• Sonuç bulunamadı

2.1. Şiirlerinin Tema/Konu Bakımından İncelenmesi

2.1.1. Ölüm

2.1.1.2. Cinayet

Hukuki anlamda; herhangi bir sebepten birini öldürmek, bir kimseyi öldürmeye veya o denli yaralamaya yönelik suç olan Cinayet, ayrıca dört tip ölüm tipinden (Ulutaş 2011: 19) biridir. (diğerleri intihar, kazayla ölüm ve doğal ölümdür) Ontolojik ve psikolojik açıdan bakıldığında cinayet, Freud’a göre insanlarda yaşama içgüdüsünün yanında ölme ve öldürme dürtüsü bulunur ve insana bu arzuyu veren eskiye dönüş

isteğinin (Kaplan 2015: 321) olmasıdır. Benzer şekilde Sefa Kaplan’da, ölmenin ve öldürmenin hepimizin en eski işi olmasının yanı sıra, yaşanılan-bilinen-öğrenilen ne varsa bütün bunların kuşkusuz cinayetten ibaret olduğunu (S.Kaplan 2003:101) ifade eder. İster hukuki anlamda ister psikolojik anlamda olsun nihayetinde her cinayette iki taraf vardır. Bu taraflardan biri maktul(etkilenen-sonuç) diğeri ise katildir(etken-sebep). Cinayet, kavram olarak Sefa Kaplan’ın dünyasında ayrı ve özel bir yere sahiptir. Bu konum; “cinayet diye nefis bir kelime var dilimizde, bu olağanüstü kelimenin insanların birbirlerine ilişkin davranışlarına ve aşklardaki kimi durumları tanımlandığına, gündelik hayatımınız cinayetlerden ibaret olduğuna, kötülüğün en küçük bir olayda dışarı çıkıp karşıda kim olursa olsun bunun ona yansıtıldığına, hatta bunları yaptıktan sonra hiçbir şey olmamış gibi davranılmasına, insanların neyi niçin yaptıklarını bilmediklerine de cinayet denir”(S.Kaplan 2014: 85-86)sözlerinden anlaşılır.

Sefa Kaplan’ın şiirlerinde somut bir cinayet yoktur. Mecazi anlamda kullanılan bir cinayet vardır. Ayrıca ölüm tasavvurunun bir başka yansıması olduğu için cinayet fikri, Sefa Kaplan’ın şiirlerinde birinin başka birini öldürmesi olarak kullanılmaz. Fikri ve hissi bir yok oluşun, kaybın dile getirilişi vardır.

Çığlık şiirinde geçen;

“katlinden sual olmaz garip bir cinayetim” (S.S., s. 80)

dizede şair, kendisini tanımlamaktadır. Kendi varoluşunu/yaşamasını cinayet, buna sebep olanların ise katil olduğunu belirten şair; bu durumun kimse tarafından sorgulanmadığını belirtir. Cinayeti niteleyen garip sıfatı, dizede belirleyici bir konuma sahiptir. Çünkü bu sıfatla çok anlamlı bir kullanıma ulaşılır. Bu açıdan bakıldığında garip sıfatının; hem tuhaf, ilginç hem de kimsesiz, yalnız anlamlarını çağrıştıracak şekilde kullanıldığı görülür. Şair, yaşamasını/dünyaya gelmesini tuhaf/ilginç bularak bunun bir cinayet olduğunu belirtir. Aynı zamanda yalnız/kimsesiz biri olarak yaşadığını da ifade eder. Böylece yaşamasını, cinayetle eş değer olduğunu ima eder.

