• Sonuç bulunamadı

2.1. Şiirlerinin Tema/Konu Bakımından İncelenmesi

2.1.16. Tarih

Şairin tarihe bakış açışı ilk dönem şiirlerinde olumluyken zamanla üslubunu sertleştirerek eleştirel anlamda ele alır ve olumsuzluğa dönüşür. “Sağlam ve sarsılmaz şiirsel gerçeğin en önemli öğelerinden biri”(İnce 2011: 83)olan tarih, Sefa Kaplan’ın şiirlerinde hem nesnel hem de öznel anlamda kullanılır.

Gazel formuyla yazılan ilk dönem Hasret Yolcusu (Türk Edebiyatı, 1978, S. 60, s. 12-13) şiirindeki;

“Unuttuğumuz zaferleri anlatır sabahlara Tarihin göğsünde açan bir beyaz lale…”

“Klasik Türk şiirinde en çok insan uzuvlarıyla ilişkilendirilen”(Bayram 2007: 213) ve “kırmızı rengi ile sevgilinin yanağı ve aşığın gözyaşlarına benzetilen”(Pala 2003: 296) lale; beyitte tarihi zaferleri anımsatan/çağrıştıran olay ya da lideri/kahramanı, kaçınılmaz gerçeği belirten bir simge olarak düşünülebilir. Şair, tabiatı öznel açıdan ele alarak düşüncesini iletir. Şiirde, tarihi olayların unutulduğunun altı çizilir. Tarihi açıdan, toplumsal hafızanın körlendiği veya tarihsel olayların yanlış değerlendirildiği vurgulanır. Ayrıca tarih,”geçmişte yaşanılan olay ve eylemlerin kaynağı; aynı zamanda düşüncelerin nesiller arası aktarıldığı bir”(Kavaz 2012: 100)açıdan ele alınır. Böylece sabahlar ; yeni nesli simgeliyor olabileceği gibi tarihi olayların nesnel açıdan değerlendirilmesini de imliyor denebilir. Bu açıdan değerlendirildiğinde lale imgesi; nesnel bakış açısını ve tarihi bilinci sembol eder. Şair, yeni neslin tarihi olayları daha sağlıklı ve objektif şekilde değerlendirip ele alacağını belirtir ve bunun kaçınılmaz olduğunun altını çizer. Çünkü unutulan zaferler, elbet bir gün hatırlanıp yeni neslin zihninde, bilinçaltında bir beyaz lale gibi açar. Diğer taraftan kendini çaresiz, ezik veya silik olarak gören bireylerin tarihe bakarak olumsuz bu durumdan kurtulacakları ima edilir. Ayrıca belli bir kesim, grup veya kişiler tarafından bilerek unutturulmaya çalışan tarihi gerçeklerin, kaçınılmaz olarak kendiliğinden bir gün ortaya çıkacakları belirtilir. Çünkü tarihin göğsünde tohumları atılan kaçınılmaz

gerçeğin, bir gün ortaya çıkacağı dile getirilir. Şiir, şairin geçmişi için de değerlendirilebilir. Sefa Kaplan, geçmişte olumsuz şartlara veya engellere rağmen kendisi için iyi şeyler yaptığını belirtir ve bunu zafer olarak nitelendirir. Sabahlar imgesi, şairin yapmayı düşündüklerini, planlarını veya gerçekleştirmeyi istediği idealleri/hayalleri olabilir. Bu anlamda şair; belli bir süre başarısız, çaresiz veya istediğini yapamamış biri olmasına rağmen kendini motive ederek “ben”ine seslenir. Tarihte(geçmişte) bunu yapabilmiş olduğunu ve bunun hala tohum(köklü) halinde özünde/benliğinde yer aldığını ima eder. Böylece şair; yapabildiği, gerçekleştirebildiği planlarına, hayallerine bakarak yeniden/sıfırdan başlamayı beyaz lale olarak nitelendirir. Sefa Kaplan; şiirde tarihi şevk, haz ve heyecana döndürür. (Yavuz 2015: 226) Ayrıca Tarih bilinci, köken ve yakın geçmiş olmak üzere iki düzeyde çalışır. (Assmann2015:

57) Şairin Tarihi bilincinin de bu şiirde köken açısından aynı şekilde çalıştığı söylenebilir. Çünkü tarihin göğsü şiirde tarihsel belleği, kaçınılmaz gerçeğin kökünü imgeler.

