve bu kelimeyi tanımlamadığım sürece makalemin etkin olmayacağını eklemişsiniz. Bu nedenle konuya açıklık getirmek için size bir şeyler yazmadan edemedim. Bir kişi için din, bir çizgide onun için canlı olan bir hipotezdir ki bu hipotez bir başkası için ölü olabilir. Göstermeye çalıştığım şey şudur ki; kişi kendi hipotezine prensip ya da metodolojik olarak inandığı, inanmadığı veya şüphe duyduğu anda ya bir çeşit risk alır ya da kendi açısından başka bir risk alır. Riskten kaçış yoksa neden bir kişinin insanlık görevi bu riski almak olmasın? Bana göre, bu temele dayanarak ve bir diğerinin risk alma seçimine saygı duyarak, şimdi olduğundan daha net bir zihne sahip oluruz. Nitekim şuan çoğumuz, var olmayan bir rasyonel kesinliği doğru farz eder ve kendi karakteristik inanç tutumlarımızı geliştirdiğimiz yarı-istemli zihinsel eylemi reddeder. Burada istemli doğamız aktif olduğuna göre neden dürüstçe gerçekle yüzleşmeyelim ve neden itirafın faydalarından yararlanmayalım.”305

James, “hata ihtimalindense doğruluğu kaybetme riski iyidir” diyen anlayışı imanın vetocuları olarak görmektedir. Bu kişiler tıpkı inananlar gibi aktif olarak kendi kumarlarını oynamaktadırlar. Nasıl inananlar, dini hipotezleri destekliyorlar ise bunlar da dini hipotezlere karşı kendi cephelerini desteklemektedirler. Din için

303 E. K. Suckiel, PPWJ, s. 80.

304 W.James, WB, s. 25-26; W.James, SP, s. 120. 305 W.James, TLWJ II, s. 64-65.

“yeterli kanıt” bulununcaya kadar şüpheci olmak gerektiğini iddia etmek, dini hipotezlerin mevcut olduğu durumlarda dinin yanlış olduğu korkusuna boyun eğmenin, dinin doğru olabileceği ümidine boyun eğmekten daha akıllıca ve daha iyi olacağı görüşüyle aynı anlama gelmektedir. Umut yoluyla aldanmanın korku yoluyla aldanmaktan daha kötü olduğunu ispatlayan herhangi bir delil yoktur. Bir kişi kendi bahsi, kendi risk türünü seçme hakkı verecek kadar önemli olduğunda, o kişi bilim adamının talimatlarına uymak zorunda değildir. James bu türden bilim adamlarının talimatlarını reddettiğini, şayet din doğru ise ve dini doğrulayacak kanıtlar yetersiz ise, hayatta kazanan tarafta olabileceği tek şansı elinden kaçırmamak için, kanıtçıların yangın söndürücülerinin kendi hayatını etkilemeye çalışmasına da izin vermeyeceğini ifade eder.306

James, Tanrı’nın kendisini tam olarak tanıtmasını bekleyen kişinin de ona inandığı taktirde tanıma şansı varken, olduğu yerde kanıt beklemesi yüzünden Tanrı ile tanışma fırsatını sonsuza dek yitireceğini söyler. Aynı zamanda doğruluk araştırmasındaki agnostik kuralları da kabul edemeyeceğini veya kendi iradi doğasını bu oyunun dışında tutamayacağını, eğer belli doğruluk türleri gerçekten var ise bu doğruluk türlerini mutlak olarak engelleyen bir düşünme kuralının irrasyonel bir kural olduğunu,307 eğer Tanrı’ya inanılmazsa irrasyonel olunacağını iddia etmektedir.308 James’in dediği gibi Tanrı’nın kendisi ile ilgili daha açık kanıtlar vermesini beklemek gerçekten de hiçbir şekilde makul bir anlayış değildir. Bir kimse, üçgenin varlığını kabul etmediği sürece iç açıları toplamının iki dik açıya eşit olduğu doğrusuna veya Phythagoras teoremine ulaşamaz. Bu doğrular açık ve seçik oldukları halde, üçgenin varlığına dair daha fazla delil beklemek rasyonel bir anlayış olamaz.

