• Sonuç bulunamadı

3. HAKİKAT

3.2. Hakikat Teorileri

Felsefi gelenekte hakikat ile ilgili üç ana teori bulunmaktadır. Bunlar, “tekabüliyet” (correspondence), “tutarlılık” (coherence) ve “pragmatik hakikat” teorisidir. James, pragmatik hakikat teorisini tutarlılık ve tekabüliyet teorilerine alternatif olarak geliştirmiştir. Bu teori hem hakikatin mahiyeti ile ilgili geleneksel problemi çözmek hem de bitmek bilmeyen metafizik tartışmaların çözümlenmesi yolunda pragmatik metodun etkisini göstermek amacıyla tasarlanmıştır.

Bu üç teori farklılıklarının yanında, ortak bir noktada birleşmektedir. Bu teorilere göre bir önermenin, inancın, yargının veya doğru değerin herhangi bir taşıyıcıya sahip olduğunu söylemek onunla ve başka bir şey arasında önemli bir ilişkiye işaret etmektir. Üç teori de en azından bir önermenin gerçeklik ile uyuşması halinde doğru olabileceğini iddia etmekte ve bu konuda mutabıktırlar.202 Yukarıda ifade ettiğimiz gibi esas sorun bu gerçeklik ile uyuşma konusunda ortaya çıkmaktadır.

James bu konuda pragmatistlerin daha tahlilci ve ince düşünceli, entelektüalistlerin ise daha aceleci ve ihtiyatsız karar verme temayülünde olduklarını ifade etmektedir.203 Bu aşamada pragmatizmin dışındaki iki teoriyi ve James’in bunlara karşı geliştirmiş olduğu itirazlara değinebiliriz.

3.2.1. Tutarlılık Teorisi

Pragmatik hakikat teorisinden önceki iki teoriden biri olan “tutarlılık” teorisi, realistlerin kabul ettiği bir teori olarak karşımıza çıkmaktadır. Buna göre, bir fikir diğer fikirler ile tutarlılık içindeyse doğrudur. Bu teoriye göre hakikatlerin tamamı bir tutarlılık içerisindedir ve birbirleriyle çelişmezler. Bu sebeple de birbiriyle uyumlu tüm fikirler doğrudur, şayet uyumsuz ise yanlıştır. Burada önemli olan fikir ve objesi arasındaki ilişkiden çok fikirler arasındaki ilişkilerin uyumudur.204 Yani bir önermenin doğruluğu, mevcut olgulardan bağımsız ilişkisiyle değil, aksine diğer önermelerle ilişkisi vasıtasıyla belirlenir. “Gerçeklik” mutlak gerçeklik anlamındadır ve bu durum her şeyi içine alan, şümullü, tutarlı önermeler sistemi olarak ele alınır. Herhangi bir önerme veya önerme seti, kendisinin içinde bulunduğu şümullü

202 E. K. Suckiel, PPWJ, s. 91.

203 W.James, MT, s. 96; W.James, PR, s. 91. 204 C. Türer, WJAA, s. 54.

sistemden çıkarılırsa, doğruluğuyla ilgili kısmi bir seviyeye sahip olur. Herhangi bir önermenin doğruluk seviyesi mutlak sistem ile tutarlılığı oranında değerlendirilir. Yani tutarlılık teorisine göre “gerçeklikle uyuşma”dan maksat, önermenin mutlak sistem içerisindeki tutarlılığıdır.205

Geleneksel yapı içerisinde tutarlılık teorisinde hakikat, idealist bir metafizik ile ilişkilidir. Bir önermenin doğruluğu, insan deneyim ve inançlarından bağımsız olan mutlak, her şeyi kuşatan bir sistem ile olan ilişkisiyle belirlenir. Bazen tutarlılık teorisi taraftarları, Mutlağın sonlu zihinlerce bilinemeyeceği iddiasına kadar giderler.206

James’e göre tutarlılık teorisi fazlasıyla şekli ve akılcıdır. Özler, cevherler ve nihai gerçeklikler hakkında hiçbir şey bilenemeyeceği için bu teorinin metafizik temellerinde boşluklar vardır.207 James, aynı zamanda tutarlılık teorisinin “Hakikat önceden vardır.” düşüncesini yani teknik olarak “eşyayı öncelemesi”ni de eleştirmektedir ki bu sebep, aynı zamanda tekabüliyet ilkesini eleştirmesinin de sebebidir.208

Acaba tekabüliyet teorisi nedir ve James bu teori hakkında ne düşünmektedir?