Dönme Dolap Günleri şiirinde geçen; “tarih insan ve şiir sonsuz haritalarım bir mendil nakışlayıp içinde dolanırım”

(S.S., s. 15)

beyitte şair; beslendiği kaynakları ve önemli gördüğü konuları belirtir. Beyitteki tarih imgesi, öznel veya nesnel olarak düşünülebilir. Şair; mazisinden, yaşa(ma)dıklarından, bilinçaltından(tarih) yola çıkarak kendini(insan) merkeze alarak olaylar ve olgular üzerinde düşünüp ele alır denebilir. Vardığı noktaları/çıkarımları, yargıları, şiir olarak kaleme aldığını belirtir. Böylece tarihi, “kendi yaşamında içkinleştirir.”(Yavuz 2001:47) Bu içkinleştirme sonucu, vardığı düşünsel ve duygusal yargıları şiirlerinde işler. Çünkü Sefa Kaplan için; mazi(si), kendisi ve her ikisini harmanlayıp elde ettiği sentez, bitmez tükenmez bir kaynaktır. Üçü arasında nesnel, anlamsal, çağrışımsal veya kişisel olarak bir bağlantı kurar. Bu bağlantı, şiirde mendil metaforuyla simgelenir. Şair, üç kaynak arasında bağlantı kurarak düşünsel ve duygusal dünyasının iskeletini/temelini ifade eder. Diğer taraftan tarih imgesi; nesneli, sağduyuyu, bilinci, aklı insan; başkalarının hayatını, düşüncelerini, yaşa(ma)dıklarını, şiir ise elde ettiği/vardığı sonucu sembol eder denebilir. Buna göre Sefa Kaplan; tarihi olaylardan yola çıkarak nesnel açıdan insanı(toplumları) değerlendirir. Vardığı düşünsel ve duygusal yargıları/sonuçları, şiirlerinde işler. Tarih, insan ve şiir arasında bağıntı kurarak şiirinin temelini/özünü ifade eder. Şair, beslendiği kaynakları belirtirken aynı zamanda

poetikasını da ima eder. Şiirlerinin tümüne bakıldığında tarih ve insanın, gerek öznel/kişisel gerekse nesnel olarak ele alınıp işlendiği görülür. Sefa Kaplan; kendinden yola çıkarak toplumu, düşünsel ve duygusal dünyasını şiirlerinde işler. Ayrıca bazen de toplumu(bütünü) baz alarak kendini ifade eder.

Domınıque şiirindeki;

“inci dişleriyle zenci düşlerini birleştirip gülümsedi kendiliğinden: bilmez miyim sanıyorsun sen

ben bile kaçamadım tarihimden?”

(L.Ş., s. 14)

dörtlükte, kişisel ve nesnel tarihten söz edilir. Sefa Kaplan’ın, hem kişisel hem de nesnel tarihe bakışı olumsuzdur. Nesnel tarih için, “sadece Osmanlı tarihi değil, Cumhuriyet tarihi de münevver-entelektüel-aydın denen insan tipinin riyakarlığının yol açtığı felaketler parantezinde okunabilir.”(S. Kaplan 2016: 467) diyen şair için “kişisel tarihlerimiz, cevabı verilemeyen sorunların üst üste birikmesinden meydana gelir.”(S. Kaplan 2016 : 30) Şair, Londra’da tanıdığı Fildişi Sahili’nden arkadaşı Dominique’yi anlatır. İnci-zenci kelimelerinde tezat sanatının kullanıldığı ilk iki dizede; zenci düş imgesiyle kurulan hayallerin, gerçekleşmesi istenenlerin veya planların zorluğu, imkansızlığı, inci diş ile de yaşama sevinci, taşınan ümit, her şeye rağmen direnme gücü dile getirilir. Sefa Kaplan, Dominique’yi düşünsel ve duygusal açıdan tasvir eder.

Böylece kurulan hayallerin, gerçekleşmesi istenen planların zorluğuna ve imkansızlığına rağmen Dominique; ümitlidir, yaşama sevinciyle doludur ve karamsar değildir. Sonraki mısralarda Dominique’yi, kişisel ve nesnel açıdan değerlendirir. Buna göre, geçmişinde istemediği olayları yaşamış veya mecburiyetler içinde kalmış biri olduğunu ifade eder. Mazisiyle barış(a)mamış, yapılanları/yaptıklarını sindirememiş bir hafızaya sahip olarak hayatını sürdürdüğünü vurgular. Belleğinin kötü olaylarla dolu olduğunu ve bundan kaçamadığını belirtir. Diğer taraftan Fildişi Sahili’nden olduğu için, oradaki gerilla ve hükümet(Albay Tajero) arasındaki iktidar mücadelesinin ülkedeki bireyleri olumsuz anlamda etkilediğini ima eder. Çünkü bir zamanlar Fransa’nın sömürgesi olan Fildişi Sahili’nde yaşamış/yaşayan insanlar, düşünsel ve duygusal anlamda hala pranga altındadır. Geçmişiyle barışamamış veya kötü olaylarla dolu bir ülkenin vatandaşı olduğunu vurgular.