Seferberlik Şiirleri kitabında yer alan Cinayet şiirindeki; “bu da bilinmeyecek, varsın bilinmesin, siz, aynaları orta şark gülüşleriyle süsleyen cinayetlerden şaşmayın”

(S.Ş., s. 11)

dizelerde farklı bir cinayet kavramı vardır. Toplumsal bir tespitin ve eleştirinin can alıcı noktasını ifade etmek için kullanılan cinayet, çoğul bir hitapla ve vurguyla ortak bir

davranış olarak ele alınır. Şiirde “bu da bilinmeyecek”ibaresiyle, şairin daha önce de benzer şekilde şikayet ettiği ve vurguladığı benzer veya farklı olumsuz davranışların/düşüncelerin olduğu sezdirilir. Akabindeki mısrada(varsın bilinmesin) bu olumsuzlukların fark edilip edilmediğini-belki de bir sonuç alamadığı için- artık önemsemediğini ifade eden şair, sonraki mısralarda eleştiri dozunu arttırır. Çünkü şaire göre, toplumu oluşturan bireyler ne kendi varoluş dinamiklerini bilme hususunda ne de kendi kültürleri hakkında bilgi sahibi olma konusunda yeterlidir. Bireylerin, ayna sembolüyle belirtilen kendi gerçekleri ve değerleri konusunda yüzleşmeleri sonucu gördüklerinin kendileri olmadığı ifade edilir. İşte cinayetin olduğu nokta da burasıdır. Bir kopuş/değişim sembolü olan cinayet, bireylerin menfi evrimini ifade etmek için kullanılır. Üstelik bu cinayetin temelinde orta şark gülüşüyle var olan süsleme vardır. Şair, aynı zamanda sorgulanmadan, eleştirilmeden körü körüne bağlanılan herhangi bir düşünceye ve bu düşünce etrafında teşekkül eden her türlü yaşam şekline de karşı çıkmaktadır.

Taşrada Cinayet Hazırlıkları şiirindeki; “ben böyle bir iklimin taşra cinayetiyim”

(L.Ş., s. 66)

dizede şair, kendisiyle ilgili bir tespitte bulunur. Ben zamiriyle ontolojik ben’ini ön plana çıkaran şair, böyle bir iklim tamlamasıyla eleştiride bulunur. Çünkü iklim kelimesiyle içinde yaşadığı toplumu ima ederek böyle bir toplumsal şartlarda yaşamanın cinayet olduğunu vurgular. Mısrada cinayetin taşra olarak belirtilmesi, şairin kendisini topluma yabancılaşmasını imlerken aynı zamanda toplumun kültürel seviyesini göstermek için kullanılır. Kendine yabancılaşmış toplumda yaşamak cinayetse, o toplumun unuttuklarıyla yaşamak taşralılıktır. Ters bir okumayla deforme olmuş bir toplumda kültürel dinamiklere haiz olabilmek ve yaşayabilmek cinayetse, toplumun var olan yaşam seviyesi taşralılıktır denebilir.

“bir cesedin dumanı omzunuzda tüterken kaç cinayet sırada, sayılmıyor ki şimdi”

(M.Ş., s. 13)

Mecusi Günleri şiirinden alınan dizelerde şair, geçen ceset-omuz-cinayet, duman-tütmek, kaç-sıra-saymak kelimeleriyle şiirinin matrisini simetrik bir şekilde kurar. İkinci dizedeki şimdi zaman ifadesiyle gelinen noktaya parmak basan şair, geçmişle şimdiyi mukayese eder. Eleştirinin olduğu dizelerde, yeni öldürülmüş birinin

etkisi hala sürerken başkaları için çoktan sıranın belirlendiğini ifade eden şair, bunun bir sistem/düzen haline geldiğini ifde eder. Bu düzeni kuranların belirtilmediği dizelerde, sistemin insanları yok ettiği anlatılır. Bu yok edilişin hızlı ve vurdum duymaz bir şekilde olduğunu dile getiren şair, sistemi cinayet olarak nitelendirir. Çünkü insanlarca kanıksanmış sistemin, kaç insanı ne şekilde yok ettiğini umursayan yoktur. Cinayet, şair için hem kendini belirtmede hem de toplumsal tespitlerini ve eleştirilerini ifade etmede kullandığı özel bir kavramdır. Kendisiyle ilgili durumlarda kimi zaman yaşamasını/hayatını kimi zaman toplumdaki durumunu cinayet olarak belirten şair, kimi zaman da toplumdaki aksaklıkları, eksiklikleri, olumsuzlukları ve bunların sonuçlarını cinayet olarak ifade eder.