• Sonuç bulunamadı

YENĐLENEBĐLĐR ENERJĐ KAYNAKLARI AÇISINDAN TÜRKĐYE VE AVRUPA BĐRLĐĞĐ KARŞILAŞTIRMAS

3.1. ENERJĐ ALANINDA TÜRKĐYE VE AVRUPA BĐRLĐĞĐ’NĐN GENEL DURUMU

3.1.1. Türkiye’de Genel Durum

Enerji üretim ve tüketim değerleri, teknolojik gelişmelerin hızlandığı son 50 yıllık dönemde, ülkeler arasında ekonomik kalkınma ve sanayileşme ölçüsü olarak kullanılmaktadır. Sosyal refah göstergesi olan ve diğer sektörlerde temel girdi olarak kullanılan enerjinin, ekonomik kalkınmasını süratle gerçekleştirmek isteyen Türkiye’de, gerekli teknolojik olanaklarla ve istikrarlı bir şekilde sunumu gerekmektedir.

Bu açıdan, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşundan itibaren geçen 85 yıllık dönem boyunca, Türkiye’deki nüfusun ve şehirleşme oranının artışı, ulaşım ağlarındaki gelişmeler, tarımda makineleşmenin hızlanması, elektrikli ev aletlerinin üretim ve kullanımı ile sanayileşme hızının artışı toplam enerji talebinin büyük

ölçüde artmasına neden olmuştur208. Tablo 14 ve Şekil 14, yukarıda belirtilen ana nedenlere bağlı olarak, 1950-2005 döneminde Türkiye’nin birçok alanda olduğu gibi enerji alanında da önemli bir değişim sürecinden geçtiğini göstermektedir.

Tablo 14: Türkiye’de Birincil Enerji Üretim ve Tüketim Değerleri (1950-2005)

Yıllar Birincil Enerji

Üretimi (Mtpe) Birincil Enerji Tüketimi (Mtpe) Üretim/Tüketim 1950 6,43 5,48 1,17 1960 9,40 9,20 1,02 1970 14,52 16,49 0,88 1980 17,36 28,84 0,60 1990 25,48 50,51 0,50 2005 24,55 92,50 0,27

Kaynak: T.C. Başbakanlık Türkiye Đstatistik Kurumu (TÜĐK)., Đstatistik

Göstergeler 1923-2006, TÜĐK Yayınları, Yayın No: 3114, Ankara, 2007, s. 282-283 adlı çalışmadan yararlanılmıştır.

Şekil 14: Türkiye’de Birincil Enerji Üretiminin Kaynaklara Göre Gelişimi (1950-2005) 0 2,000 4,000 6,000 8,000 10,000 12,000 1950 1960 1970 1980 1990 2005 Yıllar M tp e Taşkömürü Linyit Petrol Doğalgaz YEK

Kaynak: TÜĐK., 2007 (Đstatistik); s. 282, adlı çalışmadan yararlanılarak hazırlanmıştır.

208

Tablo 14’e göre; Türkiye’nin birincil enerji üretimi 1950 ve 1960’lı yıllarda toplam birincil enerji tüketimini karşılayacak seviyede gerçekleşmiştir. Bu yıllarda birincil enerji üretimi; odun ile hayvansal ve bitkisel atık gibi klasik yenilenebilir enerji kaynaklarına dayanmakta olup; ilk olarak 1963 yılında jeotermal enerji üretimine (Denizli) de başlanılmıştır. Enerji tüketiminin ağırlıklı olarak konutlarda ısınma amaçlı kullanımı ve sanayileşme atılımlarının henüz yeterli seviyeye ulaşmaması ise, birincil enerji kaynakları açısından Türkiye’nin “net üretici” konumunda olmasını sağlamıştır.

Ancak, bu olumlu tablo 1960’lı yılların sonlarından itibaren değişikliğe uğramış ve Türkiye “enerjide dış alım” olgusuyla ilk olarak bu dönemlerde karşı karşıya kalmıştır. 1963 yılından itibaren uygulamaya konan beş yıllık kalkınma planlarının özündeki liberal ekonomi politikaları, sanayileşme hızını ve buna bağlı olarak enerji tüketimini artırırken; enerji yatırımlarının ise sadece hidroelektrik ve termik santraller üzerinde yoğunlaştığı görülmektedir. Doğal gaz üretimi de, ilk defa yine bu dönemde başlamıştır (1976).

Bu gelişmelere ek olarak, 1970-1980 döneminde dünyada iki büyük petrol krizinin ortaya çıkması ve birincil enerji üretiminin petrol temeline dayalı sanayileşme hareketinin gelişimine paralel olarak büyümemesi, Türkiye’nin enerji alanında “net tüketici” ülke konumunu almasına neden olmuştur. Bu dönemde, birincil enerji tüketimindeki artış % 74,9 seviyesinde gerçekleşirken, üretimdeki artış % 19,6 oranında kalmış, aradaki fark petrol ve doğalgaz dış alımı ile karşılanmıştır.

1980-1990 döneminde ise, birincil enerji üretimi, bir önceki dönemin aksine daha büyük bir oranda artış göstermiştir (yıllık ortalama % 3,9). Özellikle, dünyadaki petrol fiyatlarının yükselmesi nedeniyle termik santrallerde linyit kullanımı artırılmış ve yaklaşık 16 adet hidroelektrik santral devreye alınmıştır. Ancak, bu dönemde ekonomideki hızlı büyümeye (yıllık ortalama % 5,3) bağlı olarak birincil enerji tüketiminin de artması ( yıllık ortalama % 5,7), aradaki farkın yine dış alım yoluyla karşılanması zorunluluğunu yaratmıştır. Aynı dönemde, birincil enerji tüketiminde

konutların payı % 46,5’ten % 36,4’e düşerken, sanayinin payının % 29’dan % 34,3’e yükselmesi de, enerji tüketim yapısındaki dönüşümü ortaya koymaktadır.

1990-2005 dönemini kapsayan 15 yıllık süreçte ise, Türkiye’de yaşanan terör olayları, yolsuzluk, siyasi ve ekonomik istikrarsızlık gibi başlıca sorunlar, enerji alt yapı yatırımlarının düzenli bir şekilde gerçekleştirilmesine olanak vermemiştir. Birincil enerji üretimi 1998 yılına kadar azalan oranda artış göstermesine karşın, 1999 yılında Marmara Bölgesi’nde yaşanan deprem ile 2000 ve 2001 yıllarındaki ekonomik krizleri de, 1998 sonrası dönemde birincil enerji yatırımları ve üretiminin azalmasındaki kilit olaylar olarak değerlendirmek mümkündür.

Aynı dönem enerji tüketimi boyutuyla ele alındığında, petrol ve doğalgaz fiyatlarının, ABD’nin 2003 yılındaki Irak işgaline kadar yatay bir seyir izlemesi, enerjide petrol ve doğalgaz tüketiminin artarak devam etmesi sonucunu doğurmuştur. Böylece, 1990 yılı başında birincil enerji tüketiminin % 50’sini yerli kaynaklarıyla karşılayan Türkiye, 2005 yılı sonunda tüketiminin sadece % 27’sini üretim yoluyla karşılayarak “enerjide dış alım” olgusunun ardından “enerjide dışa bağımlılık” aşamasına geçmiştir.

Tablo 15: Türkiye’de Elektrik Enerjisi Üretim ve Tüketim Değerleri (1950-2006)

* Net Tüketim = Brüt üretim-Đç tüketim+Đthalat-Dış satım-Şebeke kayıp ve kaçakları Kaynak: Türkiye Elektrik Đletim Anonim Şirketi (TEĐAŞ)., “Türkiye ve Kişi Başına Kurulu Güç Brüt Üretim ve Net Tüketimin Yıllar Đtibariyle Gelişimi (1923-1974)”, http://www.teias.gov.tr/ist2006/27(23-74).xls; “Türkiye ve Kişi Başına Kurulu Güç Brüt Üretim Arz ve Net Tüketimin Yıllar Đtibariyle Gelişimi (1975-2006)”,

http://www.teias.gov.tr/ist2006/28(75-06).xls, (Erişim Tarihi: 03.02.2008).

Yıllar Brüt

Üretim(GWh)

Net Tüketim*(GWh)

Kişi Başına Düşen Net Tüketim(KWh) 1950 789 679 32,6 1960 2.815 2.396 87 1970 8.623 7.308 207 1980 23.275 20.398 456 1990 57.543 46.820 829 2006 176.300 143.071 1.936

Şekil 15: Türkiye’de Elektrik Enerjisi Üretiminin Kaynaklara Göre Gelişimi (1950-2006) 0 10000 20000 30000 40000 50000 60000 70000 80000 90000 1950 1960 1970 1980 1990 2006 Yıllar M tp e Taş kömürü+ Đthal kömür Linyit Fuel-Oil Doğalgaz YEK

Kaynak: TEĐAŞ., “Türkiye Brüt Elektrik Enerjisi Üretiminin Birincil Enerji Kaynaklarına Göre Yıllar Đtibariyle Gelişimi (1940-2006)”,

http://www.teias.gov.tr/ist2006/31(40-06).xls, (Erişim Tarihi: 03.02.2008), adlı çalışmadan yararlanılarak hazırlanmıştır.

Tablo 15 ve Şekil 15’de görüldüğü üzere, Türkiye’de, 1950-2006 dönemi boyunca elektrik enerjisi üretim ve tüketiminde yüksek oranlı bir artış görülmektedir. Net tüketim miktarının artışında; ekonomik büyüme ve nüfus miktarındaki yükselişe uygun olarak elektrikli ev aletlerinin kullanımının yaygınlaşması en önemli etkenler arasında yer almaktadır.

Bu gelişmeler doğrultusunda, ekonomik ve sosyal kalkınma ölçütlerinden biri olarak evrensel kabul gören kişi başına düşen net elektrik tüketim miktarı zaman içinde artış göstermiştir. Ancak, 2006 yılına gelindiğinde, Türkiye’de kişi başına düşen net elektrik enerjisi tüketimi (1.936 KWh), sadece AB ve OECD ortalamalarının değil, dünya ortalamasının (yaklaşık 2.500 KWh) da altında gerçekleşmiştir.

Aynı dönemde, elektrik enerjisi üretiminin kaynaksal dağılımı incelendiğinde, doğal gaz, kömür (linyit, taş kömürü, ithal kömür vb.) ve fuel-oil kaynaklarının ağırlıklı olarak kullanıldığı termik santraller ile hidroelektrik santraller, elektrik enerjisi üretiminin neredeyse tamamını (% 99,8) karşılamaktadır. Bu santrallerin payları, 1980’lerin başına kadar dengeli bir seyir izlerken; 1980’lerin ortalarından

itibaren, “temiz enerji” olarak kabul edilen doğal gazın elektrik enerjisi üretiminde kullanılmaya başlanması ve linyit kullanımındaki yüksek artış, 2006 yılı sonuna gelindiğinde termik santrallerin payının % 72’ye çıkmasına neden olmuştur.

Bu gelişmelerin yarattığı en önemli sorunların başında ise, elektrik üretimi için kullanılan doğal gazın çok büyük bir bölümünün ithal edilmesi gelmektedir. Bununla birlikte Türkiye, kömür rezervlerindeki kalite düşüklüğü ve çevreye olan olumsuz etkilerinden dolayı, 2000 yılından itibaren ithal kömür uygulamasına da başlamıştır. Ortaya çıkan bu tablo, Türkiye’nin elektrik enerjisi üretirken yararlandığı birincil enerji kaynakları açısından dış ülkelere bağımlı olduğunun bir göstergesidir.

Birincil enerji tüketiminin konut ve sanayi arasındaki dağılımının aksine, elektrik enerjisi tüketiminde daha farklı bir dağılım ortaya çıkmaktadır. Buna göre, sanayide elektrik enerjisi tüketimi, 1950 yılında % 77’lik bir paya sahipken, 2006 yılında bu rakam % 54,8’e gerilemiştir. Konut ve ticarethanelerde ise elektrik enerjisi tüketimi, 1950 yılında % 16,4’ten, 2006 yılında % 38,2’ye yükselmiştir. Bu farklılığın temelinde; genelde birincil enerji kaynaklarının sanayi için bir girdi (ara mal), elektrik enerjisinin ise konutlar için son tüketim malı (nihai mal) olarak kullanımı yatmaktadır.

Sonuç itibariyle; Türkiye, hem birincil enerji kaynakları hem de elektrik enerjisi tüketiminde kendi öz kaynaklarını tamamen kullanmamakta ve genel boyutuyla enerjide dışa bağımlı bir tablo sergilemektedir. Günümüzde enerji açığı oldukça büyük rakamlara ulaşmış olup, konuyla ilgili resmi makamların geleceğe ilişkin öngörüleri de durumun ciddiyetini ortaya koymaktadır. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığının (ETKB’nin) 2007 yılında hazırladığı ve 2016 yılına kadar olan döneme ait elektrik enerjisi talebini içeren senaryolara göre; Türkiye’nin 2010 yılında elektrik enerjisi talebinin 220.000-240.000 GWh, 2016 yılında ise 320.000- 380.000 GWh aralığında olması beklenmektedir. DPT’nin hazırladığı ve 2007-2013 dönemine ilişkin plan ve programların yer aldığı “9. Kalkınma Planı Enerji Özel

Đhtisas Komisyonu Taslak Raporu”nda ise birincil enerji talebi ile ilgili öngörüler; 2010 yılı için 125,6 Mtpe, 2013 yılı için 150,2 Mtpe olarak belirlenmiştir209.