İntihar Şiirleri’nin ilk bölümünün ikinci kısmında yer alan 1’de geçen; “tedavisi ertelenen bir neslin

son çocuğuydun sen, tarih ayaklarına, coğrafya dizlerine dolanırdı hep.-”

(İ.Ş., s. 19)

mısralarda şair, kendini tanımlar. Geç Kalan Adam’da, “insan biraz da teneffüs ettiği coğrafya ve tarihin, bu iki unsurun teşekkülüyle bütün bir zihniyet manasına gelen iklimin eseridir.”(S. Kaplan 2013: 13-14) diyen şair, bütüncül bir bakış açısıyla tarihi ve coğrafi açıdan kendi neslini değerlendirir. Şiirde; geçmişin, şimdinin ve geleceğin içine yerleştirilen belleksel arka imgelerle tarihsel, kültürel ve toplumsal (Oktay 2004 : 159-

165) açıdan bir değerlendirme söz konusudur. Tarih imgesi, hem şahsi maziyi hem de toplumsal, kültürel olayları simgeler. Buna göre, toplumsal açıdan şairin de içinde bulunduğu neslin tarihi bilgisi zayıftır/kötüdür veya hafızaları kötü anılardan ibarettir. Şairin ve neslinin öznel/nesnel tarihi olumsuz olaylarla doludur. Şair, hem bireysel hem de toplumsal açıdan tarihi değerlendirir ve yaşanan/yaşanmış olumsuz sonuçları olan olayların, bütün bir nesli menfi anlamda etkilediğini anlatır. Fakat şair, kendinin son olduğunu belirtir. Çünkü dahil olduğu neslin, ya unutmuş/kabullenmiş ya da ölmüş olduğu vurgulanır. Diğerlerine nazaran Sefa Kaplan, yaşanmış/yaşanan olayları unu(ta)maz. Bu yüzden geçmişte kişisel olarak planladığı, gerçekleştirmek istediği, hayalini kurduğu birçok şeyin veya her şeyin ol(a)mamasını unut(a)madığını ifade eder. Ayrıca toplumsal belleğin, unutulmayan olumsuz olaylarla dolu olduğunu belirtir. Bu yüzden ayaklarına dolanan tarih, şairin hafızasından çıkmaz. Diğer taraftan öznel veya nesnel yaşanmış/yaşanan bütün olaylar, mekanla bütünleşir. Bu açıdan coğrafya imgesi, şair için olumsuz olayların mekanıdır denebilir. Şair, mekanla tarihi birleştirerek tedavisi imkansız şekilde hafızanın hasar aldığını ima eder. Çünkü, yapılan/yapılmış hiçbir şeyi unutamaz. Diğerleri(nesli) gibi benimseyemez. Mekanla özdeşleştirilen tarih, hafızanın(anıların) somutlaştırılmasına sebep olur. Böylece, kötü de olsa anıların canlı tutulması sağlanır. Geçmişe bakarak şimdiyi değerlendiren şair, tedavisi ertelenen neslin son çocuğu olarak yaşamaya devam eder. Çünkü tedavisi imkansızdır. Geçmişinde yaşadıklarını ve toplumsal olayları ne unutabilir ne benimseyebilir.

Sefa Kaplan, “ideolojik ve olumsuzlayıcı”(Yavuz 2013: 143)Resmi Tarihten de bahseder. İntihar Şiirleri kitabının birinci bölümünün dördüncü kısmında yer alan 1’ de geçen;

“yakaları düğmeli gözaltları sürmeli her müverrih, hayli yaralı bereli ve yalanlarla bezeli

bir tarih armağan etti bize ki nutuk’tur en güzeli.-”

(İ.Ş., s. 33)

mısralarda, tarihçiler olumsuz açıdan değerlendirilerek anlatılır. Şaire göre iktidarın veya belli bir grubun/siyasi ideolojinin hizmetinde olan, tarihi taraflı ele alan, çarpıtan, nesnel yazmayan her müverrih(tarihçi), işinin ehli değildir. Bu özelliklere sahip tarihçilerin; tarih diye yazdıkları/anlattıkları ise eksik, gerçeklerle bağdaşmayan, yalanlarla dolu olduğunu belirtir. Bunun en güzel örneğinin nutuk olduğu vurgulanır. Sefa Kaplan’a göre eksiklerle, gerçeklerle bağlantısız, yalanlarla dolu tarihi yazmanın veya anlatmanın zirve eseri nutuktur.

Londra Şiirleri’nde bulunan Şeyh Galip Meseli ile Fatih-Harbiye Meseli şiirleri tarihe göndermede bulundukları için epik şiirlerdir. (Yavuz 2013: 190)

Tarih temi Sefa Kaplan’ın şiirlerinde, kişisel ve nesnel olarak ele alınır. Bilindik anlamda bir tarih şiirlerde yoktur. Şiirlerde herhangi bir tarihi olay anlatılmaz. Ya eleştirmek ya da olumsuzluğu vurgulamak için tarih temi ele alınır. Göndermelerle, çağrışımlarla kurulan anlamsal vurgularla hem şahsi geçmiş hem de toplumsal hafıza değerlendirilir. Ayrıca ilk dönem şiirlerinde tarihe bakış açısı olumlu iken zamanla olumsuzluğa ve eleştiriye dönüşür.