John Hick (d.1922) gibi bazı düşünürler, bu teorinin daha önceden 17.yy.da fideist Pascal(1623-1662)’ın matematiksel inanç kuramı ile ortaya konduğunu iddia etmektedir.309 Ancak James’in bu teorideki çabasının daha farklı olduğu aşikârdır. Nitekim James’in kendisi de Pascal’ın inanç teorisine referanslarda bulunmuştur. Ancak bu teorinin inancın içeriğiyle tam olarak uygun düşmediğini, bunun yalnızca her türlü delile karşın halen inançsızlıkta ısrar eden kanıtçı anlayışa karşı kullanılan son mermi olarak öne sürülebileceğini ifade etmiştir.310

306 W.James, WB, s. 26-27; W.James, SP, s. 120-121; bkz. J. R. Shook, age, s. 84,85. 307 W.James, WB, s. 28; W.James, SP, s. 122; E. K.Suckiel, PPWJ, s. 83.

308 J. R. Shook, age, S.85.

309 John Hick, Philosophy of Religion, Prentice-hall, 1963, s. 65. 310 W.James, WB, s. 5-6; W.James, SP, s. 103.

Pascal’ın inanç teorisi bir kumar oyunundaki risk analizine benzemektedir. Şayet kaybedersem dünya zevklerinden mahrum kalırım ama kazanırsam büyük ikramiye olan ebedi mutluluğu elde ederim anlayışına dayanmaktadır. Aslında bu düşünce Hick’in iddiasındaki gibi ilk olarak Pascal tarafından ortaya konan bir düşünce de değildir; çok daha eski bir dönemde, aynı görüşün bir benzerine Hz.Ali’den referansala bazı kaynaklarda da rastlamaktayız. Hz. Ali’nin yanına gelen bir dinsiz “Eğer Allah yoksa bu kadar yaptığın şeyler boşa gitmeyecek mi?” dediğinde Hz.Ali’nin cevabı “Eğer Allah yoksa; evet, yaptığım şeyler boşa gidecek ama ya varsa sen ne yapacaksın?” der. Anlaşıldığı üzere bu anlayış Pascal’dan da önce var idi. Ancak James’in de dediği gibi, bu hiçbir delili kabul etmeyen katı bir ateiste karşı kullanılabilecek son delildir. James, “inanma arzusu”nda sadece bir kumar olasılığında kazanan olma şansından ziyade, işin içine inançları da sokmuştur. Bu düşünce şans oyununda kazanan olma olasılığından çok, inancın rasyonel olduğunu ortaya koyma ve kanıtçıların inananları irrasyonel olarak değerlendirmelerine karşın aslında kanıtçıların kendilerinin irrasyonel olduklarını gösterme amaçlı bir temele dayanmaktadır.

Gerçekten de James, kanıtçıları önemli bir noktadan yakalamış görünmektedir. Nasıl olur da kendilerine daha açık bir kanıt gelene kadar hiçbir şeye inanmamayı bir insan rasyonel olarak görürken; herhangi bir inanç için elindeki delilleri yeterli olarak görmüş, gerçekten inanmış bir kişiyi irrasyonel olarak nitelendirebilir? Eğer inanan kişi yanlış bir şeye inandıysa zaten düşeceği durum yeterli kanıt bekleyen kişinin durumuyla aynı olacaktır. Fakat inandığı şey doğru ise böyle bir durumda elde edeceği ödül, çok daha büyük olacaktır. Bu durum piyango bileti almadan bekleyen bir kişinin bedavaya, hatta (dinin dünya hayatına olan olumlu etkilerini de göz önünde bulundurursak) aldığı bilet başına bir miktar da hediye alan kişiyi irrasyonel olarak göstermesine benzemektedir. Birisi biletin karşılığının olup olmadığını düşünürken ve bu sonsuza kadar sürebilecekken bu kişi nasıl rasyonel sayılabilir de, bedavadan bir şans elde ettiğinde bunu kullanmak isteyen bir kişi irrasyonel olabilir? Veya daha önce vermiş olduğumuz bomba örneğindeki gibi kablolardan birini kesmek o kişinin hayatını kurtarabilecekken herhangi bir nesnel kanıt sahibi olmadığı için hiçbir şey yapmayıp bombanın patlamasını bekleyen kişi nasıl rasyonel olarak kabul edilebilir de, kablolardan birini kesmeyi tercih eden birisi irrasyonel olarak nitelendirilebilir?

5. JAMES PRAGMATİZMİ’NDE BAZI METAFİZİK MESELELER ve