• Sonuç bulunamadı

4. İNANMA ARZUSU

4.1. İnanma Arzusunun Kavramları

James, bazı durumlarda, inancın kanıtlardan daha önce gelebileceğini savunmaktadır. Bu konuda, kanıtçılar dediği grubun iddia ettiği gibi, inanç için gerekli deliller bulunana kadar beklenmesi durumunu kabul etmemektedir. Ona göre hakiki bir tercih karşısında (canlı-zorunlu-önemli) kişi bir karar vermek durumundadır ve böyle bir durumda kanıt yetersiz olsa bile nesnel kanıt beklenmeden bir karar verilmelidir; çünkü rasyonel olan budur. Böyle bir durumda, şayet kanıt yetersiz diye bir karar verilmez ve bir inanca sahip olunmaz ise işte bu James için rasyonel bir durum değildir.

Yukarıda görüldüğü üzere inanma arzusunun genel kurallarına geçilmeden önce bazı teknik terimlerin ve kavramların açıklığa kavuşturulması gerekmektedir. Şimdi bu kavramlar üzerinde biraz duralım. Acaba inanma arzusu düşüncesindeki hakiki tercihler ne demektir? Bunların özellikleri nedir? “Nesnel Kanıt”, “Canlı Tercih”, “Ölü Tercih”, “Zorunlu Tercih” ne demektir?

4.1.1. Hipotezler ve Tercihler

İnançlarla ilgili önerilebilecek herhangi bir şeye hipotez denilir. Tercih ise iki hipotezin bir arada sunulduğu bir durumda karşı karşıya kalınan durumdur. Bu tercihler canlı-ölü, zorunlu-zorunsuz, önemli-önemsiz tercihler olmak üzere üç çeşittir.282 Bu üç çeşit tercihten elde edilen bir tercih daha vardır ki, bu da hakiki tercihlerdir. James için önemli olan da bu tercihler karşısında insanın takınacağı tavırdır.

4.1.1.1. Canlı Tercihler

James canlı ve ölü hipotezleri elektronikçilerin kullandığı ölü ve canlı kablo terimine benzetmektedir. Ölü kablonun bir ucundan elektrik verdiğinizde öteki ucunda hiçbir tepkiye sebep olmayacaktır. Canlı kablo ise bir uçtan aldığı elektriği diğer uçtan en etkili şekilde vererek en canlı tepkiyi alacaktır. Aynı şekilde, bu kabloların kullanılma süreleri içerisindeki eskimeler de bu tepki türlerinin canlılığında farklılıklara sebep olacaklardır. Hipotezler de tıpkı bu kablo örneğindeki gibidirler. Canlı bir hipotez önerildiği kişiye hakiki bir imkân olarak görünür. Mesela Protestan bir gruba Mehdi’ye inanmaları söylense, bu görüş onların doğalarında herhangi bir elektrik bağlantısına sebep olmaz. Bu görüş Protestanlar için inanılabilirliğin ışıltısına sahip değildir ve onlar için ölü bir hipotezdir. Oysa aynı şey mehdi inancına sahip olsun veya olmasın herhangi bir Arap’a söylense, bu hipotez o

282 Hunter Brown, “The Retrieval of ‘liveness’ in William James’s Will to Believe”, International Journal for Philosophy of Religion, Sayı 42, Nedherland, s. 97.

Arap’ın zihninin imkânları dâhilinde olması sebebiyle canlı bir hipotezdir. Buradan hipotezlerin canlılığının hipotezin kendi asli özelliğiyle alakalı bir şey olmadığı, hipotezin kendisine hitap ettiği kişiyle arasındaki ilişkiyle alakalı bir şey olduğu sonucunu çıkarabiliriz. Bir hipotezdeki maksimum canlılık, değiştirilemez bir eylemde bulunma istekliliği ile ortaya çıkar. Bu değiştirilemez eylemde bulunma istekliliğine ise inanç denir. Bununla beraber eylemde bulunma istekliliğinin bulunduğu her durumda inanma eğilimi de vardır. 283