3.2.2. Tekabüliyet Teorisi

Tekabüliyet teorisine göre şayet obje ile fikir arasında belirli bir ilişki varsa, fikrin sahip olduğu “uygunluk” özelliği doğruluğu sağlar. Bu ilişki objenin kopyalanmasıdır. Kopya ve tekabüliyet teorisi; doğruyu bir fikrin, o objenin kopyası veya mütekabil olması özelliğine bağlar. Yani bu teoriye göre “gerçeklik ile uyuşma”, “olgulara tekabül etme” anlamına gelmektedir. Bu sebeple “olgular” genel olarak gündelik veyahut da farazi olaylardır. Tekabüliyet, inananın fikrinin sureti, kopyası veya işaret ettiği olguların yapısal benzerliğine dayanılarak tanımlanır. Bu teorinin en önemli yanlarından biri, olguların nesnel olarak kendileri hakkındaki yargılardan bağımsız bir biçimde elde edildiğinin düşünülmesidir. Tekabüliyet teorisi doğruluk ile ilgili olarak gerçekçi bir anlayışa sahiptir. Bu teoriye göre, bir önermenin doğruluğu, herhangi bir kişinin ona inanmasından bağımsız olarak mevcudiyetiyle belirlenir.209

205 E. K. Suckiel, PPWJ, s. 92. 206 E. K. Suckiel, PPWJ, s. 93.

207 Harold H. Titus, Living Issues in Philosophy, New York, 1967, s. 67. 208 E. K. Suckiel, PPWJ, s. 93.

209 C. Türer, WJAA, s. 54; E. K. Suckiel, PPWJ, s. 92-93; bkz. Richard L. Kirkham, Theories of Truth, Cambridge, 1992, s. 74 vd. ; L.R. Johnson, Focusing on Truth, London, 1991, s. 39-62; Murat Baç, “Epistemoloji”, Felsefe Ansiklopedisi, c.V, ed. Ahmet Cevizci, 2008, s. 569-570.

James, tekabüliyet teorisini de zihni faaliyetin temelini teşkil eden modelin pasif, ilgisiz ve geliştirilemez olması sebebiyle reddeder.210 Hakikat zihnin, dış dünyayı edilgin bir şekilde taklidine işaret etmeyip dış dünya ile aktif bir ilişkiyi içerir.211 Ona göre doğru, gerçekliğin mütekabili olamaz, çünkü insan sadece tecrübelerini bilebilir. James, aynı zamanda tutarlılıkta bahsetmiş olduğumuz hakikatin önceden var olması düşüncesi sebebiyle de tekabüliyeti eleştirmektedir.

James, Pragmatizmde “gerçeklikle uyuşma”nın hakikatin sözlük anlamı olduğunu kabul etmede dikkatlidir. Fakat tekabüliyet teorisine karşı James, “gerçeklik ile uyuşma”nın bir kopyalama veya düşüncede temsil edilme olmadığını ileri sürmektedir.212 Yani James her ne kadar tekbüliyetten ilham almış görünse veya ona yakın görünse de aslında o, her iki teoriyi de reddeder.

Tekabüliyet ve tutarlılık teorilerinin hatalarını düzeltmek için tasarlanan James’in pragmatik hakikat teorisinin yol gösterici fikri, hakikatin tecrübi oluşu fikridir. James, hakikat tecrübi olduğu için, hakikat ile ilgili ulaşılamayacak hiçbir şeyin olmadığını düşünür. O’na göre hakikat kavramının tam ve bütün olarak tasviri mümkündür. Hakikat, ister tecrübi ister pragmatik olarak anlaşılsın, kabul edilebilir belirli standartlara dayanarak öznenin hakikat dediği veya uygun durumlarda hakikat olarak isimlendireceği şeyden başkası değildir.

Hakikat teorileri ve James’in itirazlarının ardından, artık James’in hakikati ne anlama gelmektedir? Ölçütleri, çeşitleri, unsurlar nelerdir? gibi soruların cevaplarını aramaya başlayabiliriz.