İki hipotez arasında yapılan seçime tercih denirken, iki canlı hipotez arasındaki seçime ise “canlı tercih” denir. Şayet Hristiyan bir gruba, “Muhammedi veya Teosofist” olun denirse, bu büyük olasılıkla “ölü tercih”tir. Nitekim bu gruba göre bu hipotezlerden her ikisi de ölü birer hipotezdir. Fakat aynı gruba “Agnostik veya Hristiyan olun” dendiğinde, bu bir canlı tercih örneğidir. Çünkü bu hipotezler o grubun düşünceleri dâhilinde canlıdırlar. Bu hipotezlere inanılmasa bile, o grubun almış olduğu eğitim ve çevre şartları bu hipotezleri onların zihinlerinde canlı tutmuştur.

4.1.1.2. Zorunlu Tercihler

Herhangi bir kişiye “şemsiye ile veya şemsiyesiz dışarı çıkma konusunda bir tercih” sunulduğunda bu zorunlu bir tercih durumu değildir. Kişi dışarı çıkmayarak bu tercihi yapmaktan uzak kalabilir. Aynı şekilde “beni sevin veya benden nefret edin” denildiğinde de karşıdaki kişi bu hipotezlere kayıtsız kalabilir. Ancak “ya bu dediklerimin doğruluğunu kabul edersin ya da çekip gidersin” denildiğinde karşıdaki kişi zorunlu bir seçenek durumuna düşürülmüş olur. Bu önerilenin dışında seçebileceği alternatif bir seçim yoktur. Özet olarak herhangi bir seçim imkânı olmayan ve tam bir mantıki ayrılık üzerine inşa edilen iki hipotezden birini tercih etmek durumunda kalmaya “zorunlu tercih” denir.284

4.1.1.3. Önemli Hipotezler

Bir bireyin, karşı karşıya kaldığı eşsiz durumlarda karar vermek durumunda kaldığı eşsiz fırsatlardır. Örneğin bir bilim adamı olan Dr. Nansen, bir kişiye Kuzey Kutbun keşfine katılmasını teklif etse, bu kişinin seçeneği önemli bir seçenektir. Çünkü bu tercih, buna benzer fırsatlar içerisinde ele geçebilecek tek fırsattır. Böyle bir tercih karşısında ya Kuzey Kutbu keşfine katılabilecek ya da bundan uzak kalınacaktır. Bunun aksine kişinin karşısına çıkan fırsat eşsiz bir fırsat olmayıp, bahis konusu kayda değer değilse, alınacak kararın akıllıca bir karar olmadığı

283 W.James, WB, s. 2-3; W.James, SP, s. 100-101; bkz. J. Diggins Patrick, The Promise of Pragmatism, London, 1994, s. 129; C. Türer, WJAA, s. 130.

anlaşıldığında geri dönülebilecek bir karar ise böyle bir fırsat önemli bir tercih olmayıp, hipotezleri de önemli değildir. Böylesi fırsatlar bilim dünyasında fazlasıyla mevcuttur. Örneğin bir kimyacı doğrulanması için bir yılını harcayabileceğine inandığı canlı bir hipotezle karşı karşıya kalabilir ancak yaptığı testler karşısında inancının yanlış olduğu ortaya çıktığında hayati değere sahip bir kayıp yaşamayarak sadece zaman kaybına uğrar. Ancak önemli tercih dediğimiz tercihlerde ise eşsiz bir fırsat, hayati bir karar bulunmalıdır.285

4.1.1.4. Hakiki Tercihler

James’in “inanma arzusu” düşüncesinin temelinde, insanların hakiki bir tercih durumu ile karşılaştıkları bir zamanda sahip olacakları herhangi bir inancın irrasyonel olarak değerlendirilemeyeceği, bunun rasyonel bir karar olduğu fikri yatmaktadır. İşte bu bahsi geçen hakiki tercihler ise daha önce bahsetmiş olduğumuz üç tercihi birden içeren tercih biçimidir. Yani hakiki bir tercih: canlı, zorunlu ve önemli bir tercih olmalıdır.286 Örneğin kapalı bir mekânda yalnızca yeşil ve kırmızı kablolarla düzeneği kurulmuş olan bir saatli bomba ile baş başa kalan birisinin durumu, böyle bir durum olarak gösterilebilir. Bu kişi, kendisi için anlam ifade eden bir durum ile karşı karşıya kalmış biri olarak canlı iki hipotezden birini seçme gerekliliği nedeniyle canlı; bu kablolardan birini kesmek zorunda kalması sebebiyle zorunlu ve hayatı ile ilgili dönülmez bir karar verecek olması sebebiyle de önemli bir tercih ile muhataptır. Bu üçlü tercihlerin tümünün bir araya gelmiş olması nedeniyle de hakiki bir tercih durumunda kalmaktadır. İşte inanma arzusu böyle durumların ortaya koymuş olduğu bir teoriden ibarettir.

James, özelikle dinî tercihler durumunda nesnel bir kanıt beklenmesi gerektiği görüşünü savunanlara kanıtçılar demektedir. Ancak kendisi böyle tercih durumlarında, kanıtçıların beklenmesi gerektiğini söyledikleri nesnel kanıtın asla elde edilemeyebileceğini, bu sebeple de eldeki delillerle tercihlerde bulunulması gerektiğini ve bunun da irrasyonel bir tercih olarak görülemeyeceğini iddia etmektedir.

James, sahip olunan şeyler arasında dinin konumunu, kendisini kaplayan kuvars kumlar arasından çıkarılan altın tozunun konumuna benzetmektedir. Burada bir ayrıştırma, hayatta kalmak için rekabet etme olmalıdır. Ancak öncelikle matrix (toprak ortam) ve kıymetli cevher ham olarak ortaya çıkarılmalıdır. Bir kez ortaya

285 W.James, WB, s. 4; W.James, SP, s. 102; E. K. Suckiel, PPWJ, s. 75; C. Türer, WJAA, s. 130. 286 Bkz.E. K. Suckiel, PPWJ, s. 74; C. Türer, WJAA, s. 130.

çıkarıldığında cevher bölünerek inceltilebilir, kavramlaştırılabilir, tanımlanabilir ve ayrıştırılabilir.287

Peki, bu kanıtçıların beklenmesi gerekir dedikleri nesnel kanıt ne demektir? Bunun üzerinde durmak bu teoremin anlaşılması açısından faydalı olacaktır.

4.1.2. Nesnel Kanıt

James’e göre, mükemmel bir şekilde net bir ifadeyi bulmak isteyen bir kişinin başvurmak zorunda kaldığı skolastik dindarlık, “nesnel kanıt” adını verdiği bir öğreti ile mutlakçı kanaati geliştirmiştir. Örneğin bir kişi ikinin üçten az olduğundan, tüm insanların ölümlü olması sebebiyle kendisinin de ölümlü olduğundan ve kendi mevcudiyetinden şüphe etmez. Bunun sebebi bu fikirlerin onun zihnini aydınlatmasıdır. Belirli önermelerin sahip oldukları nesnel kanıtın nihai zemini, kişi ve önermeler arasındaki aklî ilişkidir. Herhangi bir şüphe duymadan bu zeminin kesin olduğunun söylenebilmesi için, hakkında düşünülen doğruluğun kesinlikle bir fikir birliğine bağlı olması ve nesne zihnen algılandığında öznenin bilişinin durgun olması gerekir. Bütün bu işlemde bulunan şey nesne ve zihnin bizatihi varlıklarıdır.288 James kendini, kendi insan bilgisi teorisine göre tam bir ampirist olarak tanımlamakla birlikte ampiristlerin sadece tefekkür konusunda ampirik olduklarını, ancak içgüdülerine güvenmek zorunda kaldıklarında da şaşmaz papalar gibi olduklarını ifade etmektedir. Ona göre, nesnel kanıt ve kesinlik şüphesiz hoş idealler olmakla beraber, bunları her zaman bulmak mümkün değildir. Bu sebeple de tecrübeler yaşanarak ve onlar hakkında düşünmeye devam edilerek elde edilecek pratik bir inanç ile yaşandığı taktirde fikirlerimiz daha doğru bir hal alabilirler. Bu fikirlerden birinin tekrar yorumlanamaz veya düzeltilemez olduğunu iddia etmek de yanlış bir tutumdur.289 Nitekim neyin gerçekten doğru olduğunun somut bir testi hakkında bir fikir birliğine varılmamıştır. Bazıları hakikatin ölçütünün ilhamda veya beyefendilerin fikir birliğinde veya kalbin içgüdülerinde veya ırkların sistematik tecrübelerinde olduğunu söyleyerek, ölçütü algı anının dışında gösterirken bazıları ise hakikatin ölçütünün algı anı olduğunu iddia ederler.

En çok methedilen nesnel kanıta hala ulaşılamamıştır; James’e göre bu kanıt düşünce hayatında sonsuz bir biçimde uzak bir ideali gösteren bir arzu veya sınır kavramıdır. Belli doğrulukların nesnel kanıta sahip olduğunu söylemek, onların doğru olduğunu düşündüğümüzde onların doğru olduğunu ve kanıtlarının ancak o

287 W.James, Pluralistic Universe, New York, 1909, s. 316. (Bu eser bu dipnot itibari ile PU olarak isimlendirilecektir.)

288 W.James, WB, s. 13-14; W.James, SP, s. 110. 289 W.James, WB, s. 14; W.James, SP, s. 110.

zaman nesnel olduğunu söylemektir. Fakat pratikte ise kişinin gerçekten nesnel bir kanıta istinaden, davranışta bulunduğu inancı ekstra subjektif bir inançtan başka bir şey değildir. Birçok fikir kendisinin nesnel kanıta sahip olduğunu iddia etmektedir. Ancak şu birbirine tamamen zıt örneklere bir göz atmak, bunun ne kadar nesnel bir kanıt olduğunu anlamak için yeterli olacaktır. Örneğin; vasıtasız olarak bilinen bir zihin ötesi dünya vardır-zihin ancak kendi fikirlerini bilebilir; ahlâkî bir zorunluluk vardır-zorunluluk arzuların tek sonucudur; sonsuz bir sebepler zinciri vardır-mutlak bir ilk sebep vardır; ebedi bir zorunluluk vardır-özgürlük vardır; bir amaç vardır-bir amaç yoktur; bir sonsuzluk vardır-bir sonsuzluk yoktur vs. Bu görüş sahipleri içerisinde bu sorunun asli olduğunu düşünen ve doğruluğu kavrayabilen zihnin kavradığı şeyin, doğruluk olup olmadığını gösterecek şaşmaz bir işaretin mevcut olmadığını iddia eden bir mutlakçı yoktur.290 James’e göre sahip olduğumuz tüm deliller bizi şu inanca sürükler görünmektedir: Bazı insanüstü yaşam formlarında kendimiz bilmesek bile bilinçli olabiliriz. Bizim evrendeki halimiz, bizim kütüphanemizdeki kedi ve köpeklerin hali gibi olabilir. Bu kedi ve köpekler kitapları görür, konuşmaları duyar ancak bunların anlamlarına dair herhangi bir ipucu bulamaz.291 Bütün bunlarla beraber James, bir ampirik olarak nesnel kanıt ilkesinden vazgeçmekle, hakikat araştırmasından veya ümidinden de vazgeçmemiştir. James, imanlarının hala doğruluğun varoluşuna bağlı olduğunu ve tecrübelerini biriktirerek, düşünerek doğruluk yolunda daha iyi bir konum kazanacaklarını ifade etmektedir. Ona göre kendileri ve skolastikler arasındaki fark yöntemdedir. Skolastik sistemin gücü prensiplerinde, başlangıçta ve düşüncelerin başlangıcındadır. Ancak ampiriklerde ise güç sonuçta, neticede ve bitiş noktasındadır. Ampiriğe göre sistemin nereden geldiği değil, hangi kararın alınmasına sebep olduğu önemlidir. Bir ampiriğe göre bir hipotezin nerden geldiği önemli değildir; ister şans eseri olsun, ister ihtiras bu hipotezi fısıldamış olsun; önemli olan düşüncenin akışının hipotezi doğrulamaya devam etmesidir.292

Peki nesnel kanıt var olmadığında rasyonel bir inanç mümkün olabilir mi? James’in bu soruya dair cevabı önemli bir noktaya işaret